AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, kadınlara yönelik şiddete ilişkin, "Kesinlikle cezasızlık algısına müsaade etmeyeceğiz" dedi.

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, partisinin MYK toplantısı devam ederken açıklamalarda bulundu. Çelik, İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği soykırım siyasetinin, eylemlerinin birinci yılında olduğunu belirtti. Çelik, Gazze’deki ölümlerin büyük çoğunluğunun kadınlar ve çocuklardan oluştuğunu vurgulayarak, "Şehit olanların yüzde 70’i kadınlar ve çocuklardan oluşuyor. Bu, bölgedeki durumun ne denli acımasız olduğunu ortaya koyuyor" ifadelerini kullandı.

Çelik, Netanyahu hükümetinin eylemlerinin uluslararası normları hiçe saydığını ifade ederek, "Soykırımcı Netanyahu hükümeti, eylemlerine en acımasız şekilde devam ediyor" ifadesini kullandı.

Batı toplumlarında hükümetler ile halklar arasında ciddi bir ayrımın mevcut olduğunu kaydeden Çelik, "Batılı ülkelerdeki insanlar, üniversitelerde ve sokaklarda Gazze’ye destek olmak için bir araya gelirken, hükümetler tam tersi bir tavır alarak bu soykırımcı siyasete destek veriyor" diye konuştu.

Çelik, İspanya ve Belçika gibi ülkelerin başlangıçta Filistin halkına destek verdiklerini, Refah Sınır Kapısı’na giderek bu desteği gösterdiklerini hatırlatarak, İspanya’nın Filistin Devleti’ni tanıyan açıklamalar yaparak, İsrail’in eylemlerini soykırım olarak nitelendirdiğini ifade etti. Türkiye’nin de katıldığı ve Güney Afrika’nın açtığı davada Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin verdiği kararlar söz konusu olduğunu hatırlatan Çelik, "Tüm bu kararlar çerçevesinde bakıldığında Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin ve diğer kurumların ortaya koyduğu tavrın arkasına bir eylem koyulamadığı için İsrail, Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni tehdit etti. Uluslararası sistemin ve uluslararası kurumların bunu seyretmesi neticesinde ortaya çıkan tabloda en son gelinen yerde İsrail, Netanyahu hükümeti Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Guterres’i istenmeyen adam ilan etti" diye konuştu.

"Netanyahu’nun bölgesel savaşı genişletme çabaları ciddi bir tehdit oluşturuyor"

Netanyahu’nun olayların başında "masum insanların korunmasından" bahsetmediğini, aksine "Bölge haritalarını değiştireceğiz" diyerek bölgesel savaşı kışkırtmayı amaçladığını belirttiğini hatırlatan Çelik, "Bugün Lübnan’ı yeni bir Gazze yapmaya çalışan bu soykırımcı şebeke ile karşı karşıyayız. Netanyahu’nun bölgesel savaşı genişletme çabaları ciddi bir tehdit oluşturuyor" şeklinde konuştu.

Çelik, tüm bu gelişmelerin ışığında uluslararası topluma sorumluluk alma çağrısında bulunarak, "Uluslararası hukukun işleyişinin sağlanması ve bu tür soykırımların durdurulması için harekete geçilmesi gerekiyor" dedi. Çelik, Türkiye’nin bu konudaki duruşunun kararlı bir şekilde devam edeceğini vurgulayarak, tüm ülkeleri bu konuda ortak bir tavır almaya davet etti. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un silah verilmesini engelleme çağrısına karşı İsrail’in gösterdiği tepkiyi eleştiren Çelik, "Bugün Batı’da birçok ülkenin devlet ve hükümet başkanları, Netanyahu ile birlikte resim vermek zorunda kalıyor. Bu, uluslararası sistemin iki yüzlülüğünü gözler önüne seriyor" ifadelerini kullandı.

Terör suçlamasıyla iki belediye başkanı görevden alındı Terör suçlamasıyla iki belediye başkanı görevden alındı

"Akdeniz, savaş gemileriyle dolmuş durumda"

Akdeniz’in çeşitli bölgelerinde yoğunlaşan askeri yığınaklara da dikkat çeken Çelik, "Akdeniz, savaş gemileriyle dolmuş durumda. Bu savaş gemileri, neredeyse Akdeniz’de balıkçı kayığının bile geleceği yer bırakmıyor" diyerek, bölgedeki tansiyonun artmasına neden olan bu durumu eleştirdi. İsrail’in kendini savunma hakkı vurgusunun daha fazla sivil kayba neden olduğunu dile getiren Çelik, "İsrail’in kendini savunma hakkı denildikçe daha fazla kadın ve çocuk hayatını kaybediyor. Bu durum, Lübnan’a, Suriye’ye, Yemen’e ve İran’a yönelik saldırıları artırıyor" dedi. Batılı ülkelerin bu saldırılara karşılık veren ülkeleri eleştirdiğini hatırlatan Çelik, bu durumun uluslararası ilişkilerdeki çifte standardı gözler önüne serdiğini ifade etti.

"Siyonist işgal, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ni işgal etmiş durumda"

Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin işleyişinin engellendiğine dikkat çeken Çelik, "Siyonist işgal, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ni işgal etmiş durumda. Bu durum, uluslararası hukukun ne denli çürümüş bir hale geldiğini gösteriyor" dedi. Uluslararası toplumun bu durumu seyretmekle yetindiğini belirten Çelik, bu sessizliğin daha fazla soykırımı beraberinde getireceği uyarısında bulundu. Çelik, Türkiye’nin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyonist işgalciliğe karşı hakikat sesini yükselten az sayıda liderden biri olduğunu vurguladı. "Soykırımların durdurulması ve uluslararası hukukun işlerlik kazanması için herkesin harekete geçmesi gerekiyor" diyen Çelik, uluslararası toplumun bu insani krize karşı daha etkin bir tutum sergilemesi gerektiğini vurgulayarak, "Gazze’deki durumu görmezden gelmek, insanlığa karşı işlenen bir suçtur" ifadelerini kullandı.

"Lübnan’a yapılan saldırı, Lübnan’ın ikinci bir Gazze haline getirilmeye çalışıldığını gösteriyor"

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, son gelişmeler ışığında Lübnan’a yönelik saldırıların bölgedeki durumu daha da kötüleştirdiğini ve Lübnan’ın ikinci bir Gazze haline getirilmeye çalışıldığını ifade etti. Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başından beri bu savaşın amacının genişletilmesi olduğunu vurguladığını belirtti. Çelik, Cumhurbaşkanı’nın savaşın bir savunma amacı taşımadığını net bir şekilde ifade ettiğini belirterek, "Bir insanlık cephesi kurulmalı. Bütün insanlık, Gazze’deki insanları savunan kardeşlerimizin yanında yer alarak, onlara insani koruma sağlamalıdır" dedi.

Çelik, bu çağrının uluslararası düzeyde daha fazla yankı bulması gerektiğini vurguladı. Bu bağlamda Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yapılan konuşmayı hatırlatan Çelik, Cumhurbaşkanı’nın başından beri ortaya koyduğu tespitlerin ve yaklaşımların doğruluğunun artık daha net bir şekilde anlaşıldığını belirtti. Çelik, bölgesel savaşın daha da genişleyebileceği uyarısında bulunarak, "Netanyahu’nun Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndaki konuşmasında bölgeyi ‘lanetli’ ve ‘kutsal’ olarak ikiye ayırması dikkat çekici. Bu, insanlık dışı cürümlere hazırlık yapıldığını gösteriyor" dedi. Çelik, Netanyahu’nun lanetlenmesi gereken işleri yapacağını açıkça ifade ettiğini belirtti.

"İran’a saldıracağım diyen Netanyahu’ya ABD gibi ülkelerin destek vereceğini söylemesi, uluslararası sistemin nasıl bir çelişki içinde olduğunu gösteriyor"

Çelik, uluslararası güçlerin Netanyahu’nun saldırılarına karşı yeterli tepkiyi vermediğini ve bu durumun ikiyüzlülüğü ortaya koyduğunu ifade etti. "İran’a saldıracağım diyen Netanyahu’ya Amerika Birleşik Devletleri gibi ülkelerin destek vereceğini söylemesi, uluslararası sistemin nasıl bir çelişki içinde olduğunu gösteriyor" diyen Çelik, Lübnan’a yönelik saldırıların engellenmesi konusunda güçlü bir duruş sergilenmediğini de ifade etti. Çelik, "Cumhurbaşkanımızın kararlılığı, insanlığın onurunu koruma mücadelesidir. Gazze, sadece Filistin değil, insanlık cephesinin somutlaştığı yerdir. Bugün Gazze’yi savunmak, insan onurunu savunmaktır" dedi. Çelik, bu konuda hiçbir esneklik göstermeyeceklerini ve insani değerlerden yana olduklarını belirtti.

Konuşmasının sonunda Saadet Partisi Kurucu Genel Başkanı Recai Kutan’ın vefatına da değinen Çelik, "Bugün Türk siyasetinde nezih bir devlet adamı olarak tanıdığımız Sayın Recai Kutan’ın vefat haberini aldık. Değerli ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyoruz, Allah rahmet eylesin" dedi.

Çelik, bir kadın polis memurunun şehit edilmesi ve art arda yaşanan kadın cinayetlerinin toplumda derin yaralar açtığını da vurguladı. "Bu olaylar, mahşeri vicdanı yaraladı ve hepimizi derinden üzüyor" diyen Çelik, özellikle Sıla bebeğin tecavüze uğrayarak hayatını kaybetmesinin de kendileri için büyük bir acı kaynağı olduğunu ifade etti.

"Kesinlikle cezasızlık algısına müsaade etmeyeceğiz"

İnfaz yasasıyla ilgili düzenlemeler ve diğer düzenlemelerin bu çerçevede her zaman gözden geçirileceğini bildiren Çelik, "Fakat Cumhurbaşkanımızın net verdiği mesaj şudur ve biz bu mesajın gereğini yerine getirmek için her ne gerekiyorsa onu şimdiye kadar yaptık, bundan sonra da yapacağız. O da şudur: Kesinlikle cezasızlık algısına müsaade etmeyeceğiz. Yani herhangi bir şekilde bu eylemlerin cezasız kaldığına dair bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Mahşeri vicdan, cezasızlık algısıyla ele geçirilmeye çalışılıyor. Bundan dolayı fevkalade hassas olduğumuzu ifade etmek isterim. Şimdiye kadar ortaya koyduğumuz çerçeve ve bundan sonraki yol yürüyüşümüzle ilgili hassasiyetler konusunda yakın zamanda Sayın Cumhurbaşkanımız açıklamalar yapacaklar önümüzdeki günlerde. Tabii bu bizim en hassas olduğumuz konudur. Yani kadına karşı şiddetin önlenmesi konusunda şimdiye kadar çok adım attık. Bunun her alanda tabii ki asayiş tedbirleri, yasal düzenlemeler tek başına dünyanın hiçbir yerinde yetmez. Bunlar nihayetinde bir sonuçtur, bir zemin oluşturur. Fakat burada kültürel ve ahlaki hassasiyetlerin, toplumsal hassasiyetlerin en üst noktaya kadar çıkarılması, herhangi bir şekilde bir cezasızlık algısının zerresinin, kırıntısının bile söz konusu olmaması için en güçlü şekilde bu mücadeleyi vermeye, üstümüze düşeni yapmaya devam edeceğiz. Bu bakımdan parti olarak bu konularda, bu kültürel-ahlaki hassasiyetleri, burada bu cezasızlık algısının herhangi bir şekilde ortaya çıkmaması için yapılacaklar konusunda görüşü olan herkesle zaten görüşmeye devam ediyoruz" diye konuştu.

"Kadınlarımızın sokaklarda, iş yerlerinde rahatça hareket edebilmesi için şimdiye kadar yaptıklarımızın ötesinde ne gerekiyorsa yapacağız"

Bugün de yine cezasızlık algısının oluşmaması ve cezasızlık durumunun ortaya çıkmaması için yapılması gerekenler konusunda MYK’da geniş bir gündem olduğunu aktaran Çelik, "Adalet Bakanımız da bu çerçevede bu konularda bilgi veriyor. Ama dediğim gibi bütün bunun altında asıl sosyal dinamikleri kuşatacak bir çerçeve koymamız lazım. Tabii kadınlarımızın ’Rahatça eve gidemeyecek miyiz? Rahatça sokakta yürüyemeyecek miyiz?’ şeklindeki bu sitemlerini duymuyor değiliz. Bunlar bizim arkadaşlarımız tarafından da en yakın bir şekilde takip edilmektedir. Kadınlarımızın güvenliği ülkenin güvenliğidir, kadınlarımızın güvenliği medeniyetin güvenliğidir. Kadına dönük şiddetin her alanda engellenmesi ve bu tip maalesef çok da canice eylemler söz konusu oluyor. Bundan sonrasına dönük olarak şimdiye kadar ortaya koyduğumuz çerçeve, yaptığımız çalışmaların ötesinde ne gerekiyorsa sonuna kadar yapacağımızı ifade etmek istiyorum. Bir kere daha bu konudaki üzüntülerimizi ifade etmek isterim. MYK’mızda da geniş bir şekilde bu konu ele alınıyor. Kadınlarımızın sokaklarda, iş yerlerinde rahatça hareket edebilmesi için şimdiye kadar yaptıklarımızın ötesinde ne gerekiyorsa yapacağız ve kesinlikle ve kesinlikle cezasızlık algısının oluşmasına hiçbir şekilde hiçbir alanda müsaade etmeyeceğiz" ifadelerini kullandı.

Çocukların korunmasıyla ilgili olarak da hassasiyetlerini üst düzeyde tutmaya devam ettiklerini bildiren Çelik, "Yine işte dediğim gibi Sıla bebeği de kaybettik. Şimdi bu konuyla ilgili olarak da çocuklara dönük olarak da bir araştırma önergesi vererek, bir araştırma komisyonu kurulması için grubumuz Meclis’te bir girişimde bulunacak ve bu tamamen çocukların korunmasına dönük olarak bunun gerçekleşmesi sağlanacak. Yani gerçekten acı veren ve üzüntü veren çok dramatik olaylar yaşadık. Kadınlarımızın her alanda güvenliğinin sağlanması ve cezasızlık algısının hiçbir şekilde oluşmaması için her türlü kararlılığı sonuna kadar göstereceğiz."

Bir gazetecinin "Biraz önce sizin de bahsettiğiniz son dönemdeki şiddet olaylarındaki boyutu da sosyal medya. Bu şiddetin yayılması, yayıldığı yönünde eleştiriler var. Sizin bu konuyla ilgili yeni bir gündeminiz olacak mı? Zira Anayasa Mahkemesi son olarak hükümetin internet yayınlarıyla ilgili BTK Başkanına erişim engeli getirmesine yönelik düzenlemesini iptal etmişti ve bu düzenlemede yürürlülük tarihi belirlenmişti. Önümüzdeki süreçte bu ve benzeri sosyal medya alanlarına ilişkin geniş bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?" sorusuna Çelik şu şekilde cevap verdi:

"Tabii adres vermeden, isim vermeden şöyle bir şey ifade edeyim: Bu son zamanlarda biliyorsunuz çocuk oyun siteleri çok gündeme geliyor çocukların istismarıyla ilgili. Ben gerçekten bu gündeme gelmesiyle birlikte daha ayrıntılı bir şekilde baktım bazı sitelere, tabii ki hepsini kast etmiyorum. Fakat yani tam tabir burada geçerli, kanım dondu. Yani böyle bir şey nasıl söz konusu olabilir, böyle bir istismar alanı nasıl serbest bırakılabilir, bu düşünülemez bile. Yani çocukların korunması hepimizin en asli vazifesi. Fakat oyun sitesi adı altında ya güvenlik açıklarından ya başka istismar alanlarının doğmasından dolayı bütün bunlar ortaya çıkabiliyor. Mesela bu işte yakın zamanda biliyorsunuz bu bir şey var Tik Tok diye bir şey. Bunun kapatılmasıyla ilgili bir sürü ülkede girişim oluyor. Bugün sabah haberlerine bakarken okudum Brezilya Devlet Başkanı Lula işte bahis siteleriyle ilgili bir açıklama yapmıştı, bunun Brezilya’daki aile yapılarını çökerttiğine dair. Dolayısıyla burada özgürlük alanıyla bahsettiğim değerlerin korunması arasında bir denge kurmak lazım. Esas olan özgürlüktür, fakat şunu unutmamak lazımdır ki: Bu bahsettiğim istismarlar özgürlüğü de tehdit etmektedir. Yani özgürlük ne işin vardır? İnsani değerlerin yüceltilmesi için vardır, insan kendisini daha iyi ifade etsin diye vardır. İnsanlığı tehdit eden, kadınları tehdit eden, çocukları tehdit eden bir özgürlük alanı söz konusu olamaz. Biz bu konuda çalışmaya devam edeceğiz. Bu kurumlarla da konuşmak lazım, yani söz konusu olan orada zannediyorum içerikle ilgili değildir, yani Anayasa Mahkemesi üyelerinin de bu bahsettiğiniz tablodan rahatsızlık duymadığını düşünmek söz konusu olamaz. Çünkü herkesin ailesi var, çoluğu var çocuğu var. Oradaki hukuki yöntem tekrar değerlendirilir, gözden geçirilir. Türkiye’deki hukuk sisteminin, yüksek mahkemelerin tabii ki bütün bu yanlış işlemler karşısında gereken tutumu alacağı söz konusudur. Ama tabii her şey hukukun içerisinde gerçekleşecektir. Dolayısıyla özgürlükleri korurken bu istismar alanlarını tamamen yok etmek ve takip etmek durumundayız. Yani özellikle çocukları istismar etmeye dönük olarak oyun sitesi ya da başka bir site adı altında bir yaklaşım varsa, zihnimdekini hiç saklamadan söyleyeyim, söylediklerim tabii ki hukuk içinde kalmaktan bahsediyorum, başkası başka bir yere çekmesin, çocukları korumak konusunda tabi ki hukukun içinde kalmak kaydıyla çok kararlı ve acımasız olmalıyız. Yani burada gibi diyerekten gri alan bırakaraktan herhangi bir iş yapamayız. Kuşkusuz Türkiye’deki herkes gibi siyasetçiler de, sivil vatandaşlarımız da, tabii ki yargı mensupları da, güvenlik güçleri de bu konuda en yüksek hassasiyete sahiptir. Bununla ilgili çalışmamızı sürdürüyoruz. Bir de biliyorsunuz bu siber alanla ilgili siber alanı güçlendiriyoruz. Hem İçişleri Bakanlığımızda istihbarat alanında güçlendirmeyle ilgili çalışmalar var, siber alanla ilgili. Yine Külliye’de bir yapılanma kurulmasıyla ilgili, var olan yapılanmaların güçlendirilmesiyle ilgili çalışmalar var. Yani burada siber alanda da biz milli egemenliğe sahip çıkmak durumundayız. Herhangi bir alanda devletin, hukukun, hukuk devletinin egemen olmadığı bir alan düşünülemez. Buna kesinlikle müsaade edilemez. Çocuk sitesi gibi masum ya da iletişim kanalı gibi masum isimler adı altında ne yapıldığını, ne edildiğini net bir şekilde görmek zorundayız. Bu konuda egemenlik kayıtsız şartsız milletindir ilkesini net bir şekilde uygulayacağız, hayate geçireceğiz her alanda olduğu gibi."

Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığındaki basına kapalı MYK toplantısı yaklaşık 3 saat sürdü.

Kaynak: iha