Türküm, doğruyum, çalışkanım,
İlkem; küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir
Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir
Ey Büyük Atatürk!
Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim
Varlığım Türk varlığına armağan olsun
Ne mutlu Türküm diyene!
Demokrasi kurdelenmiş bir paketin içinde sunuldu bizlere. İnsan sormadan edemiyor kendisine, kimin doğum günü? Bu paket neyin nesi? Bu hediye kime? Ne oldu’da Demokrasi üzerine kurulmuş bir Ülkede yeniden demokratikleşme kimin kimlere hediyesi?
29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyet ile birlikte birlik ve beraberliğe hep birlikte girmedik mi? Şuan sabah saat 05:30 suları, uyku desen paket oldu gitti. Rahatsız oluyor insan ister istemez, bu değişimleri önyargıya kapılmadan, tekrar tekrar düşünmekten alamıyorum kendimi. Durumun rahatsız edici boyutunu öğrenmek için fazla bir şey yapmaya gerek yok, internetteki yorumlara baktığınızda anlıyorsunuz gerçeği. Kürt asıllı insanların yaptığı yorumlar aşağı yukarı şu şekilde; “Yıllarca bizlere Kürt olduğumuz halde, zorla Türküm dedirttirildi” İşte tehlike sinyalleri burada çalmaya başlıyor. Benim etrafımdaki kürt asıllı kardeşlerimin hiç böyle bir düşünceleri yok. Hatta ben söylemeden kendileri söylüyorlar, buna gerek yoktu, bizim nüfus cüzdanımızda Türk yazıyor, biz Türk’üz ve bundan da gurur duyuyoruz. Atalarımız, Kurtuluş savaşında, Çanakkale savaşında, birlik ve beraberlik için, bu Ülkenin bölünmez bütünlüğü için can cana savaştılar.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün bu savaşları kazanmasının en önemli faktörü “Hepimiz birimiz, Birimiz hepimiz için” stratejisini tüm yurda doğru anlatmasıydı bence. Dedelerimiz bu uğurda şehit düşmediler mi? Çanakkale şehitliği bütün çıplaklığı ile anlatıyor tüm gerçekleri. “Birlik ve beraberlik için, Birlikte öldüler” Şimdi neler oluyor, birileri bizlere anlatsın şu üşüme hadisesini. Atalarımız, üzerimizde önlük, elimizde kalem, sırtımızda çantamız, okulumuza gidebilelim diye, yarı çıplak, yalın ayak, aç, susuz, savaştılar. Ben okulda, daha sümüğümü bileğine süren aklımla, Andımızı söylerken tüylerim diken diken olurdu. Şimdi sabahın köründe uykularımı kaçıranda aynı duygu. Ben fazla lafı sevmem, az olsun, öz kalsın. Hak verilirken hak alınmamalı. Andımız benim en doğal, en demokratik hakkım.
“Huzurumuz her daim Andımız olsun” Kalın sağlıcakla…