Hicri Takvimin ilk ayı olan Muharrem ayının ilk on gününün içerisindeyiz. İslam tarihinde önemli bir yeri olan Muharrem ayının onuncu gününe "aşure günü" denilmektedir. Bu günü bir öncesi ve sonrası ile oruçlu geçirmek sünnettir.(1) Hz. Aişe (r.a) validemizin bildirdiğine göre İslam öncesinde Peygamberimiz (s.a.v) ve Mekke halkı "âşûrâ" günü oruç tutuyordu. Peygamberimiz (s.a.v), Medine’ye geldiklerinde de bu orucu tutmaya devam etti ve ashabının da tutmasını istedi.(2) Bir zat Peygamberimiz (s.a.v)’e geldi ve şöyle sordu: “Ramazan'dan sonra ne zaman oruç tutmamı tavsiye edersiniz?" Peygamberimiz (s.a.v) “Muharrem ayında oruç tut, çünkü o , Allah'ın ayıdır. Onda öyle bir gün vardır ki, Allah o günde bir kavmin tövbesini kabul etmiştir ve o günde başka bir kavmi de affedebilir, diye cevap vermiştir.” (3) Başka bir hadis-i şerifte de Peygamber Efendimiz (sav) “Ramazan Ayı’ndan sonra en faziletli oruç, Allah'ın ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur.” (4) buyurmuşlardır. Allah dostlarının tavsiyeleri de şöyledir. Muharrem ayının birinden onuna kadar 10 gün oruç tutmak ve 10. gün âşûre pişirmek faziletli ibâdetlerdendir. Bunu yerine getirenlerin, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin Efendilerimizle Cennete girecekleri ümit edilir. Bu on günlük orucu tutamayanlar, mümkünse 8 , 9 ve 10. günleri oruç tutmalıdırlar. Resûlüllah Efendimiz (s.a.v) 9. günü seferde bulunuyorlardı; o bakımdan yalnız 10. günü oruç tutmuşlar ve “Sağ olursak gelecek sene 9. günü de tutarız” buyurmuşlardır.Bu ay içinde; perşembe, cuma, cumartesi günleri peş peşe oruç tutulursa 900 senelik nâfile oruç sevâbı verilieceği bildirilmiştir.
Aşure gününde şunlar yapılmalıdır.
Bu günlerde tutulması uygun olan oruç ibadetinin yanında hayır, hasenat ve sadaka gibi ibadetlerin yapılması güzel olur. Herkes imkânı ölçüsünde ailesine, akraba ve komşularına ikram eder ve ihsanda bulunursa, şüphesiz sevabını kat kat alacaktır. Peygamberimiz (s.a.v) Mü’min’in aile efradına aşure gününde her zamankinden daha çok ikramda bulunmasını bilhassa tavsiye etmiştir. Bir hadis-i şerifte; “Her kim aşure gününde ailesine ve ev halkına ikramda bulunursa; Cenab-ı Hak da senenin tamamında onun rızkına bereket ve genişlik ihsan eder ” (5) buyurmuştur. Aşure gününde en az on Müslüman’a birer selam veya bir Müslüman’a on defa selam verilmelidir. Bu günde gusledenler, bir sene ufak-tefek hastalık görmezler. Bu ayın en kıymetli gecesi Aşure gecesidir. Allahü Teâlâ, birçok duaları aşure günü kabul etmiştir. Yapacağımız bazı dualar şunlardır. ‘’Estagfîrullahel'azîm ellezî lâ ilâhe illâ huv el-hayyel-kayyûme ve etebü ileyh’’, ‘’Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala âli seyyidina Muhammed’’,‘’La havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim’’ ve ‘’Sübhanallahillezi mil’el-mizan ve müntehe’l-ılmi ve mebleğarrıza ve zinete’l-arş’’ dualarını okumamız iyi olur.
Aşure Günü Meydana Gelmiş Olaylar
1-Hz. Âdem'in (a.s.) tevbesi aşura günü kabul edilmiştir.
2-Hz. Nuh (a.s.) gemisini Cûdi Dağının üzerine aşura gününde demirlemiştir.
3-Hz. Yunus (a.s.) balığın karnından aşura günü kurtulmuştur.
4-Allah, Hz. Musa'ya (a.s.) aşura gününde bir mucize ihsan etmiş, denizi yararak Firavun ile ordusunu sulara gömmüştür.
5-Hz. Yusuf kardeşlerinin atmış olduğu kuyudan aşura günü çıkarılmıştır.
6-Hz. İsa (a-s.) o gün dünyaya gelmiş ve o gün semaya yükseltilmiştir.
7-Hz. Davud'un (a.s.) tevbesi o gün kabul edilmiştir.
8-Hz. İbrahim'in (a.s.) oğlu Hz. İsmail o gün doğmuştur.
9-Hz. Yakub'un (a.s.), oğlu Hz.Yusuf'un hasretinden dolayı kapanan gözleri o gün görmeye başlamıştır.
10-Hz. Eyyûb (a.s.) hastalığından o gün şifaya kavuşmuştur.(6)
11-Hz. Peygamberimiz (s.a.v) torunu Hz. Hüseyin (r.a.) , Hicretin 61. yılı Muharrem ayının 10. (aşure) gününde, 55 yaşında iken Kerbelâ’da şehid edilmiş, Cennet gençlerinin efendisi olma şanına yüceltmiştir. Yarım asır öncesinden Peygamberimiz (s.a.v) bizzat bu ciğerleri yakan olayı haber vermiştir. Hz. Hüseyin’i bu üzücü olaya, kalbinde Peygamber sevgisi ve Ehl-i Beyt sevgisi olan her Müslüman’ın üzülmemesi mümkün değildir. Kader’in her hükmüne olduğu gibi, bu hükmüne de rıza ile boyun eğen her Mü'min, tabii ki bu olaya üzülür; ancak itidalini ve soğukkanlılığını kaybetmez. Hissiyatını yanlışlara ve taşkınlıklara götürmez. Meydana gelen bütün olaylar ezelî takdirin bir iktizasıdır. Bu açıdan bunu bir "yas merasimi" haline dönüştürmek Ehli-i Sünnet’in inanç esaslarına aykırıdır.
Bize düşen İmam Şafii Hz. (r.h.) dediği gibi ’’ Allah (c.c.), bizim elimizi bu kana bulaşmaktan koruduğu gibi biz de dilimizi koruyalım’’, der ve sükût etmektir. Başta Hz Hüseyin efendimiz olmak üzere tüm Ehl-i Beyt şehitlerine Hz. Allah (c.c) gani gani rahmet eylesin. Bizleri de şefaatlerine nail kılsın. Yüce Mevlam ümmeti Muhammed’e böyle acılar yaşatmasın .(âmin) Selam hidayete tabi olanlara olsun.
1-Tirmizî, Savm, 50. III, 128
2-Buhârî, Savm, 69. II, 251. Müslim, Sıyâm, 128. Tirmizî, Savm, 49. III, 117
3-Tirmizi, Savm, 40
4-İbn-i Mâce, Siyam, 43
5-Hafız el-Münzirî, et-Tergîb ve’t-Terhîb, 2,116.
6-Sahih-i Müslim Şerhi, 6:140.