İnnellahe indehu ilmus seah, ve yunezzilul ğayse ve ya'lemu ma fil erham, ve ma tedri nefsum maza teksibu ğada, ve ma tedri nefsum bi eyyi erdin temut, innellahe alimun habîr.
Şüphesiz kıyametin ne zaman kopacağı bilgisi yalnızca Allah katındadır. O, yağmuru indirir, rahimlerdekini bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Hiç kimse nerede öleceğini de bilemez. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, (her şeyden) hakkıyla haberdar olandır.[1]
Bu ayeti kerime yanlış bir isimlendirmeyle ‘’beş ğaybi bilgi ‘’(muğayyebat-ı hamse) diye isimlendirilir.Bu isimlendirme İbn-i Ömer (r.a)’den nakledilen bir rivayete dayandırılır.Ayeti kerimede sayılan beş husus bu rivayette de nakledilmiştir.Ne var ki,İbn-i Ömer (r.a)’den nakledilen rivayetin başından ciddi yol kazaları geçmiştir.Zira bu rivayet,aynı isme nispetle birbirinden farklı lafızları olan beş ayrı versiyona bölünmüştür.
Bunlardan ikisinde Hz. Peygamber (s.a.v)’in ‘’ğaybın anahtarı beştir’’dediği nakledilir ve Lokman süresinin bu ayeti kerimesine atıf yapılır.Ne var ki,diğer üç rivayette bu ayeti kerimeye hiç atıf yapılmayarak,çok temel bir husus atlanır.Atlanan şey Kur’an-ı Kerimdeki referansı olan ayetidir.Artık esası ve temeli kaybolan rivayetin usulü,cerh ve tadili tali bir mesele olmaya mahkumdur.Başından böylesine kaza geçen bu üç rivayette Efendimiz (s.a.v)’in femi saadetlerinden ‘’beş şeyi Hz. Allah’tan başka kimse bilemez’’ sözü nakledilir.Bunlar şöyle sıralanır.
1-Yarın ne olacağını Allah-u Teala’dan başkası bilemez.
Bu ayeti kerime yanlış bir isimlendirmeyle ‘’beş ğaybi bilgi ‘’(muğayyebat-ı hamse) diye isimlendirilir.Bu isimlendirme İbn-i Ömer (r.a)’den nakledilen bir rivayete dayandırılır.Ayeti kerimede sayılan beş husus bu rivayette de nakledilmiştir.Ne var ki,İbn-i Ömer (r.a)’den nakledilen rivayetin başından ciddi yol kazaları geçmiştir.Zira bu rivayet,aynı isme nispetle birbirinden farklı lafızları olan beş ayrı versiyona bölünmüştür.
Bunlardan ikisinde Hz. Peygamber (s.a.v)’in ‘’ğaybın anahtarı beştir’’dediği nakledilir ve Lokman süresinin bu ayeti kerimesine atıf yapılır.Ne var ki,diğer üç rivayette bu ayeti kerimeye hiç atıf yapılmayarak,çok temel bir husus atlanır.Atlanan şey Kur’an-ı Kerimdeki referansı olan ayetidir.Artık esası ve temeli kaybolan rivayetin usulü,cerh ve tadili tali bir mesele olmaya mahkumdur.Başından böylesine kaza geçen bu üç rivayette Efendimiz (s.a.v)’in femi saadetlerinden ‘’beş şeyi Hz. Allah’tan başka kimse bilemez’’ sözü nakledilir.Bunlar şöyle sıralanır.
1-Yarın ne olacağını Allah-u Teala’dan başkası bilemez.
2-Rahimlerde olanı Allah-u Teala’dan başkası bilemez.
3-Kişinin nerede öleceğini Allah-u Teala’dan başkası bilemez.
4-Yağmurun ne zaman yağacağını Allah-u Teala’dan başkası bilemez.
5-Yarın ne kazanacağını ve /veya kıyametin ne zaman kopacağını Allah-u Teala’dan başkası bilemez.[2]Hatta İbn-i Abbas (r.a)’a dayandırılan diğer bir rivayette,bu beş şeyi ne meleğin,ne peygamberin asla bilemiyeceği,bunları bildiğini iddia edenin Kur’an-ı Kerim’e ters düştüğü için Kur’an-ı Kerimi inkar etmiş olacağı görüşü nakledilir.[3]
Aynı rivayetten dallanıp budaklandığı belli olan bu son üç rivayetin aslının,Lokman süresi 34. Ayeti kerimesine doğrudan atıf yapan diğer iki rivayet olduğu açıktır.İşte Buhari’de yer alan o iki rivayette,Hz. Allah’tan başkasının bilemeyeceği şeyler sayılmaz,sadece doğrudan ayete atıf yapılır. Ayette ise Allah’tan başkasının bilemeyeceği ve yalnız Allah’ın bileceği buyrulan şeyler şunlardır:
1-Kıyametin zamanı.
Aynı rivayetten dallanıp budaklandığı belli olan bu son üç rivayetin aslının,Lokman süresi 34. Ayeti kerimesine doğrudan atıf yapan diğer iki rivayet olduğu açıktır.İşte Buhari’de yer alan o iki rivayette,Hz. Allah’tan başkasının bilemeyeceği şeyler sayılmaz,sadece doğrudan ayete atıf yapılır. Ayette ise Allah’tan başkasının bilemeyeceği ve yalnız Allah’ın bileceği buyrulan şeyler şunlardır:
1-Kıyametin zamanı.
2-Kişinin yarın ne kazanacağı.
3-Kişinin nerede öleceği.
Zira ayette ‘’yağmuru yağdıran O’dur’’ buyrulmaktadır.Bu cümlede yağmur konusundaki bilgiyi ne Allah’tan başkasından nefyeden,ne de sadece Hz. Allah’a hasreden bir mana yoktur.Yani ayette ‘’Yağmurun ne zaman nereye yağacağını kimse bilemez’’ gibi bir nefiy manası veya ‘’yalnızca Allah bilir’’ gibi hasr manası yoktur.
Aynı şey bir sonraki ‘’rahimlerde yer tutanı O bilir’’ cümlesi içinde geçerlidir.Bu maddenin geçtiği cümlenin tam çevirisi budur.Bu bir ispat cümlesidir,nefiy cümlesi değil.’’Rahimlerde yer tutanı O bilir’’ gibi sade ve açık bir ispatta bulunmaktadır.Oysaki ayeti kerimenin hemen ardından gelen iki husus,olumsuzlayan bir cümle tipidir.O cümleler;’’hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez’’ şeklinde gelmektedir.Yani,kimin yarın ne kazanacağını ve nerede öleceğini sadece Allah’ın bilebileceğini söylemektedir.
Eğer yağmur konusu da aynı bilinemezler serisine dahil olsaydı,bu iki şık da aynen diğerleri gibi ‘’Yağmurun yağacağını kimse bilemez’’ veya ‘’yalnız Allah bilir’’ şeklinde bir nefiy veya hasr cümlesiyle gelirdi.Keza,rahimlerde olan konusu da diğerleri gibi ğayba ve bilinmeze dair olsaydı’’rahimlerde yer tutanı O bilir’’şeklinde değil de ‘’rahimlerde yer tutanı kimse bilemez’’ veya ‘’yalnız O bilir’’ şeklinde gelirdi.
Zira ayette ‘’yağmuru yağdıran O’dur’’ buyrulmaktadır.Bu cümlede yağmur konusundaki bilgiyi ne Allah’tan başkasından nefyeden,ne de sadece Hz. Allah’a hasreden bir mana yoktur.Yani ayette ‘’Yağmurun ne zaman nereye yağacağını kimse bilemez’’ gibi bir nefiy manası veya ‘’yalnızca Allah bilir’’ gibi hasr manası yoktur.
Aynı şey bir sonraki ‘’rahimlerde yer tutanı O bilir’’ cümlesi içinde geçerlidir.Bu maddenin geçtiği cümlenin tam çevirisi budur.Bu bir ispat cümlesidir,nefiy cümlesi değil.’’Rahimlerde yer tutanı O bilir’’ gibi sade ve açık bir ispatta bulunmaktadır.Oysaki ayeti kerimenin hemen ardından gelen iki husus,olumsuzlayan bir cümle tipidir.O cümleler;’’hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez’’ şeklinde gelmektedir.Yani,kimin yarın ne kazanacağını ve nerede öleceğini sadece Allah’ın bilebileceğini söylemektedir.
Eğer yağmur konusu da aynı bilinemezler serisine dahil olsaydı,bu iki şık da aynen diğerleri gibi ‘’Yağmurun yağacağını kimse bilemez’’ veya ‘’yalnız Allah bilir’’ şeklinde bir nefiy veya hasr cümlesiyle gelirdi.Keza,rahimlerde olan konusu da diğerleri gibi ğayba ve bilinmeze dair olsaydı’’rahimlerde yer tutanı O bilir’’şeklinde değil de ‘’rahimlerde yer tutanı kimse bilemez’’ veya ‘’yalnız O bilir’’ şeklinde gelirdi.
Bütün bu açıklamalardan anlaşılacağı gibi,’’beş bilinmeyen’’ olarak rivayetlerde formüle edilen husus,esasen bir tek rivayetin aslının yolda kaza geçirmesi sonucu ortaya çıkmış bir yanlış anlamadır.Rivayetin aslının Efendimiz (s.a.v) bu ayete bir atfı olduğu anlaşılmaktadır.Fakat rivayet,sözün kendisine atfedildiği asıl olan ayetten koparılmış,bu da yaygın bir yanlış anlamaya zemin oluşturmuştur.Rivayet Kur’an-ı kerim mihengine vurulacağına,ayet başından hayli yol kazası geçmiş rivayete arz edilerek Kur’an-ı Kerim’in hakkı yenilmiştir.Rivayetin otoritesi ile ‘’hakikatin otoritesi’’çatıştırılmış ve bu çatışma yeni nesillerin vahyi anlamalarının önüne aşılmaz bir dağ gibi konulmuştur.
1-Lokman Süresi 31/34
1-Lokman Süresi 31/34
2-Buhari,istiska 29;Tefsir 13:1Tevhid 4-Ahmed ibn-i Hanbel ,Müsned 2,24.
3-Hazin,Tefsir ,3,220
4-Buhari Tefsir 6:1;31:2;-Ahmed inbn-i Hanbel ,2/122.