Evet, peygamberlik Rabbin rahmetidir. Rahman ve Rahim olan Allah o rahmeti kime isterse ona verir. Vahiyde onun rahmetidir. Vahiy rahmetini, bu rahmetin ilk muhatapları olan peygamberler aracılığıyla muhataplarına ulaştırır. Allah Resulü (s.a.v),âlemlere hitap eden ilahi bildirinin âlemlere rahmet olan peygamberidir.
Onun âlemlere rahmet olması, bir merhamet abidesi olmasını gerektirir. Zira onu Rahman ve Rahim olan Allah, mahza rahmet olan Kur’an ile eğitmiştir. Hz. Peygamber (s.a.v),bu eğitim sayesinde serapa rahmet kesilmiştir.
Rahman ve Rahim isimleri en kâmil manada Hz. Peygamber’de tecelli etmiştir. Bütün bir peygamberlik hayatı bu tecellinin canlı şahididir. Onun insanların hidayet ve imanı için gösterdiği olağanüstü çaba, sadece vazife sorumluluğuyla açıklanamaz. Onu bazen, içinde dolup taşan bir merhamet okyanusunun coşkun dalgalarına kapılmış gibi görürüz. Bir insanı daha ebedi felaketten ebedi saadete çıkarma iştiyakı onda kendi varlığını tehdit edecek boyutlara gelmiştir.’’Mü’min olmuyorlar diye neredeyse kendini helak edeceksin’’[1]Bunun adı, Allah’ın kulları helak olmasın diye, kendini helak etmektir. Bu ilahi belge âlemlere rahmet olanın ulaştığı zirveyi gösterir.’’Ben lanet için gönderilmedim, rahmet için gönderildim’’ [2]demiştir.
Allah Resulü’nün Allah’ın kullarına olan merhametini, amcası Hz. Hamza’nın katili olan Vahşi b. Harb’e muamelesinde görüyoruz.
‘’Ebu Deseme’’ künyeli Vahşi, Habeş asıllı bir köleydi. Önce Bedir’de Müslümanlarca öldürülen Tuayme b. Adiy’in kölesi idi, sonra onun yeğeni Cübeyr b. Mut’im’in kölesi oldu. Tuayme’yi Bedirde Hz. Hamza öldürmüştü. Yeni efendisi Cübeyr, amcasına mukabil Hz. Hamza’yı öldürmesi karşılığında kendisini özgürlüğüne kavuşturacağını vaat etmiştir. Bunun üzerine Uhud harbinde Vahşi, Hz. Peygamber (s.a.v)’in çok sevdiği amcası Hz. Hamza’yı hunharca öldürmüş ve başta ciğeri olmak üzere iç organlarını çıkarmıştı.
Peygamber Efendimiz Mekke’nin fethine hazırlanırken, bütün Mekke müşriklerine eman vermişti. Tek şartı, silah kullanmamaları, karşı gelmemeleri, evlerine veya Kâbe’ye ya da Ebu Süfyan’ın evine girmiş olmaları idi. Ancak 15 kişilik bir liste vardı ki, bunlar görüldüğü yerde öldürüleceklerdi. Kâbe’ye sığınmış olsalar dahi…
Bu listede Hz. Hamza’yı şehit eden, Habeşli köle Vahşi de vardı. Vahşi, Mekke’nin fethinden sonra Taif’e kaçıp oraya yerleşti. Mekke fethinden sonra Taif’i kuşatan Peygamberimizin ordusu, çeşitli sebeplerle kuşatmayı kaldırıp, Medine’ye geri döndü. Daha sonra Taifliler bir heyet göndererek, Müslüman olduklarını açıkladılar.
Allah’ın Resulü, Hz. Hamza’nın katili Vahşi Bin Harb’e Müslüman olması için haber gönderdi. O gönderdiği mukabil haberde kendisinin şirk koştuğunu, cinayet işlediğini ve zina ettiğini, yani günaha battığını, bütün bunlara rağmen kendisi için hala bir yol olup olmadığını sordu. Muhtemelen bu söyledikleriyle, yaklaşık o günden 15 sene önce inmiş olan Furkan Süresinin 68. Ayetini kastediyordu. Allah Resülü (s.a.v) buna karşılık Furkan 70. Ayetini hatırlatmalarını Ancak tövbe edip de inanan ve salih amel işleyenler başka. Allah işte onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. [3]Vahşi bu kez ayetteki şu iki şarta takılmıştı. Tevbe etmek ve Salih amel işlemek. Muhtemelen bunlara gücüm yetmeyecek diyordu. Allah Resülü (s.a.v) ‘’bir âdem bir âlem’’ diyen yaklaşımıyla onun ilahi rahmetin dışında kalmasına razı olmuyordu. Bu kez şu ayeti ulaştırdı. ‘’Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışında kalan (günah)ları ise dilediği kimseler için bağışlar. Allah’a şirk koşan kimse, şüphesiz büyük bir günah işleyerek iftira etmiş olur.[4] Vahşi bu kez’’allah’ın beni affedip affetmeyeceğini nereden bilebilirim ki!’’dedi. Allah Resulu (s.a.v) son olarak, olaydan 10 küsür yıl önce Mekke’de inmiş olan şu ayeti hatırlattı. De ki: “Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”[5]
Vahşi: İşte buna evet derim. Müslüman olmaya karar verdi. Nihayet Müslüman olmak için Medine’ye gelip, mescide Peygamberimizin huzuruna çıktı. Kelime-i Şahadet getirerek Müslüman oldu. Hazreti Peygamber’in huzurunda, Amcası Hazreti Hamza’nın şehit edilişini kendisine anlattı. Neler söylediğini önceki sayfalarda okudunuz.
Peygamberimiz O’nu dinlerken büyük bir üzüntü yaşadı.
Resul-i Ekrem Efendimiz, O’na bir daha gözüne görünmemesini söyledi. Vahşi ise buna çok dikkat etti ve O’na gözükmemeye çalıştı. Peygamberimiz O’nu bir daha görmedi.
Her Günah’ın Tövbesi Kendi Cinsinden Olmalı
Peygamber Efendimiz (s.a.v) dar-ı bekaya irtihal etmişti. Devir Hz. Ebu Bekir’in halifelik dönemiydi. Yalancı Peygamber Müseylime ortaya çıkmıştı. Belki bu herifi öldürürümde günahımı öderim, diye düşündü. Hz. Vahşi Yemame savaşına katılarak yalancı peygamber Müseyleme’ye öldürücü darbeyi vuran iki kişiden biridir. Bunu kastederek ‘’Cahileyyede insanların en hayırlısı öldürdüm, İslam’da ise insanların en şerlisini öldürdüm’’[6] itirafında bulunmuştur.
Allah Resülü’nün hayatı bütünüyle onun engin şefkat ve merhametiyle âlemlere rahmet oluşunun şahididir. Bu şahitler arasına onu merhamete ilişkin şu hadislerini katabiliriz.
‘’Aşağıdakiler siz merhamet edin ki yukarıdakilerde size merhamet etsin’’[7]
‘’İnsanlara merhamet etmeyene Allah’ta merhamet etmez’’[8]
1-Şú’ara 26/3
2-Müslim,2599
3-Furkan Süresi 25/70
4-Nisa Süresi 4/48
5-Zümer süresi 39/53
6-Buhari7;36,37
7-Ebu Davud 4941
8-Buhari 6013