Camiler haftası Diyanet İşleri Başkanlığımızın güzel bir uygulamasıdır. Hepimizin her gün bir biçimde ezanını duyduğumuz, bulunduğumuz yerden minaresini gözetlediğimiz, namaza gittiğimiz, hiç olmazsa cuma namazlarında buluştuğumuz bu camilerin bizim için anlamı nedir? Onun için bir hafta seçilmesi, ayrılması ve bu haftanın ‘’Camiler Haftası’’ olarak kutlanması hakikaten hoş bir şey olsa gerektir. Fakat buna son yılda Diyanet işleri Başkanlığı güzel bir şey daha ekledi. ’’Din Görevlileri ve Camiler Haftası’’ Bu durumda bu haftaki dersimizde şu soruya cevap aramaya çalışalım.
Camiler bizim neyimiz olur?
Cami Kâbe-i Muazzama’nın şubesidir. Her cami Kâbe’yi bulunduğu yerde temsil eder. İlk cami Kâbe idi. Şüphesiz, insanlar için kurulan ilk ibadet evi, elbette Mekke’de, âlemlere rahmet ve hidayet kaynağı olarak kurulan Kâ’be’dir.[1] Rabbimiz insanın yaptığı ilk evi benim evim diyerek beytullah kıldı.Ayeti kerimede ilk mabed demiyor.İlk mescit demiyor.Allah’ın ilk evi deniyor.Beşer Adem olunca yer yüzünde ilk ev yapılmış,insanoğlunun yeryüzünde yaptığı ilk evi de Hz. Allah benim ilk evim demiş.Esasında biz hacca veya umreye niye gidiyoruz.Baba ocağını ziyarete gidiyoruz. İnsanlığın ilk evini ziyarete gidiyoruz.Allah insanın yeryüzünde ilk imar faaliyetini böyle ödüllendiriyor. Aslında bu insana şu demektir.Ey İnsan!Evinden başla.Evin Kabe’nin şubesi olsun.Ey İnsan!Evini imar et.Sen Ademsin.Eğer adam olmak istiyorsan,beşer olmak değil de insan olmak istiyorsan evini beytullah et.Allah’ın evi.Ev nasıl beytullah olur?İçinde Allah’ın hükmü tatbik edilirse,içinde Allah’ın yasakları işlenmez emirleri işlenirse,içinde Allah’ın istediklerinin yapıldığı ev işte o zaman Beytullah olur.Ama öncelikle Beytullah’ın (Kabe’nin) şubesi olan camiler.
İmanın evi var mı?Eğer imanın evi olsa neresi olması lazımdır dense,el cevap imanın evi cami’dir derdik. Herkesin bir evi var.İman camiyi ev edinmiştir.Çünkü camiye gelen Mü’mindir.Biz birinin imanı hakkında camiye geldiği zaman Mü’min olduğuna şahit oluruz.Zira cami Mü’mninleri toplar.Onun için cami imanın evidir.Cami dokunulmazdır.Zira Kabe dokunulmazdır.Kabe Beytul muharremdir.Haram beyt,harem beyt,muhterem beyt.Onun için Kabe’ye giden hacı ihramıyla gider.Bende muhterem olayım,o ihtiramdan bende alayım,o dokunulmazlıktan bana da geçsin,o hürmetten bende payedar olayım diye yani bende iki ayaklı Kabe olayım diye Mü’min ihrama girer.Onun camilerde Kabe’nin hürmetinden hürmet almıştır.Yine Kabe Kur’an-ı Kerim’deki adıyla el beytil atîk. Beyt-i Atik (Kâbe)’dir.[2] Beyt-i Atik: Hem eski ev, hem de özgürlük evi demektir.Itk:Köle azat etmeye denir.Dolayısıyla camiler özgürlük evidir.Esasen kişi nefsini esir ettiği kadar özgürdür.Eğer insan cami ile irtibatını sürdürüyor ise nefsine dur dediği yerde camiye yürü diyecektir.Onun için camiler özgürlük mabedidir.Allah Resulu (s.s.v) Medine-i Münevvere’ye teşrif ettiğinde üç müessese yaptı.
1-Bir cami yeri beğendi. Bizzat kendisi inşaatında kerpiç taşıdı ve Mescid-i Nebi’yi inşa etti.
2-Suffe idi.Hemen caminin yanına beyt’us-suffe’yi (suffe evini) yaptı.Cami kalbi doyuruyordu.Suffe aklı doyuruyordu.
3-Pazar yeri idi.Cami ile kalp,suffe ile akıl,Pazar yeri ile karın doyuruluyordu.Kalp imanla,akıl ilimle,pazarda helal rızık ile doydu ve doldu.İşte Allah Resülü bu üçünü bir araya getirmiş oluyordu.Onun için cami,bir şehri medeni yapan ilk unsurdur.Eğer bir yerde medeniyetten söz edilecekse Medine (şehir) ’den söz etmeniz lazım.Şehirden söz edecekseniz camiden söz etmeniz lazım.Camisiz medeniyet olmaz.
Cami şeairi islamiyeden’dir.Yani İslam’ın şiarlarındandır.Zira cami şehrin imanıdır.Siz hiç şehirlerinde iman edebileceğini düşündünüz mü?Mesela havadan,uçaktan,gökyüzünden bir şehre baksanız,şehirler dizilse gözünüzün önüne şehrin imanını nereden çıkarırsınız?Neye bakarak çıkarırsınız?Şehrin imanını camilerinden çıkarırsınız.Eğer camiler görüyorsanız bu şehir Mü’mindir dersiniz.Dolayısıyla cami şehrin imanıdır.Peki şehrin şahadeti de varmı dır?Şehir şahadet getiri mi?Şehrin şahadet parmakları da varmı dır?Vardır.Onlarda minarelerdir.Her minare şehrin arşa doğru dikilmiş şahadet parmaklarıdır.Siz minareyi sadece mimari bir unsur olarak görmeyin.Onun için Avrupa’da Müslümanlar minare yapmak için çok çaba gösteriyorlar.Avrupalı yöneticilerde minareye izin vermemek için bin bir takla atıyorlar.Minareden ne çıkar ki diyeceksiniz? Onlar hayır diyecekler.Çünkü minareler bir şehrin şahadetidir.Biz öğrenemedik ama onlar öğrenmişler.Onun için zorlanıyorlar.Sıkıntı çıkarıyorlar.İstiyorlar ki bu şehir şahadet getirmesin.Minare diyorum hatırlıyor musunuz?Bosna savaşı sırasında sırp topçusu ilk ateşini neye açmıştı biliyor musunuz?Doğrudan minareye.Minarelere.Yani şahadet parmağımızı,şehrin imanını hedef almıştı.Onlar caminin neyi sembolize ettiğini,minarenin neyi sembolize ettiğini çok iyi biliyorlardı.
Ezan, dinin şahididir. Ben ezanla hidayet bulan insanlar tanıyorum. Adam kırk beş yıl küfürle dolu bir hayat geçirmiş. Bakıyorsunuz bir sabah ezanıyla kırk beş yıllık küfür sıyrılmış inmiş.Allah’ın boyası alttan çıkmış. Allah'ın boyası (ile boyandık) . Boyası Allah'tan daha güzel olan kimdir?[3]Bakıyorsunuz geliyorlar eğitimleriyle boyuyorlar.Basınlarıyla boyuyorlar.Kitaplarıyla boyuyorlar.Yüzüne her türlü sentetik boyayı boyuyorlar.İdeolojileriyle boyuyorlar.İman boyası kapanıyor.Ama bir sabah ezanında bakıyorsunuz onların kırk beş yıllık sentetik boyasını Allah’ın tineri dökülünce sıyırıp indiriyor.Altından iman boyası çıkıyor.Ben sabah ezanıyla hayatını değiştirmiş insanlar gördüm.Senin imanına ne vesile oldu dediğimde,bir sabah ezanı demişti.Ezan deyip geçmeyin.Bunu ezansız şehirlerde yaşayan dostlarınıza sorun. Ezana hasretlik ne demek onlara sorun?Onun için lütfen ezanların değerini bir kez daha bilelim.
Cami cem edendir.Cami neyi cem eder?Toplayan, bir araya getiren,cem eden,bizi birbirimize kenetleyen,öncelikle Mü’minleri cem edendir cami.Sahi günümüzde ki camiler Mü’minleri cem ediyor mu?Hadi camiye gitmeyenleri bırakalım.Gidenlere bakalım.Camiye gidenlerin bedenleri yan yana duruyor,ama yürekleri birbirine top atıyorsa ne yapalım?Omuzları bir birine değiyor ama kalpleri birbirine karşı biri garpta diğeri şarkta ise ne edelim.Aynı caminin içine gelmişler,eğer ellerine fırsat geçse birbirlerinin boğazlarına sarılacak kadar kin duymalarına ne yapalım.Aynı caminin içinde Mü’min olarak bulunmalarına rağmen,farklı mezheplerinden,farklı meşreplerinden,farklı mesleklerinden,farklı mekteplerinden,farklı fikirlerinden dolayı,farklı eğilimlerinden dolayı birbirlerinin düşmanı olmalarını ne yapalım.O zaman cami cem etmiyor demektir.Cami sadece bedenleri cem eden değil,imanları da cem eder. İmanları da yan yana dizer.Sadece imanları değil,akılları da yan yana dizer.Akılları da cem edendir.Cami bu gün akılları cem ediyor mu? Sorgulamak lazım.Eğer bu gün cami akılları cem etseydi,kafaların secdeye vardığı gibi akıllarda secdeye varırdı.Eğer Müslümanların başları gibi akılları secdeye varmıyorsa camiler bedenleri cem ettiği gibi akılları cem etmiyor demektir.O zaman bunun suçlusu olarak kendimizi hesaba çekmek durumundayız.Kendimizi yargılayalım ve tekrar düşünelim.Secdelerimizde aklımızın da secde etmesini istiyorsak başımız gibi o zaman akıllarda saf tutsun.Akıllarda safa dursun.Akıllarda camilerde cem olsun ki secdeye varsın.Cami gönülleri cem eder.Aklın secdesine vudu,kalbin secdesine huşu derler.Eğer bu üç secde birleşirse işte o secde miracın ta kendisi olur.Akılda,kalpte,başta secdeye varırsa o secde Allah ile buluşma olur.O secde Allah ile sohbet olur.
Cami namazları cem eder.Sadece sizin bildiğiniz namazları cem etmez.Cami niyetleri cem eder.Siz Birleşmiş Milletler teşkilatı diye bir şey duydunuz da birleşmiş niyetler teşkilatı duymadınız.İşte bundan dolayı her cami birleşmiş niyetler teşkilatıdır.Niyetler birleşir.Eğer gerçekten niyetler birleşseydi,niyetlerimizle dağları duman edebilirdik.Ben inanıyorum ki bir buçuk milyarlık Mü’min niyetini birleştirse,bir dağa odaklansa o dağı yerinden eder.O yer bir fay hattı olsa o yerde deprem olurdu. Eğer hacda altı milyon Müslüman niyetlerini birleştirse acaba neleri engelleyebilirlerdi. O niyetler hangi felaketlere engel olurdu. O niyetler bu ümmete ne güzellikler getirirdi.Şuna inanıyorum ki niyetlerimiz birleştikçe Allah ufkumuzu açacak,engelleri kaldıracak,problemlerimizi daha kolay halledeceğiz.Onun için niyetleri birleştirmeye,cem etmeye ,safa sokmaya davet ediyorum.Niyetlerimiz saf tutarsa bulunduğunuz yeri Allah’ın izni ile cami yaparsınız.
Cami Müslüman hayatının kalbidir.İslam şehirleri camilerin etrafında gelişir.Bursa’daki Ulu cami şehrin kalbidir.Bursa şehri Ulu caminin etrafında gelişmiştir.İstanbul’daki Süleymaniye camii,Sultan Ahmet camii,Bosna Hersek’te ve diğer İslam şehirleri tıpkı Mekke ve Medine gibidir.Merkezde cami vardır.Etrafında ki evler camiye dönük olarak yapılır ve saf halindedir.Esasında evlerde cemaat olmuştur.Cami şehrin imamıdır,evlerde cemaattir. İslam’da şehirler böyle oluşturulur.Bu yerleri ziyaret edince bu gözle bakarsak daha isabetli olur.
Cami şehrin kalbidir. Camiler şehirlerin kalbi iken bizim kalplerimizde cami idi. Şimdi şehrin kalbi cami olmaktan çıkıp ta çarşı olunca camide saf tutması gerekenler çarşıyı tavaf etmeye kalktılar.Adı hacca gittiklerinde bir kez Kabe’yi tavaf ediyorlar yedi kez de çarşıyı. Farkında mısınız?Tekrar o İslam şehirlerine dönmek lazım.Merkezinde imamı cami olan şehir,evleri de cemaat olan şehir.İşte o zaman çarşıyı değil camiyi tavaf edeceğiz.
Camiler şehrin kalbidir dedim.Kalp ne işe yarar?Kirlenmiş kanı toplar,ciğerde damıtır ve tertemiz kanıda bedene yayar.Camilerde işte o kalptir.Bizler hayatın içinde kirleniriz, paslanırız,günahla bulanırız,dağılırız işimize gücümüze.Ama beş vakit toplayan cami bir kalp gibi kirlenmiş insanları toplar,alır içine,tertemiz eder onu namazla.Ondan sonra yeniden hayatın damarlarına tertemiz olarak salar.Alın size caminin kalp işini.Eğer bu gün camiler bunu yapmıyorsa soralım problem camide mi?Problem cemaatte mi?Problem imada mı?Problem nerede?Ama bir yerde problem var.Bana sorarsanız problemin en olmadığı yer camidir.Problemin en çok olduğu yerde cemaattir.Eğer cemaat cem olursa hangi cami ben seni cem etmem der.Cemaat adam olursa hangi cami ona yüreğini açmaz.Eğer cemaat camiyi temizleyen bir kalp gibi görürse cami o zaman mamur olur.O zaman cami şahit olur.O zaman cami rabbine şahadet eder.
Taşlarda konuşup şahadet edecek mi?Ben olacak diye inananlardanım. “Resulullah (s.a.v.), Uhud dağına bakıp; “Doğrusu Uhud, bizi seven bir dağdır. Biz de onu severiz” [4]buyurdu. Demek ki dağlarda şahit olurmuş.
Camiler şehrin kalbidir.Eğer camiler cami olursa ne olurdu?Peygamber mescidinden bir misal vermek istiyorum.Efendimiz (s.a.v)’in yaptığı mescid ,şehrin; yani Medine-i Münevvere'nin kalbi idi.Hayat nabzı orada atıyor,hayat orada dağılıyordu.Adeta ölü ruhlar orada canlanıyordu.Orada hayat bölüşülüyor,acılar küçülüyor,sevinçler ve sevgiler büyüyordu.Orada insanlar kardeş olduğunu hissediliyor ve orada cennet paylaşılıyordu.Orada insanlar birbirinin cenneti oluyordu. Sümâme b. Üsal.Bu adam Yemame’nin iki kralından biridir.Yemame Mekke’nin tahıl ambarıdır.Mekke tüm ekmeklik buğdayını Yemame’den gelen tahıldan elde eder.İşte böyle bir yerin kralı olan bu adam şirk döneminde Kabe’yi ziyarete gelmişti.Efendimizde davete yeni başlamıştı.efendimiz her önüne geleni davet ediyordu.Bir gün Sümâme ukaz panayırına oradan da Kabeyi tavaf için gelmişti.Resulullah Sümâme’yi de İslama davet etti.Sümame gururlu ve kibirli bir adam.Müşrik ve devlet reisi.Efendimize bir daha önüme çıkarsan seni gebertirim dedi.Böyle ağır konuştu.Efendimiz çok üzüldü.Ama vazifesini yapmaya devam etti.Gel zaman git zaman hicret olur.Medine İslam devleti kurulur. Sumame Efendimize suikast düzenler.Suikast sonuçsuzdur.Yakalanmadan kaçar. Bir yatsı sonrasında sahil yolunda yakaladıkları insanlardan bir grup müfreze getirirler.Getirdikleri insanların kim olduklarını bilmiyorlar.Efendimiz bu gelenleri hemen tanır.Sen Sümâmesin değil mi? der. Sümâme küfreder gibi konuşur.Sümâme ben oyum der.Efendimiz bunu mescidin orta direğine bağlayın,sakın eziyet etmeyin,yemeğini de aranızda nöbetleşe verin dedi.Resulullah her namaz sonunda Sümâme’nin yanına geliyor hal ve hatırını soruyordu. Sümâme den alınan cevap şu.Senden nefret ediyorum.Ashabı kiram ikinci gün şikayete geldiler.Ya Resülellah biz bu adamı doyuramadık. Peygamber (s.a.v) Mü'min bir kimse bir bağırsağıyla yer, kâfir ise yedi bağırsağıyla yer. [5] buyuruyor. Üçüncü gün oluyor. Sumame mescitte Efendimizin davranışına ve Müslümanların tüm hayatına şahit oluyor.Peygamberimiz (s.a.v) Sumame nasılsın? Deyince Sumame’den hiç ses çıkmıyor.Efendimiz çözün bağlarını diyor.Şaşırıyor adam.Beni bırakıyor musunuz diyor?Efendimiz ,evet bırakıyoruz seni diyorlar. Namazdan sonra Peygamber (s.a.v) ashabıyla sohbetleşip, dertleşip ayrılacakları sırada Sumame baki mezarlığına gitmiş boy abdesti almış çıkageldi. Peygamberimizin ayaklarının dibine kendini bıraktı. "Yâ Rasûlallah! Teslim olmaya geldim diyor ve Müslüman oluyor. Sumame on beş gün daha Medine’de kalır. Sumameyi evinde misafir eden sahabi Efendimize şikayet için gelir. Sumame hiçbir şey yemiyor Yâ Rasûlallah der. Sumame’nin karnı doymuştur.İman onu öyle doyurmuştur ki,üç gün bir şey yediremedik Yâ Rasûlallah.İşte caminin fonksiyonu nedir diye sorarsanız sümamelerin içerisinden çıktığı bir hidayet paylaşım merkezidir.Eğer camiler cami olursa,kendi fonksiyonunu ifa ederse,imaları,kalpleri,akılları ve muhabbetleri cem ederse bu fonksiyon cami tarafından üslenmiş ve yerine getirilmiş demektir.
Cami Müslüman zamanının kalbidir.Modern insan randovülerini artık saatlerle veriyor.Ama bizim dünyamızda Müslüman zamanının hakim olduğu devirlerde bizde randövülerimizi namaza göre veririz.Müminin hayatının eklem yeri namaz vaktidir.Biz hayatımızı namaza göre dizayn ederiz.Biz günümüzü yirmi dört saate değil beş vakte böleriz.Cami Müslüman zamanının kalbidir.Zamanın kalbi camide atar.Ve böyle bir cami olması için her halde cami, böyle kendiliğinden olacak hali yok.Böyle bir cami için öncelikle nasıl bir imam lazım diye sorarsanız onu da başlıklar halinde söylemek isterim.
İmam!
İmam önder ve rehber demektir. İmam ana yürekli adam demektir.İmam adam doğuran adamdır.Annelerin doğurduğu dünyada ölür de,imamların doğurduğu dünyada ölse de ahrette ölmez.Çünkü imamın doğurduğu imanın doğurduğudur.İmam ana yürekli adamdır.Baba gibi değil.Anne gibi şefkatle ve merhametle yüreğine basar.Çünkü imam ‘’üm’’ kökünden gelir.’’üm’’ anne demektir.Yani imam;cemaatin annesi olana denir.Cemaatine anne gibi şefkatli olana imam denir.Eğer anne gibi şefkatli değilse o imam değildir.İmam peygamberin kaim makamıdır.Makamına kaimdir.Her cami Kabe’nin şubesi,her imamda peygamberin vekili olmalıdır.Ben diyorum ki asıl ‘’Mehmetçik ‘’ diye imama söylenmelidir.İmamlar ‘’Muhammetcik’’ olmak zorundadır.Yüreğinde mukaddes yük taşıyana imam deriz.İmam yürek fatihidir.Bir adem bir alem diye yola çıkar.Bir insanın hidayetine vesile olmayı yeryüzünün anahtarına sahip olmayı daha değerli bilir.İmam iki ayaklı fetih süresidir.İki ayaklı duha süresidir.İki ayaklı inşirah süresidir.İnsan süre olur mu diyeceksiniz?Sizlerde olabilirsiniz.Müslüman Müslüman’ın asr süresi olmalıdır.Bir birimize Fatiha süresi gibi olmak düşer.Birbirimizi feth etmek yakaşır.Birbirimize yüreğimizi açmaktır.
İmam ölü yıkayan değil diri yıkayan adam demektir.Yıkamak için yıkanmak lazımdır.Sabun temizlediğini daha da kir hale sokuyorsa onunla temizler mi insan.Onun için imam yıkadığından temiz olmak zorundadır.
İmam sesini değil sözünü yükselten adamdır.Yani,sesinin debisini yükselterek ortalığı velveleye vermez.Sesinin volümünü yükselterek cemaatinin üstünde tahakküm kurmaz.Sözünün kalitesini yükseltir.Sözünün kalitesini yükseltir ki,sözünün gücü olsun.İmam sözün gücünü gücün sözünden üstün kılandır.Onun için sözlerin şahına iman etmiştir.Sözün şahına iman etmiştir ki vahye iman etmiştir.Eğer söz güçlü olmasaydı Allah konuşmazdı.İmam söylemezse ölürüm diyecek sözü olan adamdır.Söylemeyince ölecek sözlerimiz olsun.Yunus emre şöyle diyordu. Behey yunus sana söyleme derler/Ya ben öleyim mi söylemeyince. Eğer söylemeyince ölecek sözleriniz varsa söyleyince diriltirsiniz.O sözlerle ölüleri bile diriltirsiniz.Hatta o sözler sahibine döner derki;Eğer sen beni söylemezsen asıl ben ölürüm.O sözleri söyleyince ölüleri bile diriltirsiniz. Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Resûlü’nün çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, O’nun huzurunda toplanacaksınız.[6]Yiyor,içiyor,geziyor olmak Kur’an’a göre yaşıyor olmak değildir.Kur’an diri demesi için daha başka bir şeyler demesi lazımmış.Biliyoruz ki;bizim diri dediğimize Kur’an ölü,bizim ölü dediğimize de Kur’an diri diyor. Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin. Hayır, onlar diridirler. Ancak siz bunu bilemezsiniz.[7] Bizim ölü ve diri tarifimizle Allah’ın ölü ve diri tarif farklı.İşte imam söylemezsem ölürüm diyeceği sözleri olan adam demektir.
Özetle:Hocalar dirilirse memleket dirilir.İmamlar dirilmeyince cemaat dirilmez.Cemaat dirilmeyince camiler dirilmez. Camiler dirilmeyince ümmet dirilmez.Ümmet dirilmeyince insanlık dirilmez.Haydi diriltelim.İnsanlıkta dirilsin.Biz insanlığın dirilten çığlığı olalım.Allah hocalarımızı insanlığı dirilten bir ümmet kılsın inşallah.
Selam hidayete tabi olanlara olsun.
1-Ali İmran Süresi 3/96
2-Hac Süresi 22/33
3-Bakara Süresi 2/138
4- Buhârî, Cihâd, 71; Müslim, Hacc, 504
5- Buhari, Et ime Müslim Tirmizi, Mace
6-Enfal Süresi 8/24
7-Bakara Süresi 2/154