Hitit Üniversitesi ve İslami İlimler Araştırma ve Uygulama Merkezi ortaklığıyla düzenlenen "Din ve Coğrafya Sempozyum II 4/10. Asır Sonrası İslam Coğrafyacılığının Tarihi" sempozyumu başladı.
Hitit Üniversitesi ve İslami İlimler Araştırma ve Uygulama Merkezi ortaklığıyla "Din ve Coğrafya Sempozyum II 4/10. Asır Sonrası İslam Coğrafyacılığının Tarihi" sempozyumu düzenleniyor. Bugün başlayan sempozyumda konuşan, Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Cemil Hakyemez, dinlerin, kültürün önemli bir parçası olarak içerisinde doğup büyüdükleri coğrafyanın birer ürünü olduğunu belirterek, bu nedenle her dini düşüncenin, bulunduğu ortamdan beslenmesinin gayet doğal olduğunu söyledi. Coğrafi yapı ile hava, su ve buna benzer tüm özellikler, dinlerin oluşumuna yön veren önemli unsurlar olarak önemle dikkat çektiğini dile getiren Prof. Dr. Cemil Hakyemez, ibadethaneler ile dini pratiklerin farklı coğrafyalara göre değişiklikler arz etmesinin bundan dolayı olduğunu belirtti.
"Dinin anlaşılmasının bulunduğu coğrafyayla birlikte ele alınmasıyla mümkün olabileceği kanaatini taşımaktayız"
Din ve coğrafya alanlarında çalışan uzmanların dinin, inanç, kutsallık ve maneviyat gibi yönlerinin coğrafyayla her fırsatta kesiştiğinin farkında olduğunu anlatan Hakyemez, “Ancak bu farkındalık belli bir bilim dalı tarafından temel çalışma alanı olarak kabul edilip benimsenmiş değildir. Böyle olunca ilahiyat fakülteleri veya coğrafya bölümlerindeki bilim dalları, meseleye ancak yeri geldiğinde ilgi duymuşlardır. Biz ise din ve coğrafya ilişkisinin başlı başına konu edilmesi gereken bir alan olduğunu düşünüyoruz. Tüm fikirler gibi, dinin anlaşılmasının da ancak onun bulunduğu coğrafyayla birlikte ele alınmasıyla mümkün olabileceği, aksi durumda fikirlerin ayakları yere basmayan yöntemlerle izah edileceği, bunun da sağlıklı sonuçlar doğurmayacağı kanaatini taşımaktayız. Hatta insana huzur vermeyen mevcut çarpık din anlayışlarının da asıl sebebinin, meselelerin zaman ve mekân boyutlarından bağımsız olarak ele alınmasından kaynaklandığını burada rahatlıkla ifade edebiliriz” dedi.
"Öncelikle teorik çerçeveyi belirlemeye çalıştık"
Ülkemizde ve İslam dünyasında yapılan akademik çalışmalarda pek fazla üzerinde durulmamış bu konuyu toplam 6 ayrı sempozyumda ele almayı planladıklarını dile getiren Hakyemez, “Bir yıl önce burada düzenlemiş olduğumuz ilk toplantılarda çok şükür arzu ettiğimiz hedefe ulaştık. Burada öncelikle teorik çerçeveyi belirlemeye çalıştık. Bu kapsamda din-coğrafya ilişkisinin felsefi ve pratik boyutları, İslâm öncesi coğrafyacılık, İslâm’ın doğduğu bölgenin coğrafi yapısı ve bunun algılanış biçimi, bazı İslami disiplinlerin coğrafyayla ilişkisi, İslam coğrafyacılığının bir bilim olarak gelişimi, önemli Müslüman coğrafyacılar ve İslam coğrafyacılığının yapısı üzerine oldukça nitelikli sunumlar yapılmıştır. Sunumların önemli bir kısmı, Türkiye’deki en itibarlı ilahiyat dergisi olan Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi’nde yayınlanmıştır. Geriye kalan kısmı da üniversitemiz yayınlarında kitap olarak basılmıştır. Şimdi burada ikincisini düzenleyeceğimiz toplantılar serisinde ise bir yıl önce temelini oluşturduğumuz yapının bir devamı olarak 10. yüzyıldan sonraki İslam coğrafyacılığının özelliklerini ve tarihsel gelişimini müzakere etmeyi hedefliyoruz. Toplantıda yapılacak sunumlar bizler için ufuk açıcı olacaktır” diye konuştu.
İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İsmail Bulut ise, disiplinlerarası çalışmanın öneminin gittikçe arttığına dikkat çekerek, “Dolaysıyla belki de iki farklı alan olarak değerlendirilebilecek din ve coğrafya alanı disiplinler arası bir çalışmanın ürünü olarak görülebilir. Çünkü bizim düşüncemize göre ilahiyat alanındaki temel ilkelerden birisi bize göre din fıtri bir olgudur. Dolayısıyla fıtri bir olgu üzerine gerçekleşen ve kendi inanç temelli inşa içerisinde olan insanın yaşam çerçevesi, çevresi düşünüldüğü zaman bütün alanlarla ilgisi olduğunu düşünüyoruz. Dolaysıyla insanlığa dünyada huzuru getirme amacı taşıyan din olgusunun bütün alanlarla ilişkisi olduğunu düşünüyoruz. Coğrafyanın da insan yaşamı için olmazsa olmaz temel alt yapılardan birisi olduğundan dolayı dini düşünce, dini pratikler ve din alanında oldukça etkisi vardır. Biz bir fikri, bir araştırmayı geliştirirken onun nedenlerini, sahip olduğu, kültürel, coğrafi, siyasi tüm bağlantılarını dikkate alıyoruz. Coğrafyada bunların en temel olgularından birisi olduğu için coğrafya ve din ilişkisinin ortaya konulmasını oldukça isabetli bir anlayış olarak gördük ve bunu tüm yönleriyle ele almaya çalıştık” şeklinde konuştu.
Açılış oturum ile başlayan sempozyum iki gün sürecek. Sempozyumda “Din ve coğrafyada yöntemsel tartışmalar, İslam dünyasında denizcilik faaliyetleri, İslam tarih ve coğrafya araştırmalarında dijital sistemler, İslam coğrafya geleneği ve önemli temsilcileri, İslam coğrafyacılığında örnek bir bölge: Mısır, İslam coğrafyacılarının gözüyle şehirler ve hac yolları, Osmanlı coğrafyacılığı” konuları ele alınacak.
Sempozyuma Vali Yardımcısı Muhammed Gürbüz, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Halil İbrahim Şimşek, Müftü Şahin Yıldırım, katılımcılar ve öğrenciler katıldı.