Değerli Dostlar!
Sizlere bu yazımda , Hz. Ömer (r.a)’ın valisi olan Said bin Amir (r.a)’ten bahsedeceğim. Said bin Amir (r.a) Ashab-ı Kiram efendilerimizin büyüklerindendir. Said b. Amir (r.a)Hayber'in fethinden önce Müslüman olmuştu. 641yılında Rakka'da vefât etti.
Hz. Ömer (r.a ) onu Suriye’nin bir şehri olan Humus’a vali olarak atamıştı. Said (r.a) Humusta vali olduğu sırada, Hz. Ömer (r.a)’ın herkes tarafından sevildiğini bilmesine rağmen, Humustan gelen bir cemaate, valileri hakkında bir kusuru olup olmadığını sorunca, cemaat kusur olarak dört şey saymışlardı.
Bunun üzerine Halife Hz. Ömer (r.a) Said (r.a)’ı Medine-i Münevvere’ye çağırdı.
-Ya Said! Senin bazı kusurların varmış, bunların asılları nedir? Diye sormuş ve sıralamıştı.
1-Vazifene sabah namazını müteakip değil de, kuşluk vakti gidermişsin.
2-Geceleri insanlar arasına hiç çıkmaz, görünmezmişsin.
3-Haftada bir gün evine çekilir, kimseyi kabul etmezmişsin.
4-Ashab-ı Kiram’dan Hubeyb b. Adiyy (r.a)’ın şehid edildiği söylenince bayılıp kendinden geçiyormuşsun…
Bunun üzerine Said bin Amir (r.a);
-Ya Emir-el Mü’minin!
-Vazifeme ancak kuşluk vakti gidebiliyorum. Çünkü hanımım hastadır. Çocuğum olmadığından bütün hizmetleri kendim yapıyorum. Hamur yoğurur, ekmek yapar, pişirir öyle çıkarım. Geç kalışım bundandır.
-Geceleri insanlar içinde gözükmeyişim sebebi; gündüzleri halkın hizmetlerine, geceleri ise Allah- ü Teâlâ’ya kulluğa ayırırım.
-Haftada bir gün evime çekilip hiç kimse ile görüşmememin sebebi ise; Başka giyecek elbisem olmadığından, yıkadığım elbiseler kuruyuncaya kadar kimseyi kabul edemiyorum.
-Hubeyb b. Adiyy (r.a)’ın şahadetini hatırlayınca bayılmamın sebebi anlatılacak şey değildir. Çünkü Mekke müşrikleri Hubeyb (r.a)’ı asarlarken yanlarında idim. Belki mani olabilirdim. Fakat o zaman iman etmemiştim. Seyirci kaldım. Onun gösterdiği cesaret ve celadeti hatırladıkça ne kadar kuvvetli imana sahip olduğunu daha iyi anlıyorum. Niçin mani olmadım diye üzüntümden bayılıyorum’’ cevabını verdi.
-Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a)
Ey Said! Allahü Tealan’ın kokusu seni ne kadar yüceltmiş,millete faydalı hale getirmiş buyurarak ağladı.
Hz. Ömer dönüyordu o Humustan gelen cemaate;
-Ey Humuslular! Onun kadrini bilin diyordu.
Sonra, Saîd bin Âmir Hz. Ömer'den ricâ etti:
- Yâ Emir’el Mü’minin, bundan sonra beni vâlilikten affet. Hz. Ömer (r.a) bunu kabûl etmeyip yine vali olarak bırakmıştır.
Hz. Ömer (r.a), Medine-i Münevvere'den ayrılmadan Said (r.a)’e bin dinar verdi. Hz. Said (r.a) alıp gelirken hanımı şöyle diyordu.
-Allah'a şükürler olsun, bu para, çok ihtiyacımızı halledecektir artık. Kendime bir yardımcı alabileceğim, ihtiyaçlarımı giderebileceğim, elbise, yiyecek alabileceğim diyordu.
Hz. Said (r.a),
-Hanım Allah'tan kork, bizden daha muhtaçları var, ihtiyaç sahibi insanlar vardı, bu altınları onlara harcasam müsaade eder misin? Diyordu. Hanımı kabul ediyordu da, o dinarları ufak ufak keselere koyuyorlardı, fakirlerin adlarını yazıyorlardı, o an büyük bir kısmını, çoğunluğunu dağıtıyorlardı. Birkaç dinar kalmıştı, onları da hanımına teslim ediyordu,
-Bunları ufak ufak harca diyordu. Belki ihtiyacını karşılar diyordu.
-Sonra hanımına, bunları da sakla, yakında senden ve benden daha fakir olanlar kapıya geleceklerdir de, onları boş çevirmeyelim diyordu. Böyle insanlardı onlar. Şimdi mumla arıyoruz değilmi?
Selam olsun, Hz. Ömer (r.a)’a.
Selam olsun, tüm Sahabe efendilerimize,
Selam olsun, Said b.Amir (r.a)’e,
Selam olsun, onların izinde yürüyenlere.