İnsan, Rab olan Allah’ın şaheseridir. Varlık ağacının hem tohumu hem meyvesidir. Rabbin rububiyetinin tecellisi kâmil manada insanda tecelli eder. Bu anlamda Rab ismi esma-i Hüsna içerisinden insanla en çok alakalı olan isimdir. Âdemoğlunun mükerrem kılınması rubbiyetin tecellisidir. Âlemlerin Rabbinin mükerrem kıldığı âdemoğlu, âlemler içerisinde müstesna bir âlemdir. Göklerin ve yerin Rabbi, gökleri ve yeri başka bir varlığın değil sadece insanın emrine musahhar ve amade kılmıştır. Gökleri ve yerleri amade kıldığı insanın sadece hayatı değil, ölümü de onun rububiyetinin bir tecellisidir. Eğer kesiniikle bilip inanıyorsanız, O, göklerin, yerin ve ikisi arasındaki her şeyin Rabbıdır. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Yaşatır, öldürür. O, sizin de Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbidir.(1)
O’nun rububiyeti sadece insan tekinde tecelli etmez,aynı zamanda insan soyunda da tecelli eder.İnsan tekini basitten mürekkebe doğru olgunlaşabilen bir tabiata sahip kılan Allah (c.c),insan soyunu da böyle bir tabiata sahip kılmıştır.İnsanın hem uzun zamanlar boyunca yaşadığı elemen ter beşeri gelişim süreci,hem canlılar aleminin bir üyesi olduğu beşeri süreç,hem anne karnında yaşadığı embiriyolojik gelişim süreci,hem de doğumdan sonra maddi ve manevi gelişim süreci,Kur’an-ı Kerim’de hep Allah’ın Rab ismine isnat edilir.’’O halde Rabbinizin hangi nimetini inkar edebilirsiniz?’’(2)
1-Elementer gelişim süreci:
Kur’an- ı Kerim insanın elementer sürecini,tüm diğer canlılarla ortak bir kökene bağlar.Bu sürecin başlangıcını da gezegenlerin ilk oluşum sürecine kadar götürür.Beşerin elemeneter gelişim süreci Kur’an-ı Kerim’de farklı lafızlarla ifade edilir:’’Topraktan’’,’’çamurdan’’,’’kurutulmuş çamurdan’’,’’pişirilmiş balçıktan’’,’’süzülmüş konsantre balçıktan’’…Bu farklı lafızların her biri,aslında beşerin elementer gelişimi sürecinde ki bir aşamaya tekabül etse gerektir.Bu Onun rububiyetinin bir gereğidir.Zira terbiye temek,’’Bir şeyi basit halinden ideal haline doğru aşama aşama ıslah ederek geliştirmek’’ demektir.Şu ayeti kerime elementer ve beşeri gelişimin süreçlerine Rabbin rububiyetinin nasıl yansıdığının şahididir. ‘’Allah, sizi önce topraktan, sonra da az bir sudan (meniden) yarattı. Sonra sizi (erkekli dişili) eşler yaptı. Allah’ın ilmine dayanmadan hiçbir dişi ne hamile kalır, ne de doğurur. Herhangi bir kimseye uzun ömür verilmez, yahut ömrü kısaltılmaz ki bu bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da yazılı) olmasın. Şüphesiz bu, Allah’a kolaydır’’.(3)Yine şu ayeti kerimede ‘’Sizi topraktan yaratması, O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Sonra bir de gördünüz ki siz beşer olmuş (çoğalıp) yayılıyorsunuz’’.(4)
İnsan soyunu kastederek ‘’Siz’’ diye başlayan şu ayeti kerime insanoğlunun tüm gelişim süreçlerini bir arada dile getiren belağat şahikası bir ayettir. ‘’O, sizi (önce) topraktan, sonra az bir sudan (meniden), sonra “alaka”dan yaratan, sonra sizi (ana rahminden) çocuk olarak çıkaran, sonra olgunluk çağına ulaşmanız, sonra da ihtiyarlamanız için sizi yaşatandır. İçinizden önceden ölenler de vardır. Allah bunları, belli bir zamana erişmeniz ve düşünüp akıl erdirmeniz için yapar’’.(5)
2-Beşeri gelişim süreci:
İnsanlık insanlaşmadan önce beşer idi. Beşer iki şeyden müteşekkildi: Cisim ve can. Allah-u Teala beşeri yeryüzünün halifesi (kalfası) olarak seçti ve bu seçimin ardından üçüncü bir unsur devreye girdi.Üflenen ruh.İnsan Rabbinden üflenen bir ruh ile beraber vicdan,akıl ve iradeye kavuştu.Yani insan oldu.Ayeti Kerime den de anlaşılacağı gibi bu da O’nun Rab oluşunun bir tecellisi idi. yaratacağım” demişti. Hani, Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Onlar, “Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz.” demişler. Allah da, “Ben sizin bilmediğinizi bilirim” demişti. (6)
Melekler nereden bilmişti insanoğlunun kan dökeceğini ve fesat çıkaracağını?
Allah-u âlem, melekler gaybı bildikleri için söylemiyorlardı bu sözü. Onlar insanoğlunu, ruh üflenmeden önceki beşer haliyle görmüşlerdi. Kan döküyor,fesat çıkarıyordu.Ruh üflenip akıl ve irade verildikten sonra daha tehlikeli hale geleceğini düşündüler.Fakat üflenen ruh ile bahşedilen irade ve akıl sayesinde kendilerini geçme potansiyeli olduğunu düşünmediler.Oysaki Rabbin rububiyeti insanda en yüksek seviyede tecelli ediyor,bu tecelli ile beşer insana,vahşi ‘’insi’’ ye dönüşüyordu.İşte meleklerin insana secde ile emrolunması da,hakkını vermesi halinde insanı meleklerin de ötesine taşıyan akıl ve iradenin kaynağı olan bu ruh idi: Andolsun, sizi yarattık. Sonra size şekil verdik. Sonra da meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” dedik. İblis’ten başka hepsi saygı ile eğildiler. O, saygı ile eğilenlerden olmadı.(7)
Ayeti kerimede halaknakum summe savvernakum ‘’SİZİ’’ yarattık. Sonra ‘’SİZİ’’ biçimlendirdik diye devam eden üslubun birden tiscudu li âdeme ‘’Adem’e secde edin’’e getirilmesi çok dikkat çekicidir.Ayet açıkça Hz. Ademi bir fert olarak değil bir tür olarak takdim etmekte,’’siz Adem’siniz,Adem’de sizsiniz’’ demektedir.Beşer içerisinden Ademoğluna ruh üflenerek halife tayin edilmesi de O’nun rububiyetinin bir tecellisidir.’’O ruhu beşere neden üflemiştir?sualinin konumuzla doğrudan alakası var.Üflenen ruhun hayatın ruhu olan o’sır’mı,meleklerin ruhu Cebrail mi,sözün ruhu vahiy mi olduğu tartışmasına girmeden,bu suale,Kur’an-ı Kerim’deki konuyla ilgili müstesna ayetlerden biri ile cevap verelim.'' Sana ruh hakkında soru soruyorlar. De ki: “Ruh, Rabbimin bileceği bir şeydir. Size pek az ilim verilmiştir.” (8)Yukarıdaki sualin cevabı ayette ki’’Rabbimin’’kelimesinde saklıdır.Evet ruh hangi vurgusuyla olursa olsun Allah’ın rububiyetiyle ilgilidir.İçinde ruh olan her şey,ilahi terbiye ile bir biçimde alakalıdır.Bu anlamda vahiyde ruhtur,Cebrail de ruhtur,insanı irade ve akıl sahibi kılan cevherde ruhtur.Bu ruh Rabbin üflediği ruh-u menfuh’tur.Rabbin rububiyetinin tecellisi olduğu için Rab çağırınca,Rabbin çağırısına icabet eder.Yani vefa göstererek teveffi eder.Tıpkı,sahibine alıştırılan kuşları terbiyecisi çağırınca uçarak ona varmaları gibi.
3-Embriyolojik gelişim süreci:
İnsanın anne karnında yaratılış süreci de O’nun Rab isminin bir tecellisidir.Başta kadın yumurta hücresinin yabancı bir madde olan erkek spermini reddetmeyip onu bağrına basması bu gün dahi tıbbın açıkladığı bir husus değildir. Dolayısıyla rububiyetin mucizesi,daha embriyolojik sürecin ilk noktasında böyle başlar.Ve mucizeler serisi embriyolojik süreç boyunca bir birini kovalar. Sonra onu az bir su (meni) hâlinde sağlam bir karargâha (ana rahmine) yerleştirdik. Sonra bu az suyu “alaka” hâline getirdik. Alakayı da “mudga” yaptık. Bu “mudga”yı da kemiklere dönüştürdük ve bu kemiklere de et giydirdik. Nihayet onu bambaşka bir yaratık olarak ortaya çıkardık. Yaratanların en güzeli olan Allah’ın şânı ne yücedir!(9)
İnsanın maddi ve manevi her türlü halinde O’nun rububiyetinin tecellileri şu ayeti celile de daha iyi izah edilmiştir. Şüphesiz en son varış Rabbinedir. Şüphesiz O, güldürür ve ağlatır. Şüphesiz O, öldürür ve diriltir. Şüphesiz O, iki eşi, erkeği ve dişiyi, (rahme) atıldığında az bir sudan (meniden) yaratmıştır. Şüphesiz tekrar diriltmek de O’na aittir. Şüphesiz O, başkalarına muhtaç olmaktan kurtardı ve varlık sahibi kıldı.(10)
Bütün bu sayılanların en başında O’nun esmasından rab isminin zikredilmiş olması asla tesadüf değildir.Zira bütün bu haller insanın Allah tarafından terbiye edilmesinin bir gereğidir.
4-Doğumdan sonraki maddi manevi gelişim süreci:
Bu süreç,insanın mükellef olma sürecidir.Rabbin rububiyetinin varlık içerisinde en fazla göründüğü alanda,insanın doğumdan ölüme kadar olan sürecidir.Bu sürecin rububiyetle doğrudan ilgisi sadedinde,önce Rab isminin iki kez geçtiği bir ayet yer alıyor ve arkasından şu ayet geliyor. O, sizi (önce) topraktan, sonra az bir sudan (meniden), sonra “alaka”dan yaratan, sonra sizi (ana rahminden) çocuk olarak çıkaran, sonra olgunluk çağına ulaşmanız, sonra da ihtiyarlamanız için sizi yaşatandır. İçinizden önceden ölenler de vardır. Allah bunları, belli bir zamana erişmeniz ve düşünüp akıl erdirmeniz için yapar.(11)
Doğumdan sonra ki maddi manevi gelişim sürecinde her organın yaratılış amacına uygun olarak gelişmesi için terbiye edilmesi şarttır.Mesela insan gözü ve insanın görme yetisi.Göz,yaratılış amacını gerçekleştirmek ister.Bunun içinde göreceği bir şeyler arar.İnsan görecek bir şey bulamadığı zaman,göz kendine döner ve korkar.Zira göz amacını gerçekleştirememiş,aradığını bulamamıştır.Karanlık bu yüzden korkutucudur.Değilse bizatihi karanlık korkulacak bir şey değildir.Karanlık görünmezliği,görünmezlik bilinmezliği, bilinmezlik ise korkuyu getirir.Zaten havf ve haşyet ‘in zıddına cehaletten kaynaklanan korkudur.Göz görme terbiyesi alamazsa,görme yeteneği körelir ve giderek tamamen kaybolur.Mesela,yeni doğan bir bebeğin gözlerini 6 ay zifiri karanlıkta bırakın veya bağlayın,bebek görme yetisini kaybedecektir.Ondan sonra açsanız da bir daha göremeyecektir. Oysaki anne karnında da görmüyordu, fakat oradaki göremeyişi bu hassayı kaybettirmemektedir. Zira onu yaratan, görme terbiyesi için süreci doğumla başlatmıştır.
Konuşma hassası da öyledir.Her insan konuşma potansiyeliyle doğar.Fakat bu potansiyeli kuvveden fiile geçirmek için mutlaka terbiye gerekir.Zira konuşmayı sağlayan sadece akıl,mantık,ses telleri,dil,damak gibi konuşma araçları değildir.Bütün bunlar olmasına rağmen,bir insanı doğar doğmaz ormana bıraksanız,20 yaşına gelse de konuşamaz.Ancak ormanda duyduğu sesleri taklit eder.Zira konuşmak sadece konuşma alt yapısına sahip olmakla değil,aynı zamanda konuşma terbiyesinden geçmekle mümkündür.Bu söylediklerimiz basit konuşma için böyledir.Sohbet geleneğinin çocukları olan Müslümanlar,sohbet sayesinde konuşmalarını daha ileri düzeye taşırlar.Ne kadar iyi dinlerlerse,o kadar iyi konuşurlar.Sohbet sayesinde ilkel düzeyde konuşmaktan kaliteli konuşmaya geçerler.Esasen konuşma terbiyesi bu şekilde bir ömür sürer gider.
1-Duhan Süresi 44/7-8
2-Rahman Süresi 55/13
3-Fatır Süresi 35/11
4-Rum Süresi 30/20
5-Mü’min Süresi 40/67
6-Bakara Süresi 2/30
7-Araf Süresi 7!11
8-İsra Süresi 17/85
9-Mü’minün Süresi 23/13-14
10-Necm Süresi 53/42-48
11-Mü’min Süresi 40/67
- - - -