Allah-u Teâlâ nasıl ki insanın maddi varlığının gıdalarını yaratmışsa, manevi varlığının gıdalarını da yaratmıştır.
1-İbadet ruhun gıdasıdır. Ruh ibadetle beslenir. İbadetsiz kalan ruh gıdasız kalan beden gibi halsizleşir v sonunda aktivitesini kaybeder. İnsan beslenmek için her bulduğunu yemez. Eğer yaparsa ölüm yemiş olur.İnsanın gıdalarını seçmesi beden sağlığı için geçerlidir.Aynen böyle,insan ruhen sağlıklı beslenmek istiyorsa,ruhuna yarayışlı gıdalar almak zorundadır.Bunun için seçmek durumundadır.İşte insanı yaratan Allah’ın insana öğrettiği ibadetler,ruh için en sağlıklı besinlerdir.Katkılı gıda maddeleri nasıl vücudun sıhhatini bozuyorsa,katkılı kulluk da ruhun sıhhatini bozar.Allah’a aracısız kulluk,ruha saf gıda sunmaktır.Her hurafe,ruhun önüne atılmış sahte,hatta zehirli gıdadır.Ruhu hasta etmekten başka bir işe yaramaz.
2-İlim aklın gıdasıdır. Akıl, bilgi ile beslenir. Bilgi ikiye ayrılır. Yakin ve zan. Kur’an-ı Kerim’in bilgi sistemine göre yakinde ikiye ayrılır. Gayb ve şahadet.Gaybın bilgisine vahiy aracılığı ile,şahadetin bilgisine ilim aracılığı ile ulaşırız.Gayb imanımızın konusudur,şahadet ilmimizin konusudur.Zanna gelince:Zan ilmin karşıtıdır.Zannın hiçbir türü asla hakikatin yerine geçemez ve zanna asla hakikat muamelesi yapılamaz.Zannın bir çoğundan kaçınmamız ilahi bir emirdir.Hatta zannın bir kısmı açıkça günahtır.Zan akla verilmiş bazısı sahte,bazısı zararlı,bazısı ise zehirli bir gıdadır.Aklın sıhhatini bozar.Kur’an-ı Kerim’in bilgi sisteminde iki ana sütünü olan gayb ve şahadetin yanına zanna ve süpekületif bilgiye dayalı üçüncü protez ayak eklemek,Kur’an’ın inşa ettiği İslam aklını genetiği ile oynanmış gıdayla beslemeye kalkmaktır.Maalesef İslam aklına bu kötülüğü üç bilgi sistemi de yapmıştır.Beyan bunu rivayet ve hadis üzerinden,Burhan bunu kozmoloji ve felsefe üzerinden,irfan bunu keşf ,ilham ve rüya üzerinden yapmıştır.İslam aklının gıdası bozulunca,İslam aklı da bozulmuştur.Aklı bozulanın,ne muhakemesi ne davranışı düzgün olur.
3-Sevgi gönlün gıdasıdır. Gönül sevgiyle beslenir. Gönlün beslendiği en sağlıklı sevgi muhabbet ve meveddettir. Bunlar kaynağını sevginin sonsuz kaynağı olan Allah’tan alırlar.Sevgi Allah’tan kopunca zehirli bir gıdaya dönüşür.Zira kaynağına yabancılaşan sevgi hedefi olan insanı da kendisine yabancılaştırır.Zehirli sevgi tutkuya dönüşür ve sahibini tutuklar.Oysa gerçek sevgi sahibini özgürleştirir.Yani özünü gürleştirir ve tutkulardan azade eder.
4-İman kalbin gıdasıdır. Kalp, imanla beslenir. Nasıl ki maddi kalbin gıdası kansa, manevi kalbin kanıda imandır. Kanı bozulan birinin kalbi ne kadar doğru çalışırsa çalışsın onun sıhhati bozulmuş demektir. Tıpkı böyle, imanı bozulan birinin manevi kalbide bozulur. Bozuk iman ‘’iman’’ adını almayı hak etmeyen inançtır. Dünyada mutlak inançsızlık hiçbir insan yoktur ve olamaz da. Allah-u Teâlâ’nın kuldan istediği iman, inanda nasıl inanırsan inan şeklinde formüle edilen batıl inanç değildir. Sınırları Allah tarafından belirlenmiş, tarifi Alla tarafından yapılmış sahih imandır. Sahih iman kalbe nasıl hayatiyet verirse, sahte ve zehirli bir inanç da kalbi öldürür.
5-Muhakeme ve temyiz iradenin gıdasıdır. İrade hikmetle beslenir. Hikmet, doğru bir muhakemeden süzülerek elde edilmiş, doğruya isabeti tam olan hükümlere verilen isimdir. O hikmet olmadan irade çalışmaz. İradenin gözüne fer, dizine derman, diline ferman olan azık ve gıda işte o hikmettir. Eğer muhakeme ters çalışırsa, hikmet değil, sahte bir tatmin hissi veren zan ve spekülasyon üretir. Bu da kişinin ilmi yatını değil hissiyatını tatmin eder. Bu sahte bir tatmindir ve tıpkı alkolün ve uyuşturucunun verdiği sahte huzura benzer. Bu, manevi bir uyuşturucudur. Bu sürecin sonucu iradenin zehirlenmesidir. İrade atıl hale gelir ve insan artık seçme yetisini kaybeder. Böyleleri genellikle irade zafiyetlerini yaratıcının sırtına yükleyerek bunda adını kader koyarlar.
6-Adalet ve merhamet vicdanın gıdasıdır. Vicdan, adalet ve merhametle beslenir. Hiç kimseye adaletin ve zulmün ne olduğu sonradan öğretilmez. İnsanlar adaleti ve zulmü tanıma konusunda yaratılıştan donanımlı doğarlar. Allah insanın fıtratına bunların kodlarını yerleştirmiştir. Bu yüzdendir ki, dünyanın en zalim ve gaddar insanı bile kendisine zulmedilmesini istemez. Dünyanın en saf insanı bile zulümle adaleti karıştırmaz. İnsan zulmederken vicdanına rağmen zulmeder, vicdanıyla birlikte zulmetmez. Onun için vicdanının üzerini örter. Bu da küfrün (örtme) çeşididir. Adil her davranış, insanın vicdanını yolladığı bir azık, onun önüne serdiği bir sofradır. Vicdan o sofradan yediğinde daha da güçlenir. Fakat her zulüm de insanın vicdanını gıdasız bırakmak ve zayıflatmaktır. Bu durumda olan bir vicdan, yetersiz beslenmeden dolayı önce sükût eder, sonra ölür.
Kur’an-ı Kerimi batan sona dikkatli bir gözle okunduğunda, her emir ve yasağın yukarıda saydığımız manevi gıdaların sağlıklı üretimi, sorunsuz iletimi, doğru tüketimi için yazılmış ilahi bir reçete olduğu görülür.