İnsan, hayatında her şeyin istediği gibi gitmesini arzu etmektedir. İsteklerinin sınırı her ne olursa olsun onları elde etme çabası her daim canlıdır. Bitmek tükenmek bilmeyen arzularımızın önüne çıkan her bir problemde ise ümitsizlik deryasında kayboluruz. Bu bizim külli irade karşısındaki zayıflığımızdan başka bir şeyi göstermemektedir.
Dünya hayatı problemlerden ayrı düşünülemeyecek bir yaşantıyı önümüze koymaktadır. Bir yerden olmasa başka bir yerden sıkıntılarla muhatap olabiliriz. Çünkü burası yani dünya hayatı ebedi değil geçici bir âlemdir. Bir imtihan hayatıdır. İmtihanlar düşünüldüğünde hiçbir aksi durumlarla karşılaşılmasa da içinde bulunan ortam, atmosfer sıkıntının kaynağı olabilmektedir.
Sınırsız isteklerimiz bulunmaktadır. Aldığımız materyalleri belli bir müddet sonra beğenmemeye ve değiştirme düşüncesine sahip olmaktayız. Değiştirilenlerin yerine gelenler belli bir müddet sonra aynı akıbete uğradığını söylemeye bile gerek yoktur. Girdiğimiz imtihanların sonucu istediğimiz seviyede gelmeyebilir. Yaptığımız işin iyi olmadığını düşünerek her şeyi bir tarafa itmenin peşinden koşmamalıyız. Elimizden gelenleri yaptıktan sonra bu düşünceler bizleri tatmin olmayan anlayışın etkilerinden başka bir şey değildir.
İş yerlerimizdeki pozisyonlarımızdan hoşnut olmayabiliriz. İnsanın daha iyi bir noktada hizmet etme arzunu doğal karşılamak gerekir. Ancak bunlar bizlerin tatmin olmayan istek ve arzularımız çerçevesinde olmamalıdır. O zaman isteğimize ulaştığımızda bir sonraki hedefe ulaşma hırsı bizi, hayatımızı ve etrafımızdakileri olumsuz yönde etkileyecektir.
Bizler amaçlarımıza ulaşmak için çabalar sarf edebiliriz. Yaptığımız çalışmalarla bir noktaya gelir ve ötesine geçemezsek o zaman isyan etme noktasına gelmemeliyiz. Herkes elinden geleni yaptıktan sonra kalanı takdir çerçevesinde düşünmesi gerekmektedir. Çünkü her bir birey için takdir edilenler bellidir. Ondan ötesi için elimizden gelenleri yaptıktan sonra yapılacak bir şey yoktur. Ancak insanoğlu bunu bu yönüyle düşünmemektedir. Yapımızda her şeyin daha fazlasını elde etme hissi bize galip gelebilmektedir. O zaman, her şeyimiz ile ona yöneliyor ve önümüze çıkan engelleri aşmak için her türlü çıkış noktasını mubah görmekteyiz.
Hayatından memnun olan insanların sayısı toplumda her geçen gün azalmaktadır. Dikkat edilirse önceden insanların gündelik hayatında yer almayan istek ve arzuların çoğaldığı bir noktada sıkıntılar da eş zamanlı olarak artmaktadır. Doğal yaşamak, fazla istek ve arzu peşinde koşmamak çok cazip gelmemektedir. İnsanın midesi bir ekmek ile doyarken istek ve arzuların sınırsızlığı onu beraberinde sıkıntılara gark etmektedir. Hayattan beklentiler ve hedeflerin normalleştiği noktada sıkıntılar da belli bir düzeyde kalacaktır.
İçinde bulunduğumuz ortamı mutlaka olduğu haliyle kabullenmek en doğru seçim olmalıdır. Beğenmediğimiz durumlar bizlerin sıkıntı kaynağı olacaktır. Ancak herkesin yaptığı ve yapacakları belli bir düzeyde kalmaktadır. Kader anlayışını herhalde beynimizden çıkarmamalıyız. Yaratılmışlar olarak yaratanın muradının hayatımızda belirleyici olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız. Allah Teâlâ bizlere irade vermiştir. Onları kullanarak hayatımıza yön vermek durumundayız. Onun külli iradesini kapsam dışında tutanların hayatta bir çıkış yolu bulması oldukça zordur. Karşılaşılan problemlerde ilk önce benim ne tür bir eksikliklerim vardır diye düşünülmelidir. Eğer bir eksiklik bulunamıyorsa işte o zaman yaratanın bizi karşılaştığımız durumla imtihan ettiğini düşünmeliyiz. Zaman zaman insanların karşılaştığı problemlerden dolayı isyan ettiğini görürüz. Hatta terennüm ettiğimiz şarkılarda geçen birçok kelimede isyan sözleri dillerimizden dökülür. İçinde bulunulan konum her ne ise mutlaka orada en iyisini yapma çabasında olunmalıdır. Kendimiz ile çevremiz ile ve hayatla barışık olmak en güzel seçim olsa gerekir. Her ne yapıyorsak yapalım mutlaka onun olduğu kadarıyla kabullenmek gerekir. Şems-i Tebrîzî’nin dediği gibi olduğu kadarıyla kabul edip, olmadığı noktada kader deyip geçmek hem kendimiz hem de etrafımızdakiler için en doğru yol olacaktır.