TBMM’de Tarım ve Orman Bakanlığı bütçesinin görüşüldüğü 6 Kasım tarihinde, 81 ildeki Saadet Partisi İl Başkanlıklarında eş zamanlı olarak basın açıklamaları yapıldı.
Saadet Partisi Sinop İl Başkanlığındaki basın açıklamasında konuşan Cavit Üçüncüoğlu, 2024 yılının Türkiye tarımı için “felaket yılı” olduğunu vurguladı.
Üçüncüoğlu, çiftçilere destek amacıyla yaptığı basın açıklamasında şu ifadelere yer verdi; “Bugün çiftçimizin yanında olmak, çiftçiye yapılan zulmü kamuoyuyla paylaşmak üzere bir araya geldik. Öncelikle, buradan tüm çiftçilerimiz selamlıyor, davalarının davamız olduğunu beyan etmek istiyorum.
2024 yılı Türkiye tarımı için bir “felaket yılı” olarak tarihe geçmiştir. Yanlış tarım politikaları, yüksek maliyetler ve ürünlerin değersizleştirilmesi, ülke genelindeki çiftçileri krize sürüklemiştir. Üretici yüksek maliyetler ve düşük alım fiyatları arasında sıkışmış, emeği hiçe sayılmıştır.
Gıda güvenliği de tehlikede
Bu hükümet, tarım politikalarıyla yalnızca çiftçiyi değil, Türkiye'nin gıda güvenliğini de tehlikeye atmış ve tarımsal üretimi çöküşe sürüklemiştir. Bugün çiftçimizin bankalara ve kredi kuruluşlarına olan borcu 1 trilyon TL'ye ulaşmıştır!
Biz faiz batağına saplanmış ve traktörleri haczedilmiş çiftçileri izliyoruz bu memlekette! Mazot, gübre ve tarım ilaçlarındaki fahiş fiyat artışları üreticiyi boğmuş, girdi maliyetlerini karşılayamayan çitçi toprağından vazgeçme noktasına gelmiştir.
Türkiye’nin bereketli topraklarında alın teri döken çiftçi, göz göre göre iflasa sürüklenmiştir. Gece gündüz çalışıp maliyetin altında ürün satan çiftçiler, bu hükümetin tarım politikalarının kurbanı olmuştur!
Değerli basın mensupları. Tarım Bakanlığının bir sloganı var: "Sen üret, yeter!" Çiftçilerimiz de bu ülkenin bakanlığına güvenerek sabırla üretime devam ettiler. Fakat sonuç hüsran oldu! Ürettiler ama kendilerine bile yetmedi! Çiftçi perişan tüketici de perişan! Bugün tarladan bedavaya alınan bir ürün, işçilik, nakliye ve ambalaj gibi temel maliyetlerle hiçbir aracı olmadan iç piyasada daha soframıza gelmeden en az 10 TL'ye yükselmektedir. Tarladan çıkan ürün, maliyetlerle birlikte uçuk rakamlara ulaşırken, halk mutfak masraflarını karşılayamaz duruma gelmiştir.
Bu millet ne yiyecek! Çocuğuna ne yedirecek! Hükümet bir yandan da yüksek enflasyonla mücadele bahanesiyle, elini uzatabildiği sektörlere baskı yapıyor.
Süt de bundan payını aldı. Ulusal Süt Konseyi aracılığıyla çiğ süt tavsiye fiyatlarını dayatan hükümet, süt üreticisini ineklerini kestirip sektörden çıkmaya zorluyor. Bu sayede ilk aşamada kırmızı et arzını artırarak fiyatları frenlemiş, ancak uzun vadede süt ve et üretiminde büyük bir krizin kapısını açmıştır.
Hayvan sayısındaki azalmanın doğal sonucu olan fiyat artışları, sektöre yeni üreticiler kazandırmak yerine hükümetin ithalat kozunu oynamasıyla sonuçlanmıştır. “Paramız var ki ithal ediyoruz” diyen hükümet, yerli üreticiye destek vermek yerine yabancı çiftçiye dolar aktarmayı tercih etmiş, yerli üreticiyi yok sayarak tarım ve hayvancılığa bir darbe daha vurmuştur. Kimse kusura bakmasın! Biz bu Tarım Bakanlığını Fransa’dan yaptığı devasa ithalat ve aldığı şövalye madalyasından tanırız. Fransa’dan madalya değil, çiftçiden hayır duası almalıydınız. Ama çiftçiden sadece beddua aldınız!
Değerli basın mensupları; eğer sütü çözemezseniz, besilik materyali sorununu da çözemezsiniz. Damızlık ihtiyacını karşılayamaz, kırmızı et arzını sürdürülebilir kılamazsınız! Bu basit gerçeği anlamayanlar, kırsalı tamamen boşaltmış, yabancı hayvancının cebini de doldurmuştur. Bizler, Tarım Bakanlığının salonlarında, süslü ve ışıklı programlarda açıklanan tüm destek paketlerinin birer şov olduğunun farkındayız.
AK Parti, 2006 yılında kendi hazırladığı Tarım Kanununda tarımsal desteklerin Gayrisafi Milli Hasıla'nın %1’inden az olamayacağını açıkça yazdı. Bu maddeyi kendisi koydu. Fakat 22 yıldır hiçbir kanuna, kurala, nizama uymadıkları gibi bu kanuna da uymadılar! 2006’da tarıma ayrılan pay gayrisafi mili hasılanın %0,60’ı iken, bu oran 2023'te %0,25'e, 2024 yılı için ise %0,22’ye kadar düşmüştür.
2025’te ise %0,20’lerin altına düşecek. Soruyoruz nerede bu %1? Nerede süslü destek vaatleri? Elbette yanan yine çiftçi! Emeği zayi olan yine çiftçi! İcralık olan yine çiftçi!
Sinop’ta da durum Türkiye’den farklı değil
Değerli basın mensupları Sinop’ta da durum Türkiye’den farklı değildir. Sinop’ta çiftçi üretimi durdurmuş, tarım alanlarının neredeyse tamamı boş bırakılmış, çiftçimiz, üreticimiz kaderi ile baş başa bırakılmıştır. Samsun, Bafra olmasa Sinoplu sebze, meyve ve tarım ürünleri yönünden aç kalmıştır. Samsun Bafralı üreticiler ürettiklerini getirmese Sinop çiftçisinin üretimi olmadığından Sinoplu aç kalma riski ile karşı karşıya kalmıştır. Sinop için Hayvancılık noktasında da durum tarımdan farklı değildir. Hayvancılık üretimi tamamen bitme noktasına gelmiş, mazot, gübre ve diğer girdi maliyetlerinin artması sebebiyle Sinop’ta hayvancılık tamamen durmuştur.
Tarım ile ilgili olarak tohum anlamında Sinop’ta neredeyse yerli tohum kalmamış yediğimiz ürünlerin çok büyük bir bölümü GDO ile oynanmış tohumlarla üretilmektedir. Sinop’un yöresel ürünleri bu tohum sıkıntısı sebebiyle artık yok olmaya yüz tutmaktadır.
Tam bu saatlerde Türkiye Büyük Millet Meclisinde Tarım ve Orman Bakanlığı bütçesi görüşülüyor. Yani çiftçimize verecekleri desteği tartışıyorlar. Ama yıllardır olduğu gibi, yine sadece sözde kalan desteklerle, üreticinin alın teri gasp ediliyor!
Buradan siz değerli basın mensupları vesilesiyle başta milletvekillerimiz olmak üzere Tarım ve Orman Bakanına ve vicdan sahibi tüm bakanlık bürokrasisine sesleniyoruz! Çare basit! Çözüm var! Saadet’in sesine kulak verin!
Öncelikle derhal Tarım Kanunu’nu uygulayın ve tarımsal desteği 135 milyar TL’den, 600 milyar TL’ye çıkartın. Göreceksiniz o zaman ne icralık çiftçi kalır, ne haczedilen traktör kalır!
Her ürün için hasat öncesinde minimum fiyat garantisi verilsin. Çiftçi, ürününü zarar etmeden satabilsin.
Çiftçilere faizsiz finansman sağlayın, mevcut borçları en az 2 yıl süreyle faizsiz olarak erteleyin. O zaman nasıl bolluk bereket olduğunu göreceksiniz.
Et ve sütte dışa bağımlılığı bitirmek için önce zincirin en önemli halkası olan süt üreticisini koruyun. Küçük aile işletmelerine destek sağlayın, süt fiyatını 1 litre süte 1.5 kg süt yemi karşılığında sabitleyin.
Simsarları koruyan değil, üreticiyi ve tüketiciyi koruyacak yeni bir hal yasası hayata geçirin.
Topyekûn, yerli ve milli Tarım Reformu için harekete geçin. Sizin sisteminiz artık yürümüyor! Bu iktidar, yaptığı tüm uygulamalarla; üreticiyi çiftçiyi yok saymış, onları kendi toprağında adeta köle yapmıştır.
Bu ülkenin çiftçisi toprağıyla yeniden barışacak, kendi ürettiğini kendi halkına sunacak. Milli Görüş'ün tek temsilcisi olan Saadet Partisi milletimizin alın terinin çalanların ellerini yakasından bırakmayacaktır.
Türkiye’nin bereketli toprakları rantçıların eline teslim edilmeyecek, üretim yeniden canlanacak! Bu zulüm sona erecek ve Saadet Partisi bu hesabı mutlaka soracaktır! Son olarak, yukarıda saydığımız çözüm önerilerini eğer AK Parti yapmıyorsa, inşallah Saadet iktidarında biz hepsini yapacak, çiftçilerimizle ele ele müreffeh bir geleceğe yürüyeceğiz.”