Sinop Arkeoloji Müzesi avlusunda, Deniz Şehitleri Anıtı’nın hemen yanında konumlanan Serapis Tapınağı, 1951 yılında gerçekleştirilen arkeolojik kazılarla gün yüzüne çıkarıldığından beri tarih turizmine kazandırılmayı bekliyor.

1951 yılında Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal ve Arkeolog Ludwig Budde tarafından yapılan kazılarda, Helen/Roma dönemine tarihlenen Serapis Tapınağı’nın yalnızca kalıntıları toprak altından çıkarılmış olsa da bu kalıntılar Sinop’un arkeolojik tarihi açısından önemli kanıtlar ortaya koymuştur.

Gençlerin rotası ’Çeşm-i Cihan Amasra’ oldu Gençlerin rotası ’Çeşm-i Cihan Amasra’ oldu

Serapis Tapınağı’ndan günümüze kalan kalıntılarla yapılan araştırmalar, MÖ 4. yüzyılda inşa edilen tapınağın bölgede yaşayan Hellen halkı tarafından uzun yıllar dini amaçlarla kullanıldığını göstermiştir.

Kazı sırasında bulunan pişmiş topraktan figürler, tapınağın Serapis adlı Antik Mısır tanrısına adandığını kanıtlamıştır.

Eski bir Mısır tanrısı olan Serapis, antik tarihte Güneş ve boğa figürleriyle simgelenmiştir. Helenistik dönemde doğu ve batı kültürlerinin kaynaşması, Mısır ve Yunan tanrılarına aynı tapınaklarda tapınılmasına neden olmuştur. Dönemin Hellenistik kentlerinden biri olan Sinop’ta da Zeus-Serapis, Serapis-Helios gibi ikili adlarla, bazen de Mısır ana tanrıçası İsis ile aynı tapınakta Serapis adına ayinler düzenlendiği düşünülmektedir.

Dönemin inanışına göre Serapis’in hastaları iyileştirdiği, mucizeler yarattığı ve kehanetlerde bulunduğu düşünülmüştür. Uzun saçlı, sakallı ve elinde tuttuğu bir asa ile tasvir edilmiştir.

Serapis, Roma dönemi Sinop sikkelerinde sakallı ve uzun saçlı olarak resmedilmiştir.

Muhabir: Merve Yerli