Boyabat’a kurulması planlanan bakır maden sahasıyla ilgili Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) sürecine ilişkin 310 adet itiraz dilekçesi Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’ne teslim edildi. Sinop Belediye Başkanı Metin Gürbüz de itiraz dilekçesini imzalayarak yürüyüşe destek verdi.
Saat 12.30’da öğretmenevinde toplanan katılımcılar, itiraz dilekçelerini imzalamalarının ardından Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğüne yürüyerek dilekçelerini sundu. BOYÇEP kurucusu Bilal Tığlı tarafından yapılan basın açıklamasında, maden sahasının çevreye ve bölgeye olası etkileri vurgulanarak ÇED sürecinin iptal edilmesi talep edildi.
İNSAN, BİTKİ VE HAYVAN SAĞLIĞINI TEHLİKEYE SOKACAK
BOYÇEP kurucusu Bilal Tığlı, yaptığı açıklamada, Boyabat bakır madeninde patlatma usulü ile malzeme çıkarılacağına dikkati çekerek, bu durumun köyde yaşayan tüm insan, bitki ve hayvan sağlığını tehlikeye sokacağını vurguladı. Tığlı; “Ardıç Köyü maden ocağı sahası ve arama sondajı kapsamında Şubat ayı itibariyle ÇED sürecinin başlatıldığını bilmekteyiz. Ocakların faaliyet alanı köy yerleşim alanlarından olan Çamlıköy Mahallesine sadece 115 metre ve yine köyün tarım yapılan alanlarını ve mera arazilerine çok yakın mesafededir. Maden faaliyete geçtiğinde hayvanlarımızı otlatacak yerimiz kalmayacak ve patlatma esnasında meydana gelecek taş fırlatmalarında ise can ve mal güvenliğimiz tehlike altında olacaktır.
Proje Tanıtım Dosyasında (PTD) bu ocaklarda patlatma usulü malzeme çıkarılacağı bildirilmektedir. Patlatma faaliyeti ile köyün içme suyu kaynağı olan yeraltı su akiferlerinde değişikliğe ve maden çıkarılmaya başlandığında su/toprak ağır metallere maruz kalacak, bu durum köyde yaşayan tüm insan, bitki ve hayvan sağlığını tehlikeye sokacaktır. Yine faaliyet esnasında çıkacak tozumadan tarım arazilerinin bu ağır metal ihtiva edecek olup köyde yaşanacak alan kalmayacaktır. Aynı dosyada 2,12 Hektar alanda talep edilen arama sondaj bölgesinde cevherin tespit edilmesi durumunda ise ileride açılacak maden ocaklarıyla birlikte zararın büyüklüğü beklenenden çok daha fazla olacaktır. Öyle ki proje dosyasında alanın çok küçük olması ve cevher işleme yapılmayacağı şeklindeki bir tespitle; madenin çevreye sanıldığı kadar zarar vermeyeceği algısıyla, etki alanının sanki 2.87 Hektar alanla sınırlı kalacakmış gibi Ek-2 listesinde gösterilerek izni talep edilmiştir.
Hâlbuki alanın doğu tarafında 14 köyü içerisine alan (Kovaçayır, Akyörük, Arıoğlu, Gazidere, Gazidere Tabaklı, Gökçeağaç Sakızı, Ilıca, İmamlı, Koçak, Kurusaray, Tekke, Yabanlı, Salar ve Hacıahmetli Köyü)saha ihale süreci daha yeni tamamlanan ve iptali için açılan davalarda Danıştay süreci devam eden 220 bin futbol sahası büyüklüğündeki alan ile batısında yer alan Hanönü’ndeki devasa maden sahası ve işletme tesisin ortasında bulunmaktadır. Sermayenin küçük küçük parçalara bölerek farklı zaman ve büyüklükte oluşturdukları parçalar, birleştiğinde ufku bucağı görülemeyen bir maden sahası cehennemiyle karşı karşıya kalacağız. Maden cehennemi pazılının tüm parçaları tamamlandığında geride ormanları kesilmiş, mera ve tarlaları yok edilmiş ve artık idari ve hukuken hak aramanın fayda etmeyeceği dönüşümsüz, asla olması gereken şekilde rehabilite edilemeyecek bir süreçle sonlanacaktır. Vahşi madencilik ülke toprağının pek çok yerinde hunharca ilerlemekte ve karar alıcı ile denetleyiciler bunu seyretmektedir.
Aynı şekilde davası devam eden maden sahasına ait şirketin avukatlığını üstlendiği iddia edilen Sayın Yaşar Topçu‘dan geçmiş köklerinin bulunduğu ve onu var eden topraklara olması gereken vefa nedeniyle; iddia doğru ise şirketin vekaletini bırakarak hemşerileri ve yörenin sağlığı için mücadele eden bizlerin yanında yer almasını diliyoruz. Yine Hanönü maden iftarı davetine masumane bir icap sonucu katıldığını düşündüğümüz Boyabat Belediye Başkanımız Sayın Hasan Kara‘nın da biz hemşerilerinin yanındaki mücadelesinde açıktan görmek destek ve katkı vermesini bekliyoruz. Çünkü bizler biliyoruz ki sermaye madende işi bitip gittiğinde; geriye cehenneme dönmüş bir doğa ile bizler yine yüz yüze bakacak ve bir başımıza kalacağız. Siyasetin tarihi raflarında, ardında dua ve iyi sözlerle yâd edilenler kadar, beddua ve kötü sözlerle anılan kişilerle de mevcuttur.
Yöre halkına hiçbir şekilde bilgilendirme yapılmadan ilerleyen ve proje tanıtım dosyasında firmanın tüm riskleri gidereceği yönündeki -ecek, -acaklı taahhütlerini içeren bu yanlış süreci kabul etmemiz asla mümkün değildir.
Platformumuz bileşenleri ile Boyabat ve çevresi halkı sakinleri olarak; telafisi mümkün olmayan çevresel riskler barındırdığı açıkça ortada olan bu maden ocaklarının işletilmeye açılmasını istemiyor ve devam etmekte olan ÇED sürecinin ivedilikle durdurulmasını istiyoruz.”
DOĞANIN TALAN EDİLMESİNE İZİN VERMEYECEĞİZ
Belediye Başkanı Metin Gürbüz ise, burada yaptığı konuşmada, yıllardır Türkiye’nin dört bir yanında maden ocakları vasıtasıyla doğanın talan edildiği vurguladı. Başkan Gürbüz, Boyabat’ta kurulması planlanan bakır madeni sahasının kurulmaması için her türlü anayasal haklarını kullanacaklarını belirterek şunları söyledi:
“Özellikle Karadeniz’de son yıllarda tarım arazileri başta olmak üzere fındıklılar, çay hasat edilen yerlerde bir madencilik faaliyetiyle karşı karşıyayız. Az önce basın açıklamasında söylendi. 14 köy etkileniyor ama sadece 14 köy etkilenmiyor. Gökırmak, Kızılırmak, Altınkaya Barajı ve Derbent Barajı etkilenecek. Sadece sulama anlamında da değil. Altınkaya Barajında çok ciddi balıkçılık yapılıyor. Derbent Barajı’nda kültür balıkçılığı yapılıyor. Dolayısıyla bu, tüm Karadeniz’i etkileyecek bir durum. Doğanın talanına izin vermeyeceğiz. Tüm Türkiye’de olduğu gibi yurttaşlarımız anayasal haklarını kullanarak zorbalıklara, hukuksuzluklara, kopyala yapıştır yöntemiyle hazırlanan ÇED dosyalarına karşı çığlıklarını, isyanlarını, itirazlarını dile getiriyorlar. Son derece de haklılar. Bu 14 köy hem endemik türlerinin olduğu, çeltik ve şeker pancarının çok yoğun olduğu Gökırmak‘tan bahsediyoruz. Hem insanların sağlığını tehdit ediyor, hem de ata topraklarından insanları terk ettireceksiniz. Bunu kesinlikle kabul etmiyoruz. Birkaç madenci şirket kar sağlayacak diye yüz binlerce vatandaşın sağlığı ile oynayamazsınız. Anayasal haklarımızı kullanıyoruz ve kullanmaya devam edeceğiz. Doğanın talan edilmesine izin vermeyeceğiz.”
Açıklamaların ardından 310 adet itiraz dilekçesi, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğüne teslim edildi. Katılımcılar, sürecin takipçisi olacaklarını ve gelişmeleri yakından izlemeye devam edeceklerini belirtti.