İslam; insanı zulümden adalete,zilletten   hidayete ulaştırmak için gelmiştir.Vahiy insanı muhatap alırken insanın fıtratına hitap ediyor ve yeni bir insan inşa etme iddiasıyla ortaya çıkıyor.Şöyle bir asrı saadete dönüp bakalım.Allah resulü (s.a.v)  insan nesli üzerinde öyle  yoğunlaşıyor ki  bedeviyi medeni,eşkıyayı evliya  ,haramileri sahabi yapıyor.Bunu Kur’an-ı Kerim eliyle ve kendi yaşantısıyla ortaya koyuyor.Aslında Kur’an-ı Kerim aynı fonksiyonu bu günde icra ediyor.Günümüz eşkıyalarını evliya kılacak potansiyeli içinde barındırıyor.Aslında bu günkü sorun Kur’an-ı Kerimin insanda nasıl vucüt bulacağı ete kemiğe bürüneceği sorunu ile karşı karşıyayız.Bunu nasıl aşabiliriz?
            İslamın hedefindeki insanı, üç kavramla gerçekleşmesi gereken inşa sürecini sizlerle paylaşmak istiyorum.

           1-Şahsiyet
          2-Aidiyet
           3-Hareket
Bu üç kavramın baş harflerini ele alalım.’’ŞAH’’ Şah bir duruş için yani şahane bir kulluk için  bu üç kavram olmazsa olmazımızdır.
            1-Şahsiyet
       Önce şunu bilmemiz gerekir.Her insan bir şahıstır.Fakat her insan şahsiyet sahibi insan değildir.İslamın hedefi, şahısları muhatap alıp şahsiyyet sahibi yapmaktır.Bu zamanda yeryüzünde iki milyara yakın Müslüman şahıs var.Ama sorsanız yeryüzünde ne kadar Müslüman şahsiyet var? Eskilerin tabiriyle derim ki; “kaht-ı rical”  adam kıtlığı var.Adam kıtlığının yaşandığı bir zamanda yaşıyoruz.Dünyada ki Türkiyede ki, tarihte ve günümüzde tüm İslami cemaatler,kurumlar,yapılar, okullar  iki türlü yol izlerler.
a-Kimi yapılar Müslüman şahıslar yetiştirirler.
b-Kimi yapılar da şahsiyyetli Müslümanlara yetiştirirler.
Bizim hedefimizde olması gereken veyahut şehir ve medeniyetin hedefinde olan ise ‘Müslüman Şahsiyetler’ yetiştirmektir.Tüm zamanların sorunu şahsiyetli müslüman sorunudur.En fazla ihtiyaç duyulan şey şahsiyetli müslümana olan ihtiyaçtır.
Gönül Dostlarım!
Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyurmaktadır:"Allah sizin dış görünüşünüze ve mallarınıza bakmaz. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar." (1)
             Yarın ahirette Hz. Allah bizim etimize,kemiğimize,mesleğimize,diplomamıza, milliyetimize, kimliğimize devletimize bakmayacak.Allah-u Teala bizim şahsiyetimize bakacak.Yani kim ve ne olduğumuza bakacak. Kim? diye sorduğunuzda sorulan suale verilen cevap kimliğimizi ortaya koyacak.Nasıl? bir insan sualine verilen cevap ise kişiliğinizi ortaya koyacaktır.İnsan için bizi ilgilendiren tarafı, ‘’kim ve ne’’ olduğudur.Nereli olduğu ve neci olduğu bizim için çokta önemli değildir.Yarın Rabbul aleminin huzuruna vardığımızda bizi yüzü kara ve mahcup çıkarmıyacak bir şahsiyet arayışındayız.Şahsıyet inşası iddiasındayız.Yarın Allah’ın huzurunda şu ayeti kerimeye mazhar olabilmek için; "Ey huzura kavuşmuş (şahsiyet sahibi) nefis! Sen Rabbinden razı,Rabbin de senden razı olduğuhalde Rabbine dön. (Seçkin) kullarım arasına katıl ve cennetime gir!" (2)Allahımızın huzuna hangi şahsiyetle gideceğimiz bizim için önem arzediyor.
            Evvela sizlere bir parantez açacağım.İnsanlığın üç çağı vardır.
            a-Modern çağ
            b-Modern öncesi çağ
            c-İslami çağ
Herbir çağın farklı özellikleri var.Bu zamanları başka yerde aramanıza da gerek yok.Yaşadığınız zamanda bu üç çağıda yaşıyor olabilirsiniz.Bu üç çağı size izah etmeye çalışayım.
          a-Modern çağ:Şahısları şımartma çağı.Modern çağ insanı herşeyiyle şımartır.İnsanı aklıyla şımartır.İnsan rasyonelime kayar.Bilgiyle şımarır pozitivizme kayar.Sermaye ile şımarır kapitalizme kayar.Güç ile şımarır despotizme,faşizme kayar.Benliği ile şımarır egoizme kayar.Cinsiyeti ile şımarır feminizme kayar.Yani modern çağın belirtileri şahısları şımartma çağıdır.
      b-Modern öncesi çağın özelliği:Şahısları şartlandırma çağı oluşundandır.İnsanları baskıcı rejimler,sistemler,örgütler tarafından tabulara,kabullere,doğmalara şartlandırılır.İnsanı aklı üzerinde ipotek,insanlar aklı üzerinde tahakküm,iradesizleştirilen,iktidarsızlaştırılan ve itibarsızlaştırılan insanlar meydana getirmek.İnsanlar bunun dışına çıkamazlar.
            c-İslami çağa gelince;İslam çağının özelliği ise şahısları şuurlandırma ve şahsiyyet kazandırma çağıdır.Şahsı alır ona bir şahsiyyet kazandırır.Şuur yükler.
         Bu üç çağın yansımalarına gelince ise;Modern çağ, insanı yani şahısları kurtlaştırma çağıdır. Modern çağ derki;İnsan insanın kurdudur.Modern öncesi çağ,Mankurtlaştırma çağıdır. Mankurtlaştırma ne demektir? Şöyle açıklayayım.Eskiden Çinlerde bir işkence sistemi vardır.Esir alınan insanın başındaki saçı kazıtırlar.Kesilmiş olan hayvanın sıcak derisini insanın kafasına ve yüzüne yapıştırırlar.Yüzünde sadece nefes alacak kadar bir yer bırakırlar.Güneş sıcağına bırakırlar.Sıcakta biten tüyler deriden yukarı çıkamayıca kafanın içine doğru hareket ederler.Aklı dumura uğratırlar.Sonra o insana ne yaptırmak isterseniz o işi yapar hale gelir.Buna mankurtlaştırma diyoruz.Keşke mankurtlaştırma tarihte Çinlilerle kalmış olsa.Bu gün daha sistematik daha etkin ve daha yaygın.Resmi ideolijiler,despot sistemler,ceberrut düzenler,nesilleri tektipleştirme,zorla kimlik giydirmeler v.b. işte hiç te  değişen bir şey yok.Mankurtlaştırılan nesillere bakınız.İlkesiz,iradesiz, gayesiz,davasız,dertsiz.Sadece tepedekiler neyi emrediyorsa ona itaat etme dışında hiç bir iş yapamıyorlar,hiç bir şeye tepki veremiyorlar.Muhalif damarlarıda sökülüp atılmış.
            Peki İslamın çağında ne vardır? Dedikki modern çağ,şahısları kurtlaştırma çağı,modern öncesi çağ şahısları  mankurtlaştırma çağı ,İslami çağ ise insanı şahsileştirme,şahısları ise kardeşleştirme çağı idi. İslam şunu söyler.İnsan insanın kardeşidir.Modern çağ der ki;İnsan insanın kurdudur.İslami çağ;İnsan insanın yurdudur.
            Bir misal daha vereyim.Modern çağ,şahısları radikalleştirme çağıdır.Modern öncesi çağ, şahısları ruhbanlaştırma çağıdır.İslami çağ ise, şahısları rabbanileştirme çağıdır.Rabbani ne demektir? Rabbe göre olmak,alemlerin rabbinin işaret ettiği bir çizgide yaşamını sürdürmek,rabbin yolunda rabbin davasına odaklanamktır.
            Modern çağ, şahıslara şunu telkin eder.Kendini özgürleştir.Liberalizmin,sekülerizmin, kapitalizmin,faşizmin etkisiyle habire özgürlük telkın eder.Gün zincirlerden,değerlerden,ilkelerden azade kılınmış bir özgürlük algısıyla kendisini özğürleştir der.Modern öncesi çağda şunu söyler. Nefsini öldür der.İslamın çağı ise ne kendini özgürleştir ne de nefsini öldür.İnsan ol der.Adem ol,halife ol,şahit ol,varis ol,abdullah ol.Yani kısacası ‘kul ol’ der.İslami çağ,ol ve olgunlaş der.Şimdi burada açtığımız parantezi kapatıyoruz.
Şimdi ise şahsiyyet ile şahıs arasındaki farka bir bakalım.
Şahsıyet öznedir.Şahıs nesnedir.Şahsıyet belirleyendir.Şahıs belirlenendir.Şahsıyet sürükleyendir. Şahıs sürüklenendir.Şahsıyet etkileyendir.Şahıs etkilenendir.Şahsıyet etkindir.Şahıs edilgendir. Şahsıyet ciddi yerde rüzgar esdirendir.Şahıs gittiği yerde rüzgarın şekline göre yön değiştirendir. Şahsıyet gittiği yere renk verendir.Şahıs gittiği yerin,arazinin rengini alandır.Veyahut renkten renge girendir.Veyahut renksizleşendir.Şahsıyet Hz. Allah’ın boyasıyla boyanmaktır.Şahıs ise rengi boyası belli olmayan veya sentetik boya alandır.Şahsıyet tarih yazandır.Şahıs tarih olandır.Şahsıyet çığır açandır.Şahıs çukurlardan kurtulabilmek için habire çırpınandır.Şahsıyet gösterendir.Şahıs sadece görendir.Şahsıyet beklenendir,özlenendir.Şahıs sadece bakandır.Şahsıyet dik durandır.Şahıs diklenendir.Şahsıyet orta yoldadır.Şahıs ortada kalandır.Şahsıyet yük alandır.Şahıs yük olandır. Şahsıyet marifet sahibidir.Şahıs malumat sahibidir.Şahsıyet riayet edendir.Şahıs rivayet edendir. Şahsıyet bilge kişidir.Şahıs bilgiçlik taslıyan kişidir.
Kısaca şöyle diyelim.Şahsıyet kendine ait bir yüreği,kendine ait bir aklı,kendine ait bir iradesi olandır.Aklını kiraya vermemiştir.Aklı üzerinde ipotek yoktur.Muhakeme edendir.Sual sorandır. İtiraz edendir.Karar verme gücüne sahip olandır.Şahsıyet gerçek adamdır.Şahıs ise gölge adamdır. Müsvedde adamdır.Fotokopi adamdır.
Şahsıyet sahibi olduğunuzda derdiniz belli,davanız belli,yolunuz belli,hedefiniz belli, amacınız belli,anlamınız belli.Şahsıyet sahibi olduğunuz zaman iddianız olur,idealiniz olur,iradeniz olur.Şahsıyet sahibi olduğunuz zaman,yürek,bilek,idrak bütünlüğünde kendinizi inşa etmiş olursunuz.İfade etmiş olursunuz.Bu çağda İslami yapıların ve ümmetin temel sorunu şahsıyet sorunudur.Adam gibi adam sorunudur.Ciddi bir şahsıyet erozyonu ile karşı karşıyayız.Bundan dolayı çok ciddi bir şahsıyet eğitimine,şahsıyet terbiyesine ihtiyaç vardır.Gençliği şahsıyetli yetiştirerek geleceğe hazırlamamız gerekiyor.Eğer güçlü şahsıyetler sahaya indikleri zaman yılmadan yorulmadan yıkılmadan ve ye’se kapılmadan emin adımlarla hedefe yürüyebilirler.Çağa tanıklık larını sürdürebilirler.Gittiği yere iz bırakanlardan,ses verenlerden,umut olanlardan,insanlığın vicdanı olanlardan,insanlığın yüreği olanlardan olurlar.Şahsiyetsizliğin bize neye mal olduğunu biz biliyoruz. Genelde üçyüz yıl özelde yüz elli yıldan beri yaşadığımız sıkıntıların güçlü ve dirayetli şahsıyetler den mahrum oluşumuzdur.Biz inşaallah aile eğitiminde gerek kurumsal eğitimlerimizde ve gerekse sivil alanlarda ki temel eğitimimiz güçlü ve dirayetli şahsıyetleri yetiştirmektir.
 
          2-Aidiyet
         Ait olmak.Biz kime aitiz?Kim içiniz?Kim adına bu dünya da yaşıyoruz?Neyi temsil ediyoruz. Neyin peşindeyiz? Hedefimiz ne? Gayretimiz kime yönelik?
  Malesef insanlar aidiyetlerini kaybetmeye başladılar.Sıradanlaşan insanlar.Nihilzmin etkisiyle gittikçe ehliyetini, niteliğini, liyakatini,aidiyetini, özünü ,temsiliyetini kaybetmiş ve fıtrattan uzaklaşmaya yüz tutmuş bir nesil ile karşı karşıyayız.
Aidiyet konusunu üç cümle ile izah etmeye gayret edeceğim.
          a-Hayatı Allah’a ait kılmak:
       ‘’Deki:Biz şüphesiz Hz. Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz’’3.Hiç kimse demesin ki;bu hayat benim, bu can benim,bu beden benim,bu ruh benim.Hepsi biz emanet.  De ki: ‘’Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, hayatım, mematım rabbül'alemin olan Allah içindir’’ 4 Verilen her nimet Allah’ın vergisidir,sahibine emanettir.Bir başkasına üstünlük taslama,bir başkasını tahakküm altına alma hakkına kimse sahip değildir.Mülkün sahibi,ölümün ve hayatın sahibi olan Hz.Allah’a kulluk noktasında nerede durmam gerektiğini bilmem lazım.Nasıl olmam gerektiğini bilmem lazım.Eğer bu beden bana ait olsa idi istediğim yerde kullanabilirdim.Sırası geldı canım  çekti bana ait değilmi intihar da edebilir içkide içebilirdim.Hayır intihar haramdır.Bu hayat senin değil ki.İçki haram bu beden senin değil ki.Sana emanet.Bedeni veren Allah bedeni kullanma amacını da belirlemiştir. Sınılar belli.İlkeler belli.Hedefler belli.Amacın dışına çıktığımız zaman ismi isyan oluyor.Şirk oluyor,nifak oluyor.Küfür oluyor.
           Hayatı lutfeden Hz. Allah adına ve onun muradı ilahiyesi ve rızai barii kazanmak üzere hayatı yaşamak.Elest bezminde verdiğimiz sözümüze sadık kalarak hayatı fıtratımıza uygun yaşamak.O ki hayat Allah için ve biz hayat içiniz.Peki Hz. Allah ile nasılız? Ne kadar Hz. Allah içiniz? Gerçekten Hz. Allah içinmiyiz? Bizim nezdimizde Hz. Allah’ın değeri nedir? Hz. Allah’ı ne kadar önem- siyoruz? Şu soruyu kendimize bir soralım.Gerçekten biz Allah-u Teala’ya karşı dürüstmüyüz? Hz. Allah’a karşı samimiyetimizi ve sadakatimizi sorgulamamız gerekiyor.Nasıl bir Allah’a iman ediyoruz? Zihnimizde ki Allah tasavvuru neye tekabul ediyor? Allah’ı hayatın neresinde tutuyoruz? Hayatın merkezinde mi?Hayatın dışında mı? Allah merkezli bir hayatta karar kılabildik mi? Allah’a rağmen kabullere ne diyeceğiz? Allah’tan ayrı ve ğayrı girdi ve çıktılara nasıl etki edeceğiz? Nasıl set çekeceğiz? Nasıl Allah’a bağımlı bir hayatı sürdürebileceğiz? Allah’la birlikteliğimizi nasıl gerçekleştireceğiz? İşte bu sualler ışığında benim görebildiğim;Allah-u Teala ile sorunlar yaşıyoruz. Allah-u Teala’yı kabul ediyoruz.Fakat Allah merkezli bir hayatı daha yakalamış değiliz.
             Şunu söylemeliyim ki;biz Allah’a ne kadar değer veriyorsak Allah’ta bize o kadar değer veriyor.  Siz beni zikrediniz ki Ben de sizi zikredeyim 5 Siz Allah’ı önemserseniz Allah’ta sizi önmeser.Siz Allah’ı ciddiye alırsanız Allah’ta sizi ciddiye alır. Ey iman edenler! Eğer siz Allah'a (Allah'ın dinine) yardım ederseniz O da size yardım eder, ayaklarınızı kaydırmaz.6 Yeryüzünde Kulların maruz kaldıkları zulümleri görüyorsunuz.Hz. Allah onları bize hedef gösteriyor.Hadi Allah’ın kulları nerdesiniz yahu. Süriyede ki savaşta üç yaşında ki bir çocuk vefat etmeden önce şöyle diyordu.’’Sizi Allah’a şikayet edeceğim’’. Allah’a olan ilgimiz Allah’ın kulları üzerindeki ilgimizle ölçülüyor.
            Öyle yoğun gündemler içerisinde yaşıyoruz.Bu yoğun gündemlerimiz içerisinde Allah-u Teala kaçıncı sırada.Bizim gündemimizde Hz. Allah kaçıncı sırada ise Hz. Allah’ın gündemindede biz aynı sıradayız.Ajandamız var.Bu ajanda da Hz. Allah’a yer var mı? Hayatımız da Hz. Allah’a yer var mı? Hz. Allah’a özel bir zaman ayırıyormuyuz? Farzlarımızın dışında.Nafileleri yaparak Allah’ın sevgisine mazhar olabileceğimiz bir gayretimiz var mı? Allahımıza özel zaman ayırmamız lazım.Allah ile meşgul olmamız lazım.Allah’a odaklanmamız ve Allah’a adanmamız lazım.Başka bir çıkış yolu bilmiyorum.
                Bir gün Sahabe-i Kiram Peygamber Efendimiz (s.a.v)’e şöyle bir  sualde bulunuyorlar.
-Hayırlı Müslüman kimdir?
-Hayırlı Müslüman ol kimsedir ki;Onu gördüğünüz zaman Allah aklınıza gelir.
             Biz görüldüğümüz zaman toplumda neye çağrışım yapıyoruz.Hayırlı Müslüman varlığı Allah’a çağrışım yapan kişidir.Varlığı Allah’ı işaret eden kişidir.İlla konuşması gerekmiyor.Gittiği yerde iz bırakan,etki bırakan,olumlu tesirleriyle gündem olan ve gündem oluşturan kişidir.Bir yağmur gibi.Toprağa düşen yağmur tanelerinin geride bıraktığı bereket gibi.Duruşumuz,bakışımız kulları Allah’a taşıyacak. Allahla tanıştıracak.Allah ile buluşturacak.İnsanlar bizim üzerimizden Allah’ı sevmeye,Allah ile ilgilenmeye başlıyacaklar.Allah’ın kitabını merak edecekler.Allah’ın kitabının yetiştirdiği insan böyle oluyorsa bende böyle olmalıyım diyebilecek.
             Gördüğünüzde Allah’ın hatırlandığı insan olabilmek için o insan da bir şey olması gerekir.Bunu da başka bir hadisi şeriften öğreniyoruz.. ‘’Allah'ın huzurunda olduğunu O'nu gönül nuruyla görüyormuş gibi tasavvur ederk O’na ibadet etmek.Siz O’nu görmesenizde O sizi görmektedir.’’ Bizi gören,işiten ve bir gün hesaba çekecek olan var.Bu hayatı vurdum duymaz yaşayamayız.Hedefsiz,gayesiz süfli bir hayatın kıskacında kendimizi helak edemeyiz.
            b-Biz ahiret içini.Bu dünya için değiliz.Biz bu dünyaya ait de değiliz.Dünya da bize aittir diye zannettiğimiz hiç bir şeyde bize ait değil.Biz ahiret içiniz.Hz. Allah bizi ahiret için yarattı.Bu dünya da geçiciyiz.Bu dünya da nöbetçiyiz.Bu dünya da müsafiriz.Bu dünya da hancı değil yolcuyuz.Biz bu dünya hayatını biz buraya aitmişiz gibi okuyamayız.Biz ahiret içiniz.Hiç kimse dünya da mutlu değildir.Çünkü insan ait olmadığı yerde mutlu olamaz.Allah bizi öyle yaratmış ki;biz ancak cennette mutlu oluruz.  La rahate fid dünya illâ fil âhire Rahat dünyada değildir, ancak ahirettedir.Yüce Resulümüz (s.a.v) buyurur ki;’’ed-dünya sicnü’l mü’mini ve cennet’ül kafiri  Dünya mü’minin zindanı,kafirin de cennetidir.7 Dünyadan beklentiye girmeyin.Her şey gördüğünüzden veya bildiğinizden ibaret değil.Bilmediğimiz bir hayata Hz. Allah işaret ediyor.Bizi oraya yani cennete davet ediyor.Hedefiniz cennet olsun diyor.Allah’ın davet ettiği cenneti uzak gördüğümüz için dünyamızı cennetleştirmeye çalışıyoruz.İşte buradan kaybediyoruz.Bu ümmetin sorunu dünyevileşmektir.Sekülerleşmektir.Ahirete iman ediyoruz ama ahiret yokmuş gibi hareket ediyoruz.Ticaretimiz de ahiret yok.Siyasetimiz de ahiret yok.Medya da,kültür de,sanat ta ahiret yok.Hep ölümden bu tarafının inşasına çalışıyoruz.Ölümden öbür taraf gündemini kapatmışız.Unutmayalım.Ahiret ahirette kazanılmaz.Ahiret dünya da kazanılır.Tüm toplumları,tüm insanları ve tüm müslümanları bozan .dünyevileşmedir.Ahireti,cenneti,ölüm ötesini gündeminden çıkaran bir toplum iflah olmaz.Kur’an-ı Kerim iki kavram üzerinde çok duruyor.’Tevhid ve kıyamet’.Allah ve ahiret.Merkeze bunları alıyor.Ahirete iman ediyoruz.Kalbimiz mü’min aklımız seküler,rasyonel,ribarel.İşte müslümanlar bu çelişkiden kurtulmaları gerekiyor.Bundan kurtulmadan İslam adına hiç bir hizmette başarı şansımız yoktur.Dirilmek ve özgürleşmek istiyorsak önce ölümle barışık olmak gerekiyor.Ahireti dünya da iken yaşamamız lazım.Sahabenin bizden farkı;ahireti dünya da iken yakin derecesinde yaşadıkları içindir.Kendi varlığımızdan şüphe edebiliriz amma ahiretin varlığında asla şüphe edemiyecek derece de bir iman bizden isteniyor.
                 Dünya hayatını yaşarken cennetin kokusunu alabiliyormuyuz? Tıpki Yusuf’un kokusunu alan bir Yakup olabiliyormuyuz.Tıpki Uhutta Enes bin Nadr’ın yanında ki Muaz’a seslendiği gibi.Kardeşim Muaz! Kabe’nin Rabbine andolsun ki;uhudun eteklerinde cennetin kokusunu alıyorum.Siz bu aidiyetinizle ahirete odaklandığınız zaman Hz. Allah dünya da iken size cennetin kokusunu nasip eder. لِلْمُتَّق۪ينَ  الْجَنَّةُ  وَاُزْلِفَتِ Cennet de takvâ sahiplerine yaklaştırılır.8 Allah sizi cennet götürmez.Cenneti sizin ayağınıza getirir o zaman.
c-Biz kendimiz için değiliz.Müslüman birey değildir.Müslüman fert olamaz.Bizim bir ümmetimiz var.Biz ümmet içiniz.Bizim evrensel kardeşlerimiz var.Biz kardeşlik içiniz.Bizim bir cemaatimiz var.Biz münferit davranamayız.Çünkü biz kendimiz için yaşamıyoruz.Yaşatmak için yaşıyoruz.Biz başakasını yaşatma erdemiyle yaşıyoruz.''Siz, insanlar için hayırlı ümmetsiniz! İyi şeyleri emreder, kötü şeyleri men edersiniz''.9
              3-Hareket:
       Şahsiyet var.Aidiyet var.Ama hareket yok.Pasif,atıl,sönük.Eylem yok.Amel yok.Azim yok.Aşk yok.Heyecan yok.Bilgi çok,tecrübe çok,mekan çok.Bunların hiç bir anlamı yok.Hz.Amellerimize bakacak. Fedakarlığımıza bakacak.Adanmışlığımıza bakacak.Emeğimize bakacak.Ona göre bize kıymet verecektir.
Bir zamanlar bu ülke de engellenen bir İslami hareket vardı.Şimdi ise ertelenen bir İslami hareket var.Erteleyen biz.Biz kendimizi durdurmaz ise kimse bizi durduramaz diyorum.Şimdi kendimizle sorun yaşıyoruz.Eğer biz kendimizi ikna edebilirsek tüm kapılar bize açık.Şu yaşadığımız zaman da tüm kapılar bize açık.Ama biz kendimizi kapatmış durumdayız.Neden böyleyiz?
           a-Üretilen korkularımız.
        b-Kasvet.Kalbin katılaşması.Kalbimizi diri tutacak haşyet lazım.Huşu lazım.Takva lazım.İhlas lazım. İhsan lazım.Yakin lazım.Kalplerde sıkıntı var.
    c-Alışkanlıklarımız.Öyle alışkanlıklarımız var ki bir türlü terkedemiyoruz.İbadetlerimizde bile bu var.İbadet adete dönüşmeye başladı.Sohbetlerimizde adetleşti.Bir defa sohbete gitmek ve birde aidat vermekle iş bitti zannediyoruz.
   d-Önceliklerimiz değişti.Önce davamız vardı.Derdimiz vardı.Şimdi sadece özelimiz var.Önceliğimiz kendi özelimiz oldu.Evimiz,işimiz,dünyamız.,ailemiz.Kedimizi hapsetmişiz.Kendi özel durağımızın duvarlarını yıkmamız gerekiyor.Bunu aşmadan insanlığa bir şey katamayız.İnsanlığın dirilişi için hiç bir şey yapamayız.Kendi dirilişimizi gerçekleştiremezsek sözlerimiz de gücünü kaybedecektir.Kendimizi bir sorguluyalım.Bu gidiş nereye diye kendimize soralım.Allah yolundaki adımlarımızı sıklaştıralım. Nefeslerimiz de Allah için atsın.Bu nefesleri de bize veren Allah’tır.Eğer harcayacaksak Allah’ın işaret ettiği yerde harcama ve tüketimlerimiz olsun.Biriktireceksek yine ona göre olsun.
Selam hidayete tabi olanlara olsun.....
 

1- Müslim, Birr, 33; İbn Mâce, Zühd, 9; Ahmed b. Hanbel, 2/285, 539
2-Fecr Süresi 27,28,29,30
3-Bakara Süresi 2/156
4-En’am Süresi 6/162
5-Bakara Süresi 2/152
6-Muhammed Süresi 47/7
7-Müslim,Zühd 1
8-Kaf Süresi 50/31
9-Al-i Imran Süresi 3/110