TERK EDİLMEMESİ GEREKEN CEPHE : SİYASET
Bir milletin fertleri için silinemeyecek en kötü damga, can ve mal kaygısına düşerek cepheden kaçmak ve ülkelerinin kapılarını düşman işgaline açmaktır. Bir savaşta ya canlar gider, ya da kıymet verilen değerler. Dünyayı -Cennet’ten; hayatı- milli ve manevi değerlerinden üstün tutan milletlerin namus ve şereflerinin ayaklar altına alınması mukadderdir. Çünki; Dünya ve Cennet, korkaklık ve izzet, esaret ve iffet bir arada bulunamaz.
Dünya; milli ve manevi değerlerine bağlı olan ve acı gerçeği -tatlı yalana, yoksulluğu -harama, ölümü -onursuz yaşama tercih edebilecek her insan için bir savaş (imtihan) alanıdır. Çeşitli cephelerden meydana gelen bu dünya imtihan alanında kazanabilmek; kötülere boyun eğmemek ve her ne şart altında olursa olsun, eğrileri doğrulara tercih etmemekle mümkündür. Yaratılışından bu güne, bu günden kıyamete kadar “savaş (imtihan) alanı” özelliğini koruyacak olan dünyada oranları dışında şu 3 tip insan hiç değişmemiş ve değişmeyecektir. 1-ZALİMLER 2- ZALİMLERE BAŞ EĞENLER 3- ZULME VE ZALİME İSYAN EDENLER
Yeryüzünde Allah’ın dostluğunu arayan hiç kimse zalim olamaz. Zalimi inançsızlık, zalimin zulmünü ise korkaklık meydana getirir. Bir ülkede ne ölçüde zulüm varsa, o ölçüde korkaklık vardır. Zulme isyan edenlerin hapislere atıldığı, zındanlarda öldürüldüğü ülkelerde, bu insanların gerçek katilleri zalimler değil, yaşamak için inanç ve insanlıklarından taviz verenler, yani zalimlerin zulmüne dünyevi endişelerle korkarak boyun eğenlerdir. Nefislerini - onurlarından, menfaatlerini- inançlarından üstün tutan insanların hiçbir müsbet inancı ve ideali olamaz. Bir gün onlar; onur ve inançlarını- nefis ve menfaatlerinden üstün tutan insanlar önünde alçalmaktan kurtulamazlar.
Dünya savaş (imtihan) alanında, kötülerle iyilerin karşı karşıya geldikleri 5 ayrı cephe vardır. Bu cepheler; ASKERİ, EKONOMİK, KÜLTÜREL, DİNİ VE SİYASET CEPHELERİDİR. Bir savaşta bütün cepheler son derece önemlidir. Fakat bu cepheler içinde bir tanesi vardır ki o diğerlerine oranla çok daha önemlidir. Öyle ki, bu cephenin kötülerin-menfaatçilerin ve gaflette olanların eline geçmesi durumunda diğer cephelerdeki iyilerin ve doğruların da kötüler ve yanlışlarla yer değiştirmesi kaçınılmazdır. Kaybedilmesi halinde, diğer cephelerdeki başarı ve doğruların, kötüler lehine değiştirilebilecek olan ve o yüzden hiçbir zaman terk edilmemesi gereken bu cephenin adı SİYASET’tir.
Ne yazık ki siyaset; kötülerin ve gafillerin elinde bütün cephelerde bozgunculuk ve anarşi meydana getirebilecek çok tehlikeli bir fitne cephesidir de. Bu cepheyi Hakk’tan, halktan ve mahşeri hesap şuurundan uzak inkarcı ve çıkarcı kimselere ve çevrelere teslim edenlerin ülkelerinde bütün cephelerin çökme ihtimali çok yüksektir. O cephelerde iç ve dış düşmanlarla yapılması gereken mücadelelerin yerine korku, ricat (geri çekilme) ve teslimiyet alır. Çünkü kötü ve yetersiz kişilerin elinde siyaset; ters tutulmuş neştere benzer. Vereceği acı şifanın( kurtuluşun) değil, beklenilmeyen ızdırabın (hezimetin) başlangıcıdır. Siyasi cephelerin idaresini bu gibi kimselerin ellerine teslim eden ülkelerin orduları gün gelir, kendi ülkelerinin güvenlik ve menfaatlerini unutarak, düşman ordularının saflarında yer alabilirler. Yine bu tür kişilerin elinde bulunan ülkelerin ekonomik potansiyelleri düşman güçlerinin ekonomik cephelerini takviye için lojistik ikmal merkezleri durumuna getirilebilir. Kültür cepheleri de göze hoş, kulağa hoş motiflerle süslü, ifsat edici kültürlerin egemenliğine terk edilebilir. Ve yine bu gibi kişilerin yönetimine giren ülkelerde dinin ulvi makamları; inançsız, basiretsiz ve idealsiz yöneticilerin yardakçılığını yapabilecek kara yürekli, kötü düşünceli din simsarlarının ellerine teslim edilebilir.
Eğer bir ülke bu hale gelirse yada bu halde ise yani siyaseti zalimlerin elinde, ordusu düşmanla aynı safda, ekonomisi dış güç ve kartellerin kontrolünde, kültürü batı kaynaklı bozuk kültürlerin paralelinde, dini otoriteler ve müesseselerde dinden uzak materyalist eğilimli kişilerin elinde ise VAH O ÜLKENİN HALKINA, VAH O ÜLKEDE DOĞACAK OLANLARA. Böyle ülkelerde kara icraatlarla, kısıtlı özgürlükler ve ambargolarla kirlenen aydınlıklar, zalimler ve zulme baş eğenlerin, hücrelerin onurlu karanlıkları ise; haksızlığa, adaletsizliğe ve hürriyetsizliğe isyan edenlerindir. Gerçeklerin inkar ve ters yüz edildiği bu gibi ülkelerde daima BAŞLAR AYAK, AYAKLAR BAŞ OLUR. Yine bu ülkelerde gerçekleri savunmak kor ateşi avuçta tutmaktan daha zor hale gelir. Fakat genel durum ne kadar kötü olursa olsun, iyilerin birlikteliği kötülerin gücünü kırabilir. Bu gibi karanlık günlerde aydınlık için birlikte olmayanlar, aydınlık günlerde yaşamaya hak kazanamazlar. Aydınlıklara uzanmakta ise tek çare SİYASETTİR. SİYASET; bazı iyi kişilerce kötü görülüp kötü gösterilmiş olabilir. Artık iyiyi kötüye mahkum edici bu yargı değişmek zorundadır. Çünkü siyaset kötülerin elinde ne derece kötü ise iyilerin elinde de o derece iyidir. Siyaset kötünün şerriyle yokluğa, iyinin hayrıyla varlığa açılan bir kapıdır. Siyasetten uzak kalan iyiler, iyiliklere de uzak kalırlar. Siyasi cephede iktidara hakim olan iyiler, İNANCA HÜRRİYETİ, KÜLTÜRE ŞAHSİYETİ, EKONOMİYE ADALETİ getirebilirler. Fakat bunun yolu ne meydanı kötülere bırakıp halvete çekilmek, ne de kötülerle mücadeleden kaçıp Mehdi yada Mesih’i beklemektir. Tek çare Hakkın rıza ve hoşnutluğu için Hak yolunda birlik olmak, tek bir safta toplanmak ve siyaset yaparak oy gücüyle iktidar olmaktır. İktidar kuvvet, rejim çerçevedir. Er geç adil olmayan iktidarlar yıkılır ve halka uygun olmayan çerçeveler dağılır. Zulümden kurtulmanın tek reçetesi , inanç ve kültürümüze uygun “Milli Görüş’ün sıhhatli ekonomik modelinin uygulanması” yani açıkçası Saadet Partisinin yerel ve genel seçimlerde iktidar olmasıdır. Bu duygu ve düşüncelerle Cumanızı tebrik ediyor, huzur-sağlık ve mutluluklar diliyor, saygılar sunuyorum.