Ankara’da Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün kuruluşunun 100’üncü yılı münasebetiyle düzenlenen “Vakıf Geleneği ve Ankara Vakıfları” sempozyumu başladı.

Vakıflar Genel Müdürlüğü, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi ve Türkiye Yazarlar Birliği işbirliğiyle “Vakıf Geleneği ve Ankara Vakıfları” sempozyumu düzenlendi. Vakıflar Genel Müdürlüğü ana binasındaki sempozyumda Ankara’daki vakıf eserleri üzerine alanında uzman isimler fikir alışverişi yapacak. Sempozyumun açılışında konuşan Vakıflar Genel Müdürü Sinan Aksu, “Vakıf hizmetlerinin toplumun her alanına ulaşması noktasında Osmanlı dönemi zirve yapmış. Bu vakıf hizmetlerinin faaliyetlerinin ve vakıf insanlarının tek bir hedefleri olmuş. Allah rızasını kazanmak ve öldükten sonra amel defterlerinin açık kalmasını sağlamak. İslam’da sadaka-ı cariye dediğimiz öldükten sonra sevap hanesine sevapların yazılması mucibince vakıf hizmetleri devam etmiş” ifadelerini kullandı.

"Ankara devasa bir şehir"

14. yüzyıldan kalma Yunus Emre Divanı Karaman Nüshası ortaya çıktı 14. yüzyıldan kalma Yunus Emre Divanı Karaman Nüshası ortaya çıktı

Aksu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Ankara bir vakıf medeniyetinin önemli şehirlerinden başında gelmekte. Selçuklu ve Osmanlı döneminde başkentlik yapmamış olabilir. Ankara Cumhuriyet’ten önce de bir köy değildi. Köy olmadığını şuradan anlıyoruz. Roma ve Bizans yapılarına bakıyoruz. O dönemin çok büyük bir şehri olduğunu görüyoruz. Amfi tiyatroda oturan sayısına, Roma hamamına, tapınaklara bakıyorum. Ankara devasa bir şehir. Aynı zamanda Ankara bir ticaret şehri. Tarihi İpek Yolu’nun Bursa’dan önceki en büyük durağı. Osmanlı’dan kalan bir minyatürde hatırladığım kadarıyla kalenin eteklerinde büyük bir pazar var. Ankara’da tiftik ve çuha var. Bunun üretim merkezi. Bundan dolayı dünyanın dört bir yanından Ankara’ya gelen bir ticaret gurubu var.”

Sempozyum, ikinci gününde Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi’ndeki Sezai Karakoç Konferans Salonu’nda devam edecek.

Kaynak: iha