ALMAN ETNİK FELSEFESİ'NİN İÇERİĞİ

Almanların II. Dünya savaşı bahanesiyle ırkçılığı ön plana alarak yüzbinlerce mazlumu esir ederek kah kamplarda kah zindanlarda işkencelere maruz bırakarak öldürdükleri bilindiği gibi derin tarafını aklı selim bir şekilde muhakeme etmek elbet insanlığın görevidir. Doğuştan bozucu unsurların başında yahudiler hedef seçildiği gibi siyasi suçluların başında komünistler, homoseksüeller, sosyal demokratlar, akıl hastaları, kurtulması mümkün olamayan hastalığa tutulanlar maalesef daima yıllarca asimile edildiği gibi soykırıma uğramışlıklarına, Dünya sessiz bir şekilde izledi. 1933 senesinden itibaren Almanya topraklarında kurulan toplama kampları zaman geçtikçe çoğaldı ki Dachau, Buchenwald, Sachsenhausen, Ravensbrück, Mauthausen, Stutthof, Neuengamme, Dora, Flossenburg, Gross-Rosen, Bergen-Belsen, Natzweiller-Struthof esir kampları muhtelif coğrafyalarda kurulmuştu.

Polonya sınırları içerisinde 1939 senesinde kurulan imha kampları 1941’den 1944'e kadar kullanıldı ki dördü tamamıyla dönüşü olmayan imha kampları (Chelmo, Belzec, Sobibor, Treblinka), diğer ikisi karma kamplar (Auschwitz-Birkenau, Majdanek) idi. Sonradan gaz odaları ve fırınlarla büsbütün hepsi imha kampına çevrilerek Almanların başta 12 adet olan kampları aşırı esir yoğunluğundan 165 uydu kampı daha eklenivermişti. Bu kamplarda 35,000 'den fazla görevli bulunduğu gibi kamplarda her esirin ait olduğu kategori, elbisesinin üzerine işlenen üçgenin rengiyle ayırt ediliyordu. Siyasi tutuklular kırmızı, adi suçlular yeşil, eşcinseller pembe, Yehova şahitleri mor rengli idiler. 1939 ile 1945 yılları arasında tam rakam bilinmemekle beraber kamplara 1.650.000 insanın götürüldüğü ve pek çoğunun salgın hastalıktan veya gaz odalarında hayatını kaybettiği sahihtir.

Almanlar ırkçılıkta aşırılığa giderek 1930'lu yıllarda ''Değersiz yaşamlara son verilmesi'' teorisi geliştirerek 1939'da Hitler ''akıl hastalarının yaşamaya değmeyen hayatlarına'' son vermek amacıyla ''ötanazi'' uygulaması emrini vermişti. T4 koduyla gizlenip hastalar bulundukları akıl hastahanelerinden yok etme merkezlerine gönderiliyordu ki Almanya'nın muhtelif coğrafyasında 6 ötanazi merkezi oluşturularak, hastalar gaz odalarında öldürülerek bir kremetoryumda yakılmaktaydılar. Bilinen 2 yıl içinde 70.000 insan bu şekilde infaz edilmişti. Katolik ve Protestan bir çok din görevlisinin protestosu karşısında 1941 Ağustosunda bu infazların durdurulmasıyla yine de Akıl hastalarının azar azar dahi olsa öldürülmesi sürdürülerek 1941-1945 yılları arasında 30.000 insandan fazlası infaz edilmişti.

  1. bilhassa Filistinde yeni yerleşim yerlerine toplu sürme politikası işlediğinden gitmeyenlere yine toplu şiddet eylemleri Avrupa'da alışagelmiş idi. Kurbanların sayısı Ülkeden ülkeye değişiyordu. Doğu Avrupa'da, Polonya ve Baltık Yahudilerinin yüzde 90'ı, Ukrayna ve Beyaz Rusya Yahudilerinin yaklaşık 3/2'i, Romanya ve Macaristan'da yüzde 50, Hollanda'da yüzde 75, Belçika'da yüzde 50, Fransa'da yüzde 25, İtalya'da yüzde 20 civarlarında idi. Nümberg duruşmalarınca tahminen öldürülen umumi Yahudi sayısının Altı milyon civarı olduğu ve gaz odalarında yaklaşık üç milyonunun kaybedildiğidir. Nazi ideolojisinin eşi görülmemiş şekilde nizami biçimde dünyanın gözü önünde uygulanılması düşündürücü olduğu kadar insan hayatının Batılının gözünde ne kadar değersizliğinin kanıtıdır. Dini, dili, ırkı, cinsiyeti ne olursa olsun daima insan hayatının tüm evrensel dinlerce kutsal olduğu kanısındayımdır.

ARAŞTIRMACI YAZAR-TARİHÇİ

VOLKAN YAŞAR BERBER