Bugün 10 Kasım. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK'ün ölümünün 76.yıldönümündeyiz. Bu vesileyle çeşitli Anma Programlarına katıldım. Saygı Duruşu, İstiklal Marşı, duygusal videolar, günün anlam ve önemini belirten konuşmalar, oratoryo ve Atatürk'ün sevdiği türküler. Çok güzeldi ama sanki birşeyler eksikti... Acaba ülkemizde merhumları andığımız zaman olmazsa olmazımız olan Kur'an-ı Kerim tilaveti olabilir mi o hissetiğim eksiklik. Milletimizin değerleri neyse onları yaşatmak lazım. Atatürk'ü ait olduğu toplumun değerlerinden uzaklaştırmak Atatürk'ü en azından toplumun bir kesiminde tartışılır hale getirmiştir ve maalesef Atatürk ancak yasayla korunabilir hale gelmiştir. Çıkarılan yasalara rağmen toplumda ciddi bir Atatürk düşmanı kesim her zaman varolmuştur.

Atatürk'ü putlaştıranlar veya şeytanlaştıranlar var. Ben her ikisinin de yanlış olduğunu düşünüyorum. İfrata ve tefrite gerek yok. Atatürk zamanın koşulları içerisinde kendisine düşen tarihsel rolünü oynamış, o günün koşulları içerisinde milletimize çok önemli hizmetlerde bulunmuştur. Tüm değerlerimizi saygıyla ve hürmetle anmayı öğrenmemiz gerekir. Dünle savaşmak meşgalemiz olmamalı.

Zamanın ruhunu yakalayamazsak içinde bulunduğumuz çağı ıskalarız. Artık düne takılı kalmamak , dünün hatalarından ders alıp aydınlık yarınların hazırlayıcıları olmamız lazım. İleri toplumlar bilgisayar, sağlık, uzay sanayilerinde her geçen gün inanılmaz başarılara imza atarken bizim bugün Atatürk'ü tartışma konusu yapmaktan çıkarmamız, saygıyla anmamız ve herkesçe milletimizin değerleri arasında kabul edilmesi gerekiyor.

Atatürk'ün "Beni Türk Hekimlerine emanet ediniz" sözü halen doktorlarımızca gururla kullanılmaktadır. Bilim gururla, kibirle değil çalışmayla olur. Kendi kendimize propaganda yapmak göğsümüzün suyunu almaktan başka birşey değildir. Türkiye'de hangi üstün araştırma ve buluşlar yapıldı ki sağlık alanında ırk yada ülke temelli bir ayrımcılık yapalım. İlerleyen hastalığı tedavi edilemeyen Atatürk için Paris Tıp Fakültesi hocalarından Prof. Dr. Noel Fissenger Atatürk'ü muayene etmeye gelmedi mi? 

Atatürk etrafında yapılan her iki yönlü tartışmaları gördükçe İstanbul'un fethi sırasında Ayasofya'da Bizans rahiplerinin Hz.İsa'nın doğumunda yer alan meleklerin erkek mi dişi mi olduklarını tartışmaları aklıma geliyor. Gereksiz enerjimizi tüketen bu tip tartışmalardan kurtularak Ülkemizin milletler arenasında olan yerini ilerletip sağlamlaştırmamız gerekiyor. IMF kapısında dilenci, 70 cente muhtaç Kuzey Korevari bir ülke mi olalım. Gün çalışma zamanı. Sadece domates, biber, patlıcan, atlet,çorap, koltuk üreten değil yüksek katma değerli teknoloji ürünleri üretebilen bir ülke olma zamanı. 


Katıldığım programda dikkatimi çeken bir husus şu oldu . Atatürk'ün ölümünü anlatan bir filmden kesitler yayınlanırken arkamda oturan kadınların hüngür hüngür ağladıklarını duydum. Hıçkırıkları, ağlamaları çok samimi idi. Gözyaşlarının artniyetsiz, çok değerli ve temiz olduğunu düşünüyorum. Ülkemizin bütün kesimlerinin birbirini ezmeden birlikte, birbirine saygı duyarak yaşayabilmelerini ve güçlü bir ülkeye dönüşmesini sağlamamız gerekiyor.

Atatürk'e sövmeyi de, arkasından hüngür hüngür ağlayıp keşke yaşasaydı deyip olmayacak beklentileri dile getirip hayatı kendimize zindan etmeye gerek yok. Gün dünü saygıyla anıp, geleceğe bakma günü.

Boz kanatlı üveyikler önce Ardahan'dan Edirne'ye. Sonra Kaşgar'dan Saraybosna'ya, Trablus'tan Grozni'ye, Bişkek'ten Kerkük'e, Şam'dan Üsküp'e, Erbil'den Bakü'ye, Rabad'tan Ulan Batur'a, Gazze'den Erivan'a, Mekke'den İstanbul'a özgürce ve güvenle uçabilsinler. Atatürk'ün kurduğu genç Cumhuriyet artık terk etmek zorunda kaldığı diyarlarla tekrar entegre olmalı. Helalleşerek, aynı hatalara düşmeyerek, hür ve kardeşçe...

Mevlana'nın dediği gibi ;

Dünle beraber 
Gitti cancağızım 
Ne kadar söz varsa 
Düne ait 
Şimdi yeni şeyler 
Söylemek lazım