Ramazanı geride bırakıyoruz..
Kimimiz orucunu tuttu,kimimiz tutmadı,kimilerimiz de tutuyormuş gibi yapıverdi…
Yurdun dört bir yanında kurulan iftar çadırları,
kimilerinin ‘milyarlık’ ziyafetleri ,
ömür boyu oruçlu kimilerinin de iftarlık zeytini bulmakta zorlandıkları sofraları ile bir ramazanı daha geride bırakıyoruz…
Peki,şimdi ne olacak…
Bayram arifesinde her yer buram buram nokul kokacak.
Alışveriş yapacağız karınca, kararınca…
Alışverişte öncelik bayram şekerinin olacak her zamanki gibi…
Ama iki çeşit…
Biri gelen misafire en kalitelisinden,
Diğeri kapıya gelen çocuklar için en adisinden..
Bayram sabahı küçük çocuklar yeni giysilerinin sevinci ile uyanacak..
Ama birileri …!
O, birileri yine çocuklarına karşı boyunları bükük kalacak…
Çocuğuna alamadığı üç kuruşluk entari için bayramı zehir edecek kendine…
Çocuğu baktıkça mahalle arkadaşının yeni giysilerine,
O erkeklik adına kaçıracak buğulanan gözlerini…Dişlerini sıkacak, kırarcasına ve lanetler yağdıracak kendi kendine, kimselere duyurmadan…
Duymayacağız..görmeyeceğiz..!
Kapılar çalınacak erkenden..
Karşımızda küçücük bir kız..
”Bayram için geldim amca”,
”bayram için geldim teyze”
diyecek biraz ürkek,biraz çekingen…
Amacı belki ne para ne de şeker,
Belki bir anne eli arıyor saçını okşayacak,
belki bir baba eli, sarılıp öpecek..
Kimimiz paylaşacağız onlarla çocuğumuzun harçlığını, saçlarını okşayarak…
Ama,
Kimimiz de sesleneceğiz içeri
“getirin şu şekeri, yine geldiler”
O minicik bedeni nasıl üzdüğümüzün farkında olmadan ve de O’nu hiç anlamadan, uzatacağız, Onlar için özel aldığımız en adisinden bayram şekerini…
Ve..
Ve…daha sırtını dönmeden kapatacağız kapıyı…
Sonra…
Sonra da geçeceğiz içeri ve Allah’a karşı 30 gün görevimizi yerine getirmenin mutluluğu ile bayramımızı yapacağız, az önce kırdığımız o minik kalbi unutarak ve de kendimize hak görerek bayramı…
İyi Bayramlar, bayramları anlamı ile tadında kutlayanlara…