Dünya, hak ile batılın, doğru ile yanlışın, iyi ile kötünün mücadelesinin meydana geldiğiyerdir. Böyle çetin bir mücadele içinde, günlük hayatımızı oluşturan dinamikler de belirli bir eksende devam etmesi gerekmektedir. O seviyenin ötesi ve gerisinde yaşamak ise belirli sıkıntıların oluşmasına sebebiyet vermektedir. Bunu hayatımızın her alanında görmek ve hissetmek mümkündür.
Günlük hayatımızda aşırı düşüncelerimiz, hareketlerimiz, duygularımız ile ne kadar zarar görüyorsak aksi yön de onlardan farksızdır. Her bireyin hareket alanı diğerinin sınırlarıyla çerçevelenmiştir. Aşılan her bir sınır hem kişinin kendisine hem de başkalarına zarar verebilmektedir. Bunun hayatımızda makes bulan yönlerini sırasıyla şu şekilde ifade edebiliriz.
İmkânların genişlemesi, gelir seviyesinin artmasıyla çoğalan araç sayısı ile birlikte trafik diye bir sorunumuz ortaya çıkmıştır. İnsanın günlük işlerini yerine getirmede büyük kolaylıklar sağlayan araçlar, belirlenen sınırların ötesinde kullanıldığında kazalar yaşanabilmektedir. Emniyetin araştırmalarına göre aşırı hızın sebebiyet verdiği kazalar ilk sıralarda yer almaktadır. Aşırı hızın tam zıttı olan yavaş gitmeler de kazalara sebebiyet vermektedir. Çünkü trafiğin hızla aktığı bir noktada yavaş giden bir araç, kazalara sebebiyet verebilmektedir. Dolayısıyla hem aşırı hız hem de yavaş gitmek sıkıntıya sebebiyet verebilmektedir. Onun için zamana ve duruma göre hareket etmek en doğru yoldur.
Bugün, bir tarafta, aşırı yemeden dolayı diyet yapmak zorunda kalanlarla bir ekmek bile bulamayanların yaşamı hayatın bir gerçeği haline gelmiştir. Obez olanların önemli bir kısmı yeme-içmelerine dikkat etmemelerinden kaynaklanan bir sıkıntıyı yaşamaktadır. Yiyip içmemize dikkat ettiğimizde hem herhangi bir eksersize gerek kalmayacak, hem de istediğimiz her nimeti yiyebileceğizdir. Ancak aşırı yeme isteğinin kurbanı olanlar sonucun acı durumuyla karşılaşmaktalar ve içinde bulundukları durumdan çıkmanın çabasını geceli gündüzlü vermektedirler. Onun için, Müslümanın rehberi olan Peygamberin tavsiyesi üzerine “Mideninüç’te biri kadar yemeli, üç’te bir içmeli ve üç’te bir hava” için yer bırakmalıdır. Dolayısıyla, orta yolu takip etmelidir.
Müzik, insanların eğlence ihtiyacında önemli bir yeri işgal etmektedir. Bu, istenilen zaman ve zeminde tercih edilen parçaları dinlemek ve izlemek suretiyle giderilmektedir. Gerek evlerde gerekse araçlarda yüksek sesle müzik dinleyenler bulunmaktadır. Söz konusu müzik dinlenirken sesin çok fazla açıldığı müşahede edilmektedir. Kendi alanımız dışına çıkılan ve başkalarının özgürlük alanına girilennokta bizim duracağımız çerçeveyi işaret etmektedir. Kendi aşırı isteklerimiz başkalarının sıkıntıya düştüğü an olmamalıdır. Eğer sonuç böyle ise aşırı hislerimizin kurbanı olmuş, etrafımızdakilerin hakkına girmişiz demektir.
Müslümanın elinde bulunan imkânları başkalarıyla paylaşması Yaratanın tavsiyesidir. Ancak elimizdeki imkânları başkalarıyla paylaşırken belli bir seviyede durmamız gerekmektedir. Çünkü elimizdeki mal ve mülkleri dağıtırsak biz muhtaç hale gelebiriz. Eğer hiç paylaşmazsak o zaman cimrilik yapmış oluruz. O zaman yapılması gereken Allah Teâlâ’nın tavsiye ettiği şekliyle “Ne elimizdeki imkânları saçıp savuracağız, ne de cimrilik yapacağız. İkisi arasında bir yolu yani orta yolu tutacağız” (Furkan, 25/67).
Bir imtihan dünyasında olan insanoğlu bazı olumsuz durumlarla karşılaştığı zaman hemen sinirlenebilmektedir. Sinirlenen kişi, bir takım hatalar yapması ihtimal dâhilindedir. Hata yapıldıktan ve sinirli hal geçtikten sonra ortaya çıkan olumsuz sonuçlardan pişmanlıklar duyulabilmektedir. Sinirli halin tam zıttı olan duyarsız insan profili karşımıza çıkmaktadır. Hareket edilmesi gereken noktada duyarsız kalan, başları yapar beni ilgilendirmez anlayışıyla davranan kişiler de en az sinirli şahıslar kadar zarar verebilmektedir. Her iki durum, arzu edilen hal ve davranışlar değildir. Önemli olan, problemler karşısında itidalle, tedbirle ve metaneti elden bırakmadan, duyarsız da kalmadan hareket edebilmektir. Bu durum, orta yolun ta kendisidir.
Orta yolu takip etmek insana faydadan başka bir sonuç getirmeyecektir. Aşırı uçlarda hareket etmek her an zararla yüz yüze gelmeyi sağlayabilecektir. Bir başka açıdan, aşırı hareket edenler her halükarda başkalarının haklarını yiyerek hem dünya hem de ahiret boyutuyla sıkıntıya girebilmektedirler. Bu noktada, Allah Rasûlü’nün “Her işin en hayırlısı orta hallisidir” (Beyhaki, es-Sünenü’l-Kübrâ, III, 273) hadisine hayatın her anında kulak verilmelidir. Hz. Peygamber (s.a.s.), hayatın her anında ölçüyü elden bırakmamıştır. Aşırı gidenleri uyarmış, “Az da olsa devamlı ibadet etmeniz daha doğrudur” (Müslim,Salatü'l-müsafirin, 218) tavsiyesinde bulunmuştur. İfrat ve tefrite düşmeden hayatını orta yol üzere devam ettirenler, hem dünyanın ve hem de ahiretin mutlu insanları olacaktır. Akıl ve irade sahibi insanoğlu ise orta yoldan başka bir tercihte bulunmayacaktır.
Günlük hayatımızda aşırı düşüncelerimiz, hareketlerimiz, duygularımız ile ne kadar zarar görüyorsak aksi yön de onlardan farksızdır. Her bireyin hareket alanı diğerinin sınırlarıyla çerçevelenmiştir. Aşılan her bir sınır hem kişinin kendisine hem de başkalarına zarar verebilmektedir. Bunun hayatımızda makes bulan yönlerini sırasıyla şu şekilde ifade edebiliriz.
İmkânların genişlemesi, gelir seviyesinin artmasıyla çoğalan araç sayısı ile birlikte trafik diye bir sorunumuz ortaya çıkmıştır. İnsanın günlük işlerini yerine getirmede büyük kolaylıklar sağlayan araçlar, belirlenen sınırların ötesinde kullanıldığında kazalar yaşanabilmektedir. Emniyetin araştırmalarına göre aşırı hızın sebebiyet verdiği kazalar ilk sıralarda yer almaktadır. Aşırı hızın tam zıttı olan yavaş gitmeler de kazalara sebebiyet vermektedir. Çünkü trafiğin hızla aktığı bir noktada yavaş giden bir araç, kazalara sebebiyet verebilmektedir. Dolayısıyla hem aşırı hız hem de yavaş gitmek sıkıntıya sebebiyet verebilmektedir. Onun için zamana ve duruma göre hareket etmek en doğru yoldur.
Bugün, bir tarafta, aşırı yemeden dolayı diyet yapmak zorunda kalanlarla bir ekmek bile bulamayanların yaşamı hayatın bir gerçeği haline gelmiştir. Obez olanların önemli bir kısmı yeme-içmelerine dikkat etmemelerinden kaynaklanan bir sıkıntıyı yaşamaktadır. Yiyip içmemize dikkat ettiğimizde hem herhangi bir eksersize gerek kalmayacak, hem de istediğimiz her nimeti yiyebileceğizdir. Ancak aşırı yeme isteğinin kurbanı olanlar sonucun acı durumuyla karşılaşmaktalar ve içinde bulundukları durumdan çıkmanın çabasını geceli gündüzlü vermektedirler. Onun için, Müslümanın rehberi olan Peygamberin tavsiyesi üzerine “Mideninüç’te biri kadar yemeli, üç’te bir içmeli ve üç’te bir hava” için yer bırakmalıdır. Dolayısıyla, orta yolu takip etmelidir.
Müzik, insanların eğlence ihtiyacında önemli bir yeri işgal etmektedir. Bu, istenilen zaman ve zeminde tercih edilen parçaları dinlemek ve izlemek suretiyle giderilmektedir. Gerek evlerde gerekse araçlarda yüksek sesle müzik dinleyenler bulunmaktadır. Söz konusu müzik dinlenirken sesin çok fazla açıldığı müşahede edilmektedir. Kendi alanımız dışına çıkılan ve başkalarının özgürlük alanına girilennokta bizim duracağımız çerçeveyi işaret etmektedir. Kendi aşırı isteklerimiz başkalarının sıkıntıya düştüğü an olmamalıdır. Eğer sonuç böyle ise aşırı hislerimizin kurbanı olmuş, etrafımızdakilerin hakkına girmişiz demektir.
Müslümanın elinde bulunan imkânları başkalarıyla paylaşması Yaratanın tavsiyesidir. Ancak elimizdeki imkânları başkalarıyla paylaşırken belli bir seviyede durmamız gerekmektedir. Çünkü elimizdeki mal ve mülkleri dağıtırsak biz muhtaç hale gelebiriz. Eğer hiç paylaşmazsak o zaman cimrilik yapmış oluruz. O zaman yapılması gereken Allah Teâlâ’nın tavsiye ettiği şekliyle “Ne elimizdeki imkânları saçıp savuracağız, ne de cimrilik yapacağız. İkisi arasında bir yolu yani orta yolu tutacağız” (Furkan, 25/67).
Bir imtihan dünyasında olan insanoğlu bazı olumsuz durumlarla karşılaştığı zaman hemen sinirlenebilmektedir. Sinirlenen kişi, bir takım hatalar yapması ihtimal dâhilindedir. Hata yapıldıktan ve sinirli hal geçtikten sonra ortaya çıkan olumsuz sonuçlardan pişmanlıklar duyulabilmektedir. Sinirli halin tam zıttı olan duyarsız insan profili karşımıza çıkmaktadır. Hareket edilmesi gereken noktada duyarsız kalan, başları yapar beni ilgilendirmez anlayışıyla davranan kişiler de en az sinirli şahıslar kadar zarar verebilmektedir. Her iki durum, arzu edilen hal ve davranışlar değildir. Önemli olan, problemler karşısında itidalle, tedbirle ve metaneti elden bırakmadan, duyarsız da kalmadan hareket edebilmektir. Bu durum, orta yolun ta kendisidir.
Orta yolu takip etmek insana faydadan başka bir sonuç getirmeyecektir. Aşırı uçlarda hareket etmek her an zararla yüz yüze gelmeyi sağlayabilecektir. Bir başka açıdan, aşırı hareket edenler her halükarda başkalarının haklarını yiyerek hem dünya hem de ahiret boyutuyla sıkıntıya girebilmektedirler. Bu noktada, Allah Rasûlü’nün “Her işin en hayırlısı orta hallisidir” (Beyhaki, es-Sünenü’l-Kübrâ, III, 273) hadisine hayatın her anında kulak verilmelidir. Hz. Peygamber (s.a.s.), hayatın her anında ölçüyü elden bırakmamıştır. Aşırı gidenleri uyarmış, “Az da olsa devamlı ibadet etmeniz daha doğrudur” (Müslim,Salatü'l-müsafirin, 218) tavsiyesinde bulunmuştur. İfrat ve tefrite düşmeden hayatını orta yol üzere devam ettirenler, hem dünyanın ve hem de ahiretin mutlu insanları olacaktır. Akıl ve irade sahibi insanoğlu ise orta yoldan başka bir tercihte bulunmayacaktır.