Devir değişiyor, çağ atlıyoruz ama pastoralist köklerimiz bizi yaylalara, ormanlara çekiyor... Çoban geçmişimiz, göçer geçmişimiz bugünkü davranışlarımızda önemli rol oynamaya devam ediyor. Çocukken özellikle ilkbaharda yağmurlar sonrası sülük dediğimiz Salyangozlari toplardik. Çocuklar için iyi bir harçlık kaynağı idi. Derlerdi ki kati bitkisel margarinleri Salyangozlardan yapıyorlar. Bizimde bunu duyunca madamız kacardi. Salyangoz bizim kültürel besin listemizde olmadığı için bunu anlamlandiramazdik. Meğer Fransızların çok özel bir yemekleri imiş. Sonradan öğrendik.
Kültürel besin listesi bir kültürde yenilmesinde içilmesinde sakınca olmayan yiyecek ve içecekler için kullanılan bir tanım. Sizin çok sevdiğiniz bir yiyecek başkaları için kötü olabilir. Sizin bayıldığınız bir yiyecek başka bir topluluk için iğrenç olabilir. Örnek vererek iştah kaçırmak istemiyorum. Bugün 2014 yılının son günü ve bir kaç gündür haberlerde, sosyal medyada çokça hindi meselelerini izliyoruz. Hindi yılbaşının simgesi oldu. Kurbanla karşılaştıranlar, hindi yemek günah diyenler, yılbaşı kutlamayanlara gerici diyenler ve daha bir çok tartışma yıllardır olduğu gibi bu yılda eksik kalmadı. Hindi muhabbetine doyduk. Ancak ülkenin bir çok yöresi için yılbaşından yılbaşına olumlu yada olumsuz olarak algılanan hindi bizim yetiştiğimiz coğrafyanın temel besin öğelerinden bir tanesi.
Çocukken çok ibi güttük. Kışın ana protein kaynağımızdı. Hatta koktugunu ve yazın yenilmeyecegini söyler yazin kestirmezdi annem. Çok ibi, cok godu kestik. Nohutlu da güzel olur, tiridi de. Biz hindiyi yılbaşında değil kış boyu yedik. Hindi değil ibi dedik, erkeğine godu dedik. Goduların yanından geçerken ıskılık çaldık gulu gulu dansı yaptırdık. Hala bir erkek hindi grubunun yanından geçsem ıskılık çalmadan edemem.
Bu tartışmaları duydukça canım ibi çekti .Ama fırında ibi değil. Nohutlu sulu ibi. Çocukluğumun kış aylarında ki gibi. Ailecek aynı tabakta yer, ibinin beyaz etlerini önce bitirmeye çalışırdık. Kendi ibilerimiz olduğu için ibiye para vermez, yazın güdüp büyüttüğümüz ibilerimizin yarısını Ramazan'da ve yılbaşında satar, kalan yarısını ise haftada bir keser, neredeyse tüm kış boyu ibi yerdik. Protein kaynağımız ibiydi. Evimiz kalabalıktı. Annem ibiyi nohutlu ve sulu yapardı. Suyuna ekmek banmasıda , nohutlarıda, etide çok lezzetliydi. En sona ise tabakta ibinin boynu kalırdı. Herhalde biz çocukların en sevmediği yeri ibinin boynu idi. Bizler ibinin iyi,lezzetli yerlerini yerken nedense boynunu hep annem yerdi. Şimdi anlıyorum annemin neden hep ibinin boynunu yediğini. İyi yerlerini çocuklarına yedirirmiş meğer. Bizde annemi ibinin boynunu seviyor sanırdık.
Gökırmak Vadisinde ibi(hindi) neyse Kars'ta kaz aynıydı. Hemen hemen her hane yaz boyunca onlarca kaz yetiştirir ve özellikle kış aylarında yerlerdi. Aradaki fark Karslılar kazları kış girmeden keser, kurutarak saklardı. Bizde günü geldikçe birer birer keser yerdik. Bizde ibi, Kars ve çevresinde kaz eti kış aylarının protein kaynağı idi.
Kars'ta çalıştığım yıllardan aklıma gelen bir anım ise şudur. Birgün Pidebank diye bir dükkan açıldı ve pide çeşitleri yanında "Kaz Döneri" yapmaya başladı. Bunu Kars'ta bir ilk "KAZ DÖNERİ" şeklinde duyurmuştu. Dükkan tabiri caizse patladı, gitti. Yöresel bir et kaynağı, popüler bir fast food ürününe hammadde olmuştu. Bu sayede kaz yemek için insanlar büyük bütçe ayırmadan , kaz etinin tadına bakabilir hale gelmişlerdi. Bugün Sinop'ta bir ibi 80 TL, bir godu 120 TL civarından satılıyor. herkesin alıp , yapması mümkün gözükmüyor. Ama döner olursa makul sayılabilecek bir fiyata herkes yerli organik ibi etinden faydalanabilir. Artık yöremizde yerli ibilerden yapılan "İbi döneri" lokantalarda yöresel yemek olarak yerini almalı.
Allah'a şükür memleketimizde yiyecek sorunu yok ancak turizm bölgesi olmayı istiyorsak başka yerde olmayan özelliklerimizle ön plana çıkmalıyız. Bu bize ait olmayan ürünleri bizimmiş gibi sunarak değil, bize ait olanlara biraz inovasyon katarak ortaya koyabilmeliyiz. Bilindiği gibi turizmde yemekler çok önemli. Hatta sadece özel yemekleri tatmak için gezen ciddi bir turist grubu var. Bu özel ürün gelen yabancı misafirlere sunulabilecek bir ürün olarak yemek menülerinde yerini almalı. Sanırım hiç bir yerde olmayan bu ürün ciddi ölçüde turistlerde cazibe unsuru oluşturabilir. Benzeri olmayan yiyecekler, dar bölgede tüketilebilecek nadir bulunan yemekler ciddi ilgi çekiyor.
Peki o kadar ibi nerden bulunacak. Turizm patladı, gitti diyelim. Köylerimizin çoğu boş. Eğer talep olursa, kısa sürede sözleşmeli üretim modelleri kullanılarak hindi üretiminde büyük sıçrama yaşanır. İbilerin glu glu sesleri tüm ovayı sarar. Durağan , Boyabat ve Saraydüzü'nde yaygın olarak bilinen ve talep olması durumunda üretiminde kısa sürede ciddi artış sağlanabilecek bir hayvan türü hindiler.
Yine Kars Derneklerinin gurbette yaptıkları "Kaz Geceleri" gibi, Sinop dernekleri "İbi Geceleri" yapabilir. İlk olanlar, özgün olanlar her zaman daha çok ilgi çeker. Hem hemşerilerimiz gurbette kendilerine özgü bir kültürel aktivite yapmış olacaklar. Hemde memleket tarım ve hayvancılığının canlanmasına kısmen çözüm bulmuş olacaklar.
Her ne kadar ibinin cücüsünü güzün say deselerde adamakıllı yöresel varlıklarımıza eğilinmesi durumunda memleket ekonomisine ciddi katkı sağlanabileceği aşikardır. Yeter ki varlıklarımızın değerini bilelim, onları gelişen çağa uyarlayalım. İbi sadece yılbaşında değil, yılboyunca tüketilebilecek bir ürün. Ve ibinin geliştirilmesi Sinop'a çok katkı sağlayacaktır. Hem damaklara, hem Sinop ekonomisine büyük katkı sunacaktır. Bu vesileyle 2015 yılının hayırlar getirmesini temenni ediyor, mutlu seneler diliyorum.