‘’Şüphesiz, biz onu (Kur’an’ı) Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen ne bileceksin! Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve Ruh (Cebrail) o gecede, Rablerinin izniyle her türlü iş için iner de iner. O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir’’.(Kadir Süresi 97 1.2.3.4.5)
Görülüyor ki, insanlık ufkuna Kur’an-ı Kerim güneşinin doğduğu ve doğmaya başladığı gece bin aydan daha hayırlı olan bir gecedir. O Kur’an-ı Kerim, Hz. Allah’ın son kanuni ki, insanlık semasını küfür ve şirk karanlıklarının kapladığı, imanı, ameli, ictimai ve ahlaki çöküntülerin kainatı sardığı; sevgi, şefkat, adalet ve güven duygularının silindiği, gönüllerde Allah’a isyanın şiddetle hüküm sürdüğü bir zamanda bütün cihanı aydınlatmış  ve insanlığı tevhit sancağı altında toplanmaya davet etmiştir. İşte cihan  semasını kaplayan cehalet bulutlarını ‘’OKU’’ emriyle sıyıran Kur’an-ı Kerim’in, kadir gecesinde indirilmeye başlanması ,bu geceye bir şeref kazandırmıştır.Zira Kur’an-ı Kerim’in gelişi insanlığın kurtarıcı bir inkılaba erişi demektir.Fertler, aileler,cemiyetler ,milletler ve topyekun insanlar dünya ve ahiret saadeti istiyorlarsa,Hz. Kur’an’ın kurtarıcı inkılabına teslim olmaya mecburdurlar.Kur’an-ı Kerim’e  yüz çeviren,Kur’an’dan kaçan bir insanlığın hayat ikliminde ,huzur ve saadet rüzgarları esmeyecektir.Zaman ve mekan ne olursa olsun,bu hakikatin değişmesi mümkün değildir.O halde insanlığın maddi ve manevi dünyası aydınlatan insanlığa dünya ve ahiret saadeti va’d eden ,iman ,ibadet,ahlak,iktisat ve hukuk da kurtarıcı yolu gösteren ve gerçek bir hayat nizamı olan Hz. Kur’an’ın indirildiği kadir gecesi gaflet ve dalgınlıkla geçirilmemelidir.Samimi ve olgun bir Müslüman bu büyük fırsatı kaçırmamalıdır.
Kadir süresinde, içerisinde kadir gecesi olmayan bin aydan hayırlı olduğu bildirilen, Cebrail (a.s) ve meleklerin Allah-u Teâlâ’nın izniyle yeryüzüne inip ibadet eden kullarla selamlaştıkları beyan edilen, sabaha kadar, ilahi rahmet ve mağfiretin Mü’minleri kuşattığı müjdesi verilen, bir selam ve selamet gecesi olan Kadir gecesini, Hz. Allah’ın razı olacağı şekilde geçirmeye çalışmak her Müslüman’ın dikkat edeceği bir husus olmalıdır. Akıllı ve uyanık bir Müslüman, Kadir gecesinde eli boş,gönlü boş çıkamaz.Bunun içindir ki, sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v) Mü’minleri bu geçeği ihya etmeye teşvik etmiş ve müjde dolu hadisi şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır.’’Kim,Kadir gecesini imanlı bir gönülle ve sevabını yalnız Hz. Allah’tan umarak ihya ederse,geçmiş günahları af ve mağfiret olur.(Buhârî, Bab'u Fadl-Leyleti'l-Kadr, 3)’’Bu sebeple günahlarımıza pişmanlık duyarak Cenab-ı Hak’tan af ve mağfiret dilemek,yatsı nazmını cemaatle kıldıktan sonra hiç olmazsa bir günlük kaza namazı kılmak,bol bol Kur’an-ı Kerim okumak Resülü Ekrem (s.a.v)’e salat-ü selam getirmek ,yüce Mevlamıza zikir ve şükürde bulunmak , akrabamızı,yoksulların ve kimsesizlerin gönüllerini almak suretiyle bu mübarek geceyi ihya etmeye çalışmalıyız.
Hz. Allah’a hamdü senalar olsun ki, bizi Mü’min olarak bu mübarek gün ve geceler ulaştırmıştır. Bize düşen, bu gecelerin kadri kıymetini bilmektir. Bu bakımdan Ramazan-ı şerifin son gecelerini Kadir gecesi imiş gibi ihya etmeye çalışmalıyız. Zira Kadir gecesinin hangi gecesinde olduğu kesin olarak bildirilmemiştir. Ancak Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) ‘’Kadir gecesi Ramazan-ı Şerif ayı’nın yirmi yedinci gecesidir’’(Ebu Davud,Ahmed,Et Tac c.2 s.84) hadisi şerifine dayanarak asırlardan beri bütün Müslümanlar yirmi yedinci geceyi Kadir gecesi olarak kabul etmişler ve bu geceyi ihya etmeye çalışmışlardır.
İmanlı gönülleri, Kadir gecesi ve bayram heyecanının sardığı şu günlerde ilahi rahmet ve mağfiretiyle bizlere huzur ve saadeti, feyiz, bereket ve müjde getiren Ramazan-ı şerif ayından ayrılmanın üzüntüsü içerimizi şimdiden sarmış durumda. Camilerin dolup taştığı, Müminlerin saf saf kaynaştığı, iftarların, sahurların, teravihlerin, vaaz ve mukabelelerin gönüllerimize feyiz ve bereketler saçtığı Ramazan-ı şerif ayı kıyamete kadar gidip gelmeye devam edecektir. Ancak bizim ömrümüz ona bir daha kavuşmaya yetecek midir? Bunu bilemiyoruz. Bu sebeple, içinde bulunduğumuz Ramazan-ı şerif ayından affedilmiş olarak çıkmak için elimizden gelen bütün gayreti sarf etmeliyiz. Onu hayatımızın son Ramazanı imiş gibi değerlendirmek en büyük hedefimiz olmalıdır. O halde, Ramazan-ı şerifin şu sayılı gün ve gecelerini Allah-u Teâlâ’nın rahmet ve mağfiretine sığınarak geçirelim. Hayatımız boyunca iman ve Kur’an gölgesi altında yaşamaya söz verelim. Ramazan-ı şerif bitti diye ibadet ve taatlerimizi de bitirmeyelim. Ölüm gelinciğe kadar kulluğumuza devam edelim. Çoluk çocuğumuzun gönüllerine Allah ve Peygamber sevgisini yerleştirmenin görevimiz olduğunu unutmayalım.
Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v)’e; Ey Allah'ın Rasûlü! Kadir gecesine rastlarsam nasıl dua edeyim" diye sordum. Peygamberimiz (s.a.v)’de: 
-"Allahım! Sen affedicisin, affetmeyi seversin, beni de affet" diye dua et" buyurdu.( Tirmizî, Kitabü'd-Deavât, 85)
Ebû Hüreyre (r.a) den rivayet edildiğine göre Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurdu:
“Allah Teâlâ’nın diğer meleklerden ayrı, sadece zikir meclislerini tespit etmek üzere dolaşan melekleri vardır. Allah’ın zikredildiği bir meclis buldular mı, o kimselerin aralarına otururlar ve diğer melekleri oraya çağırarak cemaatin arasındaki boş yerleri ve oradan dünya semasına kadar olan mesafeyi kanatlarıyla doldururlar. Zikredenler dağılınca onlar da semaya çıkarlar. Allah Teâlâ daha iyi bildiği halde onlara:
–“Nereden geldiniz?” diye sorar. Melekler de:
–Yeryüzündeki bazı kullarının yanından geldik. Onlar Sübhânallah diyerek ulûhiyyetine yakışmayan sıfatlardan seni tenzih ediyorlar, Allâhü ekber diye tekbir getiriyorlar, lâ ilâhe illallah diyerek seni tehlil ediyorlar, elhamdülillâh diyerek sana hamdediyorlar ve senden istiyorlar, derler. (Konuşma şöyle devam eder):
– “Benden ne istiyorlar?”
– Cennetini istiyorlar.
– “Cennetimi gördüler mi?”
– Hayır, yâ Rabbi, görmediler.
– “Ya cenneti görseler ne yaparlardı?”
– Senden güvence isterlerdi.
– Benden neden dolayı güvence isterlerdi?”
– Cehenneminden yâ Rabbi.
– “Peki, benim cehennemimi gördüler mi?”
– Hayır, görmediler.
– “Ya görseler ne yaparlardı?”
– Senden kendilerini bağışlamanı dilerlerdi.
Bunun üzerine Allah Teâlâ şöyle buyurur:“Ben onları affettim. İstediklerini onlara bağışladım. Güvence istedikleri konuda onlara güvence verdim.
Bunun üzerine melekler: Ya Rabbi! çok günahkâr olan falan kul onların arasında bulunuyor. Oradan geçerken aralarına girip oturdu, derler. O zaman Allah Teâlâ şöyle buyurur:
– “Onu da bağışladım. Onlar öyle bir topluluktur ki, onların arasında bulunan kötü olmaz.”( Buhari Tecrid-i sarih.2161:Müslim, Zikir 25. Ayrıca bk. Tirmizî, Daavât 129)
Yüce Mevla’m kadri kıymet gecenizi mübarek eylesin. Tüm İslam aleminin hidayetine, huzur ve saadetine ve gafletten uyanışına vesile kılsın.Kandiliniz ve kandilimiz mübarek olsun.Selam hidayete tabi olanlara olsun.