Sosyal medya, medyayı gerçek anlamda sosyalleştirmiştir yani toplumsallaştırmıştır. Artık medya gücü birilerinin elinde kılıç olmaktan çıkmaya başlamış söyleyecek bir kelimesi olanlar büyük matbaalara sahip olmadan, mürekkebe elini sürmeden, temel düzeyde klavye kullanımı ve kullanıcı girişi yapacak kadar bir bilgisayar bilgisi ve erişim düzeyiyle söyleyeceklerini basit ve bedava bir şekilde paylaşabilir hale gelmiştir.
Her ne kadar bu yeni toplumsal gerçeklikten düzeni bozulanlar rahatsız olsa da dünyada yaşanan en büyük toplumsal değişim sosyal medya sayesinde gerçekleşmektedir. Dağdaki çobanla üniversitedeki profesör eşit imkanlara sahip olmakta. Kimin söyleyecek sözü varsa kimseye ihtiyaç duymadan paylaşabilmektedir. Söyledikleriniz değer ifade ediyorsa kişiler ve kitleler buna ilgi göstermektedir.
Dağdaki çoban yanık sesiyle bir orman türküsü söylerken telefona kaydedip anında paylaşıp binlerce insana ulaşabiliyor, ömrünü eğitime,bilime vermiş bir profesör ise kapris yapmadan görüşlerini kamuyla paylaşabilmektedir.
Matbaa icat olup ülkemize getirilmeye çalışıldığında kazan kaldıran el yazmacısı hattatlar gibi şimdide bir kısım gazeteci esnafı sosyal medyanın getirdiği değişimi okuyamamakta ve rüzgara karşı durmaktadırlar. Kendilerinden başkasının yazmasından rahatsız oluyorlar. Basit bir zamanın ruhunu okuyamama hadisesi daha. Biliriz ki değişmeyen tek şey değişimin kendisidir. Zamanın ruhunu okuyamayanlar ise her zaman kaybedenler tarafında yer aldılar. Zamanın ruhunu okumanın en basit yolu ise kendini bulunmaz Hint kumaşı sanmaktan vazgeçip herkese değer vermekten ve yeniliklere açık olmaktan geçiyor. Aksi takdirde hiç beklemediğiniz bir klavyeden çıkan sözlerle cin çarpmışa dönmek işten sayılmaz. Öyle bir çarpılırsınız ki Haymana Kaplıcalarında 15 gün yatsan dinlenemezsin.