Oruç, Hz. Peygamber (s.a.v)’in Mekke-i Mükerreme’den Medine-i Münevvereye hicret ettikten bir buçuk veyahut iki yıl sonra kıblenin Mescid-i Aksa’dan Kabe'ye alınmasından sonra şa’ban ayının onuncu günü farz kılınmış olup İslam’ın beş şartından biridir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) dokuz yıl Ramazan orucu tutmuş, bunlardan dördü 29 gün, beşi de 30 gün olmuş ve hicretin 11. Yılında Rebiul evvel ayında ahrete irtihal etmiştir.(1)
Oruç kelimesinin Arapçada ki karşılığı savm ve sıyamdır. Savm sözlükte ‘’nefsi tutmak ve engellemek’’ anlamına gelir. Dini bir terim olarak savm , ’’Mükellefin niyetli olarak sabahın başlangıcı sayılan ikinci fecirden (tan yerinin ağarmasından) başlayarak güneşin batışına kadar ki sürede başka bir değişle imsakten iftara kadar ibadet niyetiyle yemekten, içmekten, cinsel ilişkiden nefsi uzak tutmaktır. Bu amaç ve bilinç olmadığı zaman, mesela imkân bulamadığı veya perhiz, rejim, zindelik gibi başka bir amaç için bu üç şeyden (yeme, içme, cinsel ilişki) uzak durmak oruç olarak değer kazanmaz.
Allah-u Teâlâ bir Hadis-i Kutsi’de;’’Küllü ameli bn-i âdeme lehü illas sıyame fe innehü li ve ene eczii bihi = Oruç doğrudan doğruya benim için yapılmış bir ibadettir. Onun (sayısız) karşılığını da doğrudan doğruya ben vereceğim’’ (2) buyurmaktadır. Bu itibarla oruç, ibadetlerin en büyüğüdür. İnsanları miraca yükselten bir Burak’tır. İnsanların nefis ve arzularıyla yaptıkları savaştır.
İmamı Gazzâlî (r.a) orucun üç derecesinden bahsederken, bedende iştah ve şehvetin tatmin yeri ve aracı olan iki azayı yani mide ve cinsel organı, iştah ve şehvet duyduğu şeylerden mahrum etmekten ibaret olan orucu, "sıradan insanların orucu" (avam orucu) dur. Gözü, kulağı ve diğer azaları günahtan korumayı "özel kişilerin orucu" (havas orucu) dur. Tüm bunlara riayet ettikten sonra, kalbini düşük emellerden, dünya düşüncelerinden kısaca, mâsivâdan arıtarak bütün varlığıyla Allah'a bağlanmayı ise "daha özel kişilerin orucu" (ehassü'l-havâs orucu) diye tanımlar. Orucun hangi derecesi ele alınırsa alınsın, ibadetin toplumsal ilişkilere, toplumsal hayata, kısaca " ahlaka " yönelik olumlu sonuçları açıkça görülecektir.(3)
Not: İbadetlerin sırlarını, gerçek mana ve önemini kavrayan kimi âlimler namaz kıldığı, oruç tuttuğu halde, hala çirkin işler yapan ve fenalıktan sakınmayan kimseyi, abdest alırken yüzünü, eline su almadan üç kere yıkayan kimseye benzetmişlerdir. Uzaktan bakan onun abdest aldığını zannetsede o gerçekte abdest almamaktadır. Peygamber Efendimiz (s.a.v) ‘’Oruç tutan öyle kimseler vardır ki, karları sadece açlık ve susuzluk çekmektir’’ derken bunu kastetmiştir.(ibn-i mace ,sıyam;21)
Oruç Kimlere Farzdır
Bir kimseye orucun farz olması için kendisinde beş şartın bulunması gerekir. Bunlar şunlardır.
1-Müslüman olmak,
2-Akıllı olmak,
3-Ergenlik çağına gelmiş olmak.
4-Sıhhatli olmak,
5-Mukim olmak, (B.İ.İ.Oruç bahsi s.281,Ömer Nasuhi Bilmen)
Orucun Sıhhat Şartları
1-Niyet (Şafi ve Malikilerde rükün sayılmıştır).
2-Hayız ve Nifas hallerinden temizlenmiş olmak.
Oruç Çeşitleri
Farz olan oruç, vacip olan oruç, sünnet olan oruç, müstehab olan oruç ve mekruh olan oruçlardır.
1-Farz olan oruçlar: Buda kendi içerisinde iki kısma ayrılır.
a-Zamanın kendisi sebebiyle farz olan oruç. Ramazan ayında tutulan oruç gibi.
b-Bir sebepten ötürü farz olan oruç. Kaza ve kefaret için tutulan oruçlar gibi.
Not: Ramazan Orucu’nun kazası da istenilen mübah günlerde tutulabilir. Fakat İmamı Şafinin kazaya kalan orucunu aynı yıl içerisinde kaza edilmesi gerektiğine ilişkin görüşü de dikkate alınarak, her hangi bir sebeple kazaya kalan orucu mümkün olan en kısa zamanda tutmaya çalışmak uygun olur. (T.D.V.İ. c. 1 s.385)
2-Vacip olan oruç: Buda kendi içerisinde iki kısma ayrılır.
a-Kişinin, kendisini tutmak için yükümlü tuttuğu oruç. Adak orucu gibi.Adak adanırken,orucun tutulacağı gün belirlenmişse,mesela falan ayın falan günü gibi,bu muayyen bir vacip olur ve orucun belirlenen günde tutulması gerekir.Nezredilen itikaf orucu da belirli günde tutulacağı için muayyen vacip sayılır.Orucun tutulacağı gün belirlenmemişse gayri muayyen vacip olur ve dilediği mubah bir günde tutabilir.
b- Başlanmış nafile bir orucun bozulması durumunda bunun kaza edilmesi Hanefîler'e göre vacip’tir. Mâlikîler ise kazanın farz olduğunu söylemişlerdir. Şâfiî'ye ve Mâliki’den başka bir rivayete göre ise, nafile orucun kazası gerekmez.
3-Sünnet olan oruç: Muharrem ayının onuncu gününe "âşûrâ" denilir. Hz. Peygamber'in bugünde devamlı olarak oruç tuttuğu rivayet edilmiştir. Fakat sadece o günde oruç tutulması doğru görülmemiş, bunun yanında bir önceki veya bir sonraki günün de oruçlu geçirilmesi tavsiye edilmiştir. Bir rivayete göre Peygamberimiz Medine'ye geldiğinde Yahudilerin aşure gününde oruç tuttuklarını görünce, bu orucun anlamını yani ne için tutulduğunu sormuştu. Yahudiler, bugünün büyük bir gün olduğunu; Hz. Allah'ın Hz. Musa (a.s)’ı ve İsrailoğulları'nı düşmanlarından bugünde kurtardığını ve Musa’nın bu sebeple bugünde oruç tuttuğunu, kendilerinin bugünde oruç tutmalarının da bundan kaynaklandığını söyleyince, Peygamberimiz "Ben Mûsâ'ya sizden daha yakınım" demiş ve bugünlerde oruç tutulmasını emretmiştir (4). Aşure orucunu Câhiliye döneminde Araplar'ın tuttuğu ve Hz. Peygamber'in de ramazan orucunun farz kılınmasına kadar bu orucu tutmayı emrettiği rivayetleri de vardır (5). Daha sonra ramazan orucu farz kılınınca aşure orucu bir yükümlülük olmaktan çıkarılmış, fakat aşure günü oruç tutulması tavsiye edilmiş ve bugün oruç tutmak sünnet olarak devam etmiştir.
4-Müstehap olan oruçlar: Buda kendi içerisinde yedi kısımdır.
a-Şevval orucu; Ay takviminde ramazan ayından sonraki ay, şevval ayıdır. Şevval ayında altı gün oruç tutmak müstehaptır. Hz. Peygamberimiz (s.a.v)'in, ramazanı oruçla geçirip buna şevvalden altı gün ilâve eden kişinin bütün yılı oruçlu geçirmiş olacağı yönündeki ifadesinden anlıyoruz.(6)
b- Her Ay Üç Gün Oruç. Her aydan üç gün oruç tutmak, bunu özellikle her ayın 13, 14 ve 15. günlerinde yapmak müstehap kabul edilmiştir. Kameri takvim (ay takvimi) hesabına göre bugünlere "eyyam-ı bîd" denir.
c- Pazartesi-Perşembe Orucu. Her hafta pazartesi ve perşembe günleri oruç tutmak da teşvik edilmiş bir nafiledir. Hz. Peygamber (s.a.v)'in pazartesi ve perşembe günleri oruç tuttuğu ve soruya cevaben de "İnsanların amelleri Allah Teâlâ'ya pazartesi ve perşembe günleri arzolunur; ben amelimin arzı sırasında oruçlu olmayı tercih ediyorum" (7) dediği rivayet edilmektedir.
d- Zilhicce Orucu. Zilhicce ayının ilk dokuz gününde oruç tutmak tavsiye edilmiştir. Zilhicce ayının 10. günü kurban bayramının ilk günüdür. Hz. Peygamber (s.av)'in zilhiccenin ilk dokuz günü oruç tutmayı sürdürdüğü rivayet edildiği için zilhiccenin ilk dokuz gününün, yani kurban bayramından önceki dokuz günün oruçlu geçirilmesi müstehaptır.
e- Haram Aylarda Oruç. Haram aylar olarak anılan zilkade, zilhicce, muharrem ve recep aylarında, perşembe, cuma ve cumartesi günleri oruç tutmak müstehaptır.
f- Şaban Orucu. Şaban ayında oruç tutmak müstehap sayılmıştır. Hz. Ayşe annemizin belirttiğine göre Hz. Peygamber (s.a.v) en çok orucu şaban ayında tutmuş, şaban ayının tamamını oruçla geçirdiği olmuştur.
g- Dâvûd Orucu: Gün aşırı oruç tutmak yani bir gün oruç tutup ertesi gün tutmamak, Peygamberimiz tarafından "savm-ı Dâvûd" olarak nitelenmiş ve bu şekilde oruç tutmanın faziletli olduğu ifade edilmiştir.
5-Mekruh olan Oruçlar: Buda kendi içerisinde iki kısma ayrılır.
a-Tenzihen mekruh olan oruçlar: Muharrem ayını sadece onuncu günü ile yalnız Cuma ve yalnız cumartesi günlerinde oruç tutmak, ‘’savm-i visal’’ İki veya daha fazla günü, arada iftar etmeksizin biribirine ekleyerek oruç tutmak demektir. Akşamdan iftar etmeyerek bir günün orucunu ertesi güne birleştirmek mekruh olduğu gibi, kişiyi zayıf düşürmesi ve orucu adet haline getireceği için senenin tamamını oruç tutmak, yasaklanan günlerinde iftar etmeksizin tam bir sene tam bir sene oruç tutmak da mekruhtur. Buna da ‘’Savm-i Dehr’’denir.
b-Tahrimen mekruh olan oruçlar:Ramazan bayramının birinci günü ile kurban bayramının dört günü oruç tutmak tahrimen mekruhtur.Bu günler ,Allah-u Teala’nın kullarına bir ziyafet günleridir.Oruç tutarak Hz. Allah’ın bu ziyafetinden kaçmak doğru olmasa gerektir.
1-İlmihal (TDVY c.1 s.382-B. Şafi İlmihali M. Keskin s.243-Nevevi,el-Mecmu, 6/251
2-Buhari ,Savm 2,2226 =Müslim ,Sıyam ,163,1807
3- İlmihal (TDVY c.1 s.380
4- İbn Mâce, "Sıyâm", 41
5- Müslim, "Sıyâm", 116
6- Müslim, "Sıyâm", 204
7- EbuDâvûd, "Savm", 60; İbn Mâce, "Sıyâm", 42