Dünyanın en eski derneği olan masonluk, batıda özellikle Fransız ihtilalinden sonra su yüzüne çıkmış ve kapitalizmin gelişmesi ile birlikte sermayenin uluslar arası dayanışmasının önemli araçlarından biri olarak burjuva sınıfının gelişimi doğrultusunda gelişip yayılmıştır. Osmanlı İmparatorluluğun'da da batılılaşma dönemi ile birlikte ilk mason locası görülür. İlk mason locası Lale devrinde Galata'da Perşembe pazarında Arap Camii civarında kurulmuştur. Bu locanın o dönemde buralarda oturan Levantenler tarafından yönetildiği kuvvetle muhtemeldir.
Osmanlı Devleti üzerinde siyasi emelleri olan çeşitli sermaye grubları arasındaki rekabet, zamanla mason örgütlerine de yansıyarak farklı çıkarların temsilcisi olan locaların kurulmasına sebep vermiştir. 19. yüzyıldan itibaren Türkiye'de de yayılan masonluk, özellikle II. Abdülhamid2in devrilişi ile başlayan siyasi gelişmelerden sorumlu tutulmuştur. Maşrak-ı azam ya da Büyük Doğu bir ülkedeki mason mahfellerinin en büyüğüdür. 1909 dan 1923'e dek Anadolu'da, Sivas, Malatya, Elazığ, Bursa, Gaziantep, Manisa gibi muhtelif kırk loca kurulmuştur. Ulusal Kurtuluş Svaşı döneminde bazı localar kapanmış ve kimi localar ise daha sonra Türkiye Cumhuriyeti sınırları dışında kalmıştır. 1923'teki loca sayısı 8'dir. üye sayısı ise 2.000 civarındadır.
Osmanlılarda da meşhur mason padişahj ve sadrazamlar olmuştur ki 5. Murat, 33. Osmanlı Padişahı Masondur. Şehzadeliğinde Abdülaziz ile Avrupa seyahatine çıkınca İngiltere’nin Mason Veliaht Prensi VII.Edward tarafından Masonluğa davet dilmiştir. Abdülhamid tahttan indirilince Masonlar onu tekrar tahta çıkarmayı denemiş ama başaramamışlardır. Adı ilk bilinen Türk masonun, Fransa'da elçi olarak bulunduğu sırada masonluğa girmiş olan yirmi sekiz Mehmet Çelebizade Sait Çelebi olduğu ve diğeri ise aslında bir Fransız soylusu Kumbaracı Ahmet Paşa idi.
Onlar toplumdan çok kendilerini düşünürler. Kendilerini sadece daha fazla kasalarını doldurmaya adamışlardır. Paraya tapar, onun çıkarlarını her şeyin üstünde tutarlar. Bencil olup, ''Herkes, herkes içindir'' diyerek asli sadece kendilerine hizmet anlayışıyla var olan topluluğu gütmek amaçlarlar. Sözüm ona tüm girişimleri kamu yararına ve de halkın kültürünün genişlemesi içindir algısıyla uzun süreli şer tezgahlar kurarak halkı aldatır ve hep yalanı yalanla savuruştururlar. Tutkuları para, sömürgecilik üzerine ağırlıklıdır.
Tanzimat döneminde çok aktif çalışma içine girerek Avrupa'ya öğrenci gönderilerek, öğrenci gönderilen şehirler, Paris, Viyana, Londradır ki Yurt dışına giden bu öğrencilerin bir çok masrafları olmaktadır. Bunlara harcırah verilmesi dışında aylık bağlanmaktadır. Hatta öğrencilerin ihtiyacı olan yakınlarına aylık bağlanmıştır. Amaç, bu öğrencilerin oralarda dil ve fen öğrenerek, yurda döndüklerinde stratejik mevkiiler de konuşlandırmak idi. Yakın dönemde bu metod daha da alenen gün yüzüne çıkartılarak yurt içinde eğitim alanında reformlar yaparak seçilmiş öğrencileri ayrıştırarak emellerine alet etmeyi tercih etmişlerdir.
Araştırmacı Yazar-Tarihçi
Volkan Yaşar Berber