“İnsan Hakları Kurullarının Desteklenmesi ve Kadın Hakları Projesi” (İNKAP) Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından finanse edilmektedir.
İnsan Hakları Bağlamında Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Konferansı’nda ilk konuşmayı İnsan Hakları Kurumu Başkanı Dr. Hikmet TÜNEL yaptı. Açılış konuşması yapan TÜNEL İnsan Hakları Kurumu’nun kuruluş tarihinden başlayarak İnsan Hakları Kurumu’na niçin ihtiyaç duyulduğunu özetledi. Hükûmetten bağımsız, kanunla kurulmuş, seçim usûlünün kanunla düzenlendiği ve kararlarının tavsiye mahiyetinde olmasına atıf yaptı. İnsan haklarını korumak ve geliştirmekle görevli kurumun ilk görevi insan hakları ihlallerini incelemektir. İnsan Hakları Sözleşmesi çerçevesinde gözlemci olmaktır.
İnsan Haklarının korunması ve geliştirilmesi sadece kurumun görevi olmayıp diğer kamu kuruluşlarının da görevidir.
İNKAP ile insan hakları konusunda farkındalık yaratılması hedeflenmektedir. Kadınlara yönelik olarak töre cinayetlerinin önlenmesi de projenin gayelerindendir.
Başkan sözlerini projede emeği geçenlere teşekkür ederek tamamladı.
Merkezî Finans ve İhale Birimi Başkan Vekili Emine DÖĞER ikinci konuşmacı olarak söz aldı. DÖĞER İNKAP’a 2,5 milyon TL’lik bir destek sunduklarını söyledi. Merkezî Finans ve İhale Birimi ile eğitim, seminer ve çalıştaylar düzenleyerek toplumda farkındalık yaratılması sağlanmaktadır. Gelecekte 10 ilde kadın hakları konusunda toplantı ve konferans düzenlenecektir. Türkiye’de insan hakları, başta kadın hakları, konusunda uluslararası sözleşmelere uygun bir farkındalık yaratılmasına vesile olması dilekleriyle Emine DÖĞER sözlerini tamamladı.
Daha sonra AB Türkiye Delegasyonu Maslahatgüzarı Bela SZOMBATI söz aldı.
Kurumun düzenlediği İnsan Hakları Fotoğraf Yarışması’na 695 fotoğrafçının 3 bine yakın fotoğrafının katıldığı bilgisi sunucu tarafından verildi. Verilen bilgiye göre 7-9 yaş grubundaki çocukların resim yarışmasına 1.650 resmi iştirak etti.
Fotoğraflardan ve resimlerden seçilmiş örnekler salondaki misafirlere gösterildi. Fotoğraf ödülleri takdim edildi.
Musa TALAŞLI’nın siyah-beyaz kategorisindeki “Su Keyfi” isimli eserine birincilik ödülünü Bela SZOMBATI verdi.
Fotoğraf Van merkezde çekilmiştir.
2.’lik ödülüne lâyık bir eser bulunamamıştır.
3.’lük ödülü Hakan YARALI’nın “Usta” isimli 2 yıl önce çekilmiş siyah-beyaz bir fotoğrafına verilmiştir.
Renkli fotoğraf kategorisinde birincilik ödülü Semih SOYCAN’ın “Fedakârlık” adılı eserine verilmiştir. Semih SOYCAN’ın ödülünü Musa TALAŞLI aldı.
Birincilere tablet bilgisayar hediye edildi.
Renkli fotoğraf kategorisinde ikincilik ödülü Hüseyin SARI’ya verildi. Ödülleri Emine DÖĞER verdi. “Kobanili Anne ve Bebeği” isimli fotoğraf inşaatta doğmuş sekiz günlük bir bebek ve annesine aittir.
İnsan Hakları Fotoğraf Yarışması renkli fotoğraf kategorisinde üçüncülük ödülü Metin EKİNCİ’nin “Tek Başına” isimli Gezi Parkı’nda çekilmiş bir eserine verildi. Ödül olarak akıllı telefon hediye edildi.
Resim Yarışması birincisi Samsun 75. Yıl İlköğretim Okulu öğrencisi İrem Bade USTA mesajını sesli olarak aktardı. “Dünyaya Mektup” isimli eseri İnsan Hakları ve Çocuk Resim Yarışması birincilik ödülünü aldı.
Resim Yarışması ikincilik ödülü Ankara’dan katılan Levent Berk KARATAŞ’a “Savaş ve Dünya” isimli eserinden dolayı verildi. Ödülünü Dr. TÜLEN verdi.
Jüri üyelerinin isimleri zikredilerek jüri tarafından özgün bulunan eserlerin seçildiği ifade edildi.
Resim Yarışması üçüncülük ödülü 5. sınıf öğrencisi Berfin TÜRKOĞLU’nun “Keşke Okuyabilseydim” isimli eserine verildi.
Ödülleri alanlar, ödül verenler ve jüri üyeleri topluca sahneye çağrıldı ve resim çekildi. İrem Bade USTA’nın resmi de ekrana yansıtılarak fotoğraf karesi tamamlandı.
İNKAP Proje Lideri Prof. Dr. Alessandro SİMONİ çay arasından sonra proje hakkında açıklamalarda bulundu. Projenin genel hedefi, Türk vatandaşlarının ve sivil toplumun yararlanmakta olduğu insan haklarının prensipler ve uygulamalarla bütünlük içerisinde, Türkiye’nin de taraf olduğu temel uluslararası dokümanlarda belirlenen hedeflere ulaşmaktır.
Daha sonra Ufuk Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Oya AKGÖNENÇ’in oturum başkanlığını yaptığı panele geçildi. Bahçeşehir Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nilüfer NARLI ilk sözü aldı. Prof. NARLI’ya göre, sosyal eşitsizliklerden bahsederken kadınların erkeklere göre internete ulaşımında da uçurum var. Konuşmacı dışlayıcı ve kapsayıcı ekonomik kurumların yarattığı ölçüsüzlüklerin de örneklerini vereceğini belirtti. Toplumsal cinsiyet eşitliği kavramını tarif etti. Yaratılışta kadın ve erkeğin farkının ötesinde toplumsal fırsatlara ulaşımın, erişiminin eşitliği vurgulanmalıdır. Sosyal cinsiyet eşitsizliğine nelerin sebep olduğu özetlendi.
Dünyadaki temizlik hizmetlerini yapanların % 93’ünü kadınlar oluşturuyor. Kadınlarda hâlâ ekonomik güvensizlik mevcuttur. Sayısı giderek artan iç savaşlar, çok sayıda kadının yerinden edilmesi menfî etki yapmaktadır. Kadınlara yönelik her türlü şiddetin ciddiyetle ele alınması gerekir. İnsan haklarının garantiye alınması için gerekli ilk iş eğitimdir. Yapısal-kültürel sorunlar mevcuttur. Kadınlara karşı ön yargılar, rol modellerinin eksikliği, networklerinin noksanlığı vardır. Neler yapılması gerektiği cümlesinden; eğitim fırsatlarının kadınlara sunulması, bilim alanında kadınların güçlendirilmesi, kurumlarda reformlar yaparak kadınların buralarda istihdamı sağlanmalıdır. Pekin Deklarasyonu önemli bir adımdır. Prof. NARLI Avrupa’nın 20 yıllık hedefleri tutturulabilir mi diye sordu.
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Çiler DURSUN cinsiyetçilik ve söylemi konulu sunumunu yaptı. Türkiye gibi az gelişmiş ülkelerde ana haber programlarında insanların özel hayatı ile ilgili kan revan görüntüleri görüyoruz. Medya, içeriğinde kadınlara yönelik cinsiyet eşitsizliği konusunda bir rol üstleniyor. Medyadaki anlatım dili neredeyse erkeklerin erkeklere hayatı anlattığı bir tarzdır. Cinsiyet eşitliğine inanan erkeklere ihtiyacımız var. Prof. DURSUN medyaya o bakımdan kocaman bir sıfır veriyorum diyerek sözlerini tamamladı.
Oturum Başkanı Prof. AKGÖNENÇ konuşulanları, kullanılan kadın imajları kadını küçük düşürücü bir mahiyettedir. Bunu önlemenin yolu farkında olmak ve bunu anlamaktır diye özetledi.
Selen AY BM Mülteciler Yüksek Komiserliği adına söz aldı. Selen AY uluslararası koruma hakkında açıklamalar yaptı. 1951 Mültecilerin Hukukî Statüsünü Düzenleyen Cenevre Sözleşmesi’ne göre mülteci tanımını yaptı. Sığınmacı, göçmen kavramlarını tanımladı. Özel ihtiyaç sahiplerinin kimler olduğunu özetledi. 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’na atıf yaptı. Kanunun 3. maddesindeki özel ihtiyaç sahibi kavramının tanımını izah etti. Kanunun 67. maddesine değindi. İlgili uluslararası kanunları ve tanımları özetledi. 6458 sayılı Kanuna göre mülteci kadın hakkında kadına yönelik şiddet kapsamında koruma kararı verilmesi gerektiğini ifade etti. İstanbul Anlaşması’nın 19. maddesi kapsamında mağdur kadın mültecilere atıf yaptı. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin olarak yaptığı koruma adımlarını özetledi.
BM Mülteciler Yüksek Komiserliği ile ülkedeki resmî kuruluşların yapacağı işbirliğine dair hususları özetledi. Kadın mültecilerin karşılaştıkları sorunları sıraladı. İşyerlerinde karşılaşılan ekonomik ve sağlık mes’elelerine değindi. Mülteci kadınların sağlık hizmetlerinden faydalanabilmeleri için mutlaka kayıtlı olmaları gerektiğini anlattı. Eğitim hakkına erişimde yaşanan sorunları, cinsî ve toplumsal şiddete marûz kalındığında yaşanan sorunları, sınır muhafızları tarafından yapılan cinsî saldırıları, mülteci kadınların ve kız çocuklarının sorunlarına çözüm önerilerini detaylı olarak anlattı.
Daha sonra Halime GÜNEY Uçan Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma Derneği adına söz aldı. GÜNEY, Kadın Eserleri Kütüphanesi 25. yılını kutladı dedi. Projelerini ve toplantılarını anlattı. Ekrana www.ucansupurge.com adresi düşürüldü. GÜNEY, insan hakları ile kadının hakları konusundaki ayrımın ortadan kaldırılması ile işe başlanmalı ve bu sahalardaki eski çalışmalar yok sayılmamalıdır dedi. Niveada İlk Adım, Çocuk Gelinler 2007, Benim Madam Curi’m projeleri ve Türkiye’de insan hakları da dâhil olmak üzere hazırladığı ve bağlı kalmadığı sunuma zaman zaman atıf yaptı. İnsan hakları kurullarından beklentilerini anlattı. Kadınlar tarafından bilinen bir merkez olacak mısınız diye Dr. Hikmet TÜLEN’e sordu. Uçan Süpürge’nin projeleri hep hayatın içinden alınmıştır. İnsan hakları kurullarının içinde kadın derneklerine yer verilmiş midir diye sordu. Farkında olmadığımız hiçbir şey bizi değiştirmiyor. Sivil toplum örgütlerinin bu projede destekleri alınmalıdır diyerek sözlerini tamamladı.
Öğleden sonra Toplumsal Cinsiyet Eşitliği konulu panele geçildi.
Ankara Üniversitesi Kadın Araştırma Merkezi (KASAUM) Başkanı Prof. Dr. Funda Şenol CANTEK oturumu idare etti.
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Çalışma Hakları Kadın Emeği ve İstihdam Girişimi (KEİG) Platformu ve Kadınlarla Dayanışma Vakfı aktivisti Serap GÜRE ŞENALP platformun faaliyetlerini anlattı. ŞENALP bu alanda çalışan çok fazla sivil toplum kuruluşu olmamakla beraber var olanlarla birlikte çalıştıklarını ifade etti. Başbakanlığın Kadın Emeğinin Değerlendirilmesi hakkındaki genelgesinin yayımının üzerinden iki yıl sonra sonuçlarını gözetlediklerini söyledi. Genelgenin Ulusal Gözlem Sekreteryası Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nca üstlenildi. Kurulun yeterince verimli olmadığı zaman içinde ortaya çıktı. Bir valinin kendisiyle yapılan bir görüşmede GÜNEY’e “İyi ki, siz varsınız. O kadar çok işimiz var ki, yeterince ilgilenemiyoruz.” beyanına ümitlenmiştik. Projenin somut çıktılarının olmasını umuyorum. Ekonomik şiddet; paraya ulaşamamak, ortak bütçeden para verilse bile kadının sürekli olarak denetim altında tutulması, ihtiyaçlarını giderirken kadının üzerinde paraya hükmedenlerin kadını tehdit etmesidir.
İstanbul Sözleşmesi’ni ilk uygulayan ülke Türkiye oldu. Bundan ümitlenmiştik. Sözleşme uygulanmasın diye bir sürü olumsuzluk yaşandığını duymaya başladık. Birkaç yıl önce ekonomik şiddetin yapısı değişti. İlgili bakanlıklar eylem planları ve protokoller yaptı, ama yapılması gerekenler hâlâ uygulanmıyor. Yapılabilecek çok şey var.
Mor Çatı Kadın Sığınma Vakfı’nın 6284 sayılı Kanun Uygulamaları İzleme Raporu, www.morcatı.org.tr.../6284 Kanun Uygulamaları Rapor.pdf., “Şiddet Görmüş Kadınların İstihdamı”, Toplumsal Cinsiyet Eşit(siz)liği ve Türkiye’nin Durumu konularında açıklamalar yaptı. Kadın İstihdam Oranı Çok Düşük başlığı altında Türkiye’de kadın istihdamına değindi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın 2014 Yılı Eylem Planı’na atıf yaptı. Kadınlar bağımlı olmamalıdır. Bağımlılık kötü niyetli olanlara avantaj sağlıyor. Kadın İstihdamına Yönelik Politikalar Nelerdir başlığı altında kadınların esnek çalışma statüsünün yarattığı sakıncaları anlattı. Kadınların istihdama katılımının önündeki engelleri ve sorunları özetledi. İşgücüne katılımın önündeki en büyük engel ev işleri ve bakım yükümlülüğüdür. Türkiye’deki Durum başlığı altında noksanlıklarımızı özetledi. İstihdama katılımın önündeki diğer engel olarak eşitsiz çalışma şartları özetlendi.
Ardından İLO Türkiye Sorumlusu olarak Özge BERBER AĞTAŞ söz aldı. BM İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 23. maddesine atıf yaptı. İLO’nun da referans sözleşmelerine, Eşit Ücret Sözleşmesi, 120 sayılı İLO Sözleşmesi, 183 sayılı Ananın Korunması Sözleşmesi’ne değindi. Türkiye’nin imzalamadığı sözleşmelerin imzalanıp hayata geçirilmesi gerekir. İLO, BM’e bağlı bir ihtisas kuruluşudur. Çinde’ düzenlenen 4. Dünya Kadın Kongresi’nde kadınlar hakkında en temel konularda kadınlar birbirlerine söz verdiler. Dünyada hâlâ kadınların büyük bir çoğunluğu ebeveyn izninden istifade edemiyor. Kadınların % 46’sı kırılgan işlerde istihdam ediliyor. D-20 ülkeleri arasında kadınların işgücüne katılımının azaltılmasına dair düzenlemeler mevcuttur. Bugün hâlâ kadın ve erkek işleri ayrımı vardır. Üniversite mezunu kadınların % 20’si işsizdir. Türkiye’de her dört kadından birisi istihdamdadır. Kadınların daha çok istihdama katılması gerekir. Kadınların insan hakları konusunda yapılması gereken hayli işler vardır. İLO için örgütlenme özgürlüğü önemli bir temel haktır. Kadınlar enformel ortamda çalıştıklarından sendikalı işçi sayısı kadınlarda % 1’dir. Kadınların sendikalarda görev oranı % 7’dir.
Kadınları kendi mecralarında güçlendirmeliyiz. Kadınlara kreş imkânları sunulmalıdır. Türkiye’de özel sektördeki kreş imkânları çok pahalıdır. Bu şartlar Türkiye’de kadınlara evde oturun demektir. Özge CAN’ın katlinden sonra Türkiye’de kadına yönelik şiddeti daha çok konuşur olduk. Suriye krizi ve savaş ortamından kaçan 2 milyona yakın Suriyeli kısa vadede ülkemizi terk etmeyeceklerdir. Konuşmacı üreteceğimiz politikalarda kadınları hedef alacak politikaların önemli olduğunu düşünüyoruz diyerek sözlerini tamamladı.
Bilâhare Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndan Melahat GÜRAY söz aldı. GÜRAY, sosyal içerme/dışlanma politikamızın olmadığını belirtti. Sosyal içerme, dışlanma, kadının değersizlik hissi, dışlanmışlık duygusu, sosyal bütünleşme, dayanışma, toplum-birey başlıkları altında sunumunu yaptı. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 25. maddesine değindi. Sahaya inip dışlanmışlık olgusunu kursiyerlerden dinlemek lâzımdır. Piyasada sorumluluğun birey üzerinden gittiği bir söylem vardır. GÜRAY, karar alma mekanizmalarından dışlanmanın ayrıntısına girdi. Kadın ve kategorilendirme sorununa değindi. Politika Belgelerinde Sosyal İçerme ve Kadın başlığı altında resmî belgelerde bu başlıkla ilgili düzenlemelerden bahsetti. Politika ve Strateji belgelerindeki noksanlıkları özetledi. Projelerden söz ederken de Evde Bakım Projesi ve Kadın Girişimciliğin Desteklenmesi Projesi’ne atıf yaptı. Bu konuda samimiyet sıkıntısı vardır dedi. Her kuruluş kendisine göre bir şeyler yapıyor. Yoksulluk ve insan hakkının dışlanmasının ciddî bir paradigma olarak ciddiye alınması gerekir.
Ardından Sportif Havacılık Yönetim Kurulu Başkanı Nuray KARALAR söz aldı. İş hayatında kadın olmanın zorluklarını ve avantajlarını anlattı. Savunma Sanayiinde helikopter bakımına dair yaşadığı tecrübeyi paylaştı. KARALAR’ın verdiği bilgiye göre Avusturya dünyanın en büyük helikopter imalatçısıdır. Sportif Havacılık Türkiye’ye 17 helikopter ve 3 uçağı ile sağlık hizmeti veriyor. Katma değeri daha yüksek işlerde kadının istihdamı daha kolaydır. Kadın CEO’lar Türkiye’de daha iyi konumdadırlar. Kadın olmak kolay değildir. KARALAR, Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER) üyesi olarak üniversitelerde konferanslar veriyor. KARALAR’a göre kadınların iş hayatında iş kurması için çok büyük imkânlar vardır. Türkiye’de en az 3 yıllık iş tecrübesi olmayan firmaya banka kredi vermiyor. İş hayatında insanların eksikliği finans ve muhasebe bilgisi yokluğudur. İşverenler kadın çalışanı işyerlerinde çalıştırmak istemiyorlar. Kadınların yoğun bir sektörde istihdamı şahsî yoklukları ve mazeretleri hâlinde boşluk bırakıyor. Kritik pozisyonlara işveren kadını o yüzden getirmiyor. Kadının anaç duygularla başarılı olabileceğini düşünüyorum. Bazı bankalar pozitif ayrımcılığa başladılar. Katma değeri yüksek olan sektörlerde kadınlar yer almalıdır. Kadın, okurken çalışma hayatına atılmalı ve başarabilirim demelidir.
Son olarak sorulara geçildi. Bunlardan birisi iş hayatında dışlanma ile mobbing bağlantısı kurabilir miyiz sorusu oldu. Başbakanlık Genelgesi ve Borçlar Kanunu bu konuyu düzenliyor. ALO 170 Hattı’na giden ihbarları Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı takip ediyor. Mobbing bir tür dışlanmadır. Kamu kurumları nezdinde kadına yönelik şiddet konusunda bir tür farkındalık var. Ancak daha işin başındayız. Ankara’da Suriye’den gelenlerin de dilencilik ve fuhuş sektörüne girdiklerini bir dinleyici anlattı. Büyük şehirlerde gördüğümüz kâğıt toplayıcılığında da insan emeğinin sömürüsü konusudur. 11.03.2016