Kur’an-ı Kerim’i gönderen Allah (c.c)’ü,insanların tümünün iman etmeyeceğini biliyordu. Zira bunu bize o öğretti.وَVe lev şâe rabbuke leâmene men fil ardı kulluhum cemîâ, efeente tukrihun nâse hattâ yekûnû mué'minîn. Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzünde bulunanların hepsi elbette topyekûn iman ederlerdi. Böyle iken sen mi mü'min olsunlar diye, insanları zorlayacaksın? (1)İnsanların çoğunun akletmeyeceğini, şükretmeyeceğini, iman etmeyeceğini yine O’ndan öğrendik.
Peki, o zaman Kur’an-ı Kerim’i neden indirdi?
Yeryüzünde iyilik mayası olacak bir nesli inşa etmek için indirdi. Veltekum minkum ummetuy yed'ûne ilel hayri ve yeé'murûne bil mağrûfi ve yenhevne anil munker, ve ulâike humul muflihûn. Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.(2)
Kur’an-ı Kerim’in içimizden çıkarmak istediği ‘’topluluk’,Kur’an neslidir. Hz. Peygamber (s.a.v)’in misyonu, hayatı vahiyle inşa edecek bir Kur’an nesli yetiştirmekti. Yeryüzü bu sayede ilk Kur’an nesline şahit oldu.
İlk Kur’an nesli, aktif iyiliği pasif iyiliğin önüne koyan bir nesildi.
İlk Kur’an nesli, salihatı hasenatın önüne koyan bir nesildi.
İlk Kur’an nesli, hakikatin otoritesini, rivayetin otoritesinin önüne koyan bir nesildi.
İlk Kur’an nesli, Allah’ın dinini ataların dininin önüne koyan bir nesildi.
İlk Kur’an nesli, Kur’an-ı Mushaf’ın önüne, manayı lafzın önüne, tahkiki taklidin önüne, ilmiyyatı hissiyatın önüne, tertili tecvidin önüne, ahlakı ahkâmın önüne, sevgiyi korkunun önüne, şahsiyeti ferdiyetin önüne, cemaati kabilenin önüne, ümmeti asabiyetin önüne koymuştu.
Fakat daha sonra bunlar sonra tersine döndü. Aktif iyinin yerini pasif iyi aldı.
Salihat’ın yerini hasenat, ibadetin yerini adet aldı.
Atalar dini, Allah’ın dininin önüne geçti.
Mushaf Kur’an’ın yerine, lafız mananın yerine, taklit tahkikin yerine, hissiyat ilmiyyatın yerine, tecvit tertilin yerine, ahkâm ahlakın yerine, korku sevginin yerine, ferdiyet şahsiyetin yerine, ulus ümmetin yerine geçti. Taşlar yerinden oynadı.
Taşların tekrar yerine konması gerekiyor. Taşların yeri Kur’an-ı Kerim’in gösterdiği yerdir. Bunu yapacak olan yeni Kur’an nesli’dir.Kur’an neslini inşa sorumluluğu,Kur’an’a iman eden herkesin boynuna bir borçtur.Bu, aynı zamanda vahyin,ona inanalar üzerindeki hakkıdır.
Kur’an nesli, kuyuya düşmüş bir Yusuf’tur. Şimdi Yusuf’u kuyudan çıkarma vakti.’’Kuyuda Yusuf var!’’çığlığını duyanlar üç tür tepki gösteriyorlar.
1-Ceketini çıkarıp ‘’Ya Allah Bismillah’’diyerek kuyuya atlayanlar. Onlara söz yok.Ulâike aleyhim salevâtum mir rabbihim - Huvellezî yusallî aleykum ve melâiketuhû işte onlar, Allah ve Meleklerinin kendilerine salâvat ettiği kimselerdir.(3)
2-‘’Kuyu derin’’ diyenler: Onlarada söz yok. Zira onlar bahane ehlidirler.’’Kuyu derin’’ demekle, sorumluluk üstlenmeyeceklerini daha baştan söylemiş oluyorlar.
3-‘’İp kısa’’ diyenler. Bunlar ilahi senaryoda gönlü olup da, yol yordam bilmeyenlerdir. Onlara ipi uzatmanın yollarını göstermek lazımdır. İnsan Yusuf’u kuyudan çıkarmaya talip olursa, ipi uzatmak için elbisesini de, ayakkabısını da, saçını da kullanır. Böyle yapanın kazanacağının garantisi Allah-u Teâlâ’dır.
Unutmayalım dostlar! Hz. Allah’ın senaryosunda rol alanlar, zafer odaklı değil sefer odaklı, sonuç değil emek odaklı çalışanlar olacaktır.
1-Yusuf Süresi 10/99
2-Ali İmran süresi 3/104
3-Bakara Süresi 2/157 – Ahzap Süresi 33/43