10 yıl kadar önce çok sevgili okul arkadaşım, köylüm Hamdi Yavuz (yürekten teşekkürler) beni İzmir Mordoğan’a davet etmişti; ÖĞRETMEN kitabımı tanıtmak için… CHP Belediyesinin düzenlediği “Kitap Günleri” vardı. Çok saydığım  değerli Köy Enstitülü Üstad Yazar Muzaffer İZGÜ de oradaydı.. Tanıştık, kitaplar ve Köy Enstitüleri üzerine derin sohbetler ettik.. 
Bana: “Ben masalı hiç sevmem, ne okurum ne de kitaplarımda yazarım; masallar çocukları sadece hayal dünyasına,  tembelliğe ve boş umutlara sürükler, onlara masalla sadece ezber öğretebilirsiniz!” demişti.. 
Ben de masalı sevmez oldum o günlerden sonra… Muzaffer Hocamın tesbitleri yüzde yüz doğru, aynen katılıyorum..
Şimdi ben de masal anlatmayacağım; olanları ve yaşananları paylaşacağım sizinle..
Kitabımla ilgili okuma ve açıklamalardan sonra sıra siyasete gelmişti..
Anlatmaya başladım orada bulunan seçkin kitap dostlarına:
“Almanya’dan yeni dönüş yapmıştım; Sinop’ta CHP’li ağır abiler bana; Sinop’un en cılız en üyesi kıt, en ilgisiz ilçesi senin ilçen Türkeli; git oraya yerleş, orayı toparla ve ihya et! Eskiden Ecevit dönemindeki gibi üye sayısı çoğalsın, ilçe yönetimi aktif olsun!” dediler, diyerek anlatmaya devam ettim; O abilerin önerisi üzerine Türkeli’ye baba evine (özenle tadilat ve tamirattan sonra) yerleştim..
Parti binasına gittim. Üye kaydı yaptırdım! Aman Allahım, üyelik tamam da Ankara’dan onay yok! Bekle babam bekle.. Yok oğlu yok! O arada ben anlatıyorum tabii neler yapacağımı, nasıl yapılması gerektiğini, benim projelerimi anlatıyorum, Türkeli’yi nasıl toparlarız?!.. Tabi bu açıklama ve beklentilerimin karşılık görmeyeceğini biliyordum.. ( çünkü zamanın ilçe başkanı benim hakkımda; Yılmaz Hoca geldi hazıra konacakmış, ben bu ilçede ömrümü bu partiye verdim, var mı öyle; gel partinin başına çöreklen, yok öyle yağma, avucunu yalasın Yılmaz Hoca der) Yine de anlattım ben boş boş..
O günlerde Sayın Kardeşim(!) tüm zamanların kıdemli MV. Engin Altay geldi Türkeli’ye.. 
Karşıladık! 
Her şey yolunda, gülücükler, öpücükler… 
Sahilde oturuyoruz..
Konu açıldı.. 
Önce dinlemedi…
Üstüne gidince; şöyle bi bana baktı kaşlar çatık çatık..
“Abisi, bu siyaset işi, dernek işlerine benzemez” dedi..
Yanıt hazırdı bende:
“Partiler de dernekler de (Avrupa’da çok başarılı dernekler kurmuştuk; SİNOP ÜNİVERSİTESİ  EĞİTİM FAKÜLTESİ binalarını biz ASİDER DERNEKLERİ olarak yaptırıp, üniversite kurulmasına vesile olmuştum başkan olarak, Sayın MV Engin Altay da baş davetlimdi ) insan unsuru ile insana hizmetle ilgili değil mi? Burada birincil olan insanı ikna etmek değil mi? dedim, gelen yanıt çok, anlamı yok, boştu..
Ben şöyle yapıcı “partimize hoş geldin abi(!)” gibi cevap beklerken, o siyaseten saçma sapan cümlelerle beni CHP’li olmaktan uzak tutmaya çalışıyor.. 
Sora n’oldu biliyor musunuz? 
Benim üyelik kartım bile gelmedi Ankara’dan.. Sonra Sinop merkeze taşındım, bir yıl sonra geldi üye kartım..
Ve on yıl sonra bugün Türkeli’de parti üye sayısı veya oy sayısı on yıl önceki gibi bir elin parmakları kadar..
Sonuç:  
İşte bugünkü hallarımız.. İşte Türkeli’den tipik bir örnek, tüm Anadolu’ya..
Partinin ileri gelenleri, oligarşi sınıfı; istediğini üye, delege yapacak! Seçim olduğunda onlarla grup kuracak, elbette karşı grup da oluşacak, genel başkan demokrat(!) başkan, il başkanı, ilçe başkanı yapıştığı koltuğu korumak için, delege ve/veya üyelerle haşna fişne oyunu kuracak, şeytanın bile aklına gelmeyeceği, uygulayamayacağı, hicap duyacağı entrikalar çevirecek; sonra bu parti 
SEÇİM KAZANACAK; AKEPE’de liyakat, emek yok da bizde CEHAPE’de var mı? Sinop’ta bile var mı??? 
Siz OLİGARŞİK çok bilmiş sınıfı; ATATÜRK’ÜN PARTİSİNİ SİZLER YOK EDİYORSUNUZ!!!

Yılmaz YAVUZ
EĞİTİM YAZARI
ATAEVİ KURUCUSU