Cenâb-ı Allah, mekanlar içinde mukaddes mekanlar, zamanlar içinde mukaddes zamanlar yaratmıştır.İçinde bulunduğumuz zaman bakımından Allahü Teâlâ’nın rahmet ve mağfiretini bol bol tecelli ettiği mübarek geceleri teker teker idrak ediyoruz.Recep ayının ilk Cuma gecesi olan Regâib gecesinde en değerli armağan paketlerine kavuştuk. Peygamberimizin, göklere seyahat mucizesinin gerçekleştiği Mi’rac gecesini bol bol namazla, bol bol ibadet ve dua ile, günahlarımızdan arınarak, çok çok sevap kazanmaya çalıştık.
Kader’deki “ilahi program” ın yürürlüğe girdiği gece olan Berat gecesinde, inşallah beratımızı almaya çalışacağız.Rabbimizin lütuf ve ihsanının bol bol aktığı, gönüllere nur kattığı bir geceyi yaşayacağız. İşte bu ulvi gece, Berat gecemizdir.
Berat lügatte; borçtan, hastalıklardan, suç ve cezadan kurtulmak, nişan, şehadetname, ferman manaların gelir. Istılahta ise, “Günahlardan kurtulmak, manen temize çıkmak, ilahi af ve rahmete ulaşma” demektir.
İşledikleri hata, kusur ve günahlarını itiraf edip Cenâb-ı Hakka tevbe ve istiğfarda bulunan Müslümanların ilahi rahmete nail olup affedilecekleri umulduğu için bu geceye “BERAT KANDİLİ” (Kurtuluş Gecesi) denilmiştir.
Bu gece sonsuz inayetiyle gönüllere, refah ve huzur bahşeden hidayetiyle Allah’ımız bizleri sıkıntılardan kurtaracaktır. Asrımızın sıkıcı ve ezici engellerini yok ederek alnımıza “Teslim Olma” beratını verecektir. Bu, bir Müslüman için en güzel nişan ve en geçerli madalyadır. İnandığımız, güvendiğimiz, yoluna baş koyduğumuz Allah’ımızın af ve mağfiret ilanıdır.
Berat gecesinin kudsiyetine dair bazı ayet-i kerime ve hadis-i şerifler mevcuttur. Mübarek gece hakkında nazil olan Duhan suresi, Mekke'de nazil olmuş olup bu sûre 59 (ellidokuz) âyettir. Adını, onuncu âyette geçen ve duman manasına gelen "duhan" kelimesinden almıştır. Surenin baş tarafında Cenâb-ı Allah şöyle buyuruyor: Hâ. Mîm. Apaçık olan Kitab'a andolsun ki, Biz onu (Kur'an'ı) mübarek bir gecede indirdik. Kuşkusuz biz uyarıcıyızdır. Her hikmetli işe o gecede hükmedilir. (Yani)katımızdan (verilen her) emir. Çünkü biz, peygamberler göndermekteyiz. [1] Ha, Mim diye başladığından halkımız “Hamimler” diye isimlendirmiştir. Kur’an-ı Kerim mübarek bir gecede indirilmiştir. “Mübarek gece” hangi gecedir? Burada bildirilmemiş. Ama “Kadir” suresinde “O gecenin Kadir Gecesi” olduğunu, Bakara suresinde de, Ramazan ayında indirildiğini Rabbim bize bildirmiştir.
ŞABAN AYININ YARISI OLAN BERAT GECESİNİN FAZİLETİ
Hz. Aişe r.anha anlatıyor: Rasülullah (s.a.v.) buyurdu ki: “Allahü Teâlâ Hazretleri, Şaban’ın yarısı gecesinde dünya semasına iner ve Kelb kabilesinin koyunlarının tüyünün adedinden daha çok sayıda günahı affeder.” [2]
Bu hadis nısf-ı Şaban gecesinin faziletini beyan etmektedir. Nısf, “yarı” demek olduğuna göre, nısf-ı Şaban, Şaban ayının ortasındaki günün gecesi demek olur. Bu gece Şaban’ın on beşinci gecesidir. Beraet gecesi de denir.
Hadis metin olarak “... kelb kabilesinin koyunlarının tüyünden daha çok sayıda insana mağfiret eder.” şeklinde anlaşılmaya müsaittir... Ancak alimler o miktarda ashabın bulunmayışını göz önüne alarak tercümede kaydettiğimiz üzere “Kelb koyunlarının tüyünün adedinden daha çok sayıda günahı affeder” şeklinde anlamayı tercih etmişlerdir. Kelb kabilesinin koyunlarının zikri, “Onlar, koyun beslemede diğer kabilelerden ileri oldukları içindir” denmiştir. Böylece Allah’ın rahmet ve mağfiretinin çokluğu daha iyi ifade edilmiş olmaktadır. [3]
BERAT GECESİNİN İSLAM ALEMİNDE DERİN BİR SAYGI İLE KUTLANMASININ SEBEPLERİ
1. Kıblenin değişmesi gibi mühim bir hadisenin bu gece vuku bulmasıdır.
Müslümanlığın ilk yıllarında Kâbe, puthane halinde olduğu için, ilk namazlar Mescid-i Aksa’ya doğru kılınıyordu. Bu itibarla hicretten sonra Mescid-i Şerif’in Kudüs’e doğru yapılmıştır.Halbuki Sevgili Peygamberimiz, Hz. İbrahim (a.s.)’ın kıblesini istikbal etmek istiyor ve Kudüs’e (Mescid-i Aksa) doğru namaz kılınması, Kâbe’nin arkada kalması kendisine ağır geliyordu. Yalnız Peygamberimiz Mekke’de namaz kılarken Kâbe’yi Mescid-i Aksa ile kendi arasına alırdı. Bu suretle hem Kâbe’ye, hem de Kudüs’e yönlenmiş oldu. Yahudilerin “Muhammed bizim kıblemize dönüyor da dinimizi beğenmiyor” demeleri daha ziyade üzüntüsüne mucip olduğundan kıblenin tahvilini dilemekten hali kalmıyordu. Bu hal Medine’ye muvasalatından sonra on altı ay kadar devam etmiştir.
Sevgili Peygamberimiz hicretin ikinci senesi Şaban’ın on beşinci Salı günü Bişr bin Benam’ın validesini ziyaret için Beni Seleme yurduna gittiğinde mescitte öğle namazının ikinci rekâtını eda ederken, Kâbe’nin kıble olduğunu beyan eden, “Namazda Mescid-i Haram yani Kâbe tarafına yüzünü çevir ve nerede olursanız Mescid-i Haram tarafına dönünüz.”[4] ayeti nazil olmuştur. Bu vahiy üzerine Peygamberimiz namaz içinde iken Kâbe-i Muazzama tarafına döndü. Cemaat de safları ile birlikte Kâbe’ye doğru yöneldiler ve böylece namazı eda ettiler. İşte bunun için o mescide “Mescid-i Kıbleteyn” iki kıble mescidi adı verildi.İşte birlik ve beraberliğin işareti, izzetin şiarı olan istikbali kıble bu tarihi hadise ile sabit olmuştur.
2. Afv-ü mağfiret rahmet ve duaların kabul olunduğu mübarek bir gece olmasıdır.
Sevgili Peygamberimizin hayatı boyunca daima ümmetini düşündüğü bir gerçektir. Bunu Cenâb-ı Hakk’a yapmış olduğu niyazlarında da açıkça görmek mümkündür.
Hz. Aişe validemizden rivayet edilen diğer bir hadis-i şerifte şöyle buyruluyor:“Günün birinde Hz. Peygamber yanıma geldi. Elbiselerini çıkardı. Aradan zaman geçmeden tekrar giyindi. Bunun üzerinde beni bir şüphe, kıskançlık sardı. Ortaklarımızdan birinin yanına gidecek sandım. Ve peşini takip ettim. Medine’nin kabristanı olan Cennetül Baki’de kendisine eriştim. Mü’minlere ve şahitlere dua ve istiğfar ediyordu. Kendi kendime, “Anam babam sana feda olsun. Sen Rabbimin rızası uğrunda, ben ise dünya peşindeyim.” diyerek döndüm.
Soluk soluğa eve geldim. Arkamdan da Rasülullah (s.a.v.) geldi ve girdi.
Neden böyle hızlı nefes alıyorsun? dedi. Ben de “Anam babam sana feda olsun. Yanıma gelip elbiseni çıkardıktan sonra, tekrar gittin, beni bir kıskançlık tuttu. Ortaklarımızdan birinin yanına gideceğini sandım. Nihayet sizi kabristanda dua ederken gördüm” dedim. Bunun üzerine Rasülü Ekrem, “Sana haksızlık mı edeceğimi sandın? Cibril bana geldi şöyle dedi:
“Bu gece Şaban’ın 15. gecesidir. Cenâb-ı Hak da bu gecede Beni Kelp kabilesinin koyunlarının tüyleri sayısı kadar kimseyi cehennemden azad eder.” dedi. [5]
3. Her önemli işin bu gecede hikmetli bir şekilde ayrımı ve seçimi yapılır.[6]
Yani bütün insanların gelecek seneye kadar rızıkları, ecelleri ve diğer işleri bu gecede yazılır, görevli meleklere teslim edilir. [7]
4. Berat gecesinde kılınan namazların, okunan Kur’an’ların, yapılan tevbe ve istiğfarların fazileti de çok büyüktür.
Bu geceye mahsus bir namaz yoktur. Bu gece hakkında rivayet edilen yüz rekat veya daha az rekat kılmanın faziletine dair yapılagelen rivayetlerin aslı yoktur.
Bu konuda en güzel örneğimiz, Efendimizin hali ve onun şu sözüdür:
“Bu geceyi kaim olarak, gündüzünü de saim olarak geçirin” Başka söze ne hacet.
5. Allah’ın rahmeti o gece kulları üzerine sağnak sağnak yağar.
Bununla ilgili hadisler:“Şaban ayının yarı gecesi (Berat gecesi) oldu mu onu ibadetle geçirin. Gündüzünü de oruç tutun. Zira Allah Teâlâ, bu gece güneşin batışından itibaren dünya semasına rahmete tecelli eder ve şöyle buyurur:''Yok mu af dileyen, onu affedeyim.Yok mu rızık isteyen ona rızık vereyim.Yok mu bir derde mübtela olan ona afiyet vereyim.Yok mu şunu isteyen, yok mu bunu isteyen diyerek sabaha kadar devam eder.” [8]
Peygamberimizin saygıdeğer hanımı Hz. Aişe (r.a.) diyor ki: Peygamberimiz bir gece kalktı, namaza durdu, secdeyi o kadar uzattı ki ruhunu teslim ettiğini sandım, kendisini bu halde görünce kalktım, baş parmağını hareket ettirdim, parmağı hareket edince döndüm, secdede şöyle dediğini işittim:“Allahım! Azabından affına, gazabından hoşnutluğuna, senden yine sana sığınıyorum. Seni gereği gibi övmekten acizim, sen kendini övdüğün gibi yücesin.”
Başını secdeden kaldırıp namazını bitirince;
- Ya Aişe! Bu gece, hangi gecedir bilir misin? Buyurdu. Ben de:
- Allah Rasülü bilir, dedim. Bunun üzerine Peygamberimiz: Bu gece, Şaban ayının yarısı (Berat) gecesidir. Allah Teâlâ bu gecede kullarının durumuna bakar ve bağışlanmak isteyenleri bağışlar, rahmet isteyenlere rahmetini ihsan eder, ancak kinci olanları geri bırakır” buyurdu. [9]
Görülüyor ki, Berat gecesi, dua ve istekleri kabul edildiği, günahların bağışlandığı çok mübarek bir gecedir. Zamanlar aslında birdir. Ancak Cenâb-ı Hak; kullarının ibadetlerini kat kat mükâfatlandırmak, dua ve isteklerini kabul etmek, tevbelerini kabul ederek, günahlarının bağışlanmasına imkan ve fırsat vermek üzere bazı zamanları daha faziletli kılmıştır.
BERAT GECESİNDE AFFEDİLMEYENLER
1. Allah’a şirk koşan umumi aftan mahrum kalır. Halbuki Allah (c.c) birdir, ortağa, yardımcıya asla ihtiyacı söz konusu değildir. “Ortağı, yardımcısı var” demek, Allah’a şirk koşmaktır.
2.Anasına, babasına isyan eden, itaatten çıkan, hizmetlerini görmeyip, haklarını eda etmeyen evlad.
3.İçkide israr eden, vazgeçmeyi, düşünmeyen, bu konuda tevbe, istiğfarı aklına getirmeyen adam.
4.Din kardeşine haksız yere kindarlık eden, haksız olduğu halde ona düşmanlığını sürdürmek isteyen insan. Halbuki hem haksız olup hem de kindarlığını sürdürmek din kardeşliğiyle bağdaşan bir tutum olamaz. Böylesine kinli kimseler de aftan istisna edilen kimselerden olurlar.
5. Akrabasıyla alakasını kesen, imkanı olduğu halde onların ihtiyacını görmezlikten gelip sıla-i rahmi ihmal eden kimse de ilahi aftan mahrum kalanlardan.
6.Gurur ve kibir sahipleri: Sadece kendini beğenenler, kibirlenip büyüklük taslayanlar, hayat ve ihtişamlarına mağrur olanlar. [10]
MÜBAREK GECELERİ VE GÜNLERİ İHYA ETMENİN ÖNEMİ
Mübarek geceleri ve günleri ihya etmek müstehab ve güzel adetlerimizdendir. İmanımızın kemaline, dünya ve ahiret saadetine vesiledir.
Bu bakımdan mübarek gecelere önem vermeliyiz ve bu geceleri ihya etmeliyiz. Bunu sadece kendimiz değil, aile efradımıza, konu-komşu, hısım-akraba, eş ve dostlarımıza da aynı şekilde gecenin ihyası için telkinatta bulunmalıyız.
Öyle ise neler yapmalıyız?
- Çocuklara hediyeler almalıyız?
- Aileler arasında ziyaretler tertiplemeliyiz?
- Tebrikleşmelerde bulunmalıyız?
- Uzak akrabalarımızı, dostlarımızı telefonla arayarak kandillerini tebrik etmeliyiz.
- Ana ve babalarımızın gönüllerini almalıyız.
-Ölülerimizi rahmetle anarak ruhlarını şadetmeliyiz.
-Bu güzel fiil ve hareketlerin yanında Kur’an-ı Kerim’i okumalıyız.
- Selavat-ı şerife, zikir ve tesbihatta bulunmalıyız.
- Bir günlük olsun kaza namazı kılmalıyız.
- Rabbimizden hayırlar, feyz-ü bereketler, inayetler istemeliyiz.
- Fakirlere, yoksullara yardım etmeliyiz.
- Nefsimiz, ailemiz, akraba, eş ve dostlarımız, aziz milletimiz ve bütün Müslümanların saadeti ve selameti için dua etmeliyiz.
- Çünkü bu mübarek günlerde, gecelerde ve aylarda yapılan duaların kabul olacağına dair Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır:
“Beş gece vardır ki, onlarda yapılan dualar geri çevrilmez, muhakkak kabul olunur. Bunlar:
1. Receb’in ilk Cuma gecesi, yani Regâib gecesi,
2. Şaban ayının 15. gecesi, yani Berat gecesi,
3. Cuma geceleri,
4. Ramazan Bayramı Gecesi,
5. Kurban Bayramı Gecesi [10]
KANDİL GECEMİZ NASIL GEÇİYOR?
Kendisinde kudsi hadiseler cereyan etmiş olan gün ve geceler bizlere bir şeyler kazandırmalı, o gecenin hürmetine yeni fikri ve imani inkişaflar elde etmeliyiz. Şayet, kudsi gün ve geceleri yaşıyor, mukaddes zamanın içinden sıyrılıp geçiyor, yeni bir mefhum ve azme sahip olamıyorsak, bu zamanı değerlendiremediğimizin, gereği kadar ihya edemediğimizin delilidir.
Kandil gecelerin, mukaddes günleri ihya edip etmediğimizi anlamak isterseniz bu mana içinde kendinizi inceleyin. Yeni bir karar alıp, yeni bir fikre sahip olmuşsanız tebrike şayansınız. Geceyi ihya etmiş, en muteber haliyle değerlendirmişsinizdir.
Geceye girişinizle çıkışınız bir olmuşsa, yani ondan evvelki halinizle, sonraki haliniz aynı ise üzülmekte, esef etmekte haklısınız. Zira çok değerli bir zamanı harcamış, yeni bir ilham elde edemeden kaçırmışsınız.
Allah (c.c.)’ın her gün ve gecesi, mukadder olduğu, bir gün ve gecenin diğerinden farklı yaratılışta olmadığı halde, bazı gün ve gecelerin diğerinden ayrılışının hikmet ve maslahatı da buradadır. Yeknesak bir hayat tarzı içinde devam eden gecelerde bir ayrılık, farklılık duyacak, kendini kontrol edip, hayatına çeki düzen verecektir ki, diğer gün ve gecelerde farklı bir zamanı, hikmetine uygun şekilde yaşamış olsun.
Eskiler geceyi, (ihya) diye isimlendirirlerdi. (İhya) kelimesinin manası diriltmek, canlandırmaktır. Demek ki böyle gecelerden istifade edemeyen, yeni bir fikir ve mana alamayanlar geceyi ihya edememişler, belki de öldürmüşlerdir.
Gecenin ihyasının nasıl olacağını soranlar, iç alemlerine dalmalı, tefekkür etmeli, gelmişini, geçmişini bir bir hayalinde canlandırıp, mukayeseler yapmalıdır.
Kimler vardı bu alemde? Şimdi kimler kalıyor bu hanegâhta? Yarın kendisi de ruhlar alemine geçmişler arasına karışacak, kendinden sonra gelenler onu ancak hizmetleri ve hatıraları ile hatırlayacaklardır.
Öyle ise, baki kalan bu kubbede bir hoş sada’dan başka nedir?
Yolların toz savurduğu gibi hayatı, savurup gitme!... Geride eserler, hizmetler kalsın. Vasıtanla imana girenler, hizmetler içinde yer almalar... gibi eserlerin yaşasın bu alemde.
Sahralar dolusu koyunu sadaka vermek bir adamın imana ve İslam’a yakınlaşmasına yapılan yardım kadar kıymetli değildir.
Kandil gecesinde düşünmeliyiz bunları. Var mı imana, İslam’a hizmetiniz? Tutuyor muyuz böyle kudsî hizmetin ucundan bucağından? Yoksa sadece nefsimizi düşünüyor, bir yaralı parmağı sarmayan hasisler silsilesine mi dahil oluyoruz? Meşhur tabiriyle (ot gibi bitip ot gibi giden) niceleri var bu alemde. Biz de onlardan biri mi oluyoruz yoksa? Kainatın Fahri Ebedisi bizlere;“- Ümmetim fesada gittiği zamanda sünnetim üzere yaşayanlara yüz şehid sevabı verilecektir” buyurmuştur. Onun sünnet üzere hayatı imana, İslam’a hizmet ile geçmiş, bütün kudsi ömrü, hayırlı hizmetlerin tesisi ve inşası ile bize örnek olmuştur.
Acaba bizler sünnet üzere yaşamayı böyle mi anlıyoruz? Yoksa sadece namazın sünnetlerini kılıp yüz şehit ecrine layık mı olduk, diyoruz?
Evet, kandil gecesinde hepimiz düşünmeliyiz;
“Hayatımızı değerlendiriyor muyuz? Midemizin ihtiyacı dışında imanımızın ihtiyacı olan hizmetlerimiz hayatımızı zinetlendiriyor, ömrümüzü değerlendiriyor mu? Var mı böyle kudsi hizmetin ucundan bucağından tutuşumuz? Varsa seviyesi nedir? İmkanımızla mütenasip midir?”
Şunu unutmamalıyız ki, insan hayata birkaç defa gelmez. Bu hayat, bu imtihan meydanına geliş tek defadır ve geri dönüşü de yoktur. Ne kazanacaksak bu gelişte, ne elde edeceksek şu andır.
Size bu manaların tefekkürü içinde yaşayıp kararlar vereceğiniz Berat geceleri diler, imana, İslam’a hizmetle kudsileşen ömürler niyaz ederim.
BERATIMIZI ALALIM BU GECE
Bu gece sonsuz inayetiyle, gönüllere refah ve huzur bahşeden hidayetiyle Allahımız bizleri sıkıntılardan kurtaracaktır. Asrımızın sıkıcı ve ezici engellerini yok ederek alnımıza “Teslim olma” beratını verecektir. Bu, bir müslüman için en güzel nişan ve en geçerli madalyadır. İnandığımız, güvendiğimiz, yoluna baş koyduğumuz Allahımızın af ve merhamet ilanıdır. O öyle bir Allahtır ki, “Var mı tövbe ve istiğfar eden, mağfiret edeyim” diyen Allah’tır. “Kulum bana bir karış yaklaşırsa ben ona bir adım yaklaşırım” diye ferman buyuran Allah’tır. Biz günahkar kullarına rahmet kapılarını açan Allah’tır.
Kulu olmakla şeref duyduğumuz Allahımız, bu gecenin hürmetine, günahlarımızı af edeceğini müjdelemektedir.
Berat gecesinin kudsiyetiyle yepyeni bir güne, taze bir hayata başlıyoruz. Günahlarla kararan ömür dosyamızın yerine Berat’ın af ve merhametiyle başlayan yepyeni bir sayfa açılıyor. Bu bembeyaz sayfaları iyi değerlendirelim.
Bu gece camilerimiz ışıklandırılacak, mü’minler de camilerin arka bölümlerine varıncaya kadar, kadın-erkek, genç-ihtiyar, fakir-zengin herkes camilerin her yerinde diz çökecek, namazdan önce veya sonra yapılacak olan gecenin önemini içeren konuşmayı dinleyeceklerdir. Herkes huşu içinde ruhunu yücelere yükseltmiş, bir nevi yaratılış sırrındaki espriyi yakalamaya çalışmaktadır.
Her mü’min, kendini denetlemeye, değerlendirmeye çalışmaktadır. Bir kere daha geçmişimizin muhasebesini yapıp, geleceğe hazırlıklı olmanın tedbirlerini almalı ve sormalıyız:
1.Ey Allah’ı seviyorum diyen müslüman! Borçlu olduğun kulluk vazifeni yapabiliyor musun?
2.Peygamberimi seviyorum diyen müslüman! Onun sünnetini, ahlakını yaşayabiliyor musun?
3.Şeytanın düşman olduğunu Kur’an söylüyor, sen de biliyorsun. İman gücün ile karşı koyabiliyor musun?
4.Cennet haktır dediğin, inandığın ve onu arzuladığın halde ona layık neyin var?
5.Cehennnem de haktır diyorsun, -haklı olarak- korkuyorsun, ama cehenneme sokacak kötülüklerden uzak durabiliyor musun?
6.Ölümün hak olduğunda şüphe yok. Şu anda ölüme hazır mısın?
7.Kendi suçlarını düzeltip tövbe etmek varken, onun bunun ayıbıyla neden uğraşıyorsun?
8.Geçen yılın bu mübarek günlerinde beraber olduğun halde, şu anda göremediğin eşin, dostun, akraba ve arkadaşlarını düşünüp kendine çeki-düzen verebiliyor musun?
9.Hep kendin için çalıştın, durdun. Bugüne kadar İslam’ın yaşamasına katkıda bulunacak bir hizmetin var mı? Kaç kişiyi müslüman yaptın? Kaç yetimin başını okşadın, karnını doyurdun, üstünü giydirdin? Senden sonra insanlığa hizmet edecek, malından, ilminden, neslinden ve örnek ahlakından bir evlat kazanabildin mi?
Evet, bütün bunları kendimize sorup bir durum değerlendirmesi yapmak, bu mübarek gün ve gecelerin şuuruna varmak demektir. Her an günah lekeleriyle kirlenen dudakları duaya, gönülleri dergaha yöneltmek için verilmiş olan büyük bir fırsattır. İnsanların hayat defterine hayırların kaydedilmesine, hataların affedilmesine, sevapların verilmesine vesile teşkil eden bir nimettir.
Yalvaran elleri boş çevirmeyen Allah’ın kuluyuz. O’nun huzurundaki duygularımızla hareket edelim. Gidişimize bir yön verelim. Yaratılış gayemiz olan ibadetimizi ihmal etmeyelim. Toplum ilişkilerimize de önem verelim. Büyük mahkemeye kul hakkı ile düşmeyelim. Herkesi sevelim. Fikirlere hürmet edelim. Kimseden korkmamak için, kimseyi korkutmayalım. İncinmemek için kimseyi incitmeyelim. Gönüllere taht kuralım. Hakkın rızasına giden yola varalım. Berat gecesinde Beratımızı almaya çalışalım.
Berat gecesinde, tövbe, dua, niyaz ve istiğfarlarımızla Allah’a yaklaşmaya ve kendimizi affettirmeye çalışmalıyız. Ayrıca bol bol düşünerek Kur’an okumalı, kaza namazı kılmalı, kendimiz için, ailemiz için, milletimiz için ve bütün insanlık için ellerimizi Yüce Rabbimize açıp dualar etmeliyiz. Bu gecelerde yapılacak ibadetlerin, verilecek sadakaların daha çok kabul edileceği inancımızı hatırlayarak Allah’ın türlü nimetleri ile bizi sevindirdiği gibi bizler de birer yoksul aile bulup ihsan ve ikramla sevindirmeliyiz. Hastaları ziyaret etmeli, kimsesizlerin gönlünü almalı, büyüklerimize saygımızı, küçüklerimize sevgimizi en uygun usul ve yolla mutlaka göstermeli ve “Yüce İslam’ın size ikramıdır” demeliyiz. Bu gecede, tövbe ve niyazlarımızla kurtulacağımız her türlü davranışımızı bir kenara bırakmalı ve geleceğimizi de hiçbir kötü davranışımızı bir kenara bırakmalı ve geleceğimizi de hiçbir kötü davranışın gölgelenmesine müsaade etmemeliyiz.
SONUÇ
Şimdi bize düşen, bu gecede nefsimizin ve hayatımızın muhasebesini yapmaktır.
Hayatımızın hesabını yaparak kârımızın ve zararımızın bilançosunu çıkarmaktır.
Hangimizin elinde bir sene daha yaşayacağımıza dair bir garanti vardır? Ölümü akıllarından bile geçirmeyen milyonlarca kişi, bu geçen bir sene içinde dünya denilen yerden ahirete intikal etti. Bizler de biliyoruz ki, ömür sermayemiz her geçen gün bitmekte, buna karşılık bir çıkarımızın günahları artmaktadır.
İşte her gün artan günah yükünden kurtulmak için Allah’ın bizlere bahşettiği Berat gecesi lütfundan istifade edelim. Hayatımızın muhasebesini yapalım. Allah’ın açık olan tevbe kapısına iltica edelim. Rasül-ü Ekrem (s.a.v.) Efendimiz bu gecenin namaz ile ihyasını, gündüzün oruç ile geçirilmesini istemiş, güneşin batmasından o gece şafak sökünceye kadar Cenâb-ı Hak (c.c.) tarafından dua ve tevbenin kabul edileceğini müjdelemiştir. Bu muştuyu alabilenlere müjdeler olsun....
Bu gecenin fazilet ve bereketinden istifade etmek için;
Uyanık bir kalple Allah’a dua ve niyazda bulunalım. Günahlarımıza tevbe ve istiğfar edelim. Bir sene boyunca yaptığımız işlerin vicdani muhasebesini yapalım. Allah’ın vermiş olduğu bunca nimetlere şükredelim. Yoksullara, kimsesizlere yardım elini uzatalım. Dargınlıkları kaldıralım, içki, zina, kin, nefret, kibir, adam öldürme ve her türlü haramları terk edelim. Hareketlerimizle, çoluğumuza, çocuğumuza güzel örnek olalım. Bu gece bol bol Kur’an okuyalım, namaz kılalım, zikir edelim, ölülerimizi ve şehitlerimizi rahmetle analım.
Şüphesiz, dini ve milli günlerin ve gecelerin millet, hayatında büyük yeri ve değeri vardır. Milletler, böyle anlarda barışmak, kaynaşmak ve yardımlaşmak suretiyle millet olmanın ve toplu halde yaşamanın zevkini tadarlar. Fertler, bu gibi zamanlarda nefis muhasebesi yapmak suretiyle geçmişi hakkında bir değerlendirme yapma imkanına kavuşurlar. Bu değerlendirme sorusuna göre ve geçmişten edindiği tecrübenin ışığı altında geleceğinin planını çizmeye gayret sarf ederler. İşte böyle bir ruh haleti içerisinde ibadet ve taate yönelerek günah işlememeye azmettiği gibi, geçmiş hatalarının bağışlanması için de Cenâb-ı Allah’a tevbe ve istiğfarda bulunurlar. Sözümüz bu noktaya gelmişken kısa bir açıklama yapmayı yararlı bulmaktayız. Bilindiği gibi haklar:
Allah hakkı ve kul hakkı şeklinde sınıflandırılır. Allah’a karşı günah işleyen, bir suç irtikab eden bir kimse yaptığına pişmanlık duyarak ve samimi olarak affını isterse rahmeti geniş olan Cenâb-ı Allah dilerse onu bağışlar. Kul hakkına gelince: Onun bağışlanması için tek çare o hakkı sahibine iade etmek veya hak sahibi ile helalleşmesidir. Burada kısa bir açıklama yapmak suretiyle kul hakkına tecavüzün nasıl tehlikeli bir şey olduğuna işaret etmiş olduk.
Hülâsa: İdrak ettiğimiz bu gece Allahü Teâlâ’nın rahmetinin bol bol tecelli ettiği bir gecedir. Ancak böyle gecelerden kimlerin nasibini alacağını belirttik.
O halde Kardeşler!
Geliniz hep beraber, mukadderatımızın tayin olduğu, amellerimizin Rabbimize arzolunduğu şu mübarek gecede nefsimizin ve hayatımızın muhasebesini yapalım. Bir yıllık kâr ve zararımızın bilançosunu çıkaralım. Abid isek, alimsek ilmimizin, zengin isek milyarlarımızın, fakir isek sabrımızın, hayırsever isek yardımlarımızın Allah (c.c.) yanındaki değeri ve değmezi nedir ve ne değildir diye geliniz uzun uzun düşünelim, tefekkür edelim.
Ramazan ayının müjdecisi Berat gecesinin tüm İslam alemine hidayet ve mağfiret vesilesi olmasını temenni ederim.
Bütün mü’minlerin mübarek Berat gecelerini tebrik ediyor, bu mübarek gecede Allah’a kul olmada üstün gayretler göstereceğinize inanıyor ve beratımızı bu gecede alanlardan olmamızı Hz. Allah’tan niyaz ediyorum.
Kader’deki “ilahi program” ın yürürlüğe girdiği gece olan Berat gecesinde, inşallah beratımızı almaya çalışacağız.Rabbimizin lütuf ve ihsanının bol bol aktığı, gönüllere nur kattığı bir geceyi yaşayacağız. İşte bu ulvi gece, Berat gecemizdir.
Berat lügatte; borçtan, hastalıklardan, suç ve cezadan kurtulmak, nişan, şehadetname, ferman manaların gelir. Istılahta ise, “Günahlardan kurtulmak, manen temize çıkmak, ilahi af ve rahmete ulaşma” demektir.
İşledikleri hata, kusur ve günahlarını itiraf edip Cenâb-ı Hakka tevbe ve istiğfarda bulunan Müslümanların ilahi rahmete nail olup affedilecekleri umulduğu için bu geceye “BERAT KANDİLİ” (Kurtuluş Gecesi) denilmiştir.
Bu gece sonsuz inayetiyle gönüllere, refah ve huzur bahşeden hidayetiyle Allah’ımız bizleri sıkıntılardan kurtaracaktır. Asrımızın sıkıcı ve ezici engellerini yok ederek alnımıza “Teslim Olma” beratını verecektir. Bu, bir Müslüman için en güzel nişan ve en geçerli madalyadır. İnandığımız, güvendiğimiz, yoluna baş koyduğumuz Allah’ımızın af ve mağfiret ilanıdır.
Berat gecesinin kudsiyetine dair bazı ayet-i kerime ve hadis-i şerifler mevcuttur. Mübarek gece hakkında nazil olan Duhan suresi, Mekke'de nazil olmuş olup bu sûre 59 (ellidokuz) âyettir. Adını, onuncu âyette geçen ve duman manasına gelen "duhan" kelimesinden almıştır. Surenin baş tarafında Cenâb-ı Allah şöyle buyuruyor: Hâ. Mîm. Apaçık olan Kitab'a andolsun ki, Biz onu (Kur'an'ı) mübarek bir gecede indirdik. Kuşkusuz biz uyarıcıyızdır. Her hikmetli işe o gecede hükmedilir. (Yani)katımızdan (verilen her) emir. Çünkü biz, peygamberler göndermekteyiz. [1] Ha, Mim diye başladığından halkımız “Hamimler” diye isimlendirmiştir. Kur’an-ı Kerim mübarek bir gecede indirilmiştir. “Mübarek gece” hangi gecedir? Burada bildirilmemiş. Ama “Kadir” suresinde “O gecenin Kadir Gecesi” olduğunu, Bakara suresinde de, Ramazan ayında indirildiğini Rabbim bize bildirmiştir.
ŞABAN AYININ YARISI OLAN BERAT GECESİNİN FAZİLETİ
Hz. Aişe r.anha anlatıyor: Rasülullah (s.a.v.) buyurdu ki: “Allahü Teâlâ Hazretleri, Şaban’ın yarısı gecesinde dünya semasına iner ve Kelb kabilesinin koyunlarının tüyünün adedinden daha çok sayıda günahı affeder.” [2]
Bu hadis nısf-ı Şaban gecesinin faziletini beyan etmektedir. Nısf, “yarı” demek olduğuna göre, nısf-ı Şaban, Şaban ayının ortasındaki günün gecesi demek olur. Bu gece Şaban’ın on beşinci gecesidir. Beraet gecesi de denir.
Hadis metin olarak “... kelb kabilesinin koyunlarının tüyünden daha çok sayıda insana mağfiret eder.” şeklinde anlaşılmaya müsaittir... Ancak alimler o miktarda ashabın bulunmayışını göz önüne alarak tercümede kaydettiğimiz üzere “Kelb koyunlarının tüyünün adedinden daha çok sayıda günahı affeder” şeklinde anlamayı tercih etmişlerdir. Kelb kabilesinin koyunlarının zikri, “Onlar, koyun beslemede diğer kabilelerden ileri oldukları içindir” denmiştir. Böylece Allah’ın rahmet ve mağfiretinin çokluğu daha iyi ifade edilmiş olmaktadır. [3]
BERAT GECESİNİN İSLAM ALEMİNDE DERİN BİR SAYGI İLE KUTLANMASININ SEBEPLERİ
1. Kıblenin değişmesi gibi mühim bir hadisenin bu gece vuku bulmasıdır.
Müslümanlığın ilk yıllarında Kâbe, puthane halinde olduğu için, ilk namazlar Mescid-i Aksa’ya doğru kılınıyordu. Bu itibarla hicretten sonra Mescid-i Şerif’in Kudüs’e doğru yapılmıştır.Halbuki Sevgili Peygamberimiz, Hz. İbrahim (a.s.)’ın kıblesini istikbal etmek istiyor ve Kudüs’e (Mescid-i Aksa) doğru namaz kılınması, Kâbe’nin arkada kalması kendisine ağır geliyordu. Yalnız Peygamberimiz Mekke’de namaz kılarken Kâbe’yi Mescid-i Aksa ile kendi arasına alırdı. Bu suretle hem Kâbe’ye, hem de Kudüs’e yönlenmiş oldu. Yahudilerin “Muhammed bizim kıblemize dönüyor da dinimizi beğenmiyor” demeleri daha ziyade üzüntüsüne mucip olduğundan kıblenin tahvilini dilemekten hali kalmıyordu. Bu hal Medine’ye muvasalatından sonra on altı ay kadar devam etmiştir.
Sevgili Peygamberimiz hicretin ikinci senesi Şaban’ın on beşinci Salı günü Bişr bin Benam’ın validesini ziyaret için Beni Seleme yurduna gittiğinde mescitte öğle namazının ikinci rekâtını eda ederken, Kâbe’nin kıble olduğunu beyan eden, “Namazda Mescid-i Haram yani Kâbe tarafına yüzünü çevir ve nerede olursanız Mescid-i Haram tarafına dönünüz.”[4] ayeti nazil olmuştur. Bu vahiy üzerine Peygamberimiz namaz içinde iken Kâbe-i Muazzama tarafına döndü. Cemaat de safları ile birlikte Kâbe’ye doğru yöneldiler ve böylece namazı eda ettiler. İşte bunun için o mescide “Mescid-i Kıbleteyn” iki kıble mescidi adı verildi.İşte birlik ve beraberliğin işareti, izzetin şiarı olan istikbali kıble bu tarihi hadise ile sabit olmuştur.
2. Afv-ü mağfiret rahmet ve duaların kabul olunduğu mübarek bir gece olmasıdır.
Sevgili Peygamberimizin hayatı boyunca daima ümmetini düşündüğü bir gerçektir. Bunu Cenâb-ı Hakk’a yapmış olduğu niyazlarında da açıkça görmek mümkündür.
Hz. Aişe validemizden rivayet edilen diğer bir hadis-i şerifte şöyle buyruluyor:“Günün birinde Hz. Peygamber yanıma geldi. Elbiselerini çıkardı. Aradan zaman geçmeden tekrar giyindi. Bunun üzerinde beni bir şüphe, kıskançlık sardı. Ortaklarımızdan birinin yanına gidecek sandım. Ve peşini takip ettim. Medine’nin kabristanı olan Cennetül Baki’de kendisine eriştim. Mü’minlere ve şahitlere dua ve istiğfar ediyordu. Kendi kendime, “Anam babam sana feda olsun. Sen Rabbimin rızası uğrunda, ben ise dünya peşindeyim.” diyerek döndüm.
Soluk soluğa eve geldim. Arkamdan da Rasülullah (s.a.v.) geldi ve girdi.
Neden böyle hızlı nefes alıyorsun? dedi. Ben de “Anam babam sana feda olsun. Yanıma gelip elbiseni çıkardıktan sonra, tekrar gittin, beni bir kıskançlık tuttu. Ortaklarımızdan birinin yanına gideceğini sandım. Nihayet sizi kabristanda dua ederken gördüm” dedim. Bunun üzerine Rasülü Ekrem, “Sana haksızlık mı edeceğimi sandın? Cibril bana geldi şöyle dedi:
“Bu gece Şaban’ın 15. gecesidir. Cenâb-ı Hak da bu gecede Beni Kelp kabilesinin koyunlarının tüyleri sayısı kadar kimseyi cehennemden azad eder.” dedi. [5]
3. Her önemli işin bu gecede hikmetli bir şekilde ayrımı ve seçimi yapılır.[6]
Yani bütün insanların gelecek seneye kadar rızıkları, ecelleri ve diğer işleri bu gecede yazılır, görevli meleklere teslim edilir. [7]
4. Berat gecesinde kılınan namazların, okunan Kur’an’ların, yapılan tevbe ve istiğfarların fazileti de çok büyüktür.
Bu geceye mahsus bir namaz yoktur. Bu gece hakkında rivayet edilen yüz rekat veya daha az rekat kılmanın faziletine dair yapılagelen rivayetlerin aslı yoktur.
Bu konuda en güzel örneğimiz, Efendimizin hali ve onun şu sözüdür:
“Bu geceyi kaim olarak, gündüzünü de saim olarak geçirin” Başka söze ne hacet.
5. Allah’ın rahmeti o gece kulları üzerine sağnak sağnak yağar.
Bununla ilgili hadisler:“Şaban ayının yarı gecesi (Berat gecesi) oldu mu onu ibadetle geçirin. Gündüzünü de oruç tutun. Zira Allah Teâlâ, bu gece güneşin batışından itibaren dünya semasına rahmete tecelli eder ve şöyle buyurur:''Yok mu af dileyen, onu affedeyim.Yok mu rızık isteyen ona rızık vereyim.Yok mu bir derde mübtela olan ona afiyet vereyim.Yok mu şunu isteyen, yok mu bunu isteyen diyerek sabaha kadar devam eder.” [8]
Peygamberimizin saygıdeğer hanımı Hz. Aişe (r.a.) diyor ki: Peygamberimiz bir gece kalktı, namaza durdu, secdeyi o kadar uzattı ki ruhunu teslim ettiğini sandım, kendisini bu halde görünce kalktım, baş parmağını hareket ettirdim, parmağı hareket edince döndüm, secdede şöyle dediğini işittim:“Allahım! Azabından affına, gazabından hoşnutluğuna, senden yine sana sığınıyorum. Seni gereği gibi övmekten acizim, sen kendini övdüğün gibi yücesin.”
Başını secdeden kaldırıp namazını bitirince;
- Ya Aişe! Bu gece, hangi gecedir bilir misin? Buyurdu. Ben de:
- Allah Rasülü bilir, dedim. Bunun üzerine Peygamberimiz: Bu gece, Şaban ayının yarısı (Berat) gecesidir. Allah Teâlâ bu gecede kullarının durumuna bakar ve bağışlanmak isteyenleri bağışlar, rahmet isteyenlere rahmetini ihsan eder, ancak kinci olanları geri bırakır” buyurdu. [9]
Görülüyor ki, Berat gecesi, dua ve istekleri kabul edildiği, günahların bağışlandığı çok mübarek bir gecedir. Zamanlar aslında birdir. Ancak Cenâb-ı Hak; kullarının ibadetlerini kat kat mükâfatlandırmak, dua ve isteklerini kabul etmek, tevbelerini kabul ederek, günahlarının bağışlanmasına imkan ve fırsat vermek üzere bazı zamanları daha faziletli kılmıştır.
BERAT GECESİNDE AFFEDİLMEYENLER
1. Allah’a şirk koşan umumi aftan mahrum kalır. Halbuki Allah (c.c) birdir, ortağa, yardımcıya asla ihtiyacı söz konusu değildir. “Ortağı, yardımcısı var” demek, Allah’a şirk koşmaktır.
2.Anasına, babasına isyan eden, itaatten çıkan, hizmetlerini görmeyip, haklarını eda etmeyen evlad.
3.İçkide israr eden, vazgeçmeyi, düşünmeyen, bu konuda tevbe, istiğfarı aklına getirmeyen adam.
4.Din kardeşine haksız yere kindarlık eden, haksız olduğu halde ona düşmanlığını sürdürmek isteyen insan. Halbuki hem haksız olup hem de kindarlığını sürdürmek din kardeşliğiyle bağdaşan bir tutum olamaz. Böylesine kinli kimseler de aftan istisna edilen kimselerden olurlar.
5. Akrabasıyla alakasını kesen, imkanı olduğu halde onların ihtiyacını görmezlikten gelip sıla-i rahmi ihmal eden kimse de ilahi aftan mahrum kalanlardan.
6.Gurur ve kibir sahipleri: Sadece kendini beğenenler, kibirlenip büyüklük taslayanlar, hayat ve ihtişamlarına mağrur olanlar. [10]
MÜBAREK GECELERİ VE GÜNLERİ İHYA ETMENİN ÖNEMİ
Mübarek geceleri ve günleri ihya etmek müstehab ve güzel adetlerimizdendir. İmanımızın kemaline, dünya ve ahiret saadetine vesiledir.
Bu bakımdan mübarek gecelere önem vermeliyiz ve bu geceleri ihya etmeliyiz. Bunu sadece kendimiz değil, aile efradımıza, konu-komşu, hısım-akraba, eş ve dostlarımıza da aynı şekilde gecenin ihyası için telkinatta bulunmalıyız.
Öyle ise neler yapmalıyız?
- Çocuklara hediyeler almalıyız?
- Aileler arasında ziyaretler tertiplemeliyiz?
- Tebrikleşmelerde bulunmalıyız?
- Uzak akrabalarımızı, dostlarımızı telefonla arayarak kandillerini tebrik etmeliyiz.
- Ana ve babalarımızın gönüllerini almalıyız.
-Ölülerimizi rahmetle anarak ruhlarını şadetmeliyiz.
-Bu güzel fiil ve hareketlerin yanında Kur’an-ı Kerim’i okumalıyız.
- Selavat-ı şerife, zikir ve tesbihatta bulunmalıyız.
- Bir günlük olsun kaza namazı kılmalıyız.
- Rabbimizden hayırlar, feyz-ü bereketler, inayetler istemeliyiz.
- Fakirlere, yoksullara yardım etmeliyiz.
- Nefsimiz, ailemiz, akraba, eş ve dostlarımız, aziz milletimiz ve bütün Müslümanların saadeti ve selameti için dua etmeliyiz.
- Çünkü bu mübarek günlerde, gecelerde ve aylarda yapılan duaların kabul olacağına dair Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır:
“Beş gece vardır ki, onlarda yapılan dualar geri çevrilmez, muhakkak kabul olunur. Bunlar:
1. Receb’in ilk Cuma gecesi, yani Regâib gecesi,
2. Şaban ayının 15. gecesi, yani Berat gecesi,
3. Cuma geceleri,
4. Ramazan Bayramı Gecesi,
5. Kurban Bayramı Gecesi [10]
KANDİL GECEMİZ NASIL GEÇİYOR?
Kendisinde kudsi hadiseler cereyan etmiş olan gün ve geceler bizlere bir şeyler kazandırmalı, o gecenin hürmetine yeni fikri ve imani inkişaflar elde etmeliyiz. Şayet, kudsi gün ve geceleri yaşıyor, mukaddes zamanın içinden sıyrılıp geçiyor, yeni bir mefhum ve azme sahip olamıyorsak, bu zamanı değerlendiremediğimizin, gereği kadar ihya edemediğimizin delilidir.
Kandil gecelerin, mukaddes günleri ihya edip etmediğimizi anlamak isterseniz bu mana içinde kendinizi inceleyin. Yeni bir karar alıp, yeni bir fikre sahip olmuşsanız tebrike şayansınız. Geceyi ihya etmiş, en muteber haliyle değerlendirmişsinizdir.
Geceye girişinizle çıkışınız bir olmuşsa, yani ondan evvelki halinizle, sonraki haliniz aynı ise üzülmekte, esef etmekte haklısınız. Zira çok değerli bir zamanı harcamış, yeni bir ilham elde edemeden kaçırmışsınız.
Allah (c.c.)’ın her gün ve gecesi, mukadder olduğu, bir gün ve gecenin diğerinden farklı yaratılışta olmadığı halde, bazı gün ve gecelerin diğerinden ayrılışının hikmet ve maslahatı da buradadır. Yeknesak bir hayat tarzı içinde devam eden gecelerde bir ayrılık, farklılık duyacak, kendini kontrol edip, hayatına çeki düzen verecektir ki, diğer gün ve gecelerde farklı bir zamanı, hikmetine uygun şekilde yaşamış olsun.
Eskiler geceyi, (ihya) diye isimlendirirlerdi. (İhya) kelimesinin manası diriltmek, canlandırmaktır. Demek ki böyle gecelerden istifade edemeyen, yeni bir fikir ve mana alamayanlar geceyi ihya edememişler, belki de öldürmüşlerdir.
Gecenin ihyasının nasıl olacağını soranlar, iç alemlerine dalmalı, tefekkür etmeli, gelmişini, geçmişini bir bir hayalinde canlandırıp, mukayeseler yapmalıdır.
Kimler vardı bu alemde? Şimdi kimler kalıyor bu hanegâhta? Yarın kendisi de ruhlar alemine geçmişler arasına karışacak, kendinden sonra gelenler onu ancak hizmetleri ve hatıraları ile hatırlayacaklardır.
Öyle ise, baki kalan bu kubbede bir hoş sada’dan başka nedir?
Yolların toz savurduğu gibi hayatı, savurup gitme!... Geride eserler, hizmetler kalsın. Vasıtanla imana girenler, hizmetler içinde yer almalar... gibi eserlerin yaşasın bu alemde.
Sahralar dolusu koyunu sadaka vermek bir adamın imana ve İslam’a yakınlaşmasına yapılan yardım kadar kıymetli değildir.
Kandil gecesinde düşünmeliyiz bunları. Var mı imana, İslam’a hizmetiniz? Tutuyor muyuz böyle kudsî hizmetin ucundan bucağından? Yoksa sadece nefsimizi düşünüyor, bir yaralı parmağı sarmayan hasisler silsilesine mi dahil oluyoruz? Meşhur tabiriyle (ot gibi bitip ot gibi giden) niceleri var bu alemde. Biz de onlardan biri mi oluyoruz yoksa? Kainatın Fahri Ebedisi bizlere;“- Ümmetim fesada gittiği zamanda sünnetim üzere yaşayanlara yüz şehid sevabı verilecektir” buyurmuştur. Onun sünnet üzere hayatı imana, İslam’a hizmet ile geçmiş, bütün kudsi ömrü, hayırlı hizmetlerin tesisi ve inşası ile bize örnek olmuştur.
Acaba bizler sünnet üzere yaşamayı böyle mi anlıyoruz? Yoksa sadece namazın sünnetlerini kılıp yüz şehit ecrine layık mı olduk, diyoruz?
Evet, kandil gecesinde hepimiz düşünmeliyiz;
“Hayatımızı değerlendiriyor muyuz? Midemizin ihtiyacı dışında imanımızın ihtiyacı olan hizmetlerimiz hayatımızı zinetlendiriyor, ömrümüzü değerlendiriyor mu? Var mı böyle kudsi hizmetin ucundan bucağından tutuşumuz? Varsa seviyesi nedir? İmkanımızla mütenasip midir?”
Şunu unutmamalıyız ki, insan hayata birkaç defa gelmez. Bu hayat, bu imtihan meydanına geliş tek defadır ve geri dönüşü de yoktur. Ne kazanacaksak bu gelişte, ne elde edeceksek şu andır.
Size bu manaların tefekkürü içinde yaşayıp kararlar vereceğiniz Berat geceleri diler, imana, İslam’a hizmetle kudsileşen ömürler niyaz ederim.
BERATIMIZI ALALIM BU GECE
Bu gece sonsuz inayetiyle, gönüllere refah ve huzur bahşeden hidayetiyle Allahımız bizleri sıkıntılardan kurtaracaktır. Asrımızın sıkıcı ve ezici engellerini yok ederek alnımıza “Teslim olma” beratını verecektir. Bu, bir müslüman için en güzel nişan ve en geçerli madalyadır. İnandığımız, güvendiğimiz, yoluna baş koyduğumuz Allahımızın af ve merhamet ilanıdır. O öyle bir Allahtır ki, “Var mı tövbe ve istiğfar eden, mağfiret edeyim” diyen Allah’tır. “Kulum bana bir karış yaklaşırsa ben ona bir adım yaklaşırım” diye ferman buyuran Allah’tır. Biz günahkar kullarına rahmet kapılarını açan Allah’tır.
Kulu olmakla şeref duyduğumuz Allahımız, bu gecenin hürmetine, günahlarımızı af edeceğini müjdelemektedir.
Berat gecesinin kudsiyetiyle yepyeni bir güne, taze bir hayata başlıyoruz. Günahlarla kararan ömür dosyamızın yerine Berat’ın af ve merhametiyle başlayan yepyeni bir sayfa açılıyor. Bu bembeyaz sayfaları iyi değerlendirelim.
Bu gece camilerimiz ışıklandırılacak, mü’minler de camilerin arka bölümlerine varıncaya kadar, kadın-erkek, genç-ihtiyar, fakir-zengin herkes camilerin her yerinde diz çökecek, namazdan önce veya sonra yapılacak olan gecenin önemini içeren konuşmayı dinleyeceklerdir. Herkes huşu içinde ruhunu yücelere yükseltmiş, bir nevi yaratılış sırrındaki espriyi yakalamaya çalışmaktadır.
Her mü’min, kendini denetlemeye, değerlendirmeye çalışmaktadır. Bir kere daha geçmişimizin muhasebesini yapıp, geleceğe hazırlıklı olmanın tedbirlerini almalı ve sormalıyız:
1.Ey Allah’ı seviyorum diyen müslüman! Borçlu olduğun kulluk vazifeni yapabiliyor musun?
2.Peygamberimi seviyorum diyen müslüman! Onun sünnetini, ahlakını yaşayabiliyor musun?
3.Şeytanın düşman olduğunu Kur’an söylüyor, sen de biliyorsun. İman gücün ile karşı koyabiliyor musun?
4.Cennet haktır dediğin, inandığın ve onu arzuladığın halde ona layık neyin var?
5.Cehennnem de haktır diyorsun, -haklı olarak- korkuyorsun, ama cehenneme sokacak kötülüklerden uzak durabiliyor musun?
6.Ölümün hak olduğunda şüphe yok. Şu anda ölüme hazır mısın?
7.Kendi suçlarını düzeltip tövbe etmek varken, onun bunun ayıbıyla neden uğraşıyorsun?
8.Geçen yılın bu mübarek günlerinde beraber olduğun halde, şu anda göremediğin eşin, dostun, akraba ve arkadaşlarını düşünüp kendine çeki-düzen verebiliyor musun?
9.Hep kendin için çalıştın, durdun. Bugüne kadar İslam’ın yaşamasına katkıda bulunacak bir hizmetin var mı? Kaç kişiyi müslüman yaptın? Kaç yetimin başını okşadın, karnını doyurdun, üstünü giydirdin? Senden sonra insanlığa hizmet edecek, malından, ilminden, neslinden ve örnek ahlakından bir evlat kazanabildin mi?
Evet, bütün bunları kendimize sorup bir durum değerlendirmesi yapmak, bu mübarek gün ve gecelerin şuuruna varmak demektir. Her an günah lekeleriyle kirlenen dudakları duaya, gönülleri dergaha yöneltmek için verilmiş olan büyük bir fırsattır. İnsanların hayat defterine hayırların kaydedilmesine, hataların affedilmesine, sevapların verilmesine vesile teşkil eden bir nimettir.
Yalvaran elleri boş çevirmeyen Allah’ın kuluyuz. O’nun huzurundaki duygularımızla hareket edelim. Gidişimize bir yön verelim. Yaratılış gayemiz olan ibadetimizi ihmal etmeyelim. Toplum ilişkilerimize de önem verelim. Büyük mahkemeye kul hakkı ile düşmeyelim. Herkesi sevelim. Fikirlere hürmet edelim. Kimseden korkmamak için, kimseyi korkutmayalım. İncinmemek için kimseyi incitmeyelim. Gönüllere taht kuralım. Hakkın rızasına giden yola varalım. Berat gecesinde Beratımızı almaya çalışalım.
Berat gecesinde, tövbe, dua, niyaz ve istiğfarlarımızla Allah’a yaklaşmaya ve kendimizi affettirmeye çalışmalıyız. Ayrıca bol bol düşünerek Kur’an okumalı, kaza namazı kılmalı, kendimiz için, ailemiz için, milletimiz için ve bütün insanlık için ellerimizi Yüce Rabbimize açıp dualar etmeliyiz. Bu gecelerde yapılacak ibadetlerin, verilecek sadakaların daha çok kabul edileceği inancımızı hatırlayarak Allah’ın türlü nimetleri ile bizi sevindirdiği gibi bizler de birer yoksul aile bulup ihsan ve ikramla sevindirmeliyiz. Hastaları ziyaret etmeli, kimsesizlerin gönlünü almalı, büyüklerimize saygımızı, küçüklerimize sevgimizi en uygun usul ve yolla mutlaka göstermeli ve “Yüce İslam’ın size ikramıdır” demeliyiz. Bu gecede, tövbe ve niyazlarımızla kurtulacağımız her türlü davranışımızı bir kenara bırakmalı ve geleceğimizi de hiçbir kötü davranışımızı bir kenara bırakmalı ve geleceğimizi de hiçbir kötü davranışın gölgelenmesine müsaade etmemeliyiz.
SONUÇ
Şimdi bize düşen, bu gecede nefsimizin ve hayatımızın muhasebesini yapmaktır.
Hayatımızın hesabını yaparak kârımızın ve zararımızın bilançosunu çıkarmaktır.
Hangimizin elinde bir sene daha yaşayacağımıza dair bir garanti vardır? Ölümü akıllarından bile geçirmeyen milyonlarca kişi, bu geçen bir sene içinde dünya denilen yerden ahirete intikal etti. Bizler de biliyoruz ki, ömür sermayemiz her geçen gün bitmekte, buna karşılık bir çıkarımızın günahları artmaktadır.
İşte her gün artan günah yükünden kurtulmak için Allah’ın bizlere bahşettiği Berat gecesi lütfundan istifade edelim. Hayatımızın muhasebesini yapalım. Allah’ın açık olan tevbe kapısına iltica edelim. Rasül-ü Ekrem (s.a.v.) Efendimiz bu gecenin namaz ile ihyasını, gündüzün oruç ile geçirilmesini istemiş, güneşin batmasından o gece şafak sökünceye kadar Cenâb-ı Hak (c.c.) tarafından dua ve tevbenin kabul edileceğini müjdelemiştir. Bu muştuyu alabilenlere müjdeler olsun....
Bu gecenin fazilet ve bereketinden istifade etmek için;
Uyanık bir kalple Allah’a dua ve niyazda bulunalım. Günahlarımıza tevbe ve istiğfar edelim. Bir sene boyunca yaptığımız işlerin vicdani muhasebesini yapalım. Allah’ın vermiş olduğu bunca nimetlere şükredelim. Yoksullara, kimsesizlere yardım elini uzatalım. Dargınlıkları kaldıralım, içki, zina, kin, nefret, kibir, adam öldürme ve her türlü haramları terk edelim. Hareketlerimizle, çoluğumuza, çocuğumuza güzel örnek olalım. Bu gece bol bol Kur’an okuyalım, namaz kılalım, zikir edelim, ölülerimizi ve şehitlerimizi rahmetle analım.
Şüphesiz, dini ve milli günlerin ve gecelerin millet, hayatında büyük yeri ve değeri vardır. Milletler, böyle anlarda barışmak, kaynaşmak ve yardımlaşmak suretiyle millet olmanın ve toplu halde yaşamanın zevkini tadarlar. Fertler, bu gibi zamanlarda nefis muhasebesi yapmak suretiyle geçmişi hakkında bir değerlendirme yapma imkanına kavuşurlar. Bu değerlendirme sorusuna göre ve geçmişten edindiği tecrübenin ışığı altında geleceğinin planını çizmeye gayret sarf ederler. İşte böyle bir ruh haleti içerisinde ibadet ve taate yönelerek günah işlememeye azmettiği gibi, geçmiş hatalarının bağışlanması için de Cenâb-ı Allah’a tevbe ve istiğfarda bulunurlar. Sözümüz bu noktaya gelmişken kısa bir açıklama yapmayı yararlı bulmaktayız. Bilindiği gibi haklar:
Allah hakkı ve kul hakkı şeklinde sınıflandırılır. Allah’a karşı günah işleyen, bir suç irtikab eden bir kimse yaptığına pişmanlık duyarak ve samimi olarak affını isterse rahmeti geniş olan Cenâb-ı Allah dilerse onu bağışlar. Kul hakkına gelince: Onun bağışlanması için tek çare o hakkı sahibine iade etmek veya hak sahibi ile helalleşmesidir. Burada kısa bir açıklama yapmak suretiyle kul hakkına tecavüzün nasıl tehlikeli bir şey olduğuna işaret etmiş olduk.
Hülâsa: İdrak ettiğimiz bu gece Allahü Teâlâ’nın rahmetinin bol bol tecelli ettiği bir gecedir. Ancak böyle gecelerden kimlerin nasibini alacağını belirttik.
O halde Kardeşler!
Geliniz hep beraber, mukadderatımızın tayin olduğu, amellerimizin Rabbimize arzolunduğu şu mübarek gecede nefsimizin ve hayatımızın muhasebesini yapalım. Bir yıllık kâr ve zararımızın bilançosunu çıkaralım. Abid isek, alimsek ilmimizin, zengin isek milyarlarımızın, fakir isek sabrımızın, hayırsever isek yardımlarımızın Allah (c.c.) yanındaki değeri ve değmezi nedir ve ne değildir diye geliniz uzun uzun düşünelim, tefekkür edelim.
Ramazan ayının müjdecisi Berat gecesinin tüm İslam alemine hidayet ve mağfiret vesilesi olmasını temenni ederim.
Bütün mü’minlerin mübarek Berat gecelerini tebrik ediyor, bu mübarek gecede Allah’a kul olmada üstün gayretler göstereceğinize inanıyor ve beratımızı bu gecede alanlardan olmamızı Hz. Allah’tan niyaz ediyorum.
[1] Duhan 44/1-5.
[2] Tirmizi Savm 39 (739)
[3] İbrahim Canan, Kütüb-ü Site Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları, Ankara, 1992, c.13, s.137-138.
[4] Bakara, 2/144.
[5] Ahmed b. Hanbel, Müsned, 6/28; Tirmizi, Savm 39; İbni Mace, İkame, 191
[6] Duhan 44/4.
[7] Elmalı, c.6, s.4395; Alusi, c.25, s.113; Çantay, c.2, s.905.
[8] el-Terğib ve’t-Terhib, c.2, s. 119 (Beyhaki rivayet etmiştir); İbni Mace, İkametü’s-Selah, H. No:1388, 1/444; Tac, II, 107.
[9] İbni Mace; c.1, s.444,Terğib ve’t-Terhib, c. 2, s119.
[10] Deylemi, Firdevs, 2/196, No:2975.