Evet, birçok kişinin hissettiği gibi halen benim için de inanılır gibi değil ama Prof. Dr. Sedat Demircan aramızdan ayrıldı. Henüz toprağa teslim ettik O’nu, ama ailesinin, kendisini gönülden sevenlerin, ortak havayı solumuş olanların olduğu gibi benim de hafızamdan çıkmıyor. Onun için kafamdan geçenleri ve de onu anlatmak için bir şeyler yazma ihtiyacı hissettim.
O, Velioğlu ailesine ve memleketi Ayancık / Sinop’a aidiyatı yoğun hisseden biriydi. 1970-80’li yıllarda, kendi kabuğunda yaşayan mütevazi Anadolu kentinin bir ailesinden, engin açık sulara açılan bir pencereydi. O bizim aile için bir ilkti ve zirve oldu.
Tıp Fakültesi, uzmanlık ardından akademik olarak en üst düzeye erişmiş nadide bir insandı. Mesleki gelişimini önce Ankara, sonra Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi ve en son Ankara’nın köklü bir üniversitesinde kürsü kurmak suretiyle kurumsallaştırdı.
Demircan ailesinden önce kardeşi ve yakın akrabası, en son ben hekimlik camiasının farklı kol ve kurumlarında temsil ederek akademik yüksek derecelere ulaştık. Haliyle hepimiz için önce örnek sonra model oldu.
Benim asistanlık döneminde bulunduğum Samsun hayatında, adeta rol modelim, arkadaşım ve dert ortağım oldu. Çok şeyler paylaştık, bize çok yol gösterici oldu.
Mesleki aşkını, beceri ve başarılarını tariflemeye zaten gerek yok. Bunu insanlara sunma anlamında da oldukça başarılıydı. Sadece sağlık alanından değil, farklı alanlarda yardım anlamında Velioğlu ailesinin ve de Ayancık’ın Ankara’daki koluydu O.
Anne – babalar çocuklarını okul için motive ederken ‘Doktor Sedat gibi oku, büyük adam ol’ dediler. Ayancık’taki kişiler müzmin bir hastalıkla karşılaşınca birbirlerini ‘Ankara’ya, Sedat Doktor’a gideriz, o bizim elimizden tutar’ diye teselli ettiler.
Kendi mesleki özel ilgili alanımla ilgili Samsun’da çalıştığım dönemde, tüm Karadeniz ve çevre bölgelerden bana hastalar gelirken, Ayancık civarının kalp hastaları yine de branşı olmadığı halde O’na koşuyordu.
Hayat dolu, umutlu ve ilerici bir insandı. Yaşamayı severdi ama, sonraları en çok da ailesi için. Son görüşmemizde bana ‘Sabri, yaşamam lazım, daha yeni torunum oldu’ demişti.
Evet başlıkta ‘Velioğlu Efsanesi’ tabirini kullandım. Çünkü bir Velioğlu olmaktan hep gurur duyardı. Çünkü O, ilk oldu, önder oldu, zirve yaptı, gönüllerin kahramanı oldu. Yine ‘rüzgar gibi esti’ kısa yaşamıyla ve tüm efsaneler gibi acıtarak gitti.
Ruhun şad olsun, Sedat Doktor.
Prof. Dr. Sabri Demircan
İstanbul Bilim Üniversitesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
Florence Nightingale Hastanesi