-Ey Müslüman topluluğu! Sizin üzerinizde bulunan hakkım ve Allah adına, sizden kime bir haksızlık yapmış isem, kıyamette hesaplaşıp hakkını almadan önce, şimdi onun ayağa kalkıp hakkını benden almasını istiyorum. Hiç kimse kalkmayınca, Peygamber Efendimiz (s.a.v) bunu üç defe tekrarladı. Üçüncü defa söyledikten sonra, Sahabe-i Kiram arasında bulunan ve kendisine Ukkaşe b. Mihsan el-Esedi (ra) ayağa kalktı. Müslümanları yararak ilerledi ve Peygamberimiz (s.a.v) ‘in önünde durdu ve şöyle dedi:
- Anam babam sana feda olsun ey Allah'ın elçisi, eğer ısrar etmeseydin senin karşına çıkıp bir şey istemeyecektim. Bir savaştan sonra gazilerin arasındaydım. Ayrılmak üzereyken develerimiz yan yana geldi. Devemden indim, ayağını öpmek için sana yaklaştığımda, değneğini kaldırdın ve sırtıma vurdun. Kasten bana mı vurdun yoksa devene mi vurmak istemiştin bilmiyorum, deyince, Peygamber efendimiz (s.av)
- Ey Ukkaşe, sana kasten vurmaktan Allah a sığınırım. Ey Bilal git (kızım) Fatma’ya uzun bir değnek getir, dedi. Bilal-ı Habeşi (şaşkınlıktan) ellerini başının üzerine koyarak:
- O, Allah'ın Peygamberi ve kendisine kısas yapılmasını istiyor, diyerek Hz.Fatıma'nın yanına geldi kapıyı çaldı ve:
- Ey Peygamber'in kızı! Bana uzun bir değnek ver, deyince, Peygamberimiz (s.a.v) kızı Hz. Fatma:
- Bugün ne hac günü, ne de O'nun savaştığı bir gün değil, babam uzun değneği ne yapacak? dedi. Bilal-i Habeşi:
- Babanın yaptıklarından haberin yok. Allah'ın elçisi borçlarını ödüyor, dünyayı terk ediyor ve kendisine kısas yapılmasını (kendisinde hakkı olanların hakların almasını) istiyor, dedi. Bunun üzerine Hz. Fatma (r.a):
- Ey Bilal, Allah'ın elçisine kısas yapmayı kendisine layık gören kimdir? (Peygamberin torunları) Hasan ile Hüseyin'e haber ver. O adamın yanına gitsinler de, almak istediği (hakkını) onlardan alsın. Peygamberden almasına izin vermesinler, dedi. Bilal-i Habeşi (r.a) mescide girip değneği Peygamberimize verince, O da Hz. Ukkaşe'ye verdi. Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer (r.anhum) bunu görünce ayağa kalktılar ve:
- Ey Ukkaşe! İşte önündeyiz hakkını bizden al. Peygamberden alma, deyince, Peygamber Efendimiz (s.a.v):
-Bırak ey Ebubekir, sen de bırak ey Ömer, Allah sizin değerinizi ve makamınızı biliyor, dedi. Bunun üzerine Ali b. Ebu Talip (Hz. Ali) ayağa kalktı ve:
- Benim hayatım Allah'ın elçisinin hayatının önündedir. İşte sırtım, hakkını kendi elinle benden al ve bana (O'nun yerine) yüz sopa vur. Allah'ın elçisinden alma, deyince Peygamberimiz (s.a.v):
- Otur ey Ali. Allah senin değerini ve niyetini biliyor, buyurdu. Sonra Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin kalktılar ve:
- Ey Ukkaşe! Sen bilmiyor musun biz Allah'ın elçisinin torunuyuz. Hakkını bizden alman Peygamberden alman gibidir, deyince Peygamber Efendimiz (s.a.v):
- Gözümün nuru torunlarım, siz de oturun Allah sizi burada unutmamıştır (sizin de niyetinizi ve değerinizi bilmektedir). Sonra Peygamber Efendimiz (s.a.v) Ukkaşe'ye:
-Ey Ukkaşe, vuracaksan vur deyince, Ukkaşe (r.a) :
-Ey Allah'ın elçisi, bana vurduğunda benim üzerimde elbise yoktu, deyince, Peygamberimiz (s.a.v) sırtını açtı. Sahabeler yüksek sesle ağlıyorlardı. Hz.Ukkaşe, Peygamberimiz (s.a.v) beyaz sırtına baktı. Sanki sırtı Mısır'da dokunan ince ve beyaz ketenden dokunmuş kumaş gibiydi fazla ilgilenip zaman kaybetmeden sırtını öptü ve şöyle dedi:
- Anam babam sana feda olsun ey Allah'ın elçisi, sana kısas yapmaya kim cüret edebilir? Bunun üzerine Peygamberimiz (sav) :
- Ya hakkını alman için gerekeni yap ya da affet deyince, Hz. Ukkaşe (r.a):
- Kıyamet gününde Allah'ın beni affetmesini umarak sizi affediyorum, dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz (sav): Kim cennetteki arkadaşımı görmek isterse bu adama baksın, buyurdu. Sonra orada bulunan bütün Sahabe-i Kiram ayağa kalktılar ve alnından öperek:
- Seni tebrik ederiz çok büyük bir mertebeyi ve Peygamberin cennetteki arkadaşlığını elde ettin dediler." (1) Ders alanlara selam olsun.
1-Buhari , Tıb.17, Müslim, İman,317. El - İsbahani, Hilyet-ül Evliya 4/ 73,