“Bütün uyuyanları uyandırmaya tek bir uyanık yeter”(Malcom X)
Buharlı makineyi belki biz keşfedemedik ama 4. sanayi devriminde şansımızın daha fazla olduğunu söyleyen birçok fütürist var.
Kim bilir?
Geçmişte kaçırdıklarımıza rağmen, dijital çağ, belki bir buluş, bir öngörü ya da bir farkındalıkla büyük “uyanışlar” başlatan ve “hızla” domino etkisi yapan kestirme hamlelere fırsatlar tanıyor. Bununla birlikte “hızla” dijitalleşen dünya, hiçbir dönem olmadığı kadar “sinsi” tehlikeler içeriyor ve sürekli “uyanık” kalmayı zorunlu kılıyor.
Said Ercan’ın “Dijitalizm” kitabı, dijital dünyaya ve sosyal medyaya dair birçok konuyu herkesin anlayabileceği bir dille açıklarken özellikle aileleri bu sinsi tehlikelere karşı “uyandırmayı” hedefliyor.
İntiharların giderek arttığı, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları hastanesinde İnternet Bağımlılığı Polikliniğinin kurulduğu günümüzde, ebeveynlere, gerçekte olduğu kadar sanal dünyada da gençlerin dinlediği müziklerden, oyunlara, sosyal medya ve diğer kanallardaki tercihlerinden “haberdar olma sorumluluklarını” hatırlatıyor.
Bugün Fransa’da bir çocuk, bir uygulama indirdiğinde ailesine “onay veriyor musunuz?” bilgisi gidiyor, eğer aile onay verirse çocuk istediği uygulamayı indirebiliyor. Oysa bizim çocuklarımız denetimsiz ve sınırsız bu platformlarda zararlı ve tehlikeli binlerce uygulamaya maruz bırakılıyor.
Said Ercan’ın kitabı bu tehlikelere yönelik çok çarpıcı tespitlerde bulunurken sosyal medya kullanımında dünyada ilk beşe giren, Ortadoğu’da birinci, Avrupa’da ikinci sırada olan ülkemizin konumunu ve tarihi misyonunu da göz önüne alarak ciddi çözüm önerileri de içeriyor.
Dijital dünyanın tehditlerine karşı yerli otomobiller kadar, insansız hava uçakları kadar yerli ve milli silikon vadisine ihtiyacımız olduğunu hatta “yerli sosyal ağ ve yerli arama motorunun yerli otomobilden çok daha değerli olduğunu” vurguluyor.
Çünkü sadece sapkın, çarpık içerikleri engelleyerek, internete sınırlamalar koyarak gençleri dijital tehlikelerden koruyamayız. Her türlü algı operasyonundan, tuzaklardan uzak, kendi değerlerimizde içerik üretmek için kendi ağlarımızı oluşturmak zorundayız.
Hayatın tamamı dijital ortama taşınırken, yapay zeka ve robotların insanın yerini alması bir yana, adeta “insansız insan” modelinde insanlığı yeni baştan inşa etmek isteyenlere karşı her zamankinden daha bilinçli olmak, özellikle gençlere pazarlanan K-POP gibi trendlere karşı “uyanık kalmak” durumundayız.
Bunu başarmak, gerek bireysel olarak gerek devlet olarak bağımlılıklarımızdan kurtulmak elbette kolay değil. Ancak son zamanlarda özgürlükçü geçinen dijital dünyanın baskıcı ve sansürcü yüzünün tamamen ifşa olmasıyla birlikte umut verici uyanışlar da yaşanmaya başlandı. Arap Baharı ile sosyal medyanın dünyayı değiştirme gücüne, son günlerdeki Amerikan seçimlerde ise sosyal medyanın gerçek kirli yüzüne şahit olduk.
Aslında kitapta da bahsedildiği üzere Corona sürecinde YouTube, instagram ve facebook özellikle Bill Gates, 5G, aşı gibi konularda yazılanları kaldırmaya ve videoları silmeye başlamıştı. Twitter hashtaglere kafasına göre müdahele ediyordu. Doğu Türkistan hakkında yazılanlar ise başta Tiktok olmak üzere zaten sansürleniyordu.
Ama bu defa sansür twitterdan Trump’a gelince küreselcilerin manipülasyon gücü herkesin dikkatini çekti ve insanlar kendilerine dayatılanları daha fazla sorgulamaya başladı. Bütün bu yaşananlar bizim kendi kontrolümüzdeki sosyal ağımızı, çevrim dışı anlık yerli mesajlaşma sistemimizi, kendi arama motorumuzu yani kendimize ait “tam bağımsız” dijital evrenimizi inşa etmemizi kaçınılmaz hale getiriyor.
Bireysel olarak ise biraz irade ve seçicilik göstererek dijital dünyanın tehditlerine karşı bilinç oluşturulabileceği kanaatindeyim.
Bu noktada, Said Ercan, kitabında “Her seçiş bir vazgeçiştir.” diyor.
Ve “seçtiklerimiz ile değil bazen seçmediklerimiz ile duruş sahibi oluruz”.
“Dijitalizm” mutlaka okuyun.
Tavsiye ederim.