Dura deresi Sinop'un Durağan ilçesinde Yalnızkavak Köyü sınırlarında kalıp Yalnızkavak Köylülerinin ve Durağan Yeşilyurt Mahallesinde oturup hayvan besleyenlerin hayvanları yayıltıp,doyurdukları, Adadağında bulunan bir dere ve çevresinin adıdır. Yazarlığa ilk başladığım yazım sayılabilecek 2006 yılında yazdığım "Durağan Adı" başlıklı yazımda, Durağan adının Durakhan'dan değil Dura asıl kökünden geldiğini yazmış ve Dura deresi ile bunu temellendirmiştim.
Peygamber mesleği çobanlığı çocukluk yıllarımızda yıllarca yaptık. Orta 2'ye kadar yaz aylarında okullar kapanınca işimiz ailemizin beslediği inekleri gütmekti. Sabah erkenden kalkar, azık torbalarımızı taktığımız sopayı omzumuza koyar, "Ho ha, geşt" gibi değişik ünlemlerle hayvanları Adadağı eteklerinde bulunan Dura deresine götürürdük. Çobanlık güzel bir doğa da güzel arkadaşlarla yapılırsa dünyanın en keyifli işlerindendir. İşimiz bütün hayvanlarımızı akşam sağ salim ve karnı tok bir şekilde geri getirmekti. Karadeniz'in yapısı gereği geniş meralarda değil orman içlerinde hayvanlarımızı otlatır,işimizi yapardık. Bizle birlikte mahalleden bir çok arkadaşımız da kendi ineklerini güderdi. İnekler önce Dura deresinde toplanır, yayılmaya başlarlardı. Ziyan tabir ettiğimiz ekili tarlalara hayvanların girmesini önlemek ve özellikle Adadağından inen yabani kurt saldırısına karşı uyanık olmamız gerekiyordu.
En güzel çocukluk anılarımız çobanlık anılarımızdır. Ormanlarda özgürce yaşardık. Bugünde en huzur bulduğum alanlar ormanlardır. Çobanlık arkadaşlarımızla birlikte oynadığımız oyunlar, söylediğimiz şarkılar,türküler, yaz sıcağında bunalan çobanların keşikle Gökırmağa çimmeye gitmesi, bükelek tutan ineklerin arkalarını kaldıra kaldıra hoplayarak kaçmaları, kaybolan inekleri çan seslerinden takip edip bulmamız, dağ meyveleri olan kiren,çıtık,kuş elması,tavşan elması yememiz, azık torbamızda getirdiğimiz yiyecekleri iştahla yememiz, ve de en önemlisi belki ineklerimizin ziyana girmeden karnının iyice doymuş ve eksiksiz olarak eve getirmemiz sonunda yüzümüzdeki haklı gurur.
Çobanlık yaparken bazı konulara dikkat etmek lazım. Hayvanların güvenle otlayıp karınlarını doyurabilecek yerlere götürmek çobanın maharetidir. Sadece oyun oynamaya dalarsa bir çoban , ya inekleri kurt yer yada karnı aç kalır. Hayvanları iyice besleyebilmek için, başka çobanların gelmediği daha uzak ama daha tehlikeli alanlara gitmek gerekirdi. Ben Adadağının tepesine malları çıkarırdım. Yine tepeye yakın yerlerde orman içi yangın yollarına. Hiç bir çoban uzak diye gelmezken, oralara götürmek ayrı bir heyecan kaynağıydı. Durağan'ı, çeltik tarlalarını, Buzluk Dağını, Gökırmak'ı yukardan izlemenin keyfini yaşardık.
En tehlikeli ormanlarda, en güzel otlar ve hayvanların yapraklarını yediği çalılar vardı. Mahallede hayvanlarımızın karınlarını iyi doyururduk, akşam sevine sevine gelirdik. Dura Deresinde herkes mal güderken ben ve kardeşim Sami çobanlıkta bir inovasyon yapmış Dura Deresinin daha yukarılarını keşfetmiştik. Arkadaşlarımızdan uzak kalmıştık ama hayvanlarımızın karınlarını daha iyi doyurmayı başararak dönerdik.
Kimsenin gidemediği en tehlikeli ormanlarda inek güttük ama tek bir buzağıyı dahi kurda kaptırmadık. Akşam oluncada hayvanlarımızın karınlarının ziyana girmeden dolu dolu gelmesi sevincini hep yaşadım. Yöremiz şartlarında en güzel imkanları ineklerimize sunmak için çalıştık.
Hayat boyunca hep iyi ve güzelin peşinde olmak erdemli insan olmanın temelidir.
O gün inekleri ziyana sokmadan,kurda kaptırmadan besledik. İlçemizde bir çok hayvanın içerisinde ziyancı inekler ve kömüşlerde olurdu. Haram yiyen,sürekli sorun çıkaran hayvanlar ıslah olmayınca kesime giderdi. Çünkü ziyana giren eninde sonunda yakalanır ve cezası ağır olurdu.
Bunlara sırf gösterişli ve sesi güzel çıkıyor diye çok değer vermemek lazım. Ziyancı kömüş ziyanda iyi beslendiğinden sütü biraz fazla olabilir ama haramdan beslenen ziyancı kömüşün sonu handa hapistir.
Ziyancı kömüşlerin sonunda ne kendine,nede sahibine hayrı dokunur. Verdiği bir kısım fazla süttür,zararı dağı taşı kaplar. Bir kısım fazla süt için kimse ziyancı kömüş beslemez,beslememeli...