Bakara süresindeki o muhteşem ayeti kerime ‘’Zâlikel kitâbu lâ raybe fîh, hudel lilmuttegîn. İşte bu kitap ki, bunda bir şekk yoktur. Muttakîler için bir hidâyettir’’.1 Bu ayeti kerimeyi doğru anlayalım.’takven lil mühtedin’ Hidayet ermişler için takva ‘ anlamayalım.Allah-u Teala öyle demek isteseydi öyle derdi. Müttekiler için bu kitap hidayettir.Hidayete ermişler için takva değil.Onun için diyorum ki hidayetten önceki takva ne?Bizim ihmal ettiğimiz şey bu.Biz takva hidayetten sonra olur zannediyoruz.Takva bir kez olur zannediyoruz.Hayır.Aslında bir gayri müslimi hidayete erdiren şey gayri Müslim ikenki takvasıdır.Hidayete getirmiyorsa onun takvasızlığı yani sorumsuzluğudur.Aslında takva , insan doğarken insanın içine koyduğu İslam’dır,vicdandır,fıtrattır.Takva sorumluluk ahlakıdır.
Ahlak ‘hulk’ dur.’Hulk’ hilkattir.’Hilkat’ halk’tir. Yaratılıştan gelen güzelliklere ‘ahlak’ diyoruz.Aslında onları ortaya çıkarıyoruz.Onları büyütüyoruz.Aslında biz içimizdeki çiçeği büyütüyoruz.Daha doğrusu içimizde iki tane tohum var.Yüreğimizin sağ tarafına Rabbimiz cennet tohumunu ekmiş,sol tarafına zakkumu ekmiş.Yüreğimizin sağ tarafını sularsak cennet tohumu büyüyor,filiz veriyor.’’Onlar filizini çıkarmış, onu kuvvetlendirmiş, kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş, ziraatçıların hoşuna giden bir ekin gibidirler’’.2 İşte oradan cennet ağacı çıkıyor.O ağaç büyüyor ve cennetimiz oluyor.Biz aslında büyüttüğümüz cennetimize gidiyoruz.Yoksa ‘şeceretüz zakkum’ zakkum ağacı yani cehennem ağacını suluyor ve onu büyütüyoruz.Her sevap tubayı sulayan bir su,her günahta zakkumu sulayan bir su.Zakkum değince aklımıza Nerium oleander cinsi çiçek geliyor.Onlarda fena çiçek değildir.Ama içinde talin var.Eşek yedimi on dakikadır hayatı.Onun için hayvanlar bu çiçeği yemezler.Hayvanlar zakkumu bilirlerde insanlar bilmezler.O zakkum tıpkı günaha benzer.Ne de güzel kokar.Pes pembe,beyazları da var,kırmızıları da var.Açar.Fakat bir yiyin de görün.Anın da götürür. Günahta böyledir işte.Dışarıdan caziptir.Yedimi insanı mahveder manen öldürür.Kur’an-ı Kerim’de zakkumdan bahsedilir.Araplar içinde bu bitki türüne zakkum derler mi bilmem.Ama Anadolu irfanı buna zakkum demiş ise yerine oturmuş demektir.
Hidayetin psikalanizini ben yapamam.Çünkü Psikolog değilim.Fakat yinede anlamaya çalışıyorum.Hidayetin Hz. Allah’a bakan yüzündeki esrarı ben çözemem.Oradan ne görünüyor onu ben bilmem.Kurban olduğum Rabbim onu görüyordur.Mutlaka ve mutlaka esbabı vardır.Mutlaka Allah-u Teala’nın koyduğu yasalar içinde bir yeri ve gerekçesi vardır.Ben tesadüf olduğu kanaatinde değilim.Hele hidayetin tombaladan çıktığını hiç sanmıyorum.Kainatta tombala çekmeyen tek varlık Hz. Allah’tır.Hiç kimse Allah’ın tesadüfen iş yaptığını söyleyemez.Allah kaderli bir Allah’tır.Zaten bizdende kaderli olmamızı ister.’’ kaddernâhu menâzile biz ona menziller takdir ettik.3Hz. Allah’ın takdir ile ilişkili ayetlere baktığınızda Allah’ın ölçüsüz iş yapmadığını göreceksiniz.Bu şu manaya da gelir.Ey İnsanlar!Allah Allah iken ölçüsüz iş yapmaz iken,siz kul iken neden ölçüsüz iş yapıyorsunuz?Ondan sonrada başarı istiyorsunuz.Allah ölçüsüz iş yapsa kim ne hesap sorabilir ki?Hiç kimse. Lâ yus'elu ammâ yef'alu ve hum yus'elûn. O, yaptığından dolayı sorgulanamaz fakat onlar sorgulanırlar.4Biz soruluruz.Allah’tan kim hesap sorabilir ki?Fakat hesap sorulmayan,hiç kimseye hesap vermeyen Allah ölçüsüz iş yapmadığı söyleniyor.İşte kader budur.Kadere iman’da budur.Kadere iman,Allah’ın ölçüsüz iş yapmadığına iman etmektir.Kader ölçüye imandır.Türkçemizdeki ‘kadar’ de aynı kaderdir.Mesela,ne kadar,şu kadar gibi.Her şeyin bir kaderi vardır.Onun için Allah kaderli iş yapar ve bize de onu öğütler.Ey İnsan! yaptığınızı bir ölçüye göre yapın.
Hangi ölçüye göre Müslüman oluyorsunuz?İnanan bir delil üzerine inansın.İnkar edende bir delil üzerine inkar etsin diyen Kur’an-ı Kerimdir.Ben hidayetin mutlaka arka planında sebeplerin var olduğuna inanıyorum.Efendimiz Hz. Muhammed s.a.v ‘in bunu düşünmüş olduğu kanaatindeyim. Peygamberimiz s.a.v neden ben? süaline Kur’an-ı Kerim’in cevabı şöyle veriliyor.Ve inneke le alâ hulukın azîm.Ve muhakkak ki sen, mutlaka çok büyük bir ahlâk üzeresin.5 Tesadüf değil.Başka sebepleri de olsa gerek. Onun için Efendimiz Hz. Muhammed s.a.v "Ben atam İbrahim'in duası, İsa'nın müjdesi, dedem Abdul muttalibin duası ve annemin gördüğü rüyayım’’.Demek ki ta ötelerden bir şeyler var. Ama sadece bu değil.Onun için mutlaka hidayetin de esbabı vardır.Çünkü kapıyı vurmayana kapı açılmıyor.O nedenle Kur’an-ı Kerimdeki ‘‘HEDA’’ kelimelerinin ‘yöneltti’ manasını veren alimlerde vardır.Ama ‘iletti’ değil.Bu farklı bir şey.İletirse yol alacak bir şey kalmıyor.Çünkü paraşütle bırakıyor.O zaman ne irade gerekiyor,ne derman,ne de emek gerekiyor.Allah iletmiş oluyor. Hayır.
Ahlak ‘hulk’ dur.’Hulk’ hilkattir.’Hilkat’ halk’tir. Yaratılıştan gelen güzelliklere ‘ahlak’ diyoruz.Aslında onları ortaya çıkarıyoruz.Onları büyütüyoruz.Aslında biz içimizdeki çiçeği büyütüyoruz.Daha doğrusu içimizde iki tane tohum var.Yüreğimizin sağ tarafına Rabbimiz cennet tohumunu ekmiş,sol tarafına zakkumu ekmiş.Yüreğimizin sağ tarafını sularsak cennet tohumu büyüyor,filiz veriyor.’’Onlar filizini çıkarmış, onu kuvvetlendirmiş, kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş, ziraatçıların hoşuna giden bir ekin gibidirler’’.2 İşte oradan cennet ağacı çıkıyor.O ağaç büyüyor ve cennetimiz oluyor.Biz aslında büyüttüğümüz cennetimize gidiyoruz.Yoksa ‘şeceretüz zakkum’ zakkum ağacı yani cehennem ağacını suluyor ve onu büyütüyoruz.Her sevap tubayı sulayan bir su,her günahta zakkumu sulayan bir su.Zakkum değince aklımıza Nerium oleander cinsi çiçek geliyor.Onlarda fena çiçek değildir.Ama içinde talin var.Eşek yedimi on dakikadır hayatı.Onun için hayvanlar bu çiçeği yemezler.Hayvanlar zakkumu bilirlerde insanlar bilmezler.O zakkum tıpkı günaha benzer.Ne de güzel kokar.Pes pembe,beyazları da var,kırmızıları da var.Açar.Fakat bir yiyin de görün.Anın da götürür. Günahta böyledir işte.Dışarıdan caziptir.Yedimi insanı mahveder manen öldürür.Kur’an-ı Kerim’de zakkumdan bahsedilir.Araplar içinde bu bitki türüne zakkum derler mi bilmem.Ama Anadolu irfanı buna zakkum demiş ise yerine oturmuş demektir.
Hidayetin psikalanizini ben yapamam.Çünkü Psikolog değilim.Fakat yinede anlamaya çalışıyorum.Hidayetin Hz. Allah’a bakan yüzündeki esrarı ben çözemem.Oradan ne görünüyor onu ben bilmem.Kurban olduğum Rabbim onu görüyordur.Mutlaka ve mutlaka esbabı vardır.Mutlaka Allah-u Teala’nın koyduğu yasalar içinde bir yeri ve gerekçesi vardır.Ben tesadüf olduğu kanaatinde değilim.Hele hidayetin tombaladan çıktığını hiç sanmıyorum.Kainatta tombala çekmeyen tek varlık Hz. Allah’tır.Hiç kimse Allah’ın tesadüfen iş yaptığını söyleyemez.Allah kaderli bir Allah’tır.Zaten bizdende kaderli olmamızı ister.’’ kaddernâhu menâzile biz ona menziller takdir ettik.3Hz. Allah’ın takdir ile ilişkili ayetlere baktığınızda Allah’ın ölçüsüz iş yapmadığını göreceksiniz.Bu şu manaya da gelir.Ey İnsanlar!Allah Allah iken ölçüsüz iş yapmaz iken,siz kul iken neden ölçüsüz iş yapıyorsunuz?Ondan sonrada başarı istiyorsunuz.Allah ölçüsüz iş yapsa kim ne hesap sorabilir ki?Hiç kimse. Lâ yus'elu ammâ yef'alu ve hum yus'elûn. O, yaptığından dolayı sorgulanamaz fakat onlar sorgulanırlar.4Biz soruluruz.Allah’tan kim hesap sorabilir ki?Fakat hesap sorulmayan,hiç kimseye hesap vermeyen Allah ölçüsüz iş yapmadığı söyleniyor.İşte kader budur.Kadere iman’da budur.Kadere iman,Allah’ın ölçüsüz iş yapmadığına iman etmektir.Kader ölçüye imandır.Türkçemizdeki ‘kadar’ de aynı kaderdir.Mesela,ne kadar,şu kadar gibi.Her şeyin bir kaderi vardır.Onun için Allah kaderli iş yapar ve bize de onu öğütler.Ey İnsan! yaptığınızı bir ölçüye göre yapın.
Hangi ölçüye göre Müslüman oluyorsunuz?İnanan bir delil üzerine inansın.İnkar edende bir delil üzerine inkar etsin diyen Kur’an-ı Kerimdir.Ben hidayetin mutlaka arka planında sebeplerin var olduğuna inanıyorum.Efendimiz Hz. Muhammed s.a.v ‘in bunu düşünmüş olduğu kanaatindeyim. Peygamberimiz s.a.v neden ben? süaline Kur’an-ı Kerim’in cevabı şöyle veriliyor.Ve inneke le alâ hulukın azîm.Ve muhakkak ki sen, mutlaka çok büyük bir ahlâk üzeresin.5 Tesadüf değil.Başka sebepleri de olsa gerek. Onun için Efendimiz Hz. Muhammed s.a.v "Ben atam İbrahim'in duası, İsa'nın müjdesi, dedem Abdul muttalibin duası ve annemin gördüğü rüyayım’’.Demek ki ta ötelerden bir şeyler var. Ama sadece bu değil.Onun için mutlaka hidayetin de esbabı vardır.Çünkü kapıyı vurmayana kapı açılmıyor.O nedenle Kur’an-ı Kerimdeki ‘‘HEDA’’ kelimelerinin ‘yöneltti’ manasını veren alimlerde vardır.Ama ‘iletti’ değil.Bu farklı bir şey.İletirse yol alacak bir şey kalmıyor.Çünkü paraşütle bırakıyor.O zaman ne irade gerekiyor,ne derman,ne de emek gerekiyor.Allah iletmiş oluyor. Hayır.
Yöneltti. Heda ve dalal işte budur. Çölde yolu kaybetmeye dalal, çölde yolu bulmaya heda denir.Yolu buldu.Bu kelimeler çöl kavramlarıdır.Çölde bir adam yolunu kaybettiği zaman Allah ona rahmet etsin denir.Niye?Ölmüştür de ondan.Çölde yolunu kaybeden ömrünü bitirmiştir.Çünkü çöl karanın denizidir.O nedenle denizde dalgalar hareket eder.Çölde dağlar hareket eder.İlginçtir yavaş hareket ederler.Ama saatte bir metre çöldeki kum dağları tepeleri hareket eder.Bedevi akşam yatar.Yattığında yanında olan tepe sabah yanında yoktur.Onun için bedevide mekan bilinci yoktur.Peygamberimiz s.a.v onlara mekan bilinci verebilmek için az mı çekti onlardan.Mekan bilinci olmadığı için mescidin kenarına gelip abdest bozdu.Kolaymı.Mekan bilinci yok.Mescide abdest bozulur mu?Ama bedevi bozar.Çünkü bedevi için her yer çöldür.Efendimizin çektiklerini bir düşünsenize.
Hidayetin insana dönük yüzünde, Allah’ın kapısının önüne gelip o kapıyı vurmak,Allah’a dönük yüzünde ise o kapıyı ardına kadar vurana açmaktır.Vurulmayan kapı açılmaz.
Sahabe efendilerimizle bizim hidayetimizi karşılaştırdığımda bizim hidayetimiz onların hidayetinin yanında cılız kalıyor. Çünkü biz hidayeti atadan öğrendik ve aldık.Onlar ise bedel ödediler.Yürek teri akıttılar.Bedel ödemek bambaşka bir şey.Bedeli ödenmiş imanın insana kattığı zenginlik ise daha bambaşka bir şey.Bedeli ödenmiş imana Allah’ın verdiği mükafat daha daha başka bir şey.
Neden alamıyoruz sualinin cevabı neden vermediktir aslında.Ne verdikki.Fark ne diye sual ederseniz eğer sahabiler daha niye iyi idiler biz ise daha niye kötüyüz.Aslında bu soru değil beklide sorun.Sorun yapmaktı,yaşamaktı.Kıymet bilmek olmalıydı.İmanının kıymetini, değerini bilme.Hz. İbrahim gibi ömrü boyunca bir yavruya hasret ve sonunda bir yavruya nailiyet.Koklamaya kıyamaz ya.İmanını koklamaya kıyamıyor.İmanının gözlerinden öpüyor.İmanına gözü gibi bakıyor, üstüne titriyor.Çünkü zor elde edildi.Bedel ödedi.Ne kadar bedel öderseniz o kadar üzerine titrersiniz.
Bakınız babanızdan size devredilen servetin üzerine titreyişinizle sizin emek sarf ederek kazandığınız serveti kullanmadaki elinizin titreyişi aynı değildir.O zaman görürsünüz. Hanımla pişirdiğiniz yemeği yerken ile başkasının pişirdiği yemeği yerken bile farklıdır.Komşunun çiçek saksısı dördüncü kattan aşağı düşerken başkasının yüreği aşağı düşen varmı?Yok.Ama sizin saksınız düşse öylemi davranırsınız.Aslında ottur işte.Dibine üç dört defa su döktünüz ne var yani?Ama düşsünde bir bakın.Yüreğiniz onunla beraber aşağı düşer.Niye? Su döktünüz. Emek verdiniz. İşte iman emek verilice, kendisi hakkında bedel ödenince böyle oluyor. Üzerine titriyor insan. Emek verdiğinizde üzerine titriyor insan.Emek verilmiş imanın üzerine titreniyor.
Bu manada âlimlerimizin işi pek zor olsa gerektir. Bir adama imanı fark ettirdiğinizde zaten suyu fark ettirmiş çöldeki susuz gibi yumulur dudaklarıyla.Ama bizimkilere nasıl fark ettirelim.Çok zor.Bilmeyene öğretirsiniz.Bildim zannedene sittin sene öğretemezsiniz. Olmayana verirsiniz ama var zannedene nasıl vereceksiniz.Önce hastayı tedavi etmek için hastalığına inandırmanız gerekir.Hastalığına inanmıyor nasıl yatıracaksınız hastaneye.Ben dünyanın en sağlam adamıyım diyor.Ama hasta.Tedavi edemiyorsunuz.Adam dünyanın en iyi Müslümanı olarak görüyor kendisini.İmanı yaralı.İmanı bir taraftan gidiyor.Ama adam aldırmıyor.Sizde canhıraş koparıyor imanın yaralı gel kardeş diyorsunuz.Hz. Kur’anın eczanesine gel.Hastanesine gel.Gel Hz. Kur’an’ın ve sünneti Resulüllah’ın hastanesinde tedavi ol şifa bulacaksın diyorsun. Hiç aldırmıyor bile.Çünkü bedel ödememiş.Yani imanı kaybedince neyi kaybedeceğini bilmiyor aslında.Bedel ödemediği içinde size aldırmıyor.Üzerine titremiyor.
Hidayetin insana dönük yüzünde, Allah’ın kapısının önüne gelip o kapıyı vurmak,Allah’a dönük yüzünde ise o kapıyı ardına kadar vurana açmaktır.Vurulmayan kapı açılmaz.
Sahabe efendilerimizle bizim hidayetimizi karşılaştırdığımda bizim hidayetimiz onların hidayetinin yanında cılız kalıyor. Çünkü biz hidayeti atadan öğrendik ve aldık.Onlar ise bedel ödediler.Yürek teri akıttılar.Bedel ödemek bambaşka bir şey.Bedeli ödenmiş imanın insana kattığı zenginlik ise daha bambaşka bir şey.Bedeli ödenmiş imana Allah’ın verdiği mükafat daha daha başka bir şey.
Neden alamıyoruz sualinin cevabı neden vermediktir aslında.Ne verdikki.Fark ne diye sual ederseniz eğer sahabiler daha niye iyi idiler biz ise daha niye kötüyüz.Aslında bu soru değil beklide sorun.Sorun yapmaktı,yaşamaktı.Kıymet bilmek olmalıydı.İmanının kıymetini, değerini bilme.Hz. İbrahim gibi ömrü boyunca bir yavruya hasret ve sonunda bir yavruya nailiyet.Koklamaya kıyamaz ya.İmanını koklamaya kıyamıyor.İmanının gözlerinden öpüyor.İmanına gözü gibi bakıyor, üstüne titriyor.Çünkü zor elde edildi.Bedel ödedi.Ne kadar bedel öderseniz o kadar üzerine titrersiniz.
Bakınız babanızdan size devredilen servetin üzerine titreyişinizle sizin emek sarf ederek kazandığınız serveti kullanmadaki elinizin titreyişi aynı değildir.O zaman görürsünüz. Hanımla pişirdiğiniz yemeği yerken ile başkasının pişirdiği yemeği yerken bile farklıdır.Komşunun çiçek saksısı dördüncü kattan aşağı düşerken başkasının yüreği aşağı düşen varmı?Yok.Ama sizin saksınız düşse öylemi davranırsınız.Aslında ottur işte.Dibine üç dört defa su döktünüz ne var yani?Ama düşsünde bir bakın.Yüreğiniz onunla beraber aşağı düşer.Niye? Su döktünüz. Emek verdiniz. İşte iman emek verilice, kendisi hakkında bedel ödenince böyle oluyor. Üzerine titriyor insan. Emek verdiğinizde üzerine titriyor insan.Emek verilmiş imanın üzerine titreniyor.
Bu manada âlimlerimizin işi pek zor olsa gerektir. Bir adama imanı fark ettirdiğinizde zaten suyu fark ettirmiş çöldeki susuz gibi yumulur dudaklarıyla.Ama bizimkilere nasıl fark ettirelim.Çok zor.Bilmeyene öğretirsiniz.Bildim zannedene sittin sene öğretemezsiniz. Olmayana verirsiniz ama var zannedene nasıl vereceksiniz.Önce hastayı tedavi etmek için hastalığına inandırmanız gerekir.Hastalığına inanmıyor nasıl yatıracaksınız hastaneye.Ben dünyanın en sağlam adamıyım diyor.Ama hasta.Tedavi edemiyorsunuz.Adam dünyanın en iyi Müslümanı olarak görüyor kendisini.İmanı yaralı.İmanı bir taraftan gidiyor.Ama adam aldırmıyor.Sizde canhıraş koparıyor imanın yaralı gel kardeş diyorsunuz.Hz. Kur’anın eczanesine gel.Hastanesine gel.Gel Hz. Kur’an’ın ve sünneti Resulüllah’ın hastanesinde tedavi ol şifa bulacaksın diyorsun. Hiç aldırmıyor bile.Çünkü bedel ödememiş.Yani imanı kaybedince neyi kaybedeceğini bilmiyor aslında.Bedel ödemediği içinde size aldırmıyor.Üzerine titremiyor.
Hz. Ömer r.a ‘ın yanında konuşulur iken ‘benim yanımda cahiliye’den söz etmeyin’ derdi.Hidayet bulmadan önce Hattab oğlu Ömer iken kız çocuğunu öldürmüştü.Hidayete erdikten sonra hem halife hem de yüzlerce evladın dirilişine vesile olan evlatlar fatihidir.O kurban olduğum İslam ki bir evlat fatihinden bin evlat fatihini nasıl çıkardı.İşte mucize budur işte.Ya Ebu Zer. Gifar kabilesinin eşkıyasıydı.Güney kuzey arasındaki kervanları soymak.Hayat hikayesini anlatırken mesleğimiz buydu diyor.Gelen geçen kervanları vururduk.Onunla geçinirdik.Hidayet çok ilginç bir şey.Önce abisi Mekke-i Mükerreme’ye geliyor. Olmayınca olmuyor.Abi kapıyı çalmayınca hidayete eremiyor.Ebu Zer kendisi geliyor.Diyor ki,Bir ay Mekke’de kaldım.Acıkınca zemzem yedim,susayınca zemzem içtim.Allah Resulünü’de soramadım.Çünkü Peygamber Efendimiz Erkam’ın evinde gizleniyor.Bireysel davet dönemi.Yer demir gök bakır.Kimden soracak.En sonunda fark ediliyor.Allah Resülü bir namaz sırasında keşfediyor ve Hz. Ali’yi gönderiyor.Hz. Ali on bir yaşlarında.Hz. Ali Ebu Zerin kulağına eğiliyor.Resulüllah’ın selamı var.Gözleri açılıyor.Bir ay yememiş.O ana kadar zemzemle beslenmiş.Hz. Ali diyor ki, Eba zer!Beni takip edeceksin.Ben sokağa girip sokaktan çıkmadan o sokağa girmeyeceksin.Ben sokatan çıktığımda o sokağa gireceksin.Beni gözleyeceksin.Bir kapının önüne geldiğimde ayakkabımı ayağımdan çıkarıyormuş gibi yapacağım ve oraya geleceksin.Ben devam eder giderim.İşte on yaşlarında bir çocuktan bahsediyoruz.Birde teşkilata bakın. Düzene bakın.Nizama bakın.Bir dava uğrundan neler çekildiğine ne bedeller ödendiğine bakın.ve eşkıyadan evliya çıkarıyor.
Ğuzeyye binti dudan sahabiye bir hanımdır.Hem azatlı hem de hatırlı bir kadındı.Bu sahabiye hanımın oğlu Abdullah bin Ğuzeyye’yi Allah Resülü, hicretin 7. Yılından sonra Hayber zekatlarının amiri olarak görevlendirdi. Kendisi anlatıyor.Mekke’de idik.Müşrikler bu sahabiye hanımın Müslüman olduğunu haber alınca eski efendileri ve çocukları kapısına yığılırlar. Hiçbir hakları olmamasına rağmen çık seni öldüreceğiz derler.Geceye kadar onları oyaladı ve geceleğin bir fırsatını bulup damdan çıkıp Taif istikametine çöle kaçtı.Çölde o kadar yürüdüm ki,artık serap görmeye başladım ve susuzluktan sesim kesildi bayılmışım.Baygınlık sırasında birinin bana bir testi sunduğunu gördüm.Testiği dudaklarıma değdirdi.Her tarafıma can geldi gözlerimi açtım.Ne testi var ne kimse var ve ben çölde tek başıma gece yarısı baygın yattığım yerdeyim.Ama sanki suya kanmış gibiyim.Hiç su isteği duymadım.Dört yüz kilometrelik yolu yürüyerek Medine’ye geldim.İşte bir kadın bunu yapıyor.Ey İman!Sen nelere kadirsin deyesim geliyor.Hidayet nasıl bir şey?İşte hidayet böyle bir şey
Size bir şey daha anlatayım.Sahabenin en serti Hz. Ömer’dir.Hz. Ömer’in iki tane eşi müşrikti.Bunlara bir kez baskı yapmadı.Bunları zorla imana sokmadı.Hicretin altıncı yılına kadar bu eşleriyle yaşadı.Müşriklerle evliliği kaldıran ayet ininceye kadar.Hz. Ömer onları iki şey arasında muhayyer bıraktı.Allah ayet indirdi.Ben sizinle artık evli kalamam.Bundan sonra beni tercih etmek istiyorsanız İslam’ı tercih edeceksiniz.Yoksa mehrinizi verip babanızın evine göndereyim dedi.Dediğini de yaptı .Yanlarına korumalarını ve mehirlerini vererek Mekke’ye geri gönderdi.İşte özgürlük denilecekse buna denir.Hidayet diyorum.Hz. Ömer’in evinde olmazsa nerede olur Allah aşkına.İşte hidayet başka bir şey.Kapıyı tıklatmanız lazım.Tıklatmazsanız babanız peygamber Hz. Nuh,oğlunuz Hz. İbrahim,yeğeniniz Hz. Muhammed a.s’da olsa da yok olmuyor işte.Hidayet olması için Allah’ın kapısını tıklatmanız,gayret etmeniz,emek sarf etmeniz,bedel ödemeniz lazım.
Allahınızın aşkına biz ne bedel ödedik?Burada bir dur işte.Babam ödemiş.Baban ödedi ise babana afiyet olsun.Babanın yediği ile senin karnın doyarsa babanın ödediği ile sen tamamsın.Babam ödemiş,dedem ödemiş yok.Dedem hocaydı,hacıydı demek yok.
Ğuzeyye binti dudan sahabiye bir hanımdır.Hem azatlı hem de hatırlı bir kadındı.Bu sahabiye hanımın oğlu Abdullah bin Ğuzeyye’yi Allah Resülü, hicretin 7. Yılından sonra Hayber zekatlarının amiri olarak görevlendirdi. Kendisi anlatıyor.Mekke’de idik.Müşrikler bu sahabiye hanımın Müslüman olduğunu haber alınca eski efendileri ve çocukları kapısına yığılırlar. Hiçbir hakları olmamasına rağmen çık seni öldüreceğiz derler.Geceye kadar onları oyaladı ve geceleğin bir fırsatını bulup damdan çıkıp Taif istikametine çöle kaçtı.Çölde o kadar yürüdüm ki,artık serap görmeye başladım ve susuzluktan sesim kesildi bayılmışım.Baygınlık sırasında birinin bana bir testi sunduğunu gördüm.Testiği dudaklarıma değdirdi.Her tarafıma can geldi gözlerimi açtım.Ne testi var ne kimse var ve ben çölde tek başıma gece yarısı baygın yattığım yerdeyim.Ama sanki suya kanmış gibiyim.Hiç su isteği duymadım.Dört yüz kilometrelik yolu yürüyerek Medine’ye geldim.İşte bir kadın bunu yapıyor.Ey İman!Sen nelere kadirsin deyesim geliyor.Hidayet nasıl bir şey?İşte hidayet böyle bir şey
Size bir şey daha anlatayım.Sahabenin en serti Hz. Ömer’dir.Hz. Ömer’in iki tane eşi müşrikti.Bunlara bir kez baskı yapmadı.Bunları zorla imana sokmadı.Hicretin altıncı yılına kadar bu eşleriyle yaşadı.Müşriklerle evliliği kaldıran ayet ininceye kadar.Hz. Ömer onları iki şey arasında muhayyer bıraktı.Allah ayet indirdi.Ben sizinle artık evli kalamam.Bundan sonra beni tercih etmek istiyorsanız İslam’ı tercih edeceksiniz.Yoksa mehrinizi verip babanızın evine göndereyim dedi.Dediğini de yaptı .Yanlarına korumalarını ve mehirlerini vererek Mekke’ye geri gönderdi.İşte özgürlük denilecekse buna denir.Hidayet diyorum.Hz. Ömer’in evinde olmazsa nerede olur Allah aşkına.İşte hidayet başka bir şey.Kapıyı tıklatmanız lazım.Tıklatmazsanız babanız peygamber Hz. Nuh,oğlunuz Hz. İbrahim,yeğeniniz Hz. Muhammed a.s’da olsa da yok olmuyor işte.Hidayet olması için Allah’ın kapısını tıklatmanız,gayret etmeniz,emek sarf etmeniz,bedel ödemeniz lazım.
Allahınızın aşkına biz ne bedel ödedik?Burada bir dur işte.Babam ödemiş.Baban ödedi ise babana afiyet olsun.Babanın yediği ile senin karnın doyarsa babanın ödediği ile sen tamamsın.Babam ödemiş,dedem ödemiş yok.Dedem hocaydı,hacıydı demek yok.
Değerli dostlar!
Hidayet üzerine bir daha düşünelim ve cennet ucuz değil,cehennem lüzumsuz değil.Bunu bir kez daha ciğerimizle kavrayalım.
Sahabe efendilerimizle bizim hidayetimizi düşünüyorum. Onlar İslam evinin ortasına Kur’an’ın tam ana kapısından girmişler ve çok güzel fark etmişler.Bizim yedi göbek Müslüman’a fark ettirmek için göbeğimi yedi kere çatlattığım hakikati bu Müslüman’a daha izah ederken dudağımdan daha leb demeden o leblebiyi anlayıveriyor.Şeytan bunun neresinde,melek bunun neresinde diye düşünmeden edemiyorum.
Onun için diyorum ki değerli dostlar!
Sahabe efendilerimizle bizim hidayetimizi düşünüyorum. Onlar İslam evinin ortasına Kur’an’ın tam ana kapısından girmişler ve çok güzel fark etmişler.Bizim yedi göbek Müslüman’a fark ettirmek için göbeğimi yedi kere çatlattığım hakikati bu Müslüman’a daha izah ederken dudağımdan daha leb demeden o leblebiyi anlayıveriyor.Şeytan bunun neresinde,melek bunun neresinde diye düşünmeden edemiyorum.
Onun için diyorum ki değerli dostlar!
Hz. Allah emeğe saygı duyar. Hatta emeğe saygı duyan şu varlık aleminde Allah’tan daha çok saygı duyan başka bir zat yoktur.Onun için gelin emek verelimde Rabbimiz nazarında saygılı ve saygı duyulan olalım.Gelin yeniden kazanalım.Bakalım bize neler kazandıracak imanımız.Geliniz ’’ ya eyyuhellezine amenu aminu’’ Ey İman edenler! Yarım iman ettiniz,tam iman edin.7 Yâ eyyuhellezîne âmenudhulû fis silmi kâffeh, Ey iman edenler! Hepiniz topluca barış ve güvenliğe (İslâm'a) girin.8 İslam’a yarım girilmez. kâffeh,topluca girin.Ey iman edenler!Pazarlıklı iman ettiniz.Gelin pazarlıksız iman edin.Hz. Allah ile pazarlık olmaz.Ya Rabbi!Yüzde doksan beşi sana versem yüzde beşi bana kalsa olmaz mı?Olmaz. Mâ cealallâhu liraculim min galbeyni fî cevfih Allah, hiçbir adamın içine iki kalp koymamıştır 9.Haydi bir kere daha düşünelim.
Selam hidayete tabi olanlara olsun….
1-Bakara Süresi 2/2
2-Fetih Süresi 48/29
3-Yasin Süresi 36/39
4-Enbiya Süresi 21/23
5- Kalem Süresi 68/4
6- Ramuz el-Hadis s, 233
7-Nisa süresi 4/136
8-Bakara Süresi 2/208
9-Ahzap süresi 33/4