Kaldırımlar, bir şehrin medeniyet aynasıdır.

Kaldırımların kullanma şekillerine bakılarak, o beldede yaşayan insanlar hakkında kolayca karar verilebilir.
 
Türkiye’mizin her tarafından Ankara ve İstanbul’a gelenler vardır. BU insanların kaldırımda yürümelerinden nereli oldukları anlaşılır. Örneğin; kaldırım dururken yolda yürüyenleri gördüğünde sen ….. ilindenmisin, diye sorarlar ve tahminlerinde yanılmazlar. Çünkü o ilimizin yolları dar olduğu için kaldırımlarıda çok dardır. Yayalar kaldırımlara sığmadığı için yoldan yürürler ve bu alışkanlık haline gelmiştir, kaldırımlar boşta olsa onlar yolda yürümeğe deva m ederler.
 
Sahi, kaldırımlar niçin yapılır?

Bu sorunun, bulunduğu kasabadan dışarı çıkmamış birisine sorulduğunu farz edelim. Her halde şu şekilde cevap verecektir.

*Esnaflar dükkânlarındaki malları sergilesinler diye.

*Tabureleri atıp, ortaya da bir sehpa koyup tavla oynasınlar diye.

*Esnaf, yanına gelen dostlarını altlarına birer kasa veya oturak vererek, çay -kahve ikramı yapsın diye.

*Bankalar, ATM ler koysun diye.

*Belediyeler, ekmek büfeleri koysun diye.

*Dilençiler, oturup dilensin diye.

*Üreticiler, yetiştirdikleri meyve ve sebzeleri sergileyip satsınlar diye.

*Üç beş arkadaş, kol kola girip sohbet ederek yürüsünler yaya trafik akışını engellesinler diye.

*Bisikletliler,  yürüyenlere çarparak yarış yapsınlar diye.

* Bazı esnaflar, dükkânlarındaki çöpleri atsınlar diye.

*Marketten alış veriş edenler satış fişini buruşturup atsınlar diye.

* Sigara içenler, izmaritlerini atsınlar diye.

*Arabalar park edilsin diye.

*Boş koliler atılsın diye.

*Meyve kabukları atılsın diye.

*Kuru yemiş yiyenler, kabuklarını atsınlar diye.

* Pet şişede suyu içen, boşunu atsın diye.

* Tükürülsün diye.