Ezici olasılıklarla yalnızlığı beklerken hayatta bilmeyiz bizleri nelerin beklediğini.. O an yaşananların gelip geçici olduğunu kaderin ne yaşatacağını.. Zamane yaşanmışlıkların nadiren de olsa kendimize kazandırdıklarını veya nelerimizi eksilttiğimizin muhakemesini hayat şartlarınca göremeyiz . Çevremize ve kendimize o kadar kaptırmışızdır ki artık içten içe gelecek dediğimizin geldiğini arkamıza baktığımızda ise sadece nefes alıp vermişliğimiz kalır anılarda..
Zamane erken alınan bazı kararların hayatta nelere sebep olduğunu veya geç alınmış kararların yine nelere sebep olduğunu nezih, sükûnetli, sessiz ortamda iki elimiz arasında bol bol düşünmeye başlarız. İleri yaşlarda insanların yaşanmışlıklarına bakarak elbet herkese göre farkındalık gösteren enerjileriyle halen ruhen üretebileceği inancıyla atılsa da içinde bulunduğu beden buna müsaade etmeyecektir. Tüm yaşamını kentlerde yoğun strest içinde maddiyat peşinde koşuşturanların belli bi zaman sonrası bedenen ve ruhen rahatsızlığına yenilerek köşelerine çekilme vaktine karar verirler.
Bir onur kültürünün karakterinin içerisinde yaşayanlar o toplumun öngördüğünce özgün hareket edebildiklerinden dış dünyaya şuurları kapalıdır maalesef.. Sosyal, iş, ailevi, eğitimsel olsun her zaman içimizde endişe daim büyük korkuyu beklerken hali alır zamanla, Hayatın ne getireceğini bilmeksizin sürprizle karşı karşıya kalabilmenin korkusu ve de bu korkuyu ne şekilde bertaraf edebileceğini bilemememiz bizleri tüketir.
Aile sistemlerine bağlı kalınarak tüm yaşamına etkileyecek kararların alımı o kişide hayati rol alır. Yaşam felsefesi haline gelen etikleriniz zamanla kalıplaşarak korku haline gelirler. Bilhassa kadınlarımızda baskın hale gelen onurumuz için savaşıyoruz algısıyla hayatlarını idame etmede gösterdikleri çaba ve gayret şahaserdir. Yoğunlaşmış ama gözle görülmeyen iç baskılar zamanla sessizliğe bürünerek strestli, depresyonel, sapma, çarpık düşüncelere dönüşerek tedavi gerektirir.
Kendilerince tahrik ve saldırganlığa iten sebebleri daha yakından incelediğimizde garip ve güçlü bir gerçekle yüzleşmekteyizdir ki bu gizem halini alacaktır. İnsanın rahatsız olduğu toplumdan uzaklaşmasıyla ilk olumlu sonuçlar vermeye başlayacaktır. Yaptığı şeyle yetenekleri kayde değer görülmüyorsa kişinin yeteneklerini öngörecekleri arasında korkuyu beklerken yol alması gerekir. Bilgi ve becerelerinden yararlanacak topluluğa yönlendirilmesiyle başka başka yeni ışık tutacak projeler üretebilmelidir.
İnsanın kendisini yetiştirebilmesi öncelikle yine kendinde biter.. İmkanlara ulaşabilme çabasıyla yapabileceğinin en iyisini yapma inancı her zaman o kişiyi dinç tutacaktır. Adım adım dahi olsa zamanla alınan her deneyim tecrübe başkalarına da öncü olacaktır. Gerçekleşen yaşanmışlıklarca daha başarılı oluruz. Başarının hikayesini yazmak bizlerin elindedir. Korkuyu beklemektense yolumuza devam edebilme iradesine sahip olmak yine bizdedir. Sende biter…!
ARAŞTIRMACI YAZAR
VOLKAN YAŞAR BERBER