Hiç şüphesiz varolan kültürel değerlerine sahip çıkmanın evveli okumaktır. Son zamanlarda modavari bir olduysa da möblelerinin yanına tozkondurulamayan kütüphanelerin yapılması.. Sanarsın ki her bir raftaki kitabı okumuş, anlamış ve hatta hayatına icra etmişler maalesef gösteriş ve israftan ötesi değil. Acaba bu yaşanılanlar kibir, ego hasleti mi yahutta dışa vurum zenginliğinin mi?. Yoksa siz bunu okuyamadığı halde sırf yaşatmak için para verip evlerinde toplayarak asli ihtiyaç sahiplerinden kaçırmak mı amaç.. Yazıma eleştirilsel girsemde maalesef şu anda gözlemlediğim bunlar.
Araştırmacılarımız sunduğu yazıların birçoğu devamlı gözlem ve okumalarından gelmektedir. Toplumda özellikle emekli köşesine çekilmişlerden oluşsa da okuyanların çoğunluğu, gençlerimiz ödev olarak sahiplenmektedirler. Oysa ki okumak, araştırmak, incelemek yaşantımızın her daim olmazsa olmazıdır. Bunun farkına erken varanlar makaleleriyle, hikaye, romanlarıyla önce kendine sonra da topluma faydalı olacak eserleriyle gün yüzüne çıkmaktadırlar.
İnsan içindekilerin hissettiklerinin değerini kaybetmemeli dışavurumdakilerini kaleme dökmeli.. Duygu, düşüncelerini özgün şekilde ara arada olsa aktarmalı okuyucularına. İnsanları, olayları, çevrendekileri vs incelemekle başlanılan zevkli bir yoldur aslen. Tanınmış yerli yabancı fikir adamlarımızın eserlerinden istifade edebilenler zamanla kendini geliştirerek başkalarına da merhem olabilmektedir. İlla ki bu yazılarıyla değil empatisiyle, görseliyle, görecesiyle karşısındakinin doğru kararlar almasında öncü rol model alırlar.
Resmi devlet imkanlarından istifade edenler mesleki hayatında çok az eser meydana getirerek eğitim verdiklerıne örnek olamamaktalar. Aslen kanaatimce olması gereken bu mudur?. Çevremize bakacak olursak çok değerli bilinen eğitimcilerimizin dahi çok az eser veya hiç geride eser bırakmamış olmaları gelecek kaygısı gençlerimiz için düşündürücüdür. Okuyan toplumlar büyük şevk ve heyecan içinde geleceğe çığır açan projelere de umut olmaktadır. Evvelinde kağıda dökülen hayallerin bir zaman sonra olası reformlarının gerçekleştirilmesiyle hayat bulacağı katidir.
Başkaları için önemsiz gibi görülen değerlerin misalen koleksiyonerliğin, misalen yazarlığın vb gelecekte kendisine ve topluma ne kazandıracağı bilinmez kah boşluktakini geri kazandırır kah sırra merhem olur. Negatif düşünce sahiplerinin genelde ‘’alemin akılsızı bizmiyiz?’’ gibimsi lafzları varolan içindeki ateşi, feyzi söndürse de nefsine yenilmeden akılcı şekilde sabrla uzun sabırla yoluna devam etmek doğru karardır. Bu çalışmalara katkıda bulunmak ve bu çalışmaların semeresinden faydalanmak bizler için vazifedir.
Yetişme tarzımızdan mıdır, çevre tesirlerinden midir, her nedense kendimizi ast görürüz. Çekingenlik ,alınganlık üstümüze vazifeymiş gibi toplumda negatiflik oluşturulur. Oysa ki kendini aşamayan karşımızdakilerdir. İhmaledilmişlik hissi verenler bilmelidirler ki kendilerinin de zamanında yaşadıklarını başkalarına yaşatmak istemektedirler. Komplekse yer vermeden haklar ve imkanlar nisbetinde en iyisini yapabilme gayretini göstererek rota çizenler elbet bir gün hedefe varacaklardır. Unutulmamalı ki bir köşeye çekilerek değil, medeni ölçüler içinde bizlerden ne umuluyorsa elimizden gelenin en iyisini yapabilme temennileriyle..
ARAŞTIRMACI YAZAR-TARİHÇİ
VOLKAN YAŞAR BERBER