Amacının ne olduğunu tam olarak kestiremediğimiz, hatta çoğu zaman hayatımızdaki hükmünü fark etmediğimiz öyle çok şeyle kuşatılmışız ki…

Bize “fırsat” demişler koşmuşuz, bitiyor demişler acele etmişiz.

Daha yenisi çıktığı anda bizdeki birden eskimiş olur, daha “yeni” çıktığında ise bizdekinden “kurtulma” zamanımızın geldiği bildiriliyordur. Hele bir de daha “iyisini” yaptılarsa şayet; bizim ihtiyacımız olduğu içindir ki zaten kendi ihtiyaçlarımızı onlardan daha iyi bilecek üstün yeteneğimiz mi var?

Varsa bir kapışmaca buna kayıtsız kalacak halimiz yok.  Bu kadar insanın bir bildiği vardır elbette.  Diye diye hep de kaybetmedik hani… Kaptık bir şeyler günün fırsatlarından sonra da kaptırdık kendimizi “sahip olmamız gerekenleri” elde etmenin sonu gelmeyen hazlarına…

Modern zamanlarda “alışveriş” gibi sentetik mutluluklar büsbütün karşı konulacak gibi değil. Ancak neyi alıyoruz da karşılığında neler veriyoruz bir sormak lazım.
Milyarlarca insanın  mukaddes kabul ettiği bir güne  “kara” deme hadsizliğinin de sorgulanması lazım…

“CUMA” üzerine güneş doğan günlerin en hayırlısıdır.

Cuma; cem olmak, toplanmak anlamından da öte müminler için bayram kabul edilir. Zaten son yıllarda “duyarlı” müminlerin Cuma mesajlarında “sevinilesi” ve “umut verici” bir artış yaşanmaktadır.

Bir çok sahih hadis ile; Cuma gününün en hayırlı gün olduğu, o gün yapılan ibadet ve hayırların iki kat sevap hükmünde olduğu hatta Adem peygamberin yaratılışından başlayarak en önemli hadiselerin o gün zuhur ettiği ve “kıyamet” in de o gün yaşanacağı rivayet edilmiştir.

Kur’an-ı Kerim’de adına müstakil bir Sure bulunan “Cuma” günü; Cuma Namazı için çağrıldığı zaman özellikle “alışverişin” bırakılması emredilmiştir.

Şimdi bu “kara çalma” durumu, ne kadar tesadüf ne kadar planlıdır ve ne kadar başarılı olmuştur bir yana buna “hassasiyet” gösterenlerin de “Şahane Cuma”, “Bereketli Cuma” , “Çılgın Cuma” diye duyurdukları kampanyaları ile bu alışverişe davetiye yollamaları bana göre çok daha manidardır.

Çünkü değil “Kara” kelimesi ile yan yana gelmesi asıl “alışveriş” kelimesi ile yan yana getirilmesi bile yiyip, yutup hazmettiklerimize bir yenisinin eklenmesi tuzağıdır.

Birlik olma, toplu ibadet etme ve haftanın bayramı için tahsis edilen en değerli günü -ki içinde duaların asla reddolunmayacağı öyle bir “an” barındırır ama bildirilmez – tam da yapılması en istenmeyen “alışveriş” e odaklamak sahtekârlığı belki de en büyük ayıptır.
 
Sahtekârlığın sınırları ise sadece bununla sınırlı kalmayıp, bu “kara çalma” kampanyasına rağbet edenlere sunulan avantajların aslında hiç de öyle olmadığı, indirim adı altında sunulan fırsatlardan önce fiyatların çok daha yukarı çekildiği de gözle görülür bir gerçektir.

Zaten mesele kar etmek ya da etmemek meselesi değil… Şu hep söylenen; kapitalist sistemin insanı hep daha çok harcamaya, daha çok tüketmeye ve birilerini daha çok kazandırmaya yönelik hedeflerine ait tek bir amaçla sınırlı hiç değil.

“Kara” diye bize çağrıştırdıkları ile beynimizde,  ruhumuzda “karaladıkları”dır ve istediklerini elde etmek için gözlerini fütursuzca karartabilenlerin bütün dünyaya kendi istedikleri “karanlıkları” hep aydınlık ve güneşli havalarda “pazarlayabilmeleridir” bitmeyen mesele…

“Cuma” için özenle seçilip kullanılan sıfatlardan irite olma hakkına sahip olup olmadığı bile belli olmayan azınlık insanların “aşırılık” yaftasıyla karalanması ise bu kampanyadan paylarına düşen yegane nasip sadece…