Benim ülkem, vatanım, benim memleketim. Ben bu vatanı çok seviyorum. Naraları atanlar, sosyal medya aracılığı ile yazanlar, yok böyle idi diyenler, yok sebep olan kişi ya da kişiler, yazarlar,  sosyal medyayı trolleri, yok havuz medyası, yok yandaş medya, yok şu TV, yok bu TV, yok şu parti yok bu parti diyenler…

Yaz boz tahtasına çevirtilen medya. Taraflı tarafsız olduklarını iddia edenler. Demeç verenler, basın toplantısında şehitlerimize metin okuyarak seslenenler. Kanaat önderiyiz diye ortada gezinenler, iş adamları, Stk mensupları hepimiz hepiniz yani ben yani sen, onlar bizler, sizler diye devam eden kişiler ve kurumlar. Bir durun hele!


Gerçek şu; ATEŞ parçası gençlerimiz ve ne umutlarla bu fidanları yetiştiren aileler, evlatların acı haberini alan ‘‘ANNELER ‘‘kadar içiniz yanabilir mi?

Vatan görevi için askere gönderdiğiniz evladınızın adı geçecek mi diye televizyon başında gözlerinizi hiç kırpmadan haberleri dinlediniz mi?

Silahlı kuvvetlerden rütbeli biri, acı haberi vermek için evinizin kapısını çalacak diye hiç endişe yaşadınız mı?

Her telefon çalışında kalbiniz yerinden fırlayacak gibi oldu mu?

İçimizden geldiği kadar yüzlerce, binlerce paylaşalım, o acıyı hissettiğimize inanalım ancak gerçeği bir düşünelim içimiz bir ANNE kadar dağlanır, bir baba kadar yanar, bir kardeş bir eş kadar kahrolabilir miyiz? Ve en acısı öksüz yetişmenin ne olduğunu ancak yaşayanlar bilir!

Şehit cenazesinde evlatların yaşadığını hissedebilir miyiz? Sevgiliye son bir defa bakmanın ne olduğunu anlayabilir miyiz? Sözlü kardeşimin hayallerini hissetmek gerekiyor! Beyaz gelinlik giymek için hayal kurarken, beyaz kefene sarılı o cansız bedene sarılmak nasıl bir duygudur?


Kan ile beslenen kim var ise Allah’ından bulsun. Kim ki seçim meydanlarına çıkıp seçim malzemesi yapar ise onları da Allah’a havale ediyorum.

Gerçek şu ‘’Anneler’’Kadar içimiz yanabilir mi?