“İlim beşikten mezara kadardır”Bu sözü Peygamberimiz söylemiştir.


O gün, ses kayıt cıhazı yoktu. Belki de “ilim anne karnından mezara kadar” demiş olması daha mümkündür, diye düşünüyorum. Çünkü bilim adamları çocukların daha anne karnında iken bazı eğitimleri aldıkları hakkında görüş belirtmektedirler.  Anneler de bunu bildikleri için hamilelik dönemlerinde nerede olacaklarını, neler konuşacaklarını, neler dinleyeceklerini doğacak çocuklarının yararına olacak şekilde planlamaya başladılar.


Ben her şeyi biliyorum.

 Bilsem ne olur, bilmesem ne olur?

 Bilgi karın doyurmuyor.

 Maaşımı alır, keyfime bakarım.


Bana ne el âlemden, çoluk-çocuktan, komşu-akrabadan. 

Okusun çocuklar, okutsun öğretmenler. Ben eve yiyecek getirmekle yükümlüyüm, annesi de karnını doyurup temizliğini yapar, gerisi öğretmenlerin işidir” deyip hiç çevresi ve çocukları ile ilgilenmeyen, hata kendisi ile ilgilenmeyen insanlara maalesef hala daha rastlıyoruz.

Bunları neden yazıyorum?


Bazı fedekar insanlar para harcayarak, zaman harcayarak konferansçılar getiriyorlar. Bir konferansçı kolay yetişmiyor. 5.6.7 Kasım tarihlerinde Boyabat’ta seri konferanslar vermek üzere İlçe Kaymakamı Sayın Bilal Bozdemir ve İlçe Milli Eğitim Müdürü Hüseyin Kendir Bey’in gayretleriyle getirilen Oğuz Saygın Beyefendinin kitaplarından aldım. Eve geldiğimde kapak üstünde birinin 68. Baskı, diğer birinin 70. Baskı olduğunu gördüm. Demek ki vatandaşlar alıyor ve okunuyor. Bu olay beni ziyadesi ile memnun etti.


Konferansçı, biz insanlara faydalı olabilmek için evinden, eşinden, çocuklarından ayrılıp geliyor. Emek veriyor. Konferasnsı düzenleyenler, davetiye dağıtıyor. Evlere telefon edilierek haber veriliyor. Panklartlar asılıyor. Belediye hopörlörlerinden ilanlar yapılıyor. Ancak katılım istendiği, beklendiği kadar olmuyor.

 
Bu durum emeğe saygısızlık olmuyor mu?


Bu vurdumduymazlık nenin nesi? Adam, kilometrelerce yoldan geliyor, ayakta konuşuyor, emek harçıyor, kendisini yetiştirmiş öğrendiklerini bizlerle paylaşıyor. Bizler rahat koltuklarda oturup dinliyor ve ciltler dolusu kitap okuma zahmetine katlanmadan, 4 yıl üniversite okumadan bir saatlik bir zamanda çok şeyler öğreniyoruz. Öğreniyoruz, öğreneceğiz ama bir saatimizi bu güzel işler için ayıramıyoruz.


Hani müslümanız?


Müslüman demek Peygamberin sözünü tutmak demek değil mi?

O, “okumamızı emretmiyor mu?

İlk emri, “oku”. değil mi?

İlim çinde de olsa git al” dememiş mi?

Bu sorulara “hayır” diyenlere sözüm yok. Ancak “efet”diyor ve konferanslara mazeretsiz olarak gelmiyorsanız, sizlere de diyecek bir sözüm yok.

 
Siz, kendi kendinize gerekeni mutlaka söylersiniz.