DEDİĞİMİ YAP YAPTIĞIMI YAPMA
Geçmişte olduğu gibi var olan tüm kaynakları sömürerek yükselenler yeni dünya düzeninde de varlıklarını sürdürebilmek için arayışlarını genişleterek Güneydoğu Asya'da, Ortadoğu da kendilerine yeni kanlı bir sayfa açmışlardı. Birinci dünya savaşından sonra bilhassa Afrika'daki Alman sömürgeleri, Ortadoğu da Osmanlı egemenliğinden kurtulan ülkeler sorununa çare olarak Fransa ve İngiliz Uluslar Topluluğu, Milletler Cemiyetinin manda statüsü tanıdığı bu topakları yönetmeye karar verdiler kendilerince sadece ve sadece onlar bilir onlar yapabilirlerdi. Daha sonraları sömürge altındaki ülkeler zamane bağımsızlıklarını kağıt üzerinde ilan etmiş görünseler de gerçeği yansıtmadığı sahihdir. Ortadoğu ülkeleri stratejik konumları ve önemli petrol rezervleriyle iki süper güç ve yandaşları için büyük önem arz etmekteydi.
Denizaşırı bölgeleri yeniden örgütlemeyi amaçlayarak egemenliklerini ve bağımsız kendi etiklerini oluşturabilmelerine destek olarak Brazzaville'de toplumsal ve ekonomik genişlemeyi içeren (Ocak-Şubat 1944) konferans düzenlenerek, 1945'de Colonial Development and Welfare Act (Sömürgelerin kalkınması ve Refah Antlaşması) imzalandı. Sömürülen devletler her ne kadar kendi anayasalarını hazırlasalar da içeriği sömürgeci devletlerce tasarlanmaktaydı. Sömürgecilerin eskiden olduğu gibi aynı devam eden ''Dediğimi yap, yaptığımı yapma '' prensibi icra edilmekteydi. Medyayı, ekonomiyi, siyasetini elinde bulundurarak hatta eğitimini, dilini dahi değiştirterek geçmiş tarihine ulaşamaması sağlanmıştır.
Biliniyordu ki geçmiş tarihini bilemeyen toplumsal var olan zamane olayları anlamlaştıramadığı gibi dostu, düşmanı bilemezlerdi. Türklerin öz deyişi vardır ki ''Kara keçe ak olmaz, eski düşmandan dost olmaz.'' tarihte de kanıtlanmıştır. Sömürgeciliğin her ne kadar sona ermesi emperyalistlerce çizilmiş sınırları değiştiremediği gibi muhtelif federasyon girişimleri muğlak kalmıştı. Jacoues Berouen'in de belirttiği gibi ''Üçüncü dünyalı olmak hem buradan çıkmayı istediği halde başaramamak, hem de öteki ülkelerle mücadeleye devam etmek demektir.'' Bilhassa artık uç noktaya temas edildiğinde İkinci dünya savaşından sonra patlak veren bölünmüşlükle sömürgeciler yeni dünya düzeninde kapalı kapılar ardından zekatı kadarı dahi kamuoyuna duyurulmayan nagihanı akidler düzenlenerek gelecek kuşakları boyundurukları altına almışlardır.
Aslında sadece görsel değiştirilerek içeriği saklı kalmak kaydıyla yeni sömürgeci dünya düzeni kurulmuştu ki buna ültimatom vermek büyük cesaret ister. Harcırahı ne kadar büyük ise sömürgenin maalesef sefaleti de o kadar büyük idi. Emperyalizmi kınayan bağlantısız hareketlerin sonu hep hüsran olmuştur. Destek göremeyen her girişim muhakkak acı bir şekilde sonlandırılarak büyük gözdağı verilmekteydi. Ancak dışarıdan geniş destek alabilenlerdir ki 'yardım almaya alışan emir almaya da alışır.' misali yeni büyük tehdit altına girmekteydiler. Kendi göbeğini kendin keseceksin ki kendi milliyetçiliğini, uhruviyetini tekrar kazanabilesin. Zamanımızda maalesef siyasi açıdan kısmen, ekonomik açıdan pek çoğu yetersizdir.
Araştırmacı Yazar-Tarihçi
VOLKAN YAŞAR BERBER