İste! 

 

Bilmek budur işte. İste. Ancak istemekle mümkün olan bir hayalin ardındaysan eğer, durma; iste. Ve istemenin o tatlı hazzı henüz yayılmışken damarlarına, ufak ve dolu adımlarını tanı. Yürümekte doğan hayal yolunun kutlu yolculuğunda sen bir nefersin ve şişkindir yapmakta olduğunun gururuyla gencecik göğsün. Derin derin nefes al ki büyüsün sana can katan göklerin hürriyeti ve yürüsün buradan ta hayaline dek yürümenin şerefi. Ve sen kutlu yolcu; iste. Dahasını. En küçüğüyle yetinmeden ve en büyüğünden dahi korkmadan iste ve çoğal tüm kalabalıkların ötesinde. İste ve çoğalt yüreğinin en masum kalmış hayal kokulu kükreyişlerini. İste, yürek adam ve körpe beyin. Eğilmeden ve bükülmeden, bıkmadan, usanmadan istemenin ta dibine var ki görsün neymiş yol, yolculuk ve yolcunun ne demek olduğunu şu koca kalabalık. Yoksa kalabalığın zerresine mi dönüşmeli bu cevher? Yoksa tükenmeli mi anlara yedirilen eşsiz gençliğin, dinçliğin, dizginlenemezliğin? Düşün. İste. İste. 

 

Düşle! 

 

Düşünmek budur işte. Düşle. Ancak düşlemekle mümkün olan bir hayalin ardındaysan eğer durma; düşle. Ve sen ki sadece istediğin ve düşlediğin ölçüde bir atılımcı, bir atılgan, bir koyu gerçek olabileceğinden emin dimdik bir silahsın. Tetiksin. Tetiktesin. Ama yaşatır seni ve etrafını silah olmaklığın, dokunulmazlığın, doldurulamazlığın. Karanlık kitlelerden çıkan bir ışık kelebeğidir senin silah olmaklığın. Ve tetikte duruşundan korkan dipsiz bir cehalettir sen olmamak, olamamak.  

 

Düşle!  

 

Ülkeni, kardeşini ve dilini ve ilmini ve cesaretini hayata egemen kılıyor olabilmeni. Bu, korkunun, tembelliğin ve kıyısızlığın ve amaçsızlığın ve ruhsuzluğun yolu değil. Bu bir genç beynin ülke , kardeş, dil, ilim ve cesaret yolu ve yolculuğudur. Bu yol geçtiğin sıranın, tuttuğun kitan ve ruhunda barındırabildikçe yaşattığın geleceğinin öyküsüdür. İste ve düşle bu öyküyü. İstediğini düşleyebiliyorsan eğer korkma! 

 

Atıl! 

 

Uzan! 

 

Yakala! 

 

Ve sık boğazlarından sana açılan tüm fırsatların!  

 

Artık biliyor olmalısın. 

 

Artık okumanın damarlarına bulaştırdığı ilerleme ve aydınlanma, aydınlatma hazzını biliyorsun. Onun tattığın hiçbir şeyle kıyaslanamadığını biliyorsun. Ve sen okuyan beyin, kör olmadığını da biliyorsun. Biliyorsun okuyan beyin, daha pek çok şey biliyorsun. Ama sen, okumakla oturmanın aynı şey olmadığını da biliyor musun? Ya okudukça yürümen gerektiğini? Okumaktan yollar açtığını ve açtığın yollarda hem yürüyüp hem yürütmek gerekliliğini de biliyor musun? Duyuyor musun? Bu bilmenin uygulanmaya açıldığı kapıdan dalacak bir ruha haykırıştır. Bu, kitle olmaktan öncü olmaya açılan yaşam kokusudur. Bu, tazelik; bu, cesarettir. Güç ve vazgeçilmezliktir bu. Biliyorsun ve bu yüzden duyuyorsun bu haykırışı. Sen daha yolun başındasın ve daha şimdiden aydınlatıyorsun öteni, ötekileri, ötmeyeni. Adımların dev ve düşün, isteğinle taptaze.  

 

İşte sıyrılıyorsuuzanamamaklıktan, uzayamamaktan. Uzanıyorsun. Önce okulun bitiyor, derken okul hayatın boyunca büyüttüğün hayallerin kıyısına varıyorsun. Ve seni bu kıyıya vardıranın sadece okumak olmadığını, sadece milyonlardan biri olmadığının çok iyi farkındasın. Bu yüzden atmadın mı tüm okul hayatın boyunca seni farklı kılan, seni her gün tazeleyen ve zamanın gerisinde kalmaktan kurtaran tüm o anlamlı adımlarını. Sen, isteyen ve düşleyen dev. Bugün hayal ettiklerinin ılık havuzunda derin nefes alan o büyük insan, o huzurlu soluk, işte o sensin. Sadece SEN 

 

İsteyen ve düşleyen dev atılımcı… 

 

Sakın! 

 

VARDIĞIN YER, GERİSİNDE KALDIĞIN OLMASIN…