Mega şehir İstanbul’da faaliyetlerini sürdüren Sinoplu sivil toplum kuruluşlarının bir araya gelmesinden oluşan Tanıtım Platformu, tanıtım işleri organizasyonunu koordine ediyor.
Sinop Valiliği, etkinliğe katılacak belediyeler başta olmak üzere, sivil toplum örgütlerini, sanayi, esnaf ve meslek odalarını, resmi kurum ve kuruluşlarını, düzenlediği değerlendirme toplantılarında bir araya getirerek karşılıklı görüş alışverişinde bulunmalarına öncülük etti.
Tanıtım organizasyonundan en büyük beklenti, İstanbul ve çevre illerde ne kadar Sinoplu sivil toplum kuruluşu varsa tümünün katılımının yanı sıra destekleriyle tanıtımın yüksek kalitede gerçekleştirilmesi ve başarıya ulaştırılması.
Platform’da görev alan tüm ekip bugüne kadar hummalı bir çalışma yürüttü. Sıkıntı yaşanmasına sebebiyet verebilecek eksikleri giderdi. Sıkı çalıştı desek sanırım abartmış olmayız.
İkinci “Sinop Tanıtım Günleri”nin, ilkinde olduğu gibi yine başarıyla nihayete ermesi amacıyla tüm hazırlıklar tamamladı; etkinliğin start butonuna basmak için geri sayım başladı. İlk etkinlikte, muhtemelen Beşiktaş Belediyesi’nin katkılarıyla Barboros Bulvarı’nda gerçekleştirilecek 2’nci Hamsi Şöleni olacak.
Sinoplu’yum diyen herkeste heyecan dorukta. Sosyal ağlardaki kişisel hesaplarda tanıtım afişlerini paylaşan paylaşana. İstanbul’da yaşayan 400 bin Sinoplu’daki memleket özlemi ve kavuşma heyecanı hiç bitmeyecekmiş gibi geliyor bize. Bu ne sevgi ah!...
Suyun şarkısını Erfelek Tatlıca Şelaleleri’nde dinleyeceksin. Güneşin doğuşunu da batışını da İnceburun’da temaşa edeceksin. Bu yazdıklarım hayal değil, bir realite.
“Sinop’un nesi var ki tanıtılacak!” diyenlerin, sayıları az olsa da, aramızda olduğunu biliyoruz.
Böyle düşünenlerin, yaşadıkları, her an havasını teneffüs ettikleri, başka bir İl'e nasip olmayan deniz üzerinde yüzen şehrin antik olduğu kadar, modern bir kent olduğunun farkına varamamış olmalarıdır.
Sinop’un ne’si mi var? Öncelikle tarihi var; kültürü ve sanatı var. İbadethaneleri, türbeleri, bir zamanlar kulelerinde jandarmaların ejder misali dolaştığı mahpushanesi, burçların arşa yükseldiği denize hakim heybetli kalesi var.
Sinop Seyahatnameleri’ne genel olarak bakıldığında; Sinop adının geçtiği en eski dönem seyahatnamenin, Wilhelm Von Rubruck’unun 1253-55 yılları arasında Moğolistan’a yaptığı seyahatname olduğuna işaret edilir.
Ayrıca ünlü Seyyah Evliya Çelebi’nin de, Seyahatnamesinde renkli ve abartılı üslubuyla o dönemin Sinop’unu sosyal yaşantısıyla birlikte anlattığı bilinmektedir.
Sinop tarihinin oldukça eskilere dayandığını, bölgenin çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yaptığını, doğal limanında nice ziyaretçileri misafir ettiğini yazılı kaynaklardan öğrenmek günümüzde hiçte zor değil.
Ülkemizde deniz ve gök mavisinin birbirine karıştığı, yeşilin ise her iki yandan kucakladığı, sımsıkı sarmaladığı Sinop’un gayrısında başka bir kent gösterilebilir mi? Elbette gösterilmesi oldukça zor!
İşte böylesine hem tarihi, hem kültürü zengin olan, bakir doğasıyla her kesimin ilgisini çeken, bunlara ilaveten güzelliğiyle gözleri kamaştıran bir şehir, Avrupa Kültür Başkenti unvanına sahip, iki kıtanın gerdanlığı olan İstanbul gibi bir dünya kentinde tanıtılmasın da hangi şehirde görücüye çıksın!
Umuyorum ki; iki kıtanın orta yerinde, kocaman inci bir gerdanlık gibi süzülen imparatorluklar kenti İstanbul, mitolojik verilere göre bir zamanlar Amazon adı verilen savaşçı kadınların yaşadığı antik şehir Sinop’u beş günlüğüne de olsa ağırlamaktan ziyadesiyle hoşnut olacak, büyük haz duyacaktır.
Tanıtım Günleri’nde, Sinop ve çevresinin doğal çeşitliliği, denizi, yeşili, yaylası, oksijeni ve havası ile gerek iç, gerekse dış turizm için tanıtımlar yapılacak. Bunun etkileri bölgede yavaş yavaş görülmeye başladı. Şehre gelen ziyaretçi sayısında artışların yaşandığı görülmektedir.
Sinop Tanıtım Günleri’nin yapılması doğru bir karar. Bu organizasyonda rol alan herkesi kutluyoruz.