Hayatta her şeyin bir başlangıcı vardır ve bu başlangıçlar yani “ilk” olma hali hep özel olmuştur insan hayatında. Hep hatırlanmıştır..
İnsanın kendisine farklı bir pencere açabilecek nitelikte başlangıçlar bulması ise tamamen bir lütuftur. Benim için bu satırlarda yer almak da tam olarak böyle bir şey..
“Yazı Yazmak” eylemi hayatın anlamlandırılmasında belki de en temel ve en derin eylem olmuş ve gerek insandan insana ve gerekse çağlar arasında ve hatta yaratanın yaratılana mesajının ulaştırılmasında kurulan güçlü bir bağ, sağlam bir köprü ve kendine mahsus bir haz olarak adlandırılmıştır. Şimdi tabii ki kendime dönüp, sen bunun neresindesin ki, belki de hiçbir yerinde..
Bi dur bakalım demekteyim. Ancak böyle bir şeyi tecrübe etme fırsatını bulan şanslı insanların edinmiş olduğu kazanımların ucundan bir yerinden naçizane yakalayabileceğimin de umudundayım..Bir köşe yazısında hayata dair pek çok şey anlatılabilir ama ilk köşe yazınızda ne anlatabilirsiniz..ya da ne anlatmalısınız..
Ben kendi sorduğum bu soruyu samimiyet olarak tek kelimeyle cevaplarım.. Yaşamımızdaki belki de yaşarken ıskalayabileceğimiz detaylara dair, bazen derin mevzulara, bazen herkesin konuştuğu ama asla söylenecek sözlerin tükenmediği gündemlere ya da gündemden çok uzak ancak varoluşumuzun temeline ait kuramlarla ilgili yazma fırsatım olursa şayet..
Bunu hep samimiyetle ama herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği bir samimiyetle yapmak isterim.. Sahici insanların, sahici hayatlarındaki sahici duygularına dokunmak isterim..
Algılarımızla oynandığı, bilinçaltımızın yönetildiği bir çağda insanların kendilerine dayatılan gündemlerden, takip etmek zorunda olduğumuz trendlerden, herkesin alkışladığı fenomenlerden, “like” lamak zorunda olduklarımızdan sıyrılıp gerçekten kendimize ait kanaatlerimizi ve tercihlerimizi oluşturmanın kolay olmadığını düşünüyorum. Bu yüzden samimiyet her dönemde olduğundan belki çok daha değerli günümüzde..
İşte bu yüzden başka bir şehirdeki – aslında ait olduğum, memleketim olan yerdeki hiç tanımadığım insanların benim hayattan süzdüklerimi, çıkarımlarımı, araştırdıklarımı, öğrendiklerimi benim satırlarımdan okuyacak olması fikri heyecan verici olduğu kadar aslında kendimi ifade etmemin en “samimi” hali olacak..
Bu yüzden bu yazının konusu “başlangıçlar” olsun diyorum…
Çünkü benim için şu anda en sahici durum olur ki; bitişler ve başlangıçlar yaşadığım bir dönemde yazmaya başlamayı yazarın “yazman, en üst yapmandır belki de bu yüzden; ancak bütün öteki –daha alt yapmaların tükenince; yol açılır ona.” (AUROBA Oruç, De ki işte, Metis yayınları, s.102) sözleriyle niteleyebilirim.
Samimiyetten bahis olunduysa madem; orta yaş sınırlarına dayanan ve hayatta pek de başarılı olmuş sayılamayan birinin tükettiğini düşündüğü birçok şeyin aslında tam da öyle sandığı anda yeniden keşfetmeye başladığı bir demde olduğumu da söylemeliyim. İnsan; tükettiğini sandığı, olmamış bu dediği, kaçtı o tren diye düşündüğü pek çok şeyin arkasından bakarken, aslında olan neydi anlaması için mutlaka belli bir zaman geçmesi gerekiyormuş. Belki başka insanlar için böyle değildir ama bence kesin olan bir şey varsa yaşadığımızı ve anladığımızı zannettiğimiz her şeyin hep anladığımızdan daha fazla olan hikmetlerini ilk anda tam kapsamıyla bilemeyeceğimiz gerçeğidir. Bu yüzden bittiğini düşündüğümüz her şeye belki de yine yeniden başlamalıyız.
Öyle başlangıçlar vardır ki; bir domino taşı etkisiyle tüm hayatımızı baştan başa değiştirebileceği gibi etrafımızdaki her şeyi etkileyebilir. Elbette böylesi bir başlangıç; aslında şans olur, kısmet olur, nasip olur ki her zaman denk getirilebilecek bir şey de değildir.
Ya da insan kendine iyi gelecek olanı, asıl ihtiyacı olanın ne olduğunu kestirip de tercihini o yönde kullanamayabilir. Ya da bir karar almak ve onu istikrarlı bir şekilde uygulayacak yetide ve güç de olmak zaten başarılı ve “olmuş” insanların en büyük marifetlerindendir. Ama bence asıl marifet, küçük hamlelerle, küçük dokunuşlarla hayata büyük çelmeler takabilmek.. ya da küçük vazgeçmelerle, artık kurtulmalıyımkurtulabilirim demelerle.. Bazen vazgeçtiklerimiz, sonlandırdıklarımız en güzel başlangıçlarımız olur çünkü.. Bazen de yitirdiğimizi, tükettiğimizi düşündüklerimiz belki de hiç başlayamadıklarımızdır..
Hayatımızdaki tıkanıklıkların neler olduğunu daha çok düşünmeliyiz bence…Yapabileceğimiz neler var daha sık kontrol etmeliyiz.. Bizi mutlu eden uğraşların peşinden gitmeliyiz. Tercih ettiklerimiz bize dayatılanlar mı yoksa gerçekten bize uygun olanlar mı?. samimiyetle değerlendirebilmeliyiz.. Ancak bu soruları samimiyetle cevaplandırabilmeyi başarabilirsek yeni başlangıçlar yapacak ve bunu sürdürebilecek gücü bulabiliriz kendimizde.. ve hatta gerektiğinde radikal kararlar alıp, arkasında durabiliriz.. Bir de sahip olduğumuz en değerli şeyin “zamanımız” olduğunun farkına varabildiğimizde..
Spora başlamak, diyete başlamak, sigarayı bırakmak, resim kursuna başlamak; çoğumuzun denediği ve sonunu getiremediği başlangıçlardan.. Bunlarla birlikte ve bunların da ötesinde; tam da ihtiyacımız olan ne ise doğru zamanda keşfetmeyi diliyorum.. ve asıl amacın hasıl olduğu, sürdürülebilir ya da en dorukta nihayetlenen güzel başlangıçlar temenni ediyorum bu satırları okuyan herkese..
“daha alt yapmalarını” tüketmiş biri olarak “yapmaların en üstü olan” yazmaya başlıyorum ben de.. ve diyorum ki; benim de söyleyecek bir şeylerim var…