Kediler nankörlük etmiyor
Köpekler ısırmıyor!...
Malumunuz Erzurum’da başı boş sokakta gezen hayvanlar (Kedi ve Köpek) ile ilgili yıllardır yerel ve yaygın basında haberler çıkar. Özellikle sokak köpeklerinin Erzurum’da sayılarının çok olduğu ve vatandaşların bu hayvanlardan hep şikayetçi olduğunu da biliriz. Bu konuyla ilgili olarak da çok sayıda haberler yapmış ve yetkilileri göreve davet etmişizdir.
Malumunuz Erzurum’da başı boş sokakta gezen hayvanlar (Kedi ve Köpek) ile ilgili yıllardır yerel ve yaygın basında haberler çıkar. Özellikle sokak köpeklerinin Erzurum’da sayılarının çok olduğu ve vatandaşların bu hayvanlardan hep şikayetçi olduğunu da biliriz. Bu konuyla ilgili olarak da çok sayıda haberler yapmış ve yetkilileri göreve davet etmişizdir.
Daha eskilere gidersek; belediyelerin bu hayvanlarla ilgili özel itlaf ekip timleri vardı. Onlar ellerinde tüfeklerle, zehirli yemlerle vatandaşın sağlığı için(!) bu hayvanları zehirler ve katlederlerdi. Çocukluğum ve gençlik yıllarımda özellikle çöp arabalarında, öldürülmüş veya zehirlenmiş bu hayvanların şehir çöplüğüne götürülerek atıldığını hiç hatırlarım…
Ama hatırladıkça da utanıyorum.
Niye mi?
Malumunuz 2 yıldan beri İstanbul’da yaşıyorum. Bu ilde o kadar çok hayvanlarla ilgili örnekle yüzyüze geliyorum ki. Bu güne kadar hiç oturup bu hayvanlar hakkında meşgul olmazken, bu güzel görüntülerle o hayvanlara ne kadar haksızlık ettiğimizi anlıyorum.
Geçtiğimiz ay görev icabı Kastamonu, Sinop ve Samsun’dan döndükten sonra bu haksızlığı anladım. Hayvan sevgisinin bu kadar hoyratça kullandığımıza bir kez daha kızmaya başladım.
Sinop’ta bulunduğum 12 günde bazı gerçekler yüzüme tokat gibi indi. 36 bin küsür nüfuslu bir şirin ilin caddelerinde o kadar çok köpek ve kedi vardı ki, onları fark etmemek mümkün değildi. Kulaklarında küpeleri bulunan her 3-5 metrede yanından geçen köpeklerin sayısı kadar ellerindeki tasmalarla geziye çıkarılan bu hayvanların varlığı sadece benim dikkatimi çekmiş olacak ki çok şaşırdım.
İnsanlar bu hayvanlarla birlikte yaşamayı öğrenmiş. Bu hayvanlarla bir sıkıntıları yok. Hayvanlarında zaten insanlardan bir sıkıntısı olamaz. Çünkü karın toklukları onlara emanet. Kendi şehrimde yanından geçerken hayvanlara tekme atmayıp marifet sayardık. Küçük çocuğunu gezdiren hemşehrilerim çocuğa bu hayvanları sevdirme yerine ona tekme atarak canını yakmanın şiddeti ile çocuğunun ilgilisini kazanma çabalarına hepimiz ratlamışızdır.
Oysa buralarda iş çok farklı. Cadde ve sokaklarda bu hayvanları aç bırakmamak için her dükkanın önünde, kaldırım kenarlarında özel mama, atık yemekler, ve yemler için özel kablar bırakmışlar. İnsanlarda çöpe atacakları ekmek, yemek veya hazır mamalarını bu kaplara ölçüsü dahilinde bırakıyorlar. Yaşlısı genci, kadını erkeği seveni sevmeyeni bu hayvanlarle birlikte yaşamayı öğrenmişler. O hayvanlar için özene bezene barınak dahi yapmışlar. Ağaç dallarında kuş yuvaları yok dedirtecek cinsten. Bunları görünce birkez daha utandım.
Çocukluğumda ağaçlardaki kuş yuvalarını sökerdik. Buradakiler ağaçlara kuş yuvası yapmışlar. Biz kedileri ve köpekleri tekmelerken, onlar ev şeklinde o hayvanların gece kalacakları modern barınaklar yapmışlar. Dahası mı soğuk havalarda hayvanlar için küçük küçük barınaklara battaniye koymuşlar.
Kar yağdığında aç kalmasınlar diye gerek vatandaşlar ve gerekse belediye bir görev adletmiş. O hayvanlara yiyecek taşıyorlar. Ben bunları şehrimi kötülemek adına yazmıyorum. Bir şeyleri fark etmemizin adına yazıyorum. Ve Siz değerli okuyucularımızla bu bilinen ama üzerinde hiç zaman harcamadığımız bu olaya, belki bir zaman ayırabilirimizin tesellisidir belki…
Günlük hayatımızda kedilerin nankör olmadığı, köpeğin ısırmadığı bir dünyada yaşıyormuşuz. Sahibine sadakatten başka bir hizmeti olmayan bu hayvanlar, aslında Allah’ın bizlere emanet ettiği aciz canlılar olduğunu unutmuşuz meğer.