Öğrenme ve gelişim bilimsel olarak nasıl ilerler ? Kendinizi geliştirmeniz için konfor bölgenizden çıkmanız gerekir,çünkü çok rahata düşkünlük bizi zamanla geriye götürür.
Konfor alanınızdan çıktığınızda korku sizde fren tesiri yapabilir ama vazgeçmediğinizde öğrenmeye başlarsınız bu da sizi geliştirir,kısacası beyin rahatını bozunca gelişir.
Bu nedenle özel şirketlerde bir çalışanı en fazla 3 yıl aynı bölgede görevde görebilirsiniz, 3 yıl sonra aynı ortam ve görevde motor öğrenmenin durduğunu ve kişinin kendi kendini tekrarını yaşadığını bildikleri için iş de sonuçta bir gelişim alanı gördükleri için hep rotasyon yaparlar.
Kamu da ise bir görevliyi aynı yerde işe başlayıp aynı görevde aynı yetkinlikte emekliliğe kadar çakılı kadro kaldığını görürüz çünkü kimse rahatını asla bozmak istemez.
Kamuda özeldeki gibi performans değerlendirmesi yapılmaz yani yapılır da aslında yapılmaz.
Kamu çalışanları önce kendi konforunu rahatını gözetir, bilirsem üzerime iş kalır diye pek işi öğrenmek ve kendini geliştirmek istemez, o nedenle özelde 1 kişi çalışılan aynı bölümde kamuda 10 kişi aynı oda içerisinde oturduğunu ancak tüm iş dosyalarının yalnızca birinin masasında yığılıp kaldığını görürüz.
O kişi maaşını evine helal getirme hassasiyetini yüreğinde taşıyan kişidir, belki bu durum diğer 9 kişinin işini de yaptığı için ruhsal ve fiziksel sağlığına mâl olur ama vicdanı rahattır.
Aynı odadaki 9 kişinin kalbi ise artık adeta taşlaşmıştır, çünkü dedik ya onlar hiç rahatını bozmamıştır, akşama kadar sadece internette dolaşmış, akşam misafir gelince kaçırdığı dizinin bölümünü izlemiş, hatta yeni çıkan o telefon oyunundan rekor puan kazanmıştır. Aldığı maaş helal haram pek ilgilenmez hatta kamu maaşları da ne böyle diye şikayet eder durur.
Kamu daire yöneticisi ise o 9 kişinin akşama kadar boş durduğunu hatta bazılarının işe dahi pek gelmediğini bilir ama kim bilir kimden torpilli nasıl olsa işler er geç kör topal yürüyor, ne hizmet kalite gelişimi, ne verimlilik büyümesi yahu eskisinden çok da geri gitmeyelim o kadarı bize yeter deyip üç maymunu oynar siyasetçilerden korkar.
Siyasetçi ise "hepsi diyemeyiz elbette" vatansever siyasetçilerde var eser sayıda da olsa ama geneli kamu kurumunun performansı ile ilgilenmez, oy hesabı yapar, kamu kurum yöneticisine aman hiçbir alt çalışanından bana senle ilgili bir şikayet gelmesin de der, sonuçta 1 kişinin konfor alanı ve rahatı için 1111 vatandaş mağdur olur.
Zaten dikkat ederseniz kamu kurumu yöneticileri, amirleri, başkanları, müdürleri de liyakatle, özel sektör gibi özel sınavlar mülakatlerden geçip tecrübesi, engin donanım iş bitirebilme kabiliyeti, iletişim gücüyle gelmez..
Aynı 23 Nisan da çocukların sembolik 1 günlüğüne o koltuğa oturtup resim alındığı gibi, tek işi başkasının verdiği talimatı eksiksiz harfiyen yerine getirmekten farklı yetisi olmayan kişilerce meşgul edilir ve maalesef görev süreleri emirlere sorgusuz sualsiz itaat etmeye devam ettiği sürece sadece 1 günlüğüne sınırlı kalmaz.
Yani liyakat ceza, sâdâkat ise ödül görür.
Böylece en tepedeki tek kişi yani siyasetçi tüm alanları tam profesyonel bilip tam hakimiyetle yönetemeyeceği için başarısızlıklar oluşur.
Böylece tek özel firmanın mesela Apple marka değeri 13 trilyon dolar ile Türkiye Cumhuriyeti genel bütçesinin x 14 katı olur....
Kısacası kamu da personel normalde 8 saatlik mesainin 1 saati gibi çalışıp 7 saati dinlenirken, özel de 8 saatin 8 saatinde de çalışıp çalışmadığı kontrol edilip mümkünse ücretsiz şekilde akşam mesai sonrası hatta Cumartesi gelip performans göstermesi beklenir.
Bu yüzden Türk halkı kendi içinde "devlete kapağı attın mı rahatım, sırtını devlete dayamak, devletin malı deniz" halk sözleri türemiştir. Gelişmiş ülkeler de ise özellikle kamu tarafında bu tarz bir söze pek rastlanmaz.