Günümüzde tefecilik belki de geçmişte yaşanandan daha fazla yaşanır hale geldi... Faize karşı olanlar ticaret ya da kredi kartı adı altında MODERN TEFECİLİK’ yapıyor desem bir çoğunuz ‘hadi canım sende’ diyecektir.
Gazeteye gelip benimle görüşen ancak, ispatta zorluk çekilmesi nedeniyle isimlerini yayımlayamadığım, bir o kadar da kamuoyunun konuştuğu, geçmişte yine bu köşeden uyarılarla yazdığım ‘MODERN TEFECİLİK’ algısı, artık ülke gündemine girmiş durumda...
Küçük bir ilçe olan Durağan’da bile 'MODERN TEFECİ’ olarak adlandırabileceğimiz o kadar çok isim ve onlara boyun eğen, borçlanan, senet imzalayan elindekini yok pahasına satıp nakde çeviren o kadar çok isim geliyor ki; inanın şaşırırsınız...
Geçtiğimiz Ağustos ayında Sinop’ta yapılan bir operasyonla tefecilik yaptığı iddia edilen 5 kişi gözaltına alınmış, çok sayıda senet ve evraka el konulmuştu. Gözaltına alınan şahıslar daha sonra adli kontrol şartı getirilerek serbest bırakılmıştı.
Bu durum artık ülke gündeminin ana konusu haline gelmeye başladı. Araştırmacı Yazar Hüseyin Demir, kaçakçılık ve organize suçlarla mücadele raporu verilerine göre, tefecilik suçlarının ülke genelinde arttığını belirterek; “Ülke ekonomisine, sanayicimize, tüccarımıza, esnafımıza, çiftçimize ve nice insanımıza büyük zararlar veren, insanların hayatını karartıp, nice ocaklar söndüren tefecilerin kökünü kazımamız gerekiyor.” açıklamasında bulunmuştu.
Yine araştırmacı Yazar Demir, “2018 yılında kayıtlara geçen tefecilik olaylarının yaşandığı illere bakıldığında 136 olayla Ankara ilk sırada yer alırken, bunu 75 olayla İstanbul, 62 olayla Antalya, 38 olayla İzmir, 35 olay Şanlıurfa,30 olayla Diyarbakır izliyor. Konya (28 olay), Mersin (26 olay), Kahramanmaraş (25 olay), ve Adana (24 olay) tefecilik olaylarında ilk 10 il içerisinde yer alıyor. Tefecilik olaylarının en az yaşandığı iller 3 olayla Bilecik ve Sinop olduğunu görmekteyiz” demişti.
Peki bu yasalarla tespit edilen gayri yasal ama eski düzen tefecilik sistemi!!!.. Ya bir de yasal olan ama aynı zamanda çıkmaza giren vatandaşın kendi isteği ve arzusuyla gerçekleşen anlaşmalı kişiler arasında ‘VAR-GEL’ diyebileceğim bir sistemle söndürülen ocaklara ne demeli!!!
Örneğin borç içine girmiş, sezonun açılmasını, hasadın kalkmasını, kurbanın gelmesini bekleyen ya da bankaya veya bir başka şahsa olan borcunu kredi kartı yöntemi ile komisyon vererek çözmeye çalışanlar...
Veya bir aracı anlaşmalı olarak yüksek bedelle alıp nakde çevirerek uzun vadeli senetle borçlanan çıkmaza girmiş esnafa ne demeli..
Avludakini, ahırdakini satmaya hazır köylüye uzanan kredi kartlı ve de bir o kadar yasal dayanaklara sahip yüksek meblağlı, ticari görünüşlü ‘MODERN TEFECİLERE’ ne demeli???
Devletin verdiği rakamlara faiz diyerek el uzatmayan bir kesim, vatandaşın çaresizliğine umut olup aşına zehir katmakta beis görmüyor... Haksız kazanç olup, birinin ocağına incir ağacı dikerken, kendi cebine giren kredi kartında biriken para puanlar haram sayılmıyor!!!!????...
Gerekçe mi?
Ticaret efendim.. aklı yok mu?
Haklıdır..
Eeee ne demişler 'ele verir talkını kendi yutar salkımı!!!..' O nedenle unutulmamalı ki; devlet eşkıya değildir... Belirli bir oranda verilen ve önü görülebilen faize haram diyerek; belirsiz ve kar ortaklığı adı altında zarar etmeyen ama zarar ettiren, değer katmayan ama değer olan, hakkı olmadığı halde para puan için borçlandırılan, kredi kartına komisyon adı altında hem komisyonundan alınan hem de borcunu tahsil ederek nakde dönüştüren ‘VAR-GELCİ’ yapılar, ekonomik materyallerin üzerinden borçlanması engellemek adına devlet bu aşamada daha kapsayıcı ekonomik olgularla vatandaşına çare olacak bir yapıyı hızla sunmalıdır. Devlet yasalarla alacak tahsil eder, TEFECİ ise belirsiz bir ortamda içinde tehdit şantaj ve korku ikliminin yer aldığı bir ortamda alacağını insanların zayıf noktalarını yakalayarak tahsilat gerçekleştirir.
Ama gerek kredi kartı yöntemi ile gerekse ticari mekanizmalar aracılığı ile borçlandırılan, umut verip vatandaşımızın ekmeğine zehir katanlar aynı zehirle boğulanlar olacaktır...
Peygamberimizi Hz.Muhammed(S.A.V.) Veda hutbesinde buyuruyor ki; “Ashabım! “Kimin yanında bir emanet varsa, onu hemen sahibine versin. Biliniz ki faizin her çeşidi kaldırılmıştır.Allah böyle hükmetmiştir. İlk kaldırdığım faizde Abdulmuttalibin oğlu (amcam) Abbasın faizidir. Lakin ana paranız size aittir. Ne zulmediniz ne de zulme uğrayınız.”...
Peki faiz sadece rakamlardan mı ibarettir?.. Yani adına % ? bilmem kaç dediğiniz faiz, ama diğer kazandıranlar helal mi? 1400 yıl önce bu günü gören ve faizin her türü diyen peygamberimiz Hz Muhammed(s.a.v) sizce ne demek istemişti? Ana paranız sizindir derken, kar ortaklığından ya da hakkınız olmayan bir parayı ele geçirmekten, onun için mücadele eden bir yapıyı ortaya koymanızdan mı bahsediyordu ?
Hayır!!!
'Varsa yardım edin, düşenin elinden tutun, dünya malı için insanlara zulmetmeyin' diyen bir peygamberin ümmeti şimdi çok kazanmak için yeni yollar arıyor, yeni terimlerle faizi yasal hale getiriyor, sadece adı faiz olanı haram sayıyorsa sa korkulacak zaman gelmiştir. 1400 yıl önce ticaret yapanlar sattıkları mala, verdikleri borca da ticaret diyor, kuralsız, düzensiz tahsilat yaparak insanlara zulmediyordu...
Şimdi ise adı değişmekle zulüm değişmez, kuralsız olanın ahlakı olmaz... Gösterişle gelen gösterişle gider.. Siz siz olun kurallarla yasalarla yolunuza devam edin...
Bu günü kurtarmak için geleceğinizi ateşe atmayın... Devlette vatandaşının durumunu görmeli, sosyal devleti işletmeli, esnafını yaşatmalı, yaşatacak çözümler sunmalıdır.. Faizin düşmesi, borcun ödenmesi değildir. Önemli olan sirkülasyonun sağlanması, ticaret yapanın rahatlaması, ekonomik dengelerin gözetilmesi, adaletli ve eşit, sürdürülebilir ekonominin uygulanmasıdır. Kredilere, ekonomik kaynaklara teşviklere ulaşımda bürokratik engellerin kaldırılması, yapılandırmaların borç ekleyen değil, dert çözen yapı ile çıkmasıdır.
Unutmayın ki; devletin olmadığı yeri fırsatçılar doldurur.. Bu gün bu ülkede intiharlar artıyor, ailevi bunalımlar yaşanıyorsa, bunun sebebi çöken ekonomi, muhtaç olmuş esnaf, bitmiş köylü, tepesine binen rantçı ve fırsatçılar yüzündendir. Esnaf hazır paranın, devlet verginin peşine düşmüşken ya üretmeden tüketenler? Onlar da ikisini harman edip cennet ülkede bir eli balda bir eli yağda, millete nasihatlarla iktidara yaslanıp, yasaları arkadan dolanıp hem milletten hem devletten götürenlerdir...