“Bir ülkenin [geleceğini] sadece yönetenlerin vizyonu ve kalitesi değil, yönetilenlerin kültür ve eğitim seviyesi [de] tayin [eder].” [1]
Dünya üzerinde asırlık hedefler belirleyen devletlerin bu hedeflere ulaşabilmek için ortaya konmuş politikalar, stratejiler ve taktikler belirlemiş hükûmetlerinin bu faaliyetlerini özetleyen eserleri vardır. 100 yıl sonrası için politik hedefler tespitinde dünyada birinci sırada akla gelen devlet İngiltere’dir. Günümüzün süper gücü ABD ve parlayan yıldızı Çin’in de yarınlara dair nelere akıl yorduklarını düşünce kuruluşlarının eserlerinden okuyoruz.
Dünya tarihinde çok uzun ömürlü ve geniş bir coğrafyada hâkimiyet kurmuş olan Türk Milleti’nin 21. asrı kuşatan ve hattâ Anadolu’ya ilk ayak bastığımız tarih olarak genel kabul gören 1071 yılının bininci yılına dair hedeflerimiz de elbette vardır ve mutlaka olmalıdır.
Bu tespitlere taşra mülkî idaresinin üst birimleri olan valilikler ve belediyeler seviyesinde başlayıp, sektörel tespitleri, tetkikleri, tahlilleri, analizlere doğru taşıyıp, kayıt altına almalıyız.
Bu gerekçe ve düşüncelerle 2023 vizyon hedefleri tespitine dair ilk çalışmam, Sinop Valiliği 2023 Vizyon Hedeflerinin, Sinop 1. Kalkınma Çalıştayı Raporu içinde, çalıştay sürecini özetleyen bilgilerle birlikte bir arada toplanarak bir eser hâline dönüştürülmesiyle, neşv-ü nema buldu. Ordu Valiliği 2023 Vizyon Hedefleri isimli basılacak olgunluğa ulaşmış olan esere kaynak teşkil eden vizyoner fikirler istifade edecek devlet adamlarının, sanayici ve müteşebbislerin ve elbette üniversitelerimizin ve düşünce kuruluşlarının önüne konulacak seviyeye gelmiştir.
Türkiye için 2023 vizyon hedefleri tespiti adeta bir eserin önsözü veya giriş bölümüne benzer. Oysa eserin tamamını okumak gerekir. Geniş bir perspektiften geleceğe doğru bakmak için Türkiye’nin 2071 Vizyon Hedeflerini ortaya koymaya ihtiyacı vardır.
Türkiye’nin başta tarım, gıda ve hayvancılık sektöründe fikirleriyle ilk akla gelen uzmanlarının ve güçlü kalem erbabı, dünkü ve bugünkü gazeteci ve yazarlarının eserlerine başvurulmalıdır. Türkiye için millî hedefler tespit edilmesi gereken ilk sektörümüz herhâlde tarım, gıda, hayvancılık ve tohum üretimi faaliyetlerimiz olmalıdır. Bu faaliyetlerin hayatî öneminin olduğunu izaha kalkmak bile abesle iştigaldir.
Türklük ve İslâm Âleminin son kalesi olan Türkiye’nin her sektörde yüz yıllık millî hedefler tespitine ihtiyacı vardır.
Dağınık tespitlerin, yayımlanmış eserlerin ve derin analizlerin yapıldığı makalelerin millî kuruluşlarımızın yayın envanteri içinde tedvin edilmesi şarttır.
Sendikalarımızın bu sahada yayımlanmış eserlerinin olması ülkesini sevenlere yarınlarımız için ümit veriyor.
Taşrada kaymakamlıklarımız da bu sahada enerjisini ortaya koymalı ve ilçe seviyesinde 2023 ve 2071 Vizyon Hedeflerine dair müstakil eserler yazmalıdır.
Günümüzde Türkiye, Osmanlı’nın yıkılmasıyla millî mücadele verecek seviyeye düşürülmüş dünkü devlet değildir. Bugün Türkiye Ortadoğu’da güçlü bir denge unsurudur. Bu yüzden Türkiye her sahada güçlü bir devlet olarak kendine yakışanı yapmalıdır.
Yarınlara dair dergiler, gazete ve kitaplar ve web sitelerindeki her kayda değer hedef tespitine dair yazı okunmalı, kaynak gösterilmeli ve tek, tek arşivlenmelidir.
Türkler, tarih yapan bir millettir, ancak tarih yazmayı bilmezler. Türk’ün medeniyet tarihine dair her hizmetini bu vatanın evlâtları yazmalıdır. Bu işi yabancı milletlerin yazarlarının insafına bırakmak en hafif tarifle ihmal olur.
Yeterince geçmişin ihmallerine dair tespitler ve dünya sanayi devrimlerine ve bilim ve teknoloji alanındaki gelişmelere, hamlelere karşı vurdumduymazlığımızın, millî harp sanayii, silâh ve mühimmat, uçak, top, tank, tüfek, kara, deniz, hava ve uzay savunma sistemlerinin kurulması konusunda yatırım hamlelerindeki ürkekliğimizin sonuçlarını günümüzde acı, acı idrak ediyoruz.
Devlet, başta üç milyon küsûr KOBİ alt başlığı altında tasnif ettiğimiz firmalarımız ve özel sektör olmak üzere, hayranı olduğum Alman ve Japon disiplini içinde, 21. asrın Türkiye’sini dünya devi hâline getirecek organizasyonları mutlaka yapmalıdır. Türkiye bu gayeyle KOBİ’lerin faaliyetlerini, bir üst akıl eliyle, kabiliyetlerine göre ve sahasında uzmanlaşacak hedeflere doğru, mutlaka yönlendirmelidir. Atatürk döneminden ve 27 Mayıs Askerî Darbesi’nden sonra millî uçak ve devrim otomobili projelerinin başına gelen hazin sonla üretim arzularımızın ve çalışmalarımızın Kayseri yakınlarındaki Erciyes eteklerine ve Eskişehir’e nasıl gömüldüğünü öğrenmek isteyenler bilgi ve fikir sahibi olmak için öncelikle merak sahibi olmalıdır.
Karadeniz Bölgesinde devletin himmetli ve şefkatli elinin silâh sanayiindeki gelişmeleri nasıl atağa ve şahlanmaya kaldırdığını, ABD dâhil birçok ülkeye tabanca ve tüfek satabilecek kabiliyete ulaştığımızı, birçok ülkede polis teşkilâtında tabancalarımızın tercih edildiğini merak edenler unuttuğumuz güzelliklerimizden olan okuma kültürüne geri dönmelidir. Okuma sevgisini bu millete yeniden kazandırmalıyız. [2]
Devlet Türk Milleti’nin tarihî düşmanlarının bu milletin vatanında gözünün olduğunu hiçbir zaman unutmamalıdır. Kendi zeki insanlarının millî üretiminin sekteye uğramasına vesile olan yasakçı zihniyetin kurbanı olup, küsüp bir köşeye çekilmesine artık daha fazla seyirci kalmamalı ve sebep olmamalıdır.
Her Türk evinin giriş katı veya küçük bir bölümü mutlaka bir atölyeye tahvil edilmelidir. İnsanımız o atölyelerde yarının teknik yatırımlarının küçük bir ürününü üretebilir bir kabiliyete kavuşturulmalıdır. Alman ve Japon milletlerinin üretme hırsına, iş ahlâkına, disiplin ve dürüstlüğüne hayranım. Çin’in emperyalist devletler eliyle afyon ile uyuşturulma, uyutulma, iktisaden geri bıraktırılma politikalarına rağmen kademe, kademe nasıl büyüdüğünü öğrenmek isteyenler okuma temrinlerine Kapitalizmin ve Emperyalizmin dünkü ve bugünkü temsilcilerinin sömürge politikaları ve tatbikatlarıyla başlamalıdır. Arkasından mutlaka Osmanlı’nın adeta ulufe dağıtır gibi Kanuni Sultan Süleyman ile başlayan ve kapitülasyonlarla devletin Avrupa ve dünya emperyalist devletleri tarafından sömürülen, yeterince üretemeyen, sadece tüketen bir pazarı hâline nasıl getirildiğini incelemelidir. Başta petrol kaynakları olan eski coğrafyamızda sınırları İngiliz arkeolog ve casuslarının cetvelleriyle çizilmiş toprakları üzerinde küçük devletçiklere bölündüğünü ve 100 yıldır tabiî kaynaklarının sömürüldüğünü üzülerek gördük. Bu küçük devletlerin her değerinin sun’î gerekçelerle (Bu gerekçelerin başında kimyasal silâh sanayii tesislerini yok etmek veya Irak’ın Amerika tarafından işgali sırasında ‘kitle imha silâhları üretimi’ iddiasının gerekçe gösterilmesi gibi) süper güçler tarafından açılan Ortadoğu savaşları ve günümüzde terör örgütlerinin ve Kürtlerin yürüttüğü vekâlet savaşları ve mezhep ayrılıkları kavgalarıyla lime, lime edildiğini çok acı tecrübelerle görüyor ve yaşıyoruz.
Ortadoğu’da bizden daha fazla terörün zulmüne uğramış bir millet yoktur. Terörün iktisaden güçsüz bırakma silâhı olarak nasıl kullanıldığını anlamak isteyenler Jonathan POWELL’ın Teröristlerle Konuşmak [3] isimli eserini mutlaka okumalıdırlar.
Türklük ve İslâm Âleminin dün de bugün de lideri Türkiye’dir. Türkiye, mazlum milletlere şefkatle yaklaşmış, Osmanlı İmparatorluğu, Büyük Selçuklu Devleti dönemlerinde asla emperyalist politikalarla idaresi altındaki milletlerin, başta tabiî kaynakları olmak üzere, servetlerine el atmamıştır. Emperyalizmin vahşi yüzünü ve katliamlarını öğrenmek isteyenler katledilen ve tabiî kaynakları sömürülen Kızılderililerin, Latin Amerika halklarının [4], Çin, Asya ve Afrika milletlerinin ve elbette ki, Türklük ve İslâm Âleminin yaşadığı katliamları bilmelidir.
Mazlum milletlerin servetlerinin nasıl yağmalandığını öğrenmek ve günümüzün gelişmiş ülkelerinin hırsızlık yoluyla elde edilmiş ve kendi ülkelerine taşınmış eserlerle müzelerinin tıka basa nasıl doldurulduğunu görmek için oraları gezmeye ihtiyaç vardır. Türk Milleti’nin, Osmanlı Devleti’nin yıkılmasıyla yaşadığı ricat harekâtıyla uğradığı katliam ve jenositi öğrenmek için, çok objektif bir kalem erbabı olan Amerikan Louisville Üniversitesi Profesörü Justin McCarthy’nin Ölüm ve Sürgün [5] isimli eserinin mutlaka okunmasını ve başucu kitabı olarak her Türk evlâdının elinin altında bulundurulmasını hararetle tavsiye ediyorum.
Son yüz yıldır yaşadığımız savaşlar, askerî darbeler marifetiyle emekleme safhasını bir türlü tamamlayamamış demokratik parlamenter sistemimizi, Batılı düşmanlarımız eliyle sekteye uğratma gayretlerine inat, bu ülkede güçlü kılmalıyız.
Adaletten ayrılmadan, devlet ve kul hakkının yenmesine vesile olunmadan ehil, liyakatli, millî ve manevî değerlerimizle teçhiz edilmiş bürokrat, teknokrat ve devlet kadroları eliyle rejimin reorganize edilmeye süratle ihtiyacı vardır.
“Sanayi 4.0 ve Akıllı Toplum 5.0; ekonomiden sosyal hayata, üretim süreçlerinden şahsî tercihlere kadar, bütün hayatımızı kuşatmış durumdadır. O yüzden teknolojiler, artık günümüzün değişmez gereğidir.
Yapay zekâ, nesnelerin interneti, büyük veri, akıllı teknolojiler, siber güvenlik, bulut teknolojileri başka dünyaların kavramları değildir.
[Türk gençliğinin geleceği anlayabilmesi için günümüzde] dijital teknolojilerle bağlantılı olan bulut bilişim, büyük data, yeni sınaî internet uygulamaları, algoritmalar, kodlamalar, akıllı fabrikalar, robotlar, sensörler ve 3 boyutlu yazıcılar gibi kavramlar artık odaklanma[sı] gereken kavramlardır.”
Türk gençliğinin çocukluktan itibaren başucu kitaplarından biri de hiç şüphesiz Ord. Prof. Dr. Ali Fuat BAŞGİL’in Gençlerle Başbaşa isimli eseri olmalıdır. [6] 21.05.2018
Ekrem YAMAN
Ordu Vali Yardımcısı
Web: www.ekremyaman.com.tr
E-posta: [email protected]
Dünya üzerinde asırlık hedefler belirleyen devletlerin bu hedeflere ulaşabilmek için ortaya konmuş politikalar, stratejiler ve taktikler belirlemiş hükûmetlerinin bu faaliyetlerini özetleyen eserleri vardır. 100 yıl sonrası için politik hedefler tespitinde dünyada birinci sırada akla gelen devlet İngiltere’dir. Günümüzün süper gücü ABD ve parlayan yıldızı Çin’in de yarınlara dair nelere akıl yorduklarını düşünce kuruluşlarının eserlerinden okuyoruz.
Dünya tarihinde çok uzun ömürlü ve geniş bir coğrafyada hâkimiyet kurmuş olan Türk Milleti’nin 21. asrı kuşatan ve hattâ Anadolu’ya ilk ayak bastığımız tarih olarak genel kabul gören 1071 yılının bininci yılına dair hedeflerimiz de elbette vardır ve mutlaka olmalıdır.
Bu tespitlere taşra mülkî idaresinin üst birimleri olan valilikler ve belediyeler seviyesinde başlayıp, sektörel tespitleri, tetkikleri, tahlilleri, analizlere doğru taşıyıp, kayıt altına almalıyız.
Bu gerekçe ve düşüncelerle 2023 vizyon hedefleri tespitine dair ilk çalışmam, Sinop Valiliği 2023 Vizyon Hedeflerinin, Sinop 1. Kalkınma Çalıştayı Raporu içinde, çalıştay sürecini özetleyen bilgilerle birlikte bir arada toplanarak bir eser hâline dönüştürülmesiyle, neşv-ü nema buldu. Ordu Valiliği 2023 Vizyon Hedefleri isimli basılacak olgunluğa ulaşmış olan esere kaynak teşkil eden vizyoner fikirler istifade edecek devlet adamlarının, sanayici ve müteşebbislerin ve elbette üniversitelerimizin ve düşünce kuruluşlarının önüne konulacak seviyeye gelmiştir.
Türkiye için 2023 vizyon hedefleri tespiti adeta bir eserin önsözü veya giriş bölümüne benzer. Oysa eserin tamamını okumak gerekir. Geniş bir perspektiften geleceğe doğru bakmak için Türkiye’nin 2071 Vizyon Hedeflerini ortaya koymaya ihtiyacı vardır.
Türkiye’nin başta tarım, gıda ve hayvancılık sektöründe fikirleriyle ilk akla gelen uzmanlarının ve güçlü kalem erbabı, dünkü ve bugünkü gazeteci ve yazarlarının eserlerine başvurulmalıdır. Türkiye için millî hedefler tespit edilmesi gereken ilk sektörümüz herhâlde tarım, gıda, hayvancılık ve tohum üretimi faaliyetlerimiz olmalıdır. Bu faaliyetlerin hayatî öneminin olduğunu izaha kalkmak bile abesle iştigaldir.
Türklük ve İslâm Âleminin son kalesi olan Türkiye’nin her sektörde yüz yıllık millî hedefler tespitine ihtiyacı vardır.
Dağınık tespitlerin, yayımlanmış eserlerin ve derin analizlerin yapıldığı makalelerin millî kuruluşlarımızın yayın envanteri içinde tedvin edilmesi şarttır.
Sendikalarımızın bu sahada yayımlanmış eserlerinin olması ülkesini sevenlere yarınlarımız için ümit veriyor.
Taşrada kaymakamlıklarımız da bu sahada enerjisini ortaya koymalı ve ilçe seviyesinde 2023 ve 2071 Vizyon Hedeflerine dair müstakil eserler yazmalıdır.
Günümüzde Türkiye, Osmanlı’nın yıkılmasıyla millî mücadele verecek seviyeye düşürülmüş dünkü devlet değildir. Bugün Türkiye Ortadoğu’da güçlü bir denge unsurudur. Bu yüzden Türkiye her sahada güçlü bir devlet olarak kendine yakışanı yapmalıdır.
Yarınlara dair dergiler, gazete ve kitaplar ve web sitelerindeki her kayda değer hedef tespitine dair yazı okunmalı, kaynak gösterilmeli ve tek, tek arşivlenmelidir.
Türkler, tarih yapan bir millettir, ancak tarih yazmayı bilmezler. Türk’ün medeniyet tarihine dair her hizmetini bu vatanın evlâtları yazmalıdır. Bu işi yabancı milletlerin yazarlarının insafına bırakmak en hafif tarifle ihmal olur.
Yeterince geçmişin ihmallerine dair tespitler ve dünya sanayi devrimlerine ve bilim ve teknoloji alanındaki gelişmelere, hamlelere karşı vurdumduymazlığımızın, millî harp sanayii, silâh ve mühimmat, uçak, top, tank, tüfek, kara, deniz, hava ve uzay savunma sistemlerinin kurulması konusunda yatırım hamlelerindeki ürkekliğimizin sonuçlarını günümüzde acı, acı idrak ediyoruz.
Devlet, başta üç milyon küsûr KOBİ alt başlığı altında tasnif ettiğimiz firmalarımız ve özel sektör olmak üzere, hayranı olduğum Alman ve Japon disiplini içinde, 21. asrın Türkiye’sini dünya devi hâline getirecek organizasyonları mutlaka yapmalıdır. Türkiye bu gayeyle KOBİ’lerin faaliyetlerini, bir üst akıl eliyle, kabiliyetlerine göre ve sahasında uzmanlaşacak hedeflere doğru, mutlaka yönlendirmelidir. Atatürk döneminden ve 27 Mayıs Askerî Darbesi’nden sonra millî uçak ve devrim otomobili projelerinin başına gelen hazin sonla üretim arzularımızın ve çalışmalarımızın Kayseri yakınlarındaki Erciyes eteklerine ve Eskişehir’e nasıl gömüldüğünü öğrenmek isteyenler bilgi ve fikir sahibi olmak için öncelikle merak sahibi olmalıdır.
Karadeniz Bölgesinde devletin himmetli ve şefkatli elinin silâh sanayiindeki gelişmeleri nasıl atağa ve şahlanmaya kaldırdığını, ABD dâhil birçok ülkeye tabanca ve tüfek satabilecek kabiliyete ulaştığımızı, birçok ülkede polis teşkilâtında tabancalarımızın tercih edildiğini merak edenler unuttuğumuz güzelliklerimizden olan okuma kültürüne geri dönmelidir. Okuma sevgisini bu millete yeniden kazandırmalıyız. [2]
Devlet Türk Milleti’nin tarihî düşmanlarının bu milletin vatanında gözünün olduğunu hiçbir zaman unutmamalıdır. Kendi zeki insanlarının millî üretiminin sekteye uğramasına vesile olan yasakçı zihniyetin kurbanı olup, küsüp bir köşeye çekilmesine artık daha fazla seyirci kalmamalı ve sebep olmamalıdır.
Her Türk evinin giriş katı veya küçük bir bölümü mutlaka bir atölyeye tahvil edilmelidir. İnsanımız o atölyelerde yarının teknik yatırımlarının küçük bir ürününü üretebilir bir kabiliyete kavuşturulmalıdır. Alman ve Japon milletlerinin üretme hırsına, iş ahlâkına, disiplin ve dürüstlüğüne hayranım. Çin’in emperyalist devletler eliyle afyon ile uyuşturulma, uyutulma, iktisaden geri bıraktırılma politikalarına rağmen kademe, kademe nasıl büyüdüğünü öğrenmek isteyenler okuma temrinlerine Kapitalizmin ve Emperyalizmin dünkü ve bugünkü temsilcilerinin sömürge politikaları ve tatbikatlarıyla başlamalıdır. Arkasından mutlaka Osmanlı’nın adeta ulufe dağıtır gibi Kanuni Sultan Süleyman ile başlayan ve kapitülasyonlarla devletin Avrupa ve dünya emperyalist devletleri tarafından sömürülen, yeterince üretemeyen, sadece tüketen bir pazarı hâline nasıl getirildiğini incelemelidir. Başta petrol kaynakları olan eski coğrafyamızda sınırları İngiliz arkeolog ve casuslarının cetvelleriyle çizilmiş toprakları üzerinde küçük devletçiklere bölündüğünü ve 100 yıldır tabiî kaynaklarının sömürüldüğünü üzülerek gördük. Bu küçük devletlerin her değerinin sun’î gerekçelerle (Bu gerekçelerin başında kimyasal silâh sanayii tesislerini yok etmek veya Irak’ın Amerika tarafından işgali sırasında ‘kitle imha silâhları üretimi’ iddiasının gerekçe gösterilmesi gibi) süper güçler tarafından açılan Ortadoğu savaşları ve günümüzde terör örgütlerinin ve Kürtlerin yürüttüğü vekâlet savaşları ve mezhep ayrılıkları kavgalarıyla lime, lime edildiğini çok acı tecrübelerle görüyor ve yaşıyoruz.
Ortadoğu’da bizden daha fazla terörün zulmüne uğramış bir millet yoktur. Terörün iktisaden güçsüz bırakma silâhı olarak nasıl kullanıldığını anlamak isteyenler Jonathan POWELL’ın Teröristlerle Konuşmak [3] isimli eserini mutlaka okumalıdırlar.
Türklük ve İslâm Âleminin dün de bugün de lideri Türkiye’dir. Türkiye, mazlum milletlere şefkatle yaklaşmış, Osmanlı İmparatorluğu, Büyük Selçuklu Devleti dönemlerinde asla emperyalist politikalarla idaresi altındaki milletlerin, başta tabiî kaynakları olmak üzere, servetlerine el atmamıştır. Emperyalizmin vahşi yüzünü ve katliamlarını öğrenmek isteyenler katledilen ve tabiî kaynakları sömürülen Kızılderililerin, Latin Amerika halklarının [4], Çin, Asya ve Afrika milletlerinin ve elbette ki, Türklük ve İslâm Âleminin yaşadığı katliamları bilmelidir.
Mazlum milletlerin servetlerinin nasıl yağmalandığını öğrenmek ve günümüzün gelişmiş ülkelerinin hırsızlık yoluyla elde edilmiş ve kendi ülkelerine taşınmış eserlerle müzelerinin tıka basa nasıl doldurulduğunu görmek için oraları gezmeye ihtiyaç vardır. Türk Milleti’nin, Osmanlı Devleti’nin yıkılmasıyla yaşadığı ricat harekâtıyla uğradığı katliam ve jenositi öğrenmek için, çok objektif bir kalem erbabı olan Amerikan Louisville Üniversitesi Profesörü Justin McCarthy’nin Ölüm ve Sürgün [5] isimli eserinin mutlaka okunmasını ve başucu kitabı olarak her Türk evlâdının elinin altında bulundurulmasını hararetle tavsiye ediyorum.
Son yüz yıldır yaşadığımız savaşlar, askerî darbeler marifetiyle emekleme safhasını bir türlü tamamlayamamış demokratik parlamenter sistemimizi, Batılı düşmanlarımız eliyle sekteye uğratma gayretlerine inat, bu ülkede güçlü kılmalıyız.
Adaletten ayrılmadan, devlet ve kul hakkının yenmesine vesile olunmadan ehil, liyakatli, millî ve manevî değerlerimizle teçhiz edilmiş bürokrat, teknokrat ve devlet kadroları eliyle rejimin reorganize edilmeye süratle ihtiyacı vardır.
“Sanayi 4.0 ve Akıllı Toplum 5.0; ekonomiden sosyal hayata, üretim süreçlerinden şahsî tercihlere kadar, bütün hayatımızı kuşatmış durumdadır. O yüzden teknolojiler, artık günümüzün değişmez gereğidir.
Yapay zekâ, nesnelerin interneti, büyük veri, akıllı teknolojiler, siber güvenlik, bulut teknolojileri başka dünyaların kavramları değildir.
[Türk gençliğinin geleceği anlayabilmesi için günümüzde] dijital teknolojilerle bağlantılı olan bulut bilişim, büyük data, yeni sınaî internet uygulamaları, algoritmalar, kodlamalar, akıllı fabrikalar, robotlar, sensörler ve 3 boyutlu yazıcılar gibi kavramlar artık odaklanma[sı] gereken kavramlardır.”
Türk gençliğinin çocukluktan itibaren başucu kitaplarından biri de hiç şüphesiz Ord. Prof. Dr. Ali Fuat BAŞGİL’in Gençlerle Başbaşa isimli eseri olmalıdır. [6] 21.05.2018
Ekrem YAMAN
Ordu Vali Yardımcısı
Web: www.ekremyaman.com.tr
E-posta: [email protected]
[1] Kenan ÇAKMAK, “Durum Budur,” Ordu Vizyon Gazetesi, 05.04.2018, s. 3.
[2] Ekrem YAMAN, “Okuma Sevgisi Nasıl Kazanılır?” Bu makale, Mesaj Dergisi’nin 03-09 Temmuz 1995 tarih ve 180, Yeşilgiresun Gazetesi’nin 29.06.1995, 30.06.1995, 01.07.1995 tarih ve 5986, 5987, Mersin Tercüman Gazetesi’nin 24.01.2005, 31.01.2005, 07.02.2005, 18.09.2006, 25.09.2006 tarih ve 110, 111, 112, 177, 178 sayılı nüshalarında yayımlanmıştır. www.mersintercuman.com
[3] Jonathan POWELL, Teröristlerle Konuşmak, Ter. Nuray ÖNOĞLU, Kuraldışı Yayıncılık, Araştırma Dizisi: 33, İstanbul, 2015, 461 s.
[4] Eduardo GALEANO, Latin Amerika’nın Kesik Damarları, Ter. Atilla TOKATLI, Roza HAKMEN, 4. Basım, Çitlembik Yayınları No: 88, İstanbul, Ayhan Matbaası, 2006, 357 s; Ekrem YAMAN, “Latin Amerika’nın Kesik Damarları İsimli Eserden Seçme Satırlar,” http://www.vitrinhaber.com/latin-amerikanin-kesik-damarlari-isimli-eserden-secme-satirlar-makale, 897,html (Erişim Tarihi: 01.06.2017)
[5] Justin McCarthy, Ölüm ve Sürgün, Ter. Bilge UMAR, 2. Baskı, İstanbul, Anka Basım, 1998, 404 s.
[6] Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Dr. Faruk ÖZLÜ’nün konuşmasından iktibas, Yeni Dönem Gazetesi, 05.04.2018, s. 8.
-
-
-