Bedenimizi terlettiği yetmiyormuş gibi ruhumuzu da daraltıyor.
Her yanımız alevler içerisinde; Cayır cayır yanıyoruz sanki.
Kardeşliğe, sevgiye, hoşgörüye prangalar vurulmuş. Mutlulukları tehir etmişler. Memlekette huzuru hak getire.
Yüreğimizdeki kor dondurmuş tüm damarlarımızı. Mevsim yaz olsa da Ağustos sıcağı tir tir titretiyor. Sanmayın korkudan. Sadece nabız heyecanını yitirmiş.
Beşeri ilişkilerde iletişimin telleri kesilmiş. Ekseriyetimiz sosyal hayatı dijital dünyada yaşamaya çalışıyor.
Ağ hesaplarında var olan binlerce arkadaş ortasında yapayalnız gençlerimiz. Selamlaşmak için kullandıkları kelime “N’aber” in ötesine geçmiyor.
Sosyal mekanlara takılmakla da sosyalleşemiyorlar. Kalabalıklar içerisinde bi’başına oturuyorlar.
Günümüzde sağlıklı bir diyalog kurulamıyor maalesef. Akıllı telefonları zaman geçirmek için en iyi dost bellemişler. İnsanlarımızın beşeri münasebetleri “Facebook’ta paylaştım”, “Twitter’dan attım. Gördün mü?” ile sınırlı hale gelmiş.
Siyasetçilerimiz bile eskisi gibi toplum içerisinde değil. Toplum içerisinde olanların etrafı da etten duvar örülü. Yakınlaşmak, ulaşmak, karşılıklı hal hatır sormak çok zor hale getirilmiş. Bunu kendilerine dert etmediklerinden olsa gerek mesajlarını twitterdan atıyorlar.
Bir, birlikte ve beraber olmanın pek fazla kıymeti bilinmiyor artık. Bilinse de edebiyat oluyor adı.
Bir, birlikte ve beraber olmanın verdiği mutluluğun resmini çizmek kolay değildir.
Birileri mutlulukları yarınlara bıraksa da saadet kapıdan içeri girmekte kararlıdır. Yeter ki siz istekli olun; kapıyı açık bırakın.
İnsanda mutluluk duygusu tesadüfi değil, doğru düşünce (buna pozitifte diyebiliriz) ve eylemlerin sonucudur.
İnsan hayatında iyi alışkanlıklar edinmek çok önemlidir. Çünkü bu kazanımlar insanın ruhunu şekillendiriyor.
Etrafınızdaki çetin cevizleri kırmak için enerji tüketmenize gerek yok. İnsan ilk önce kendini değiştirmelidir. Kendini değiştirmeyen kişi çevresindeki koşulları istese de değiştiremez.
Bu yüzden ilgimiz öncelikle koşulları değil, kendimizi değiştirmeye yönelik olmalıdır.
Başarıda olduğu gibi mutluluk insanın hayatına tesadüfen girmez. Mutluluğu yakalamak saadeti görmekle mümkündür. Mutluluk insanın peşinden koşmaz çünkü.
Dalai Lama bu durumu "Mutluluğa giden yoldaki en önemli sırlar; kararlılık, çaba ve vakittir." diye açıklar.
Günümüzde vakit önemli bir zaman dilimi. Konum, kariyer ya da çocukların yetiştirilmesi gibi kişinin kendisi dışında kalan hedefler söz konusu olduğunda çok şey feda edilmeye hazırdır.
Ama iş, günlerimizi daha mutlu geçirmeye geldiğinde enerjimizi tutumlu sarf etmeye başlarız. Her şeyden tasarruf etmek vazifemizmiş gibi davranmaya ve uygulamaya koyuluruz.
İnsanlık tarihi kadar eski olan ancak halen güncelliğini sürdüren mutluluk kavramını tanımlamak kolay değildir.
Mutluluk araştırmaları düşünürlerin, sanatçıların ve davranış bilimcilerin olduğu kadar siyaset bilimcilerin, işletmecilerin ve iktisatçıların da ilgisini çekmektedir.
Bu açıdan bakıldığında mutluluk konusunun hemen tüm sosyal bilimcilerin ilgi odağı haline geldiğini söylemek mümkündür.
Tarih boyunca olduğu gibi günümüzde de mutluluk kavramı önemini korumaktadır.
Bunun nedeni herkesin mutlu olmak istemesi ve mutluluğun herkes için hayatın amacı olarak nitelendirilebilmesidir.
Şunu unutmamalıyız: Çevremizdekileri mutlu edebilmemiz, bizim mutluluğumuza bağlı.